- 28 Mart 2012
- 8.170
- 2.003
Öngörüleri nedeniyle piyasalarda ''Dr. Kıyamet olarak'' bilinen Marc Faber, yatırım kararlarında reyting kuruluşlarını dikkate almadığını belirterek, ''Son birkaç yıldır Türk tahvillerine yatırım yapıyorum. Yatırım portfolyomun yüzde 5'i Türk tahvili'' dedi. Faber, ayrıca bu yılın ilk yarısında yeni bir ''Kara Pazartesi''nin piyasaları vuracağı tahmininde bulundu.
Faber, birçok farklı ekonomiyi takip ettiğini ve Türkiye'ye diğer ekonomilerle kıyaslayarak baktığında doğru yolda ilerlediğini, Türkiye'nin büyük bir ticaret ve cari açığının olduğunun farkında olduğunu ancak yine de Türkiye'de piyasa son yıllarda dikkat değer bir yükseliş katettiğini ifade etti.
Türkiye'nin kredi notunun üç büyük kredi derecelendirme kuruluşundan sadece biri tarafından ''yatırım yapılabilir'' notuyla değerlendirilmesine ilişkin olarak Faber, şöyle konuştu:
''Ben kredi derecelendirme kuruluşlarını fazlaca dikkate almıyorum. Çünkü reyting kuruluşları herhangi bir ülke ekonomisinin genel görünümüne göz atıyor ve buna göre pozisyon alarak, 'şu anda bu oluyor'' diyorlar. Fakat o ülkenin geleceğine bakamıyorlar. Yakın zamana kadar yanlış zamanda yanlış ülkelerin notunu yükseltirken, yanlış zamanda yanlış şirketlerin notunu düşürdüler. Unutmayalım ki ABD'de birçok şirket AAA notuna sahipken iflas bayrağı çekti. Bu yüzden derecelendirme kuruluşlarının dikkat almıyorum. Türkiye'nin kredi notunu yükseltilmesi tartışılabilir bir konu. Ama şunu belirteyim, ben son birkaç yıldır Türk tahvillerine yatırım yapıyorum ve yatırım portfolyomun yüzde 5'i Türk tahvili...'' dedi.
Aynı zamanda finans çevrelerinin yakından takip ettiği The Gloom, Boom&Doom'un Editörü Marc Faber, Türkiye'nin Şangay İşbirliği Örgütü'nde yer almasının da faydalı olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin AB'den uzaklaşarak Şangay İşbirliği Örgütü'ne üye olabileceği düşüncesinde olduğunu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan gerilimlerin çok büyük bir bölümünün aslında Çin'in bu bölgede giderek artan nüfuzundan kaynaklandığını aktardı.
''Batılı ülkeler, Avrupa ve Amerika her zaman bu bölgelere arka bahçe gözüyle baktılar. Fakat son zamanlarda yerlerinden edildiklerini düşünüyorlar ve bu durum ciddi bir gerilim yaratıyor'' diyen Faber, Türk şirketlerinin zaten hali hazırda Orta Asya ve Orta Doğu'da son derece aktif olduğunu kaydetti.
2009 yılında İstanbul'da bir konferansta dünyada büyük bir ekonomik güç kayması yaşandığını ve böyle bir dönemde Türkiye'nin de artık kararını vermesi gerektiğine ilişkin bir konuşma yaptığını hatırlatan Faber, ''Orta Asya'daki ekonomik imkanlar sebebiyle Türkiye'nin Şangay İşbirliği Örgütü'ne üye olması faydalı olabilir'' dedi.
BÖLGEYE DİKKAT
Türkiye'nin bölgesel gerilimlerin dışında kalmayı belli ölçüde başarabildiğini, son haftalarda bölgenin yeniden hareketlendiğini ve son altı haftadır özellikle Ortadoğu'daki gerilimlerin yeniden artmaya başladığını belirten Faber, ''Bütün Kuzey Afrika'da, diğer bir değişle Cezayir, Tunus, Libya ve Mısır altüst olmuş durumda... Ben bu durumun diğer Ortadoğu ülkelerini de etkileyeceğini düşünüyorum. Mısır, Suriye ve İran'da gerilimler devam ediyor. Yemen, Somali ve Sudan... Bütün bölge patlamaya hazır bir bomba gibi'' dedi.
1987'de borsaların çöküşünü bir hafta önce haber vererek üne kavuşan Faber, ''Genel olarak yapay düşük faizlerle karşı karşıyayız. Daha önce bu durum gayrimenkul balonunu yarattı. Bu yıl ilk yarısında öncelikle borsa balonu ile karşılaşacağız ve arından 1987'dekine benzer bir çöküş yaşanacak'' tahmininde bulundu. Faber'e göre bu kez finans piyasalarını vuracak olan krizin merkez üssü 1987 yılındakinden farklı olarak Asya değil ABD olacak.
19 Ekim 1987'de dünya borsaları çok kısa bir zaman içerisinde büyük değer kayıpları yaşayarak, dünya borsalarında bir günde en yüksek düşüşü yaşamıştı. Finans çevrelerinde ''Kara Pazartesi'' olarak anılan çöküş, önce Hong Kong Borsası'nda başlayarak, Avrupa ve ABD borsalarınında ciddi düşüşlere neden olmuştu. Birçok ülkede krizden çıkışın yolu gibi görülen parasal genişlemenin ekonomik krizin çözümlenmesine katkıda bulunmayacağını vurgulayan Faber, ''Eğer para basılarak zenginleşilseydi Zimbabwe dünyanın en zengin ülkesi olurdu. Para basılması ekonomiyi uzun dönemde iyileştirmekten fazla kötüleştirecektir'' öngörüsünde bulundu.
Kur savaşlarının yeni dünyanın ticaret savaşları anlamına geldiğini belirten Faber, ''Ülkeler korumacı tedbirlerle kurlarının değerini düşük tutmaya çalışıyorlar. Kurun değerini düşürmek sadece kısa vadeli geçici bir tedbirdir. Uzun vadede hiçbir faydası olamayacak. Eğer paranızın değerinin düşük olması sizi en çok ticaret yapan ülke haline getirecek olsaydı, en çok ticareti 80'li yıllarda ciddi devalüasyonlar yaşayan Latin Amerika'daki ülkeler yapardı. Kur savaşlarının ve bunu sağlamak için para basılmasının telafi edilemeyecek zararları olacak'' ifadelerini kullandı.
Avrupa'da resesyonun devam ettiğine dikkat çeken Faber, şunları kaydetti: ''Avrupa'da resesyon ne kadar sürecek ve bu resesyon daha kötüye doğru mu gidecek şeklinde bir merak söz konusu... Avrupa'da gerçek büyümenin ne şekilde gerçekleşebileceği enflasyon oranın nasıl hesaplanacağı ile de yakından ilgili... Asya'da da ekonomik aktivitede bir yavaşlama yaşıyoruz. Afrika ve Latin Amerika'da ekonomik aktivitede yavaşlama var. Daha önce büyüme EMTİA fiyatlarındaki artışla yakından ilgiliydi. Şu andaysa emtia fiyatları çok daha durağan. Bence güçlü bir şekilde büyüyen bir küresel ekonomiyi görebilmemiz zor. Öte yandan bir de Çin'in yavaşlayan ekonomisi söz konusu. Çin ekonomisinin önümüzdeki süreçte sürdürülebilir bir büyümeyi sağlayıp sağlayamaması önemli bir konu. Ben küresel ekonominin geleceği konusunda iyimser değilim'' şeklinde konuştu.
ALTIN ZİRVE YAPACAK
Yakın zamanda milyarder yatırımcılardan George Soros ve Louis Moore'un altın yatırımlarını azalttığı haberlerine ilişkin soruya Faber, ''Altın fiyatlarında bir düzeltme döneminden geçtiğimizi düşünüyorum. Altın fiyatlarının belli bir düşüş yaşadıktan sonra tekrar yükseleceğini inanıyorum. Altınlarımı tutmaya devam ediyorum'' dedi.
Faber, önümüzdeki dönemde aktın yatırımlarını artırabileceğini belirterek, ''Eğer altının onsu 1550 dolarları görürse, pozisyonumu değerlendirip daha çok alım yapmayı düşünüyorum. İlerleyen tarihlerde altın fiyatlarının tekrara artışa geçmesini bekliyorum. Altın fiyatlarında belli bir düşüş yaşandıktan sonra yeniden Eylül 2011'deki 1921 dolarlık zirve yeniden yaşanacak'' tahmininde bulundu.
İş dünyasının yakından takip ettiği İsviçre doğumlu 67 yaşındaki ünlü yatırımcı ve analist Faber, kurucu editörü olduğu 'Gloom Boom & Doom Report'ta aylık yatırım raporları yayımlıyor.
Küresel ekonomideki son gelişmelerle ilgili karamsar tablo çizmesiyle tanınan Faber, dünyanın dört bir tarafında konferanslara konuşmacı olarak katılıyor. 1990'da yatırım danışmanlığı ve fon yönetim şirketi Marc Faber Limited'ı kuran Faber, 1973 Hong Kong'a yerleşerek uzun yıllar yatırımlarını buradan idare etti. Faber şu anda Bangkok'ta yaşıyor.
AA
Faber, birçok farklı ekonomiyi takip ettiğini ve Türkiye'ye diğer ekonomilerle kıyaslayarak baktığında doğru yolda ilerlediğini, Türkiye'nin büyük bir ticaret ve cari açığının olduğunun farkında olduğunu ancak yine de Türkiye'de piyasa son yıllarda dikkat değer bir yükseliş katettiğini ifade etti.
Türkiye'nin kredi notunun üç büyük kredi derecelendirme kuruluşundan sadece biri tarafından ''yatırım yapılabilir'' notuyla değerlendirilmesine ilişkin olarak Faber, şöyle konuştu:
''Ben kredi derecelendirme kuruluşlarını fazlaca dikkate almıyorum. Çünkü reyting kuruluşları herhangi bir ülke ekonomisinin genel görünümüne göz atıyor ve buna göre pozisyon alarak, 'şu anda bu oluyor'' diyorlar. Fakat o ülkenin geleceğine bakamıyorlar. Yakın zamana kadar yanlış zamanda yanlış ülkelerin notunu yükseltirken, yanlış zamanda yanlış şirketlerin notunu düşürdüler. Unutmayalım ki ABD'de birçok şirket AAA notuna sahipken iflas bayrağı çekti. Bu yüzden derecelendirme kuruluşlarının dikkat almıyorum. Türkiye'nin kredi notunu yükseltilmesi tartışılabilir bir konu. Ama şunu belirteyim, ben son birkaç yıldır Türk tahvillerine yatırım yapıyorum ve yatırım portfolyomun yüzde 5'i Türk tahvili...'' dedi.
Aynı zamanda finans çevrelerinin yakından takip ettiği The Gloom, Boom&Doom'un Editörü Marc Faber, Türkiye'nin Şangay İşbirliği Örgütü'nde yer almasının da faydalı olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin AB'den uzaklaşarak Şangay İşbirliği Örgütü'ne üye olabileceği düşüncesinde olduğunu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan gerilimlerin çok büyük bir bölümünün aslında Çin'in bu bölgede giderek artan nüfuzundan kaynaklandığını aktardı.
''Batılı ülkeler, Avrupa ve Amerika her zaman bu bölgelere arka bahçe gözüyle baktılar. Fakat son zamanlarda yerlerinden edildiklerini düşünüyorlar ve bu durum ciddi bir gerilim yaratıyor'' diyen Faber, Türk şirketlerinin zaten hali hazırda Orta Asya ve Orta Doğu'da son derece aktif olduğunu kaydetti.
2009 yılında İstanbul'da bir konferansta dünyada büyük bir ekonomik güç kayması yaşandığını ve böyle bir dönemde Türkiye'nin de artık kararını vermesi gerektiğine ilişkin bir konuşma yaptığını hatırlatan Faber, ''Orta Asya'daki ekonomik imkanlar sebebiyle Türkiye'nin Şangay İşbirliği Örgütü'ne üye olması faydalı olabilir'' dedi.
BÖLGEYE DİKKAT
Türkiye'nin bölgesel gerilimlerin dışında kalmayı belli ölçüde başarabildiğini, son haftalarda bölgenin yeniden hareketlendiğini ve son altı haftadır özellikle Ortadoğu'daki gerilimlerin yeniden artmaya başladığını belirten Faber, ''Bütün Kuzey Afrika'da, diğer bir değişle Cezayir, Tunus, Libya ve Mısır altüst olmuş durumda... Ben bu durumun diğer Ortadoğu ülkelerini de etkileyeceğini düşünüyorum. Mısır, Suriye ve İran'da gerilimler devam ediyor. Yemen, Somali ve Sudan... Bütün bölge patlamaya hazır bir bomba gibi'' dedi.
1987'de borsaların çöküşünü bir hafta önce haber vererek üne kavuşan Faber, ''Genel olarak yapay düşük faizlerle karşı karşıyayız. Daha önce bu durum gayrimenkul balonunu yarattı. Bu yıl ilk yarısında öncelikle borsa balonu ile karşılaşacağız ve arından 1987'dekine benzer bir çöküş yaşanacak'' tahmininde bulundu. Faber'e göre bu kez finans piyasalarını vuracak olan krizin merkez üssü 1987 yılındakinden farklı olarak Asya değil ABD olacak.
19 Ekim 1987'de dünya borsaları çok kısa bir zaman içerisinde büyük değer kayıpları yaşayarak, dünya borsalarında bir günde en yüksek düşüşü yaşamıştı. Finans çevrelerinde ''Kara Pazartesi'' olarak anılan çöküş, önce Hong Kong Borsası'nda başlayarak, Avrupa ve ABD borsalarınında ciddi düşüşlere neden olmuştu. Birçok ülkede krizden çıkışın yolu gibi görülen parasal genişlemenin ekonomik krizin çözümlenmesine katkıda bulunmayacağını vurgulayan Faber, ''Eğer para basılarak zenginleşilseydi Zimbabwe dünyanın en zengin ülkesi olurdu. Para basılması ekonomiyi uzun dönemde iyileştirmekten fazla kötüleştirecektir'' öngörüsünde bulundu.
Kur savaşlarının yeni dünyanın ticaret savaşları anlamına geldiğini belirten Faber, ''Ülkeler korumacı tedbirlerle kurlarının değerini düşük tutmaya çalışıyorlar. Kurun değerini düşürmek sadece kısa vadeli geçici bir tedbirdir. Uzun vadede hiçbir faydası olamayacak. Eğer paranızın değerinin düşük olması sizi en çok ticaret yapan ülke haline getirecek olsaydı, en çok ticareti 80'li yıllarda ciddi devalüasyonlar yaşayan Latin Amerika'daki ülkeler yapardı. Kur savaşlarının ve bunu sağlamak için para basılmasının telafi edilemeyecek zararları olacak'' ifadelerini kullandı.
Avrupa'da resesyonun devam ettiğine dikkat çeken Faber, şunları kaydetti: ''Avrupa'da resesyon ne kadar sürecek ve bu resesyon daha kötüye doğru mu gidecek şeklinde bir merak söz konusu... Avrupa'da gerçek büyümenin ne şekilde gerçekleşebileceği enflasyon oranın nasıl hesaplanacağı ile de yakından ilgili... Asya'da da ekonomik aktivitede bir yavaşlama yaşıyoruz. Afrika ve Latin Amerika'da ekonomik aktivitede yavaşlama var. Daha önce büyüme EMTİA fiyatlarındaki artışla yakından ilgiliydi. Şu andaysa emtia fiyatları çok daha durağan. Bence güçlü bir şekilde büyüyen bir küresel ekonomiyi görebilmemiz zor. Öte yandan bir de Çin'in yavaşlayan ekonomisi söz konusu. Çin ekonomisinin önümüzdeki süreçte sürdürülebilir bir büyümeyi sağlayıp sağlayamaması önemli bir konu. Ben küresel ekonominin geleceği konusunda iyimser değilim'' şeklinde konuştu.
ALTIN ZİRVE YAPACAK
Yakın zamanda milyarder yatırımcılardan George Soros ve Louis Moore'un altın yatırımlarını azalttığı haberlerine ilişkin soruya Faber, ''Altın fiyatlarında bir düzeltme döneminden geçtiğimizi düşünüyorum. Altın fiyatlarının belli bir düşüş yaşadıktan sonra tekrar yükseleceğini inanıyorum. Altınlarımı tutmaya devam ediyorum'' dedi.
Faber, önümüzdeki dönemde aktın yatırımlarını artırabileceğini belirterek, ''Eğer altının onsu 1550 dolarları görürse, pozisyonumu değerlendirip daha çok alım yapmayı düşünüyorum. İlerleyen tarihlerde altın fiyatlarının tekrara artışa geçmesini bekliyorum. Altın fiyatlarında belli bir düşüş yaşandıktan sonra yeniden Eylül 2011'deki 1921 dolarlık zirve yeniden yaşanacak'' tahmininde bulundu.
İş dünyasının yakından takip ettiği İsviçre doğumlu 67 yaşındaki ünlü yatırımcı ve analist Faber, kurucu editörü olduğu 'Gloom Boom & Doom Report'ta aylık yatırım raporları yayımlıyor.
Küresel ekonomideki son gelişmelerle ilgili karamsar tablo çizmesiyle tanınan Faber, dünyanın dört bir tarafında konferanslara konuşmacı olarak katılıyor. 1990'da yatırım danışmanlığı ve fon yönetim şirketi Marc Faber Limited'ı kuran Faber, 1973 Hong Kong'a yerleşerek uzun yıllar yatırımlarını buradan idare etti. Faber şu anda Bangkok'ta yaşıyor.
AA