- 12 Temmuz 2006
- 35.047
- 30.494
- 61
Hürrem Sultan'ı popüler dizilerde canlandıranların ağzından dinledik, hangisi gerçek hangisi hikaye kestiremedik. İşte Osmanlı Tarihi'ne damgasını vurmuş gerçek Hürrem ile ilgili bilmedikleriniz...
Cihan padişahı Kanuni....
Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü padişahlarından Kanuni, sadece siyasi başarısıyla değil tarihe damgasını vuran Hürrem aşkıyla da anılır. Sarayın kurallarını değiştiren sultan olarak anılan Hürrem'e olan tutkusu, bugün dizilerde değiştirelerek mi anlatılıyor? Gerçekte Hürrem kim?
Ukrayna'dan İstanbul'a uzanan bir yolda büyüyen peri kızının ta kendisi Hürrem...
Hürrem Sultan'ı kısaca tanıyalım, memleketi Rutenya, Ukrayna’nın Polonya hâkimiyetindeki batı kısmında yer alıyordu. Bu sebeple Rossolan diye meşhur olmuştu. Rossolan, “Rutenyalı Bâkire” demektir. Hakkında hayali romanlar yazanlar bile bunu gerçek adı zannederler. Ukraynalı veya Leh asıllı olduğu söylenir. Esas adı Aleksandra Lisowska idi. Babası bir köy papazı ve 12 yaşlarında Kırım süvarilerince esir alınıp İstanbul’a saraya gönderildi. Burada birkaç sene terbiye edildi. Güler yüzü sebebiyle Hürrem adı verildi. Hürrem, Farsça sevimli mânâsına geliyor.
Kanuni'nin büyük aşkı, Osmanlı'nın ilk resmi nikahını kıydıran kadın....
Sarayda bir cariye iken Kanuni'nin ona aşık olmasını sağlayan şey, bugün dizilerde yansıtılan güzelliği değil zekası ve güler yüzüdür. Aralarında büyük bir aşk doğduğunda, Kanuni'nin siyasi başarısının da bu aşktan beslendiğini söylüyorlardı. Birbirlerine aşk sözcükleri dolu mektuplar yazıyorlardı. Kanuni'nin aşkı öyle büyüktü ki Hürrem'e şiirler yazar, bunları da başka bir isimle yayınlardı...
Hürrem Sultan sarayda cariye maaşı alıyordu ve paraya ihtiyacı olmadığı için bu parayı Mekke'ye bağışlamak istediğini söyledi. Ancak o dönemde kölelerin Mekke veya Medine gibi dini yerlere bağış yapması uygun görülmüyordu. O yüzden Hürrem, önce Kanuni'den onu azat etmesini istedi. Bir gün Kanuni Hürrem Sultan’ı odasına çağırttı ama Hürrem bu teklifi reddetti. Kanuni’ye, “Artık ben sizin malınız değilim. Beni kölelikten azat ettiniz. Sizinle beraber olmam zinaya girer” der ve bu nedenle Kanuni Sultan Süleyman Hürrem Sultan’ı nikahına almak zorunda kalır. Hürrem bu sayede Osmanlı'nın ilk resmi nikahını kıydırır.
Kanuni'ye sevmesini öğretti, aşkını satırlara dökerken hislerinin gücü bulutlara değiyordu...
Hürrem Sultan, Topkapı Sarayı'ndaki sergide günışığına çıkan mektubunda son derece duygusal ifadeler kullanıyor:
"İki gözüm sultanım hazretleri, canım paresi sultanım hazretlerinin mübarek hak-ı pay-i şeriflerine (ayağının tozuna) bu çirkin yüzümü sürmekten sonra benim can-ı azizim, devletim, saadetim sultanım çok şükür Hakk Teala'ya ki mübarek mektub-u şerifiniz gelip gözleri nur, gönülleri sürur sahibi kıldı."
İyi bir söz ustası olduğu anlaşılan Hürrem Sultan, mektubunda padişaha hislerini uygun bir lisan ile aktarırken samimi ifadeler kullanmaktan da çekinmiyor.
Sadece Hürrem değil, Kanuni de Hürrem'e aşk dolu mektuplar yazıyordu...
"Hazret-i Sultanım. Yüzümü yere koyup kutsal ayağınızın bastığı toprağı öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harap, gözü yaş dolu, gecesi gündüzünden ayırt edemeyen, özlem denizine düşmüş çaresiz, aşkınız ile divane, Ferhat ile Mecnun'dan beter tutkun kölenizi sorarsanız ne ki sultanımdan ayrıyım. Bülbül gibi ah ve feryadım dinmeyip ayrılığından öyle bir halim var ki Hak kafir olan kullarına dahi vermesin."
Neden Hürrem kötü kadınmış gibi anlatıldı? Aslında yüreği tertemiz, hayırsever biriydi...
O dönemde Avrupa, Hürrem'i figür haline getirdi ve Osmanlı'ya zarar vermek için hikayeler uydurdu. Bambaşka bir Hürrem'i anlatıyorlardı dilden dile. Hürrem anlatıldığı gibi ne hırslı ne de devlet yönetimine zarar vermiş bir kadının. Aksine hayırsever, iyi eğitimli veTürkçesi mükemmel bir şairdi.
Canlandırıldığı dizilerdeki gibi zenginlik ve refah içerisinde değil fakir bir kul olarak öldü...
Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman’dan bir kız, dört erkek çocuğu doğurdu. En büyük oğlu Mehmet Şehzade tahta çıkamadan öldü (Şehzadenin ölümü şüpheli olarak bilinmektedir). İkinci oğlu Selim tahta çıktı. Diğer çocukları da Beyazıt ve Cihangir Şehzadelerdi.
Kanuni'nin Mahi Devran Sultan'dan olan, çok sevilen oğlu Mustafa’yı kendisini tahttan indirmeyi planladığı inancıyla öldürtür. Hürrem Sultan’ın Kanuni’yi bu kararda etkilediği inancı yaygın fakat işin aslını kimse bilmez.
Yaşamının büyük bir bölümünü fakir olarak oğlunun mezarının bulunduğu Bursa’da geçirdi. Hürrem Sultan 18 Nisan 1558 tarihinde eşi Kanuni Sultan Süleyman’dan 8 yıl önce 52 yaşındayken öldü.
Diziler, filmlerde yeteneğinden yeterince bahsedilmedi. Gerçek bir modacıydı, Osmanlı sultanları arasında parıldıyordu...
Bir kreatör, modacıydı. Portrelerine baktığımızda çok özel bir giyim tarzı görüyoruz. Hürrem kendi çağında Kanuni’ye çok yakışır bir kraliçeydi. Yabancı krallar ve kraliçelerle ile görüşür, onlara hediyeler gönderir, misafir eder, onlara elleriyle gömlekler dikerdi.
Onu doğru anlatmadıkları için tarihe 'kötü kadın' figürü olarak geçti, oysa gerçek tarih yüreği tertemiz, becerikli bir kadının hikayesiyle örülü...
mynet.com
Cihan padişahı Kanuni....
Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü padişahlarından Kanuni, sadece siyasi başarısıyla değil tarihe damgasını vuran Hürrem aşkıyla da anılır. Sarayın kurallarını değiştiren sultan olarak anılan Hürrem'e olan tutkusu, bugün dizilerde değiştirelerek mi anlatılıyor? Gerçekte Hürrem kim?
Ukrayna'dan İstanbul'a uzanan bir yolda büyüyen peri kızının ta kendisi Hürrem...
Hürrem Sultan'ı kısaca tanıyalım, memleketi Rutenya, Ukrayna’nın Polonya hâkimiyetindeki batı kısmında yer alıyordu. Bu sebeple Rossolan diye meşhur olmuştu. Rossolan, “Rutenyalı Bâkire” demektir. Hakkında hayali romanlar yazanlar bile bunu gerçek adı zannederler. Ukraynalı veya Leh asıllı olduğu söylenir. Esas adı Aleksandra Lisowska idi. Babası bir köy papazı ve 12 yaşlarında Kırım süvarilerince esir alınıp İstanbul’a saraya gönderildi. Burada birkaç sene terbiye edildi. Güler yüzü sebebiyle Hürrem adı verildi. Hürrem, Farsça sevimli mânâsına geliyor.
Kanuni'nin büyük aşkı, Osmanlı'nın ilk resmi nikahını kıydıran kadın....
Sarayda bir cariye iken Kanuni'nin ona aşık olmasını sağlayan şey, bugün dizilerde yansıtılan güzelliği değil zekası ve güler yüzüdür. Aralarında büyük bir aşk doğduğunda, Kanuni'nin siyasi başarısının da bu aşktan beslendiğini söylüyorlardı. Birbirlerine aşk sözcükleri dolu mektuplar yazıyorlardı. Kanuni'nin aşkı öyle büyüktü ki Hürrem'e şiirler yazar, bunları da başka bir isimle yayınlardı...
Hürrem Sultan sarayda cariye maaşı alıyordu ve paraya ihtiyacı olmadığı için bu parayı Mekke'ye bağışlamak istediğini söyledi. Ancak o dönemde kölelerin Mekke veya Medine gibi dini yerlere bağış yapması uygun görülmüyordu. O yüzden Hürrem, önce Kanuni'den onu azat etmesini istedi. Bir gün Kanuni Hürrem Sultan’ı odasına çağırttı ama Hürrem bu teklifi reddetti. Kanuni’ye, “Artık ben sizin malınız değilim. Beni kölelikten azat ettiniz. Sizinle beraber olmam zinaya girer” der ve bu nedenle Kanuni Sultan Süleyman Hürrem Sultan’ı nikahına almak zorunda kalır. Hürrem bu sayede Osmanlı'nın ilk resmi nikahını kıydırır.
Kanuni'ye sevmesini öğretti, aşkını satırlara dökerken hislerinin gücü bulutlara değiyordu...
Hürrem Sultan, Topkapı Sarayı'ndaki sergide günışığına çıkan mektubunda son derece duygusal ifadeler kullanıyor:
"İki gözüm sultanım hazretleri, canım paresi sultanım hazretlerinin mübarek hak-ı pay-i şeriflerine (ayağının tozuna) bu çirkin yüzümü sürmekten sonra benim can-ı azizim, devletim, saadetim sultanım çok şükür Hakk Teala'ya ki mübarek mektub-u şerifiniz gelip gözleri nur, gönülleri sürur sahibi kıldı."
İyi bir söz ustası olduğu anlaşılan Hürrem Sultan, mektubunda padişaha hislerini uygun bir lisan ile aktarırken samimi ifadeler kullanmaktan da çekinmiyor.
Sadece Hürrem değil, Kanuni de Hürrem'e aşk dolu mektuplar yazıyordu...
"Hazret-i Sultanım. Yüzümü yere koyup kutsal ayağınızın bastığı toprağı öptükten sonra, benim devletimin güneşi ve sermayesi sultanım, eğer bu ayrılığın ateşine yanmış ciğeri kebap, göğsü harap, gözü yaş dolu, gecesi gündüzünden ayırt edemeyen, özlem denizine düşmüş çaresiz, aşkınız ile divane, Ferhat ile Mecnun'dan beter tutkun kölenizi sorarsanız ne ki sultanımdan ayrıyım. Bülbül gibi ah ve feryadım dinmeyip ayrılığından öyle bir halim var ki Hak kafir olan kullarına dahi vermesin."
Neden Hürrem kötü kadınmış gibi anlatıldı? Aslında yüreği tertemiz, hayırsever biriydi...
O dönemde Avrupa, Hürrem'i figür haline getirdi ve Osmanlı'ya zarar vermek için hikayeler uydurdu. Bambaşka bir Hürrem'i anlatıyorlardı dilden dile. Hürrem anlatıldığı gibi ne hırslı ne de devlet yönetimine zarar vermiş bir kadının. Aksine hayırsever, iyi eğitimli veTürkçesi mükemmel bir şairdi.
Canlandırıldığı dizilerdeki gibi zenginlik ve refah içerisinde değil fakir bir kul olarak öldü...
Hürrem Sultan, Kanuni Sultan Süleyman’dan bir kız, dört erkek çocuğu doğurdu. En büyük oğlu Mehmet Şehzade tahta çıkamadan öldü (Şehzadenin ölümü şüpheli olarak bilinmektedir). İkinci oğlu Selim tahta çıktı. Diğer çocukları da Beyazıt ve Cihangir Şehzadelerdi.
Kanuni'nin Mahi Devran Sultan'dan olan, çok sevilen oğlu Mustafa’yı kendisini tahttan indirmeyi planladığı inancıyla öldürtür. Hürrem Sultan’ın Kanuni’yi bu kararda etkilediği inancı yaygın fakat işin aslını kimse bilmez.
Yaşamının büyük bir bölümünü fakir olarak oğlunun mezarının bulunduğu Bursa’da geçirdi. Hürrem Sultan 18 Nisan 1558 tarihinde eşi Kanuni Sultan Süleyman’dan 8 yıl önce 52 yaşındayken öldü.
Diziler, filmlerde yeteneğinden yeterince bahsedilmedi. Gerçek bir modacıydı, Osmanlı sultanları arasında parıldıyordu...
Bir kreatör, modacıydı. Portrelerine baktığımızda çok özel bir giyim tarzı görüyoruz. Hürrem kendi çağında Kanuni’ye çok yakışır bir kraliçeydi. Yabancı krallar ve kraliçelerle ile görüşür, onlara hediyeler gönderir, misafir eder, onlara elleriyle gömlekler dikerdi.
Onu doğru anlatmadıkları için tarihe 'kötü kadın' figürü olarak geçti, oysa gerçek tarih yüreği tertemiz, becerikli bir kadının hikayesiyle örülü...
mynet.com