Kalem de eski yunanca da kalamos Latince calamos yani kamış tan geliyormuş Bi diger anlamı da mürekkep mis
OLDU Mu


:116::116:
1-Metelik: Sondaki -lik eki, türkçe sözcük çağrışımı yapıyor; yemeklik yağdaki gibi
Aslı ise batı dillerinden geliyor: İngilizcede, metallic; yani metal para
Biz kullanırken baştaki bölümü de bir türk ismiyle (mete) değiştirip kullanagelmişiz.
2-İsterik: Biliyorum ki birçok kişi bu hatalı biçimiyle kullanmıyordur bu sözcüğü. Histeri nöbetlerine tutulan kişinin aldığı sıfattır ve ingilizcede histerical denir. Başarısızlığa ve bir şeyi elde edememeye dayanamama ve aşırı sinirlenme gibi (ruhbilimci değilim) etkileri olan bir ruh hastalığı olan kişi histerik olarak anılır. Oysa Türkçede isteme ile bağ kurulması ve bir şeyi çok isteyen anlamında kullanılması da çok yaygındır. Hatta bazen, isterik kadın lafı oldukça aşağılayıcı bir mantıkla kullanılır.
3-Bendeniz: Bu sözcüğün ne ben adılıyla, ne de denizle bir ilgisi vardır; ancak sondaki -niz eki Türkçedir. Bende, Farsçada, kul, tutsak demektir. Yani kişi kendini sunarken eski dönemlerin aşırı nezaketiyle -, Ben kulunuz X kişi, diye sunar ya; bu da öyle konuşmalarla geçmişten günümüze gelmiş. Bu açıklama gösteriyor ki, Ben bendeniz X kişi, demek doğru olur ve yalnız kendimizi değil başkalarını da, Bu da naçizane bendeniz Y, diye sunabiliriz (tabii Ynin affına sığınarak). Neyse, bu sözcüğe bu kadar açıklama fazla bile
4-Kaldırım: Bunun kaldırmak ile bir ilgisi var gibi görünse de (otoyolun yükseğinde olması açısından), asıl kökeni Rumcadır. Rumcada kali, iyi anlamındadır (kalimera: günaydın, iyi günler). Dromos (sondaki s genelde okunmaz) ise yol anlamını taşır. Yani kali-dromos: iyi-yol; yani yürümeye elverişli, taşsız, tozsuz, çamursuz yol
5-Sütyen: Genelde ilişki kurulmasa da, bu sözcük süt-meme ilişkisini çağrıştıracak bir yapıda kullanılmaktadır. İtiraf etmeliyim ki ben küçükken bu iç çamaşırının isminden dolayı sütün dış giysiye sızmasını engellemeye yaradığını sanıyordum. Asıl kökeni Fransızcadaki sous tiendir (aşağıdan tutan anlamında). Okunuşu: sutien.
6- Lahmacun: Bu sözcüğün macunla ilgisi dolaylıdır. Arapçada acin yoğrulmuş (macun o kökten gelir), lahm ise et demektir. Lahm-i acin: yoğrulmuş et
7-Boğa yılanı: Bu yılan, avını boğarak öldürmesi ve belki de boğa gibi iri ve güçlü olmasından dolayı, ismi Türkçe sanılmaya oldukça yatkın olan ilginç bir örnektir. Oysa aslı, şimdi kesinlikle hatırlayamayacağım bir Afrika dilinden geliyor: boa
Sondaki yılanı sözcüğü gereksiz
Kobra, piton der gibi, boa!..
8-Vapur: İngilizce vapour (buhar) sözcüğünden geliyor. Önceleri buharlı gemilere verilen ingilizce isimden
Aslında, dilimizde batı dillerinden uyarladığımız sözcüklerin genelde fransızca okunuşunu kullandığımızdan bunu da vapordan uyarlamışız.
9-Anahtar: Bu sözcüğün kökü, yunanca anihto (açmak) eylemidir. Anihtiri ise açmaya yarayan anlamındadır; yani anahtar
Yunanca kökenli sözcükler aslında dilimize Anadoluda konuşulan (konuşulmuş olan, demek daha doğru olur sanırım) Rumcadan geçmiştir. Gerçekte iki dil biririne çok benzese de, Rumcadaki birçok sözcük Yunanlarca bilinmez. Bu yüzden bu sayfalardaki birçok grekçe sözcüğe Yunanca kökenli demek yerine Rumca kökenli demeyi yeğleyeceğim. Bu durumda ise Anadolu Rumlarının dili anlaşılmalıdır.
10-Kilit: Yine Rumcadaki kleo (kapatmak) eyleminden türeyen kleidi (klidi diye okunur; kapamaya, kilitlemeye yarayan anlamında
) sözcüğünden gelmektedir.
11-Safsata: Yunancadaki sophistes bilgili, bilgisi olan anlamına geliyor. Türkçe ve Arapçada ise gereksiz söz anlamında kullanılıyor.
12-Entel: Tabii ki bu sözcük batı dillerindeki intellectual sözcüğünden bozularak toplumdan tümüyle kopuk, bilgisini yalnızca biliyor görünmek için edinen kişi anlamında kullanılıyor. Gerçek anlamı ise, birçok konuda bilgili olandır (sıfat).
13-Kapuska: Slavcada lahana demektir. Bizde ise kıymalı lahana yemeğine denmektedir.
14-Karyola: Bizde genelde yatağın üzerine serildiği, genelde metalden yapılan ayaklı mobilya anlamına geliyor. Oysa gerçek anlamı el arabasıdır (carriola: İtalyanca). İtalyan gemicilerden bizim kullanımımıza geçti; gemicilerin kullandığı taşınabilir tekerlekli yataklara denir;kökü taşımaktır (carri).
15-Ameliyat: Arapçadaki amel (iş, eylem) sözcüğünden geliyor. Gerçek anlamı, işlemler, eylemlerdir. Bizde ise, yetkili uzmanın hastaya uyguladığı işlem (genelde cerrahi) olarak anlaşılır.
16-Serbest: Gerçek anlamı başı bağlıdır (ser:baş, best:bağlı). Ancak sanırım bizde yanlış olarak kullanılıyor; gerçeği serbes (başıboş) olsa gerektir. Yine de bizdeki anlamı tam karşılamıyor. Biraz karışık bir durum yani
17-Puşt: Farsçada arka, kıç anlamına geliyor. Pek masum bir laf
18-Gebermek: Türkçede eski anlamı şişmek idi. Şimdi ise ölmenin kaba bir tabiri oldu. Ölüp beklemiş hayvanların şişmesinden geliyor olsa gerek. (Gebe ve göbek sözcükleri de aynı kökten geliyor)
19.Pezevenk: Farsçadaki pejavend (kapı tokmağı, sürgü) sözcüğünden pezevenk (kapı arkasında bekleyen; anlam genişlemesiyle, kadın alışverişi yapan)
20-Sıpa: Abazacada spau çocuk, yavru demektir. Bizde ise eşek yavrusu
Arapçada da benzer biçimde sabi, sibyan çocuk anlamındadır.
21-Kaltak: Türkçede alta konup üzerine oturulan anlamına geliyor. Eyer için de bu sözcük kullanılır. Önüne gelenin altına yatan kadın anlamında aşağılama sözcüğü olarak kullanılması ilginç
22-Sosyete: Bizim kullandığımız söyleniş Fransızcadan alıntı
Anlamı topluluktur. Bizde önceleri yüksek sosyete denen zengin tabakaya sonradan kısaca sosyete denmeye başlanmıştır.
23-Kokona: Yunanca kokkonadan geliyor ve gerçek anlamı Hristiyan kadındır. Bizde ise giyimi ve süslenmesi aşırıya kaçan (yorumu yapanların düşüncesi böyle) yaşlı kadınlar nedense bu biçimde anılıyor.
24-Tuvalet: Yalnız bizim dilimizde değil, birkaç dilde daha helaya verilen isim
Aslı, Fransızca toilettetir ve temizlik anlamına gelir. Tuvalet kağıdı ve tuvalet masası temizlikle ilgili şeylerdir. Tuvalet kağıdını referans alarak mekana tuvalet ismini vermek yalnız bizim bulışumuz değil
Yunanlar da bunu başarmış. (Yeri gelmişken
Yunanlı diye bir ulus yoktur dünyada.)
25-Yosma: Gerçek anlamı şen, güzel genç kadınken ne duruma düştüğünü ibretle izliyorum. Kadının neşe ve güzelliğinin gizli kalması gerektiği düşüncesinin bir sonucu
26-Don: Elbette ki giysi anlamına geliyor ama külotun argosu yapılmış. Zaten ne zaman ki bir sözcüğün yabancı dildeki karşılığı moda olur, Türkçesi giderek argolaşır.
27-Köstebek: gözsüz tebek sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır.
28-Ilıman: liman sözcüğünün Türkçede bozulmuş şeklidir. ılı- fiiliyle bir bağı yoktur.
29-Çerçeve: Fotoğraf, resim vs. için kullandığımız bu eşya, aslında Farsça bir kelime olup çehar çube den gelmektedir. Çehar, tavla oynayan herkesin bildiği gibi dört demektir; çub ise Farsçada, çubuk, tahta anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu kelime de dört çubuk, dört çubuktan oluşan anlamına gelmektedir. Bugün Farsçada da aynı anlamıyla kullanılmaktadır.
30-Çamaşır: Genelde iç giyisi anlamıda kullandığımız, fakat çamaşır yıkamak diye de kullandığımız bu kelime, Farsça kökenli olup, cameşur kelimesinden gelmektedir. Came, giyisi anlamına, şur ise şuriden fiilinden oluşan yani yıkamak, durulamak, temizlemek anlamına gelmektedir. Bugün Farçada kullanılan anlamı, çamaşır yıkama dır.
31-Rehber: Bugün genellikle turizm sektöründü kullanılan bu kelime, Farsça kökenli olup, rah yani yol ve boriden yani götürmek fiilinden türeyen ber yani götüren, kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Yol gösteren, yola götüren anlamlarıyla bugün de kullanılmaktadır. Hatta bugün İranda İslami Liderin diğer bir ünvanı rehber dir.
32-Çengel: Istanbullu olanlar ve İstanbulu bilenler, Çengelköyü de bilirler. Çengel Farsçada orman anlamına gelmektedir. Çengelköye neden böyle dendiği de sanırım açıklığa kavuşmaktadır.
33-Ruh: Klasik Farşada bugün bizim kullandığımız anlamıyla kullanılsa da bugünkü Farçada tam tersi olarak beden anlamında kullanılmaktadır.
34-Karpuz: Kelime olara yine Farsçadan gelip, Harboze kelimesinden Türkçeye geçmiştir. Bugünkü Farsçada harboze kavun anlamında kullanılmaktadır. k harfi ile h harfi, linguistik ile ilgilenenlerin bilgidiği gibi birbirlerine ses olarak çok yakın harflerdir. Bizim bu kelimeyi karpuz olarak ve o anlam kullanmamız, klasik Farsçadan yani Osmanlı döneminden kalmaktadır.
İngilizce;
tost (toast)
sprey (spray)
tişört (T-shirt),
teyp (tape recorderdan),
lider (leader),
miting (meeting);
italyanca ;
pusula (bussola)
acente (agente),
kambiyo (cambio),
gazino (casino);
Fransızca;
kamyon (camion),
kanepe (canepé),
gardrop (garderobe),
mersi (merci),
konferans (conférence),
sekreter (secrétaire)
gibi sözcükler sayılabilir.
Görüldüğü gibi bir sözcük başka bir dile girerken o dilin sadece dış yapısında değil iç yapısında da bazı zorlamalara neden olmakta, anlam değişikliğine uğramaktadır.