kalem niye kalemde bardak degil?

Kutudakalansonuykuhapi

shakespeare soneleri
Kayıtlı Üye
9 Temmuz 2012
3.791
1.815
248
Ankara

kalemin adı neden kalem bıcak olabilirdi
parkenin adı neden halı degil
bu kelimeler nasıl var olmus
nesnenin neyine yakısmısta konulmus:1:
mesela;
perdenin gorevi camı kpatmak ,evi disaridan komufle etmek degilmi
peki neden perde ,per_de hic bir hecesinde camla alakalı birsey yok
kelimelerin yabanci kokenden geldigide gercek
ama o kokleride arastirdim yok onlarda cok anlamsiz cikiyor:26:
 
:27: OOO bunları bilebilmek için çok iyi düzeyde etimoloji bilgimiz olması gerekiyo yoksa işin içinden çıkamazsın.Akışına bırak :40:
Belkide kalemin adı zamanında bıçaktı senin gibi birine daha saçma gelip kalem olarak değiştirdi :37: kim bilir :D :D
 
damacana'yı hiç anlamıyorum.
dam-a-can-a ? dam=kadın ,dama cana gelsin,hem dama hem cana falan gibisinden bir şeyler olur mu ki?
:ssz::ssz::ssz:
 
Son düzenleme:
Kalem de eski yunanca da kalamos Latince calamos yani kamış tan geliyormuş Bi diger anlamı da mürekkep mis :27:
OLDU Mu :31::52: :116::116:

1-Metelik: Sondaki -lik eki, türkçe sözcük çağrışımı yapıyor; “yemeklik yağ”daki gibi… Aslı ise batı dillerinden geliyor: İngilizce’de, metallic; yani metal para… Biz kullanırken baştaki bölümü de bir türk ismiyle (mete) değiştirip kullanagelmişiz.

2-İsterik: Biliyorum ki birçok kişi bu hatalı biçimiyle kullanmıyordur bu sözcüğü. “Histeri” nöbetlerine tutulan kişinin aldığı sıfattır ve ingilizcede “histerical” denir. Başarısızlığa ve bir şeyi elde edememeye dayanamama ve aşırı sinirlenme gibi (ruhbilimci değilim) etkileri olan bir ruh hastalığı olan kişi “histerik” olarak anılır. Oysa Türkçe’de “isteme” ile bağ kurulması ve “bir şeyi çok isteyen” anlamında kullanılması da çok yaygındır. Hatta bazen, “isterik kadın” lafı oldukça aşağılayıcı bir mantıkla kullanılır.

3-Bendeniz: Bu sözcüğün ne “ben” adılıyla, ne de “deniz”le bir ilgisi vardır; ancak sondaki “-niz” eki Türkçe’dir. “Bende”, Farsça’da, “kul, tutsak” demektir. Yani kişi kendini sunarken – eski dönemlerin aşırı nezaketiyle -, “Ben kulunuz X kişi,” diye sunar ya; bu da öyle konuşmalarla geçmişten günümüze gelmiş. Bu açıklama gösteriyor ki, “Ben bendeniz X kişi,” demek doğru olur ve yalnız kendimizi değil başkalarını da, “Bu da naçizane bendeniz Y,” diye sunabiliriz (tabii Y’nin affına sığınarak). Neyse, bu sözcüğe bu kadar açıklama fazla bile…

4-Kaldırım: Bunun “kaldırmak” ile bir ilgisi var gibi görünse de (otoyolun yükseğinde olması açısından), asıl kökeni Rumca’dır. Rumca’da “kali”, “iyi” anlamındadır (kalimera: günaydın, iyi günler). “Dromos” (sondaki “s” genelde okunmaz) ise “yol” anlamını taşır. Yani kali-dromos: iyi-yol; yani yürümeye elverişli, taşsız, tozsuz, çamursuz yol…

5-Sütyen: Genelde ilişki kurulmasa da, bu sözcük “süt-meme” ilişkisini çağrıştıracak bir yapıda kullanılmaktadır. İtiraf etmeliyim ki ben küçükken bu iç çamaşırının – isminden dolayı – sütün dış giysiye sızmasını engellemeye yaradığını sanıyordum. Asıl kökeni Fransızca’daki “sous tien”dir (“aşağıdan tutan” anlamında). Okunuşu: sutien.

6- Lahmacun: Bu sözcüğün “macun”la ilgisi dolaylıdır. Arapça’da “acin” yoğrulmuş (macun o kökten gelir), “lahm” ise “et” demektir. Lahm-i acin: yoğrulmuş et…

7-Boğa yılanı: Bu yılan, avını boğarak öldürmesi ve belki de boğa gibi iri ve güçlü olmasından dolayı, ismi Türkçe sanılmaya oldukça yatkın olan ilginç bir örnektir. Oysa aslı, şimdi kesinlikle hatırlayamayacağım bir Afrika dilinden geliyor: boa… Sondaki “yılanı” sözcüğü gereksiz… Kobra, piton der gibi, boa!..

8-Vapur: İngilizce “vapour” (buhar) sözcüğünden geliyor. Önceleri buharlı gemilere verilen ingilizce isimden… Aslında, dilimizde batı dillerinden uyarladığımız sözcüklerin genelde fransızca okunuşunu kullandığımızdan bunu da “vapor”dan uyarlamışız.

9-Anahtar: Bu sözcüğün kökü, yunanca “anihto” (açmak) eylemidir. “Anihtiri” ise “açmaya yarayan” anlamındadır; yani “anahtar”… Yunanca kökenli sözcükler aslında dilimize Anadolu’da konuşulan (“konuşulmuş olan,” demek daha doğru olur sanırım) Rumca’dan geçmiştir. Gerçekte iki dil biririne çok benzese de, Rumca’daki birçok sözcük Yunanlar’ca bilinmez. Bu yüzden bu sayfalardaki birçok grekçe sözcüğe “Yunanca kökenli” demek yerine “Rumca kökenli” demeyi yeğleyeceğim. Bu durumda ise “Anadolu Rumları’nın dili” anlaşılmalıdır.

10-Kilit: Yine Rumca’daki “kleo” (kapatmak) eyleminden türeyen “kleidi” (“klidi” diye okunur; “kapamaya, kilitlemeye yarayan” anlamında…) sözcüğünden gelmektedir.

11-Safsata: Yunanca’daki “sophistes” bilgili, bilgisi olan anlamına geliyor. Türkçe ve Arapça’da ise “gereksiz söz” anlamında kullanılıyor.

12-Entel: Tabii ki bu sözcük batı dillerindeki “intellectual” sözcüğünden bozularak “toplumdan tümüyle kopuk, bilgisini yalnızca biliyor görünmek için edinen kişi” anlamında kullanılıyor. Gerçek anlamı ise, “birçok konuda bilgili olan”dır (sıfat).

13-Kapuska: Slavca’da “lahana” demektir. Bizde ise “kıymalı lahana” yemeğine denmektedir.

14-Karyola: Bizde genelde yatağın üzerine serildiği, genelde metalden yapılan ayaklı mobilya anlamına geliyor. Oysa gerçek anlamı “el arabası”dır (carriola: İtalyanca). İtalyan gemicilerden bizim kullanımımıza geçti; gemicilerin kullandığı taşınabilir tekerlekli yataklara denir;kökü “taşımak”tır (carri).

15-Ameliyat: Arapça’daki “amel” (iş, eylem) sözcüğünden geliyor. Gerçek anlamı, “işlemler, eylemler”dir. Bizde ise, “yetkili uzmanın hastaya uyguladığı işlem” (genelde cerrahi) olarak anlaşılır.

16-Serbest: Gerçek anlamı “başı bağlı”dır (ser:baş, best:bağlı). Ancak sanırım bizde yanlış olarak kullanılıyor; gerçeği “serbes” (başıboş) olsa gerektir. Yine de bizdeki anlamı tam karşılamıyor. Biraz karışık bir durum yani…

17-Puşt: Farsça’da “arka, kıç” anlamına geliyor. Pek masum bir laf…

18-Gebermek: Türkçe’de eski anlamı “şişmek” idi. Şimdi ise ölmenin kaba bir tabiri oldu. Ölüp beklemiş hayvanların şişmesinden geliyor olsa gerek. (Gebe ve göbek sözcükleri de aynı kökten geliyor)

19.Pezevenk: Farsça’daki “pejavend” (kapı tokmağı, sürgü) sözcüğünden “pezevenk (kapı arkasında bekleyen; anlam genişlemesiyle, kadın alışverişi yapan)…

20-Sıpa: Abazaca’da “spau” “çocuk, yavru” demektir. Bizde ise eşek yavrusu… Arapça’da da benzer biçimde “sabi, sibyan” “çocuk” anlamındadır.

21-Kaltak: Türkçe’de “alta konup üzerine oturulan” anlamına geliyor. Eyer için de bu sözcük kullanılır. “Önüne gelenin altına yatan kadın” anlamında aşağılama sözcüğü olarak kullanılması ilginç…

22-Sosyete: Bizim kullandığımız söyleniş Fransızca’dan alıntı… Anlamı “topluluk”tur. Bizde önceleri “yüksek sosyete” denen zengin tabakaya sonradan kısaca “sosyete” denmeye başlanmıştır.

23-Kokona: Yunanca “kokkona”dan geliyor ve gerçek anlamı “Hristiyan kadın”dır. Bizde ise giyimi ve süslenmesi aşırıya kaçan (yorumu yapanların düşüncesi böyle) yaşlı kadınlar nedense bu biçimde anılıyor.

24-Tuvalet: Yalnız bizim dilimizde değil, birkaç dilde daha “hela”ya verilen isim… Aslı, Fransızca “toilette”tir ve “temizlik” anlamına gelir. “Tuvalet kağıdı” ve “tuvalet masası” temizlikle ilgili şeylerdir. “Tuvalet kağıdı”nı referans alarak mekana “tuvalet” ismini vermek yalnız bizim bulışumuz değil… Yunanlar da bunu başarmış. (Yeri gelmişken… “Yunanlı” diye bir ulus yoktur dünyada.)

25-Yosma: Gerçek anlamı “şen, güzel genç kadın”ken ne duruma düştüğünü ibretle izliyorum. Kadının neşe ve güzelliğinin gizli kalması gerektiği düşüncesinin bir sonucu…

26-Don: Elbette ki “giysi” anlamına geliyor ama “külot”un argosu yapılmış. Zaten ne zaman ki bir sözcüğün yabancı dildeki karşılığı “moda” olur, Türkçesi giderek argolaşır.

27-Köstebek: gözsüz tebek sözcüklerinin birleşiminden oluşmaktadır.

28-Ilıman: liman sözcüğünün Türkçede bozulmuş şeklidir. ılı- fiiliyle bir bağı yoktur.

29-Çerçeve: Fotoğraf, resim vs. için kullandığımız bu eşya, aslında Farsça bir kelime olup “çehar çube” den gelmektedir. Çehar, tavla oynayan herkesin bildiği gibi “dört” demektir; “çub” ise Farsça’da, “çubuk, tahta” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu kelime de “dört çubuk, dört çubuktan oluşan” anlamına gelmektedir. Bugün Farsça’da da aynı anlamıyla kullanılmaktadır.

30-Çamaşır: Genelde iç giyisi anlamıda kullandığımız, fakat “çamaşır yıkamak” diye de kullandığımız bu kelime, Farsça kökenli olup, “cameşur” kelimesinden gelmektedir. Came, giyisi anlamına, şur ise “şuriden” fiilinden oluşan yani “yıkamak, durulamak, temizlemek” anlamına gelmektedir. Bugün Farça’da kullanılan anlamı, “çamaşır yıkama” dır.

31-Rehber: Bugün genellikle turizm sektöründü kullanılan bu kelime, Farsça kökenli olup, “rah” yani yol ve “boriden” yani “götürmek” fiilinden türeyen “ber” yani götüren, kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. “Yol gösteren, yola götüren” anlamlarıyla bugün de kullanılmaktadır. Hatta bugün İran’da İslami Lider’in diğer bir ünvanı “rehber” dir.

32-Çengel: Istanbul’lu olanlar ve İstanbul’u bilenler, Çengelköyü de bilirler. Çengel Farsça’da “orman” anlamına gelmektedir. Çengelköye neden böyle dendiği de sanırım açıklığa kavuşmaktadır.

33-Ruh: Klasik Farşa’da bugün bizim kullandığımız anlamıyla kullanılsa da bugünkü Farça’da tam tersi olarak “beden” anlamında kullanılmaktadır.

34-Karpuz: Kelime olara yine Farsça’dan gelip, “Harboze” kelimesinden Türkçe’ye geçmiştir. Bugünkü Farsça’da harboze “kavun” anlamında kullanılmaktadır. “k” harfi ile “h” harfi, linguistik ile ilgilenenlerin bilgidiği gibi birbirlerine ses olarak çok yakın harflerdir. Bizim bu kelimeyi “karpuz” olarak ve o anlam kullanmamız, klasik Farsça’dan yani Osmanlı döneminden kalmaktadır.

İngilizce;

tost (toast)
sprey (spray)
tişört (T-shirt),
teyp (tape recorder’dan),
lider (leader),
miting (meeting);

italyanca ;

pusula (bussola)
acente (agente),
kambiyo (cambio),
gazino (casino);

Fransızca;

kamyon (camion),
kanepe (canepé),
gardrop (garderobe),
mersi (merci),
konferans (conférence),
sekreter (secrétaire)

gibi sözcükler sayılabilir.

Görüldüğü gibi bir sözcük başka bir dile girerken o dilin sadece dış yapısında değil iç yapısında da bazı zorlamalara neden olmakta, anlam değişikliğine uğramaktadır.
 
sütyen yanlış yazılmış yalnız.doğrusu sutyendir onun.herkes yanlış yazıyor.OLDU MU :31: :52: :116::116:
masaya bir açıklama pardon alıntı yok sanırım.
 
Son düzenleme:
Kahverengi bir renkse kahve ne renktir? :27:

Güzel bir başlık olmuş BİSKREM... :34:
Mesela kelimeler Yunanca'dan,Farsça'dan vs geliyor ama oraya nerden geliyor değilmi:9:
:9::9::9:

Ay bunlari düsünen tek ben degilmisim ne cok sevindim.

Bende hep düsünürüm.

Mesela neden mavi mavi ama kirmizi degil :31::9:
Yanımdaki birine sordum bu soruyu cevaba ne dedi biliyormusun
-kim icat ettiyse kendi ismini koymuş:9:
Dedi:)

Kalorferi icat edenin adı kalorifermiş:9:
Koptum:)
 
Mesela kelimeler Yunanca'dan,Farsça'dan vs geliyor ama oraya nerden geliyor değilmi:9:

Yanımdaki birine sordum bu soruyu cevaba ne dedi biliyormusun
-kim icat ettiyse kendi ismini koymuş:9:
Dedi:)

Kalorferi icat edenin adı kalorifermiş:9:
Koptum:)

Neden BAN yedin ki biskrem? :(

Bu arada evet, bazı şeylerin adı mucitlerinden gelme. ;)
 
Bunları fazla kurcalarsak kafayı yeriz bence :1: Birileri öyle demiş yıllardır süregelen, herkesin ortak kanıya varmış olduğu şeyler :31: Fazla irdelememek lazım :26:
 
Back