kainatta olan ilginç olaylar

tuar

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
52
1
Sequoi
a

Yeryüzündeki canlıların en eskisi ve en muhteşemi Kaliforniya'daki dev Sequoia ağacıdır. Mamut ağaç diye de adlandırılan bu çam 3000 yıllık ömrüyle Allah'ın bir mûcizesidir. Kendisine yaş ve büyüklük itibariyle biraz yaklaşan yegâne komşusu, Kaliforniya sahillerindeki sıradağların kızıl çamıdır. Mamut ağacın vatanı, Sierra Nevada'ların batı yamaçlarında 1800-2400m yüksekliktedir. Kışın kar sequoia'ların arasını 9m yükseklere kadar doldurur; fakat bu muazzam kar yığınları bile, dev ağaçların arasında, beyaz bir ayak halkası gibi kalır. Yazları gayet kurak geçen bu bölgede bir kere yağmur yağdımı, yıldırım isabet eden Sequoia'nın tepeden köküne kadar ikiye ayrılması kâbildir. Bu ağaç cinsi hakkında bilgi sahibi olanlar Sequoia'nın hiçbir zaman hastalık veya ihtiyarlama neticesinde ölmediğini, fidanlık çağında parazitlerin hücûmunu veya yangın tehlikesini atlattıktan sonra, ancak yıldırımlara kurban gidebildiğini ileri sürmektedirler.


Mamut ağaçların gölgesi, takriben 400m. uzunluğundadır. Esasen bu ağaçları tek görmek kâbil değildir;her yerde ufak ormanlar teşkil ederler. Sequoia ağaçlarının en meşhurları Grand Forest, Mariposa, Calaveras ve General Grant ormanlarıdır.


Sequoia ormanına karanlıkta giren bir kimse, birden karanlık bir duvarla karşılaşınca duraklar;bu geniş karartının ağaç olduğunu neden sonra idrak eder. Bu ağaçtan enine bir dilim kesmek ve şehre taşımak kâbil olsaydı, geniş bir caddenin bütün enini kaplayacağı görülürdü. Sequoia'nın en alçak bir dalı bile o kadar yüksekt edir ki altında 12 katlı bir apartman inşa edilebilir. Bu dal kesilip dikine yere dikildiği takdirde, 20m yüksekliğinde ve tabanında 2m çapında iri bir ağaç görünümü alır. Sequoia altında duran bir insanın, ayağınıza konmuş bir çekirgeden hiç farkı yoktur. Sequoia'ların diğer bir hususiyeti, bütünündeki âhenktir. Ağacın her kısmı tabanının genişliği, dalların uzunluğu gövdenin kalınlığı ve tepenin şekli, tıpkı bir mâbedde olduğu gibi, birbiriyle âhenklidir.



Sabah ışığında, dev Sequoia'ların rengi, insanı cüssesinden dahi fazla şaşırtır. Gövde, kızıl bir ışıkla parlarken iğneli elbisesi mâdeni yeşil bir renge bürünerek masmavi göğe uzanır. Çoğunlukla kızıl çam ormanları loş olduğu halde, bu mamut çamlar, güneş ışınlarının tâ yere kadar sokulmasına mani olmazlar.


Mamut ağaç denince ilk akla gelen meşhur "General Sherman" dır. 83m. yükselikliğinde olan bu ağacın, tabanında çevresi 31 m. dir. Muntazam gövde, yerden 40m. yüksekliğe kadar dal verememiştir. Kuzey Calaveras ormanında, yere yıkılmış bir sequoia, ormanın babası diye anılmaktadır. Ormanın babasının vaktiyle 120m. yüksekliğinde olduğu hesaplanmıştır.


Bu bölgenin mamut ağaçları 1853 yılının bir ilkbahar sabahı, bir ayıyı kovalayan bir altın arayıcısı tarafından keşfedilmiştir. Adam 99 metreye kadar yükselen bu ağaçlarla karşılaşınca o kadar hayret etmişti ki, takip ettiği ayıyı bile unutmuştu.


Mamut ağaçlara "SEQUOIA" ismi, hayatını bir kızılderili alfabesi hazırlamaya vakfeden Cherokee kabilesi reisi Sequoia'ya izâfeten verilmiştir.

Kaliforniya'lılar, ehramlar henüz inşa edilirken, mamut ağaçların ihtiyarlamış olduklarını iddia etmektedirler. Fakat esaslı hesaplar, kesilen ağaçların hiçbirinin 3100 yıldan daha yaşlı olmadığını göstermiştir.

Bütün ağaçlar arasında en çok yaşayanlar, neden "SEQUOIA" lardır? Bunun cevabı, ağacın özünün reçinesiz oluşunda ve dolayısıyla zor yanabilmesinde aranmalıdır. Yangın ihtimali, genç ve körpe Sequoia'lar için büyük bir tehlike teşkil etmekle beraber, 30cm. kalınlığında bir kabuğa sahip olan büyük ağaçlar, asbest kadar, yanma tehlikesine maruz değildir. Sequoia ancak yanan başka cins bir ağaç üzerine düştüğü takdir de, kısmen yanabilir. Ateşin, ihtiyar bir Sequoia'yı tamamıyla yakıp yok etmesi imkânsız gibidir. Esasen ağaç derin yaralar alsa bile, ağacın hücreleri bunu derhal kapamağa girişirler.

Mamut ağaç üreyebilmek vasfına sahip olabilmek için, 175-200 sene beklemek zorundadır. Bu çağa erişen ağacın üzeri, Kasım'dan Şubat sonuna kadar erkek ve dişi, milyonlarca kozalakçıkla dolar. Sarı, yeşil renkte tohumlar, bulut hâlinde yere iner.

Tohumlar o derece küçüktür ki , bunların ancak yüz tanesi 1 gram ağırlığındadır. Bir deri düğmeden daha büyük olmayan kozalakların her birinin üzerinde 96304 tohum vardır. Kuru havada etrafa saçılan tohumların çoğu sincaplara gıda olur. Öyle ki, 1 milyon tohumdan ancak bir tanesine filiz sürmek nasib olur.

Minik filizlerde çok kere tırtılların, siyah orman karıncalarının ve türlü kuşların oburluğuna kurban olur. Fakat bir seneyi atlatabilen fidanın, istikbali emniyet altında demektir.

Sequoia odunu, inşaat işlerinde pek makbul değildir. Yıkılan bir Sequoia çok kere, enine boyuna parçalanmaktadır. Bu takdirde de ancak kurşun kalem imâlâtında işe yarayabilmektedir. Sequoia odununun tek avantajı, çok uzun süre sağlam kalmasıdır.


Yorum mu? Gerek yok. Her şey apaçık ortada. İyilik yapmakla Sequoıa tohumları arasındaki bağlantı ne kadar müthiş değil mi?I Allah hepimizi dosdoğru kullarından etsin
PARMAK İZİNDEKİ SIR



Herhangi bir suçluyu tesbitte saglam bir usul vardir: Parmak izlerinin alinmasi.
Parmak izleri, yaniltmayan kimlik kartlaridir.
Çünkü hiçbir insanin parmak izi diger insaninkine benzemez.
Dünyadaki insanlar sayisinca farkli parmak izleri vardir.

Bu harika kimlik üzerinde 1875 yilinda Sir Edward Henry
ciddi olarak durdu. Bir kisim tecrübelerden sonra parmak
izleri polis teskilatinca kullanilmaya baslandi.
Ingiltere, ilk defa resmen 1884te parmak izini delil olarak kullanmayi kabul etti.

Parmak izleri öylesine harika bir yaratilisa sahiptir ki,
insan ne kadar yaslanirsa yaslansin, ne degisiyor ne de kayboluyordu.
Hatta üst deri koparilsa yerine çikan deri ayni özelliklere sahip oluyor.
Yanan parmaklar bile tedavI olunca eski özelligini koruyor.

Parmak uçlarinda korunan taklIdi imkansiz iz mucizesi
hakkinda Kuran-i KerIm ne buyuruyor?

Kiyame Suresinin üçüncü ve dördüncü ayetlerinde Allah-ü Teala, mealen buyuruyor ki:

Insan, öldükten sonra kemiklerini bir araya toplayamayacagimizi mi saniyor?
Biz, parmak uçlarina varincaya kadar onu derleyip toplamaya kadiriz.

Kuran-i Kerimin isaret ettigi bu inceligi insanlik ancak 1300 sene
sonra anlayabildi.
Parmak uçlarinin insanlar sayisinca farkli parmak izlerine isaret
ettigini kavrayabildi.

İnsanlar agiz, burun, göz, kulak gibi uzuvlarda ne kadar farkli
olsalar da birbirlerine benzeyebilirlerdi.
Ikiz, üçüz, besiz insanlar vardi. Sasirmak mümkündü.
Ama parmak uçlari insani sasirtmayan kodlara,
genetik bir yapiya sahipti.

Milyarlarca insanin parmak izlerini birbirinden farkli olarak yaratan Yüce ALLAH,
elbette ki onlari yeniden yaratmaya da kadirdir.

Insan vücudunda daha nice sirlar vardir.
Ilim adamlari bu sirlari çözdükçe, Allahin sonsuz kudretini daha iyi anlayacaklardir...

Yok böyle bir mucize...
ANNELİK NE KADAR KUTSAL BİR BAKIN


Yok böyle bir mucize..

Rheobatrachus silus

Bir dişi hayvanin yavrularını yuttuğunu duysanız,herhalde onun ne kadar
vahşi olduğunu düşünürsünüz.

Halbuki Avustralya 'da yasayan bir tur kurbağa,yavrularını vahşiliğinden
değil, merhametinden yutmaktadır.

"Rheobatrachus silus" adi verilen kurbağanın yumurtadan çıkmak üzere olan
yavrularını yutma sebebi,onların emniyetli bir şekilde gelişmesini
sağlamaktır.

Acaba anne kurbağanın midesine inen yavrular, mide tarafından
hazmedilmeyecek mi? Elbette hayır. Yeni doğan aciz yavrulara anında sut
yetiştirerek

merhametini gösteren Zat, mideye inen yavruların hazmedilmemesi için de,
kurbağanın midesindeki sindirim faaliyetini durdurur. dişi kurbağanın daha

önce midesine doldurduğu gıda maddeleri bağırsağa iletilir ve midenin sekli
ile yapısı tamamen değişerek, yavrular için sıcak ve emniyetli bir beşik

suretine girer. Oburluğu ile tanınan bu kurbağanın iştahı, tamamen kesilecek
ve kuluçka devresi tamamlanıncaya kadar hayvan tam 2 ay aç kalacaktır.

Kuluçkanın ileri safhasında mide büyüyerek akciğere dayanır. Ve onun
faaliyetinin durmasına sebep olur.Ancak akciğerleri devreden çıkan kurbağa,
derisi vasıtasıyla nefes almaya baslar.Yumurtadan çıkan kurbağalar daha
sonra yemek borusundan tırmanır ve anne kurbağanın ağzından aşağı atlayarak,
gün ışığına çıkarlar. Mide yavruların tamamen çıkmasından 8 gün sonra normal
haline gelir ve vazifesini yerine getiren kurbağa, yiyip içmeye baslar.

Avustralya’nın Adelade Üniversitesi'nden Zoolog Michael J.Tyler ile
yardımcısı David Carter tarafından ortaya çıkarılan bu esrarengiz
hadise,fizyoloji olarak

bilinen ilim dalını alt-üst etmiştir. İlim adamları ülserin tedavisinde yeni
bir ümit olarak gördükleri bu olağanüstü olayın nasıl gerçekleştiğini ve
midedeki faaliyetin nasıl durdurulduğunu aramakla meşguller.



National Geographic C
 
X