Küçüklüğümde doğa o kadar temizdiki.Ağaçtan kopardığımız meyvaları, hatta yere düşenleri, üzerimize siler korkusuzca yerdik.Annelerimiz bahçelerden topladıkları üzerlerinde tarım ilaçları olmayan faydalı otlarla börekler yaparlardı. Bizler yol kenarlarındaki böğürtlenleri yerdik, kirliliğini umursamadan.
O zamanlar temiz doğa sadece köylerde değildi, kasaba ve şehirlerdede vardı. Ağaçlar,sebzeler doğal gübrelerle yetiştirilirdi. zamanla bu gübreler toprakla karışır ve kaybolurdu.
Piknikler... şimdi gitmeye korktuğumuz, özlediğimiz piknikler. Akan su kenarlarında, büyük ağaçların altında yaptığımız,unutulmaz anılar yaşadığımız, akan sudan avuç, avuç tiksinmeden, korkusuzca içtiğimiz, üzerine bazen birşey sermedende ve kene endişesi olmadan oturup, uzandığımız piknik yerleri.
Doğanın temizliği öten kuşların, uçan kelebeklerin ve arıların bol oluşundan anlaşılırdı. Derin nefes aldığımızda içimize tertemiz mis gibi toprak,çiçek kokuları dolardı. Teknolojinin gürültüsü ve kirliliği henüz doğamızı bozmamıştı.O zamanlar bakkaldan
aldığımız malzemeleri file yada kese kağıtlarıyla taşırdık.Poşet ve pet şişeler hayatımıza girmemişti.Bugünkü kadar bilinçsizce israf yoktu.Bir ağaç kesen, yerine yenisini fazlasıyla dikerdi.Yaşadığımız çevreyi temiz tutar tahrip etmezdik.
Bizler, herşeyin doğalıyla büyüdük büyümesine ama, çocuklarımız ne yazıkki kirli bir doğada, sunni gübreli, tarım ilaçlı sebze ve meyvaları yemek zorunda. Biz akan suları avuçlarken onlar musluktan akan suyu içmeye hasret.
Hormonlu gıdaların, katkı maddeleriyle dolu yiyeceklerin alternatifi yok ne yazıkki.Artık köylerde yetiştirilen sebze ve meyvalar bile güvenli değil
Bugüne kadar biz insanlar, doğayı, hiç düşünmeden elimizden geldiğince,sınırsızca kullandık, kirlettik ve kararttık. Çocuklarımızı, yeşil alanlara, tertemiz doğaya hasret, bina ormanlarının arasına sıkıştırıp yaşamak zorunda bıraktık.
Daha fazla geç kalmadan değiştirebileceğimiz o kadar çok şey varki, öncelikle "Ben enayimiyim ,herkes kirletirken ben neden mücadele edeyim v.b."düşüncelerimizi değiştirmeliyiz .Herhangi bir faaliyete katılmasak bile kendi çevremizde üzerimize düşeni yapmalıyız. Çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için hertürlü fedakarlığı yapıyoruz. Hemde büyük zorluklara katlanarak.o zaman, çocuklarımız, onların çocukları, hatta bütün insanlık için elimizden geleni yapsak, yapanlarada destek olsak nasıl olur.
Unutmayalımki gidecek başka yerimiz, başka dünyamız yok .
Lereenimden sevgiler....
Müzik: Tarkan - Uyan 2008 - Klip Lütfen izlermisiniz :)
O zamanlar temiz doğa sadece köylerde değildi, kasaba ve şehirlerdede vardı. Ağaçlar,sebzeler doğal gübrelerle yetiştirilirdi. zamanla bu gübreler toprakla karışır ve kaybolurdu.
Piknikler... şimdi gitmeye korktuğumuz, özlediğimiz piknikler. Akan su kenarlarında, büyük ağaçların altında yaptığımız,unutulmaz anılar yaşadığımız, akan sudan avuç, avuç tiksinmeden, korkusuzca içtiğimiz, üzerine bazen birşey sermedende ve kene endişesi olmadan oturup, uzandığımız piknik yerleri.
Doğanın temizliği öten kuşların, uçan kelebeklerin ve arıların bol oluşundan anlaşılırdı. Derin nefes aldığımızda içimize tertemiz mis gibi toprak,çiçek kokuları dolardı. Teknolojinin gürültüsü ve kirliliği henüz doğamızı bozmamıştı.O zamanlar bakkaldan
aldığımız malzemeleri file yada kese kağıtlarıyla taşırdık.Poşet ve pet şişeler hayatımıza girmemişti.Bugünkü kadar bilinçsizce israf yoktu.Bir ağaç kesen, yerine yenisini fazlasıyla dikerdi.Yaşadığımız çevreyi temiz tutar tahrip etmezdik.
Bizler, herşeyin doğalıyla büyüdük büyümesine ama, çocuklarımız ne yazıkki kirli bir doğada, sunni gübreli, tarım ilaçlı sebze ve meyvaları yemek zorunda. Biz akan suları avuçlarken onlar musluktan akan suyu içmeye hasret.
Hormonlu gıdaların, katkı maddeleriyle dolu yiyeceklerin alternatifi yok ne yazıkki.Artık köylerde yetiştirilen sebze ve meyvalar bile güvenli değil
Bugüne kadar biz insanlar, doğayı, hiç düşünmeden elimizden geldiğince,sınırsızca kullandık, kirlettik ve kararttık. Çocuklarımızı, yeşil alanlara, tertemiz doğaya hasret, bina ormanlarının arasına sıkıştırıp yaşamak zorunda bıraktık.
Daha fazla geç kalmadan değiştirebileceğimiz o kadar çok şey varki, öncelikle "Ben enayimiyim ,herkes kirletirken ben neden mücadele edeyim v.b."düşüncelerimizi değiştirmeliyiz .Herhangi bir faaliyete katılmasak bile kendi çevremizde üzerimize düşeni yapmalıyız. Çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için hertürlü fedakarlığı yapıyoruz. Hemde büyük zorluklara katlanarak.o zaman, çocuklarımız, onların çocukları, hatta bütün insanlık için elimizden geleni yapsak, yapanlarada destek olsak nasıl olur.
Unutmayalımki gidecek başka yerimiz, başka dünyamız yok .
Lereenimden sevgiler....
Müzik: Tarkan - Uyan 2008 - Klip Lütfen izlermisiniz :)