- 22 Nisan 2008
- 1.024
- 4
Şakıyan kuşlar, şırıldayan dere, alabalıklar
Mavi mavi kıpırdaşan Sapanca Gölü’nü seyreden Maşukiye, yeşilin değişik tonlarındaki ağaçlar, rengarenk çiçekler, şakıyan kuşlar, Alabalık Vadisi’nin ortasından akıp giden çağlayanlarla süslü dereyle iç içe geçmiş bir güzellik sunuyor herkese.
Maşukiye, İstanbul’a 100, İzmit’e 20, Ankara’ya 300, Kartepe’ye 17 kilometre mesafede bulunan, içi çeşitli ağaç türleri, sarmaşıklar, kır çiçekleriyle süslü vadileri, tepeleri, yamaca dizilmiş evleriyle çok güzel bir belde.
Konakladığımız, Alabalık Vadisi’nin hemen başındaki Yazıcılar Otel, doğayla uyum içindeki ahşap mimarisi, bakımlı büyük bahçesi, ağaç kokulu temiz odaları, bahçede ve kapalı lokantada sunulan kiremitte alabalık-peynirli mantar-köfte ziyafeti, nefis köy kahvaltısı, içten hizmet sunumuyla tam bir aile işletmesi. Oteli ve lokantayı İsmail Yazıcı, kardeşleri-eşleri ve çocuklarıyla birlikte el birliğiyle işletiyorlar. Bizi aile sıcaklığıyla ağırladılar.Yazıcıların gençleri ise rehberliğimizi üstlendi. Tahsis edilen arabayla Sapanca’yı ve Kartepe’yi gezdirdiler ve tatilin sonunda İzmit’e kadar götürerek uğurladılar.
Önce Alabalık vadisini gezdik. Çınar, meşe, gürgen, kestane, kayın, ıhlamur ve meyva ağaçlarıyla dopdolu vadide, şakıyan kuşlar-su şırıltısı-çağlayan sesi-yaprakların hışırtısına kulağımızı verdik ve fotoğraf çekerek ilerledik. Derenin ve birden karşınıza çıkıveren çağlayanların kıyısına kurulmuş lokantaların, suya doğru uzatılmış ahşaptan teraslarında yemek masaları yan yana dizilmişti. Alabalık havuzları da suyun yakınında yer alıyordu.
Ağaçların, kırmızılı, sarılı, morlu çiçeklerin, kuş-dere-çağlayan seslerinin güzelliğini yaşadıktan sonra, Maşukiye’ye yakın mesafede bulunan Sapanca’yı keşfetmek için yola koyulduk.
Sapanca Gölü’nün mavisi, bahar çiçekli sokaklar
Yolda ilerlerken bahar çiçekleriyle renklenmiş bakımlı bahçelere, sık ormanlarla örtülü tepelere bakarak huzur bulduk. Ulaştığımız yer, Sapanca’nın Kırkpınar bölgesiydi. Gölün kıyısına kurulmuş kafelerin güzelliğine hayran kaldık. Ağaçlar-bitkiler-saksılar-çiçekler-kameriyeler-masalar bir peyzaj mimarının elinden çıkmış gibi zevkli yerleştirilmişti. Ortada bir çiçek serası, ortama ayrıca renk katmıştı. Sapanca Gölü’nün maviliğinin hemen kıyısındaki masalara oturmuş aileler, çocuklar, gençler, bu ortamın keyfini çıkarıyordu. Bir çiçeklere-saksılara-ağaçlara, bir gölle ortamın uyumuna bakarak fotoğraf çektik.
Geri dönüşte Maşukiye’nin yerleşim bölgesinde arabadan inerek, yeşillikler arasında çiçek açmış meyva ağaçlarıyla dolu bahçelere daldık. Evlerin arasından Sapanca Gölü’nün maviliğine bakarak, Kayın, Ardıç, Mazı, Mandalina, Ortanca, Adaçayı gibi isimler verilmiş sokaklarda dolaştık, deklanşöre bastık, bastık.
Bu ortam, Şair Ziya Osman Saba’nın dizelerini getirdi aklımıza;
Bir kuş ötecek şimdi... Havada bir durgunluk,
Mermeriyle konuşan açık kalmış bir musluk,
Beyaz çiçeklerini tektük düşüren kiraz,
Bahar pınarlarından içime damlayan su,
Bembeyaz çiçeklerin ıslak,temiz kokusu,
Kış bitti... Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz..
Orman senfonisi eşliğinde alabalık ziyafeti
Sapanca bölgesinda, kaldığımız tesiste ve vadideki lokantalarda sunulan yöreye has yemek çeşitlerini şöyle sıralayabilirz; hepsi de toprak güveçler içinde odun ateşinde pişirilmiş; alabalık, köy peyniri, köy peynirli mantar, tavuk, köfte. Ormanın kuşlarla-dereyle-çağlayanlarla senfonisi eşliğinde, yöre tereyağı ile fırında nar gibi kızartılan kiremitte alabalığın ve köy peynirli mantarın tadına doyamadık doğrusu. Havuzlardan çıkarılan dipdiri alabalıklar, sade veya köy peynirli olarak pişirilerek servis ediliyor. Kahvaltı yapmak ve kiremitte alabalık yemek, temiz havayı solumak, ormanın müziğini dinlemek isteyenler hafta sonları bu vadiye akın ediyor.
Kartepe’den göl, körfez, vadi manzarası
Gezimizin ikinci gününde köy ürünü peynir çeşitleri-yumurta-tereyağı-yöre zeytinleri-bal-süt-türlü reçeller-börek-taşfırın ekmeği ve pidelerle yapılan keyifli kahvaltının ardından, Kartepe’ye doğru yola çıktık. Nisan ayında aşağıda ağaçlar çiçek açmış ve doğa canlanmışken, tepede hala kar vardı. Samanlı Dağları’nın en yüksek noktası olan 1602 metre yüksekliğindeki Kartepe’nin aşağı kesimlerindeki makilik, meşe, çınar, Akçaağaç ve kestanelerin arasında yol alırken, zirveye yaklaştıkça dağın tepesinin çamlar, köknarlar ve kayınlarla süslenmiş olduğunu gördük.
Tepeye ulaştığımızda bembayaz karla karşılaştık ama, aşağıda göz alabildiğince uzanan İzmit Körfezi’ne, Sapanca Gölü’ne, yeşillikler içindeki tepelere, derin vadilere bahar çoktan gelmişti. Manzarayı seyre daldık ve karlı tepeyi, ağaçları, çiçekleri, güzel fotoğraf karelerine dönüştürebilmek için fotoğraf makinesine sarıldık.Yaza doğru doğanın canlanmasıyla başka bir güzelliğe bürünecek olan Kartepe’ye yeniden gelmek isteğiyle ayrıldık.
Sapanca-Maşukiye-Kartepe yöresi tatilcilere çok şey vaadediyor. Sapanca Gölü kıyısında keyif mi çatmalı, yüzmeli mi, yoksa su kayağı mı yapmalı? Alabalık Vadisi’ne kahvaltıya mı gitmeli, alabalık mı yemeli, gezintiye mi çıkmalı, yoksa fotoğraf mı çekmeli? Kışın Kartepe’ye kayağa mı gitmeli, yazın yaylalarında doğa yürüyüşü mü yapmalı, piknik mi yapmalı, yoksa kamp mı kurmalı?
Ayşe DÖNMEZ
Alıntı
Mavi mavi kıpırdaşan Sapanca Gölü’nü seyreden Maşukiye, yeşilin değişik tonlarındaki ağaçlar, rengarenk çiçekler, şakıyan kuşlar, Alabalık Vadisi’nin ortasından akıp giden çağlayanlarla süslü dereyle iç içe geçmiş bir güzellik sunuyor herkese.
Maşukiye, İstanbul’a 100, İzmit’e 20, Ankara’ya 300, Kartepe’ye 17 kilometre mesafede bulunan, içi çeşitli ağaç türleri, sarmaşıklar, kır çiçekleriyle süslü vadileri, tepeleri, yamaca dizilmiş evleriyle çok güzel bir belde.
Konakladığımız, Alabalık Vadisi’nin hemen başındaki Yazıcılar Otel, doğayla uyum içindeki ahşap mimarisi, bakımlı büyük bahçesi, ağaç kokulu temiz odaları, bahçede ve kapalı lokantada sunulan kiremitte alabalık-peynirli mantar-köfte ziyafeti, nefis köy kahvaltısı, içten hizmet sunumuyla tam bir aile işletmesi. Oteli ve lokantayı İsmail Yazıcı, kardeşleri-eşleri ve çocuklarıyla birlikte el birliğiyle işletiyorlar. Bizi aile sıcaklığıyla ağırladılar.Yazıcıların gençleri ise rehberliğimizi üstlendi. Tahsis edilen arabayla Sapanca’yı ve Kartepe’yi gezdirdiler ve tatilin sonunda İzmit’e kadar götürerek uğurladılar.
Ağaçların, kırmızılı, sarılı, morlu çiçeklerin, kuş-dere-çağlayan seslerinin güzelliğini yaşadıktan sonra, Maşukiye’ye yakın mesafede bulunan Sapanca’yı keşfetmek için yola koyulduk.
Sapanca Gölü’nün mavisi, bahar çiçekli sokaklar
Yolda ilerlerken bahar çiçekleriyle renklenmiş bakımlı bahçelere, sık ormanlarla örtülü tepelere bakarak huzur bulduk. Ulaştığımız yer, Sapanca’nın Kırkpınar bölgesiydi. Gölün kıyısına kurulmuş kafelerin güzelliğine hayran kaldık. Ağaçlar-bitkiler-saksılar-çiçekler-kameriyeler-masalar bir peyzaj mimarının elinden çıkmış gibi zevkli yerleştirilmişti. Ortada bir çiçek serası, ortama ayrıca renk katmıştı. Sapanca Gölü’nün maviliğinin hemen kıyısındaki masalara oturmuş aileler, çocuklar, gençler, bu ortamın keyfini çıkarıyordu. Bir çiçeklere-saksılara-ağaçlara, bir gölle ortamın uyumuna bakarak fotoğraf çektik.
Bu ortam, Şair Ziya Osman Saba’nın dizelerini getirdi aklımıza;
Bir kuş ötecek şimdi... Havada bir durgunluk,
Mermeriyle konuşan açık kalmış bir musluk,
Beyaz çiçeklerini tektük düşüren kiraz,
Bahar pınarlarından içime damlayan su,
Bembeyaz çiçeklerin ıslak,temiz kokusu,
Kış bitti... Uzaklarda ilk ümitler gibi yaz..
Orman senfonisi eşliğinde alabalık ziyafeti
Sapanca bölgesinda, kaldığımız tesiste ve vadideki lokantalarda sunulan yöreye has yemek çeşitlerini şöyle sıralayabilirz; hepsi de toprak güveçler içinde odun ateşinde pişirilmiş; alabalık, köy peyniri, köy peynirli mantar, tavuk, köfte. Ormanın kuşlarla-dereyle-çağlayanlarla senfonisi eşliğinde, yöre tereyağı ile fırında nar gibi kızartılan kiremitte alabalığın ve köy peynirli mantarın tadına doyamadık doğrusu. Havuzlardan çıkarılan dipdiri alabalıklar, sade veya köy peynirli olarak pişirilerek servis ediliyor. Kahvaltı yapmak ve kiremitte alabalık yemek, temiz havayı solumak, ormanın müziğini dinlemek isteyenler hafta sonları bu vadiye akın ediyor.
Kartepe’den göl, körfez, vadi manzarası
Gezimizin ikinci gününde köy ürünü peynir çeşitleri-yumurta-tereyağı-yöre zeytinleri-bal-süt-türlü reçeller-börek-taşfırın ekmeği ve pidelerle yapılan keyifli kahvaltının ardından, Kartepe’ye doğru yola çıktık. Nisan ayında aşağıda ağaçlar çiçek açmış ve doğa canlanmışken, tepede hala kar vardı. Samanlı Dağları’nın en yüksek noktası olan 1602 metre yüksekliğindeki Kartepe’nin aşağı kesimlerindeki makilik, meşe, çınar, Akçaağaç ve kestanelerin arasında yol alırken, zirveye yaklaştıkça dağın tepesinin çamlar, köknarlar ve kayınlarla süslenmiş olduğunu gördük.
Tepeye ulaştığımızda bembayaz karla karşılaştık ama, aşağıda göz alabildiğince uzanan İzmit Körfezi’ne, Sapanca Gölü’ne, yeşillikler içindeki tepelere, derin vadilere bahar çoktan gelmişti. Manzarayı seyre daldık ve karlı tepeyi, ağaçları, çiçekleri, güzel fotoğraf karelerine dönüştürebilmek için fotoğraf makinesine sarıldık.Yaza doğru doğanın canlanmasıyla başka bir güzelliğe bürünecek olan Kartepe’ye yeniden gelmek isteğiyle ayrıldık.
Sapanca-Maşukiye-Kartepe yöresi tatilcilere çok şey vaadediyor. Sapanca Gölü kıyısında keyif mi çatmalı, yüzmeli mi, yoksa su kayağı mı yapmalı? Alabalık Vadisi’ne kahvaltıya mı gitmeli, alabalık mı yemeli, gezintiye mi çıkmalı, yoksa fotoğraf mı çekmeli? Kışın Kartepe’ye kayağa mı gitmeli, yazın yaylalarında doğa yürüyüşü mü yapmalı, piknik mi yapmalı, yoksa kamp mı kurmalı?
Ayşe DÖNMEZ
Alıntı