- 12 Temmuz 2006
- 2.066
- 66
Kızlık zarı tabusu cinsel sapkınlığı artırıyor
Özellikle kadınlar üzerinde odaklanan cinsel baskılar bir toplumu daha 'namuslu' yapar mı? Araştırmalar tam tersini gösteriyor! Çünkü baskılar hep tersi sonuç doğuruyor. Bu yüzden de cinsel tabuların ağırlıklı olduğu ülkelerde her türlü çocuk pornografisi ve cinsel sapkınlıklar daha yaygın.
Cinsel Eğitim ve Araştırma Derneği Başkanı Psikiyatrist Doç. Dr. Cem İncesu, tabuların kadın cinselliğine etkisine ilişkin soruları yanıtladı:
* Türkiye'de kadına yönelik cinsel tabuların başında ne geliyor?
Cinsel baskılar Türkiye'de kadın üzerinde uygulanıyor. Cinsel baskı ve yasaklar nedeniyle kadınlar cinselliği sağlıklı yaşayıp zevk alamıyor. Cinselliğini aktif olarak yaşayıp, bundan zevk alan kadınlara kötü gözle bakılıyor. Toplumun yarısı, yani kadınlar; cinselliğini yaşayamaz ve cinselliği bir suçluluk olarak algılarsa, toplumun diğer yarısının cinsellikte doyumlu ve mutlu olması mümkün değil.
* Geçen haftalarda yayımlanan bir araştırmaya göre Türk kadınının yüzde 70'i cinsel anlamda mutsuz; kadının mutsuzluğunun kaynağı kendisi mi yoksa erkekler mi?
Mutsuzluk, toplumsal değer yargılarından kaynaklanıyor. Bu değer yargıları hem kadını hem erkeği etkiliyor. Kadınlar mutsuz olduğu için erkekler de mutlu olamıyor ki! Cinselliği namus- bekaret için sürekli koruması ve kollaması, kadının kafasında ister istemez engel yaratıyor. Düşünün; evlenmeden önce yasak olan bir şey imza atınca aniden zevkli bir duruma dönüşebilir mi? Dönüşemiyor tabii. Bu nedenle kadınlar cinsellikten zevk almaktan utanıyorlar. Erkekleri namusunun düşmanı gibi görüyor. Bu yüzden Türk kadınları arasında cinsel isteksizlik, vajinismus ve cinsellikten iğrenme çok fazla. Bunların en önemli nedeni bu güçlü baskılar, yasaklar ve güçlü tabular.
Nikah yap, zevk al!* Cinselliği ayıp ve korkulan bir durum olmaktan çıkarmak mümkün mü?
Çok kolay değil. Biz sorun yaşayan çiftlere uyguladığımız cinsel terapilere, çiftin ortak cinsel değer yargılarını paylaşarak başlıyoruz. Kadının cinselliği yaşamasının en doğal hakkı ve doğanın bir parçası olduğunu, kendi bedenini keşfetmesinin ve cinselliği başlatmasının en doğal hakkı olduğunu haftalarca anlatıyoruz. Terapilerde en azından n-5 seans değer yargılarını gözden geçiriyoruz. Bu sorunu yaşayan yalnızca kadınlar değil; erkekler arasından da cinsellik konusunda talepkar olan eşine kötü gözle bakanlar var. Cinsellikten haz alırsa kendisine kötü gözle bakılacağına inanan milyonlarca kadın var. Böyle bir kadının; cinsellikten haz alması da, mutlu olması da mümkün değil.
* Evlilik, kadınların cinselliği yaşamasını legalleştiriyor mu?'
Bugün imza attım artık yasaklar kalktı' demek büyük bir saflık. Bir insandan yıllarca cinsellikten kaçıp bir imza attıktan sonra cinselliği doğallığıyla yaşamasını bekleyemezsiniz. Yapmamız gereken; cinselliğin, erkeklerin olduğu gibi kadınların da en doğal hakkı olduğunu anlatmak. Bu bizim fikrimiz değil, Dünya Sağlık Örgütü'nün önerisi. Çünkü cinsel tabuların ağırlık olduğu ülkelerde her türlü çocuk pornografisi, cinsel sapkınlıklar daha yaygın olarak yaşanır. Baskılar hep tam tersini doğurur. Ama tüm bunlar cinselliğin kontrolsüzce yaşanması anlamına gelmiyor. Ahlaksızlık hiç değil! Fakat bunların bir dengesini de kurmak şart.
Baskı mı vicdan mı?
* Kızlık zarını diktirerek evliliğe başlayan bir kadın evliliğinde mutlu olabilir mi?
Bunun gerekliliğine inanan, şiddet göreceğini ve evliliğini kaybedeceğini düşünen bir kadın için kızlık zarını diktirmek, mutlaka mutsuz olacağı anlamına gelmez. Ancak şunu da unutmayalım; her ilişkinin bir kutsallığı var. O kutsallık içinde daha evliliğin ilk gününe bir yalanla başlamak, istenilecek bir durum değil. Bu, ilişkiye 1-0 yenik başlamak demektir. Ama zorunluluk olarak bunun getireceği dezavantajın yanında büyük avantajını gören insanlar var. Kişiye göre değişir.
* Siz bir uzman olarak, bekareti önemseyen bir aileyle konuşarak kızlarına bu nedenle şiddet uygulamasını engelleyebilir misiniz? Psikiyatristler; dini ve toplumsal bakış açılarını değiştirmekle ne yükümlüdürler ne de değiştirebilirler. Toplumsal değer yargılarını değiştirmek, eleştirmek ya da değiştirmeye çalışmakla uğraşmazlar. Eşcinsellik olayında da bu sorunu çok sık yaşıyoruz. İnsanların yerleşmiş inançları varsa kırkına, ellisine gelmiş bir annenin değişmesini beklemek kolay bir şey değildir. Ama unutmayın ki karşı tarafta da evlat sevgisi duruyor! İnsanların bireysel vicdanlarıyla ilgili bir durum. Kiminde evlat sevgisi, kiminde toplum baskısı ağır basabiliyor. Baskı ağırlaştığında, işte o zaman gazetelere konu olan ağır sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
* Sizce bu konuların tartışmaya açılması toplumun ahlaki yapısını zedeler mi?
Bunları konuşmaktan ve tartışmaktan kesinlikle çekinmeyelim. Demokrasi varsa her konuyu tartışarak çözeriz. Her türlü tabuyu gündeme getirelim. Kimi zaman sorunlu olacaktır ama tartışmadan konuşmadan ve paylaşmadan sorunların çözüldüğü de görülmemiştir.
ESRA TÜZÜN
Özellikle kadınlar üzerinde odaklanan cinsel baskılar bir toplumu daha 'namuslu' yapar mı? Araştırmalar tam tersini gösteriyor! Çünkü baskılar hep tersi sonuç doğuruyor. Bu yüzden de cinsel tabuların ağırlıklı olduğu ülkelerde her türlü çocuk pornografisi ve cinsel sapkınlıklar daha yaygın.
Cinsel Eğitim ve Araştırma Derneği Başkanı Psikiyatrist Doç. Dr. Cem İncesu, tabuların kadın cinselliğine etkisine ilişkin soruları yanıtladı:
* Türkiye'de kadına yönelik cinsel tabuların başında ne geliyor?
Cinsel baskılar Türkiye'de kadın üzerinde uygulanıyor. Cinsel baskı ve yasaklar nedeniyle kadınlar cinselliği sağlıklı yaşayıp zevk alamıyor. Cinselliğini aktif olarak yaşayıp, bundan zevk alan kadınlara kötü gözle bakılıyor. Toplumun yarısı, yani kadınlar; cinselliğini yaşayamaz ve cinselliği bir suçluluk olarak algılarsa, toplumun diğer yarısının cinsellikte doyumlu ve mutlu olması mümkün değil.
* Geçen haftalarda yayımlanan bir araştırmaya göre Türk kadınının yüzde 70'i cinsel anlamda mutsuz; kadının mutsuzluğunun kaynağı kendisi mi yoksa erkekler mi?
Mutsuzluk, toplumsal değer yargılarından kaynaklanıyor. Bu değer yargıları hem kadını hem erkeği etkiliyor. Kadınlar mutsuz olduğu için erkekler de mutlu olamıyor ki! Cinselliği namus- bekaret için sürekli koruması ve kollaması, kadının kafasında ister istemez engel yaratıyor. Düşünün; evlenmeden önce yasak olan bir şey imza atınca aniden zevkli bir duruma dönüşebilir mi? Dönüşemiyor tabii. Bu nedenle kadınlar cinsellikten zevk almaktan utanıyorlar. Erkekleri namusunun düşmanı gibi görüyor. Bu yüzden Türk kadınları arasında cinsel isteksizlik, vajinismus ve cinsellikten iğrenme çok fazla. Bunların en önemli nedeni bu güçlü baskılar, yasaklar ve güçlü tabular.
Nikah yap, zevk al!* Cinselliği ayıp ve korkulan bir durum olmaktan çıkarmak mümkün mü?
Çok kolay değil. Biz sorun yaşayan çiftlere uyguladığımız cinsel terapilere, çiftin ortak cinsel değer yargılarını paylaşarak başlıyoruz. Kadının cinselliği yaşamasının en doğal hakkı ve doğanın bir parçası olduğunu, kendi bedenini keşfetmesinin ve cinselliği başlatmasının en doğal hakkı olduğunu haftalarca anlatıyoruz. Terapilerde en azından n-5 seans değer yargılarını gözden geçiriyoruz. Bu sorunu yaşayan yalnızca kadınlar değil; erkekler arasından da cinsellik konusunda talepkar olan eşine kötü gözle bakanlar var. Cinsellikten haz alırsa kendisine kötü gözle bakılacağına inanan milyonlarca kadın var. Böyle bir kadının; cinsellikten haz alması da, mutlu olması da mümkün değil.
* Evlilik, kadınların cinselliği yaşamasını legalleştiriyor mu?'
Bugün imza attım artık yasaklar kalktı' demek büyük bir saflık. Bir insandan yıllarca cinsellikten kaçıp bir imza attıktan sonra cinselliği doğallığıyla yaşamasını bekleyemezsiniz. Yapmamız gereken; cinselliğin, erkeklerin olduğu gibi kadınların da en doğal hakkı olduğunu anlatmak. Bu bizim fikrimiz değil, Dünya Sağlık Örgütü'nün önerisi. Çünkü cinsel tabuların ağırlık olduğu ülkelerde her türlü çocuk pornografisi, cinsel sapkınlıklar daha yaygın olarak yaşanır. Baskılar hep tam tersini doğurur. Ama tüm bunlar cinselliğin kontrolsüzce yaşanması anlamına gelmiyor. Ahlaksızlık hiç değil! Fakat bunların bir dengesini de kurmak şart.
Baskı mı vicdan mı?
* Kızlık zarını diktirerek evliliğe başlayan bir kadın evliliğinde mutlu olabilir mi?
Bunun gerekliliğine inanan, şiddet göreceğini ve evliliğini kaybedeceğini düşünen bir kadın için kızlık zarını diktirmek, mutlaka mutsuz olacağı anlamına gelmez. Ancak şunu da unutmayalım; her ilişkinin bir kutsallığı var. O kutsallık içinde daha evliliğin ilk gününe bir yalanla başlamak, istenilecek bir durum değil. Bu, ilişkiye 1-0 yenik başlamak demektir. Ama zorunluluk olarak bunun getireceği dezavantajın yanında büyük avantajını gören insanlar var. Kişiye göre değişir.
* Siz bir uzman olarak, bekareti önemseyen bir aileyle konuşarak kızlarına bu nedenle şiddet uygulamasını engelleyebilir misiniz? Psikiyatristler; dini ve toplumsal bakış açılarını değiştirmekle ne yükümlüdürler ne de değiştirebilirler. Toplumsal değer yargılarını değiştirmek, eleştirmek ya da değiştirmeye çalışmakla uğraşmazlar. Eşcinsellik olayında da bu sorunu çok sık yaşıyoruz. İnsanların yerleşmiş inançları varsa kırkına, ellisine gelmiş bir annenin değişmesini beklemek kolay bir şey değildir. Ama unutmayın ki karşı tarafta da evlat sevgisi duruyor! İnsanların bireysel vicdanlarıyla ilgili bir durum. Kiminde evlat sevgisi, kiminde toplum baskısı ağır basabiliyor. Baskı ağırlaştığında, işte o zaman gazetelere konu olan ağır sonuçlar ortaya çıkabiliyor.
* Sizce bu konuların tartışmaya açılması toplumun ahlaki yapısını zedeler mi?
Bunları konuşmaktan ve tartışmaktan kesinlikle çekinmeyelim. Demokrasi varsa her konuyu tartışarak çözeriz. Her türlü tabuyu gündeme getirelim. Kimi zaman sorunlu olacaktır ama tartışmadan konuşmadan ve paylaşmadan sorunların çözüldüğü de görülmemiştir.
ESRA TÜZÜN