- 12 Temmuz 2006
- 687
- 23
- 52
KANADI KIRIK TURNA
Sen gittin, ardından Sonbahar mevsimi geldi … Döküldü yapraklar bir bir, her biri bir tarafa savruldu… Kocaman ağaçlar beyaz kefen giyinip ağladı, döküldü anılar bir bir dallardan... .
Sen gittin beni de alıp gitti sarı rüzgarlarıyla sonbahar, yaprak yaprak savurdu sokaklara, bir öksüz çocuk misali tek başıma kaldım kaldırımlarda… Kanadı kırık bir turnayım şimdi. Yorgunum, çok yorgun, içim dışım sonbahar...
Bedenim soğuk şimdi üşüyor dudaklarım, göğsüne düştü başım hüzünlü yılların, avuç avuç kimsesizlik yağıyor üzerime... Terkedilmiş cümlelerin satırlarında sonbahar alfabesine yazılıyor adım harf harf, satır satır içime dökülüyor yapraklar. Kimisi gül olup açıyor şiir şiir, kimisi diken olup batıyor yüreğime…
Ey sonbahar, gazellere yazılmış bir kırık öykü hayatım, sıradan ve anlamsız. Her gece üzerime yıldızlar serpiştiriyorum, anlamını bilmediğim ama acısını duyduğum karanlık duygular kaplıyor içimi...
Sen gittin, dilimi kanatan şiirler üşüşüyor parmak uçlarıma her gece, güz kanadında çıplak ayaklı bir çocuğum şimdi. İnceden bir sızı gibi hasret tutuşturuyor içimi. Yalnızlığın en orta yerinde öksüz ve yaralı., kaldırımlara saçıyorum yüreğimi her akşam.
Sen gittin, ardından Sonbahar geldi … Döküldü yapraklar birer birer her biri bir tarafa savruldu… Gözyaşlarımdan turnalar döküldü kaldırımlara, hıçkırıklara büründü gökyüzü, hangi atlasın, hangi sayfasına gittin bilinmez... Bütün mevsimler sonbahara ağıt yakıyor şimdi, hiç bir mevsim avutmuyor hicranımı.
Sen gittin, sonbahar yaprakları gibi şarkılar da dökülüp, dökülüp gitti ardından. Hani "Elveda bütün hatıralar". "Yine hazan mevsimi geldi, yine yapraklar rüzgarların peşi sıra gidecek" şarkılarını kimse söylemiyor artık. Hani "Hastayım, gönül hastasıyım/ gönül ilacımı bulamazsam ölürüm". Masalındaki sevdalıları da kimse anımsamıyor artık.
Şimdi şarkılar, şiirler, masallarda hazan mevsiminin hüznü var, kimsesizliğimin hüznü…
Sen gittin, ardından Sonbahar mevsimi geldi … Döküldü yapraklar bir bir. Aradan yıllar geçti, göçüp gitti ömrümün vefalı turnaları . Anladım ki herkesin bir masalı var, her masalın bir sonu. Şimdi artık ne masallar kaldı ne de inanan masallara, ne seher yelleri yare selam götüren, ne de nazlı yardan haber getiren telli turnalar.
Bir kasırga gibi esiyor sonbahar rüzgarları. Şimdi zamanın ezen girdabında yapayalnız, sevgiye, güzel bir bakışa hasret, kuruyup gidiyor ömrüm. Ne zaman seni düşünsem kanadı kırık turna misali bükülür boynum…
Gittin, ömrümün bütün mevsimlerinde seni aradım, her giden yolcuya, her gelen yolcuya, esen rüzgarlara, yağan yağmurlara seni sordum...
Saydım tam bir ömür olmuş sen buralardan gideli , ben hala o duygulu, o hüzünlü, o yüreği kocaman utangaç çocuk…
Unutamam, çocukluk yıllarımın çiçeğisin sen... Adını Gül-i zar koyduğum...
Ben boynu bükük kanadı kırık Turna, bir ömür seni bekleyen…
Sen gittin, ardından Sonbahar mevsimi geldi … Döküldü yapraklar bir bir, her biri bir tarafa savruldu… Kocaman ağaçlar beyaz kefen giyinip ağladı, döküldü anılar bir bir dallardan... .
Sen gittin beni de alıp gitti sarı rüzgarlarıyla sonbahar, yaprak yaprak savurdu sokaklara, bir öksüz çocuk misali tek başıma kaldım kaldırımlarda… Kanadı kırık bir turnayım şimdi. Yorgunum, çok yorgun, içim dışım sonbahar...
Bedenim soğuk şimdi üşüyor dudaklarım, göğsüne düştü başım hüzünlü yılların, avuç avuç kimsesizlik yağıyor üzerime... Terkedilmiş cümlelerin satırlarında sonbahar alfabesine yazılıyor adım harf harf, satır satır içime dökülüyor yapraklar. Kimisi gül olup açıyor şiir şiir, kimisi diken olup batıyor yüreğime…
Ey sonbahar, gazellere yazılmış bir kırık öykü hayatım, sıradan ve anlamsız. Her gece üzerime yıldızlar serpiştiriyorum, anlamını bilmediğim ama acısını duyduğum karanlık duygular kaplıyor içimi...
Sen gittin, dilimi kanatan şiirler üşüşüyor parmak uçlarıma her gece, güz kanadında çıplak ayaklı bir çocuğum şimdi. İnceden bir sızı gibi hasret tutuşturuyor içimi. Yalnızlığın en orta yerinde öksüz ve yaralı., kaldırımlara saçıyorum yüreğimi her akşam.
Sen gittin, ardından Sonbahar geldi … Döküldü yapraklar birer birer her biri bir tarafa savruldu… Gözyaşlarımdan turnalar döküldü kaldırımlara, hıçkırıklara büründü gökyüzü, hangi atlasın, hangi sayfasına gittin bilinmez... Bütün mevsimler sonbahara ağıt yakıyor şimdi, hiç bir mevsim avutmuyor hicranımı.
Sen gittin, sonbahar yaprakları gibi şarkılar da dökülüp, dökülüp gitti ardından. Hani "Elveda bütün hatıralar". "Yine hazan mevsimi geldi, yine yapraklar rüzgarların peşi sıra gidecek" şarkılarını kimse söylemiyor artık. Hani "Hastayım, gönül hastasıyım/ gönül ilacımı bulamazsam ölürüm". Masalındaki sevdalıları da kimse anımsamıyor artık.
Şimdi şarkılar, şiirler, masallarda hazan mevsiminin hüznü var, kimsesizliğimin hüznü…
Sen gittin, ardından Sonbahar mevsimi geldi … Döküldü yapraklar bir bir. Aradan yıllar geçti, göçüp gitti ömrümün vefalı turnaları . Anladım ki herkesin bir masalı var, her masalın bir sonu. Şimdi artık ne masallar kaldı ne de inanan masallara, ne seher yelleri yare selam götüren, ne de nazlı yardan haber getiren telli turnalar.
Bir kasırga gibi esiyor sonbahar rüzgarları. Şimdi zamanın ezen girdabında yapayalnız, sevgiye, güzel bir bakışa hasret, kuruyup gidiyor ömrüm. Ne zaman seni düşünsem kanadı kırık turna misali bükülür boynum…
Gittin, ömrümün bütün mevsimlerinde seni aradım, her giden yolcuya, her gelen yolcuya, esen rüzgarlara, yağan yağmurlara seni sordum...
Saydım tam bir ömür olmuş sen buralardan gideli , ben hala o duygulu, o hüzünlü, o yüreği kocaman utangaç çocuk…
Unutamam, çocukluk yıllarımın çiçeğisin sen... Adını Gül-i zar koyduğum...
Ben boynu bükük kanadı kırık Turna, bir ömür seni bekleyen…