Yazınızı okuyunca annemin bitmek tükenmek bilmeyen ısrarlı çabaları ve hepsine direnen mızmız ben geldi aklıma

Annem beni önce basketbol kursuna yazdırıp , kursa taşıdı bir süre, baktı bende heves yok tuttu beni tenise yazdırdı, baktı bendeki toto ona da kalkmıyor tuttu folklor kursunda dıv dıv denen şarkı eşliğinde oynattı durdu, baktı ben ona da gitmem diye tutturdum, annem yılmadı ordan elime benden büyük org verip, bak postacı geliyor, selam veriyor ızdırabı eşliğinde beni org kursuna yolladı. Baktı ben onu da istemedim, kardeşimin doğumuyla birlikte annem beni bir yerlere iteleyip, çekelemekten vazgeçti. Ve annemin ısrarı bitince, ben oturduğum yerden farklı farklı diller öğrenmeye başladım ve bu konuda da büyük başarılar gösterdim okul ve mesleki alanda.
Dönüp baktığımda o yıllara , anneme hala takılırım benim inatla , yılmadan ordan oraya ısrarla taşıdığı için ama asla eleştiremem, o da kendince haklı bir biçimde çocuğunun sanatla /müzikle/ sporla ilgilenmesini, keşfedilmemiş yeteneklerinin ortaya çıkmasını vs vs. istemiş. Ama vermeyince mabut neylesin Mahmut misali bende o yetenek /istek/ motivasyon olmayınca olmamış.
Ben sadece kendi küçüklüğümü düşünerek aynı pozisyonda olsam, çocuğumun istek /ilgi/ motivasyon alanlarını keşfetmeye çalışırdım. Onu yeni yeni alanlarla tanıştırır, sergilere götürür, spor faaliyetlerine seyirci olarak katılmasını sağlar, farklı alanlarda başarılı olmuş kişilerin hayatlarını anlatan filmler izletir, yaşayan başarılı ustalarla tanışmasını sağlar; kısaca her alanı önüne sererdim , seçimin ondan gelmesini beklerdim.