- 19 Haziran 2007
- 1.049
- 4
- 38
Kadınlar sözel saldırıyor
Trakya Üniversitesi (TÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tolga Arıcak, erkeklerin kadınlara oranla daha saldırgan olduğunu belirtti.
Yrd. Doç. Dr. Arıcak, insanlık tarihinin başlangıcından itibaren var olan saldırganlığın, bireyi, kişiler arası etkileşimi ve toplumu etkileyen önemli bir özellik olduğunu belirtti.
Saldırganlığın genel olarak “kişinin diğerine ya da kendine zarar verme amacını içeren duygu, düşünce ve davranışlar bütünü” olarak tanımlandığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Arıcak, saldırganlıkta biyolojik, bireye özgü psikolojik ve çevresel faktörlerin etkisinin olduğunu kaydetti.
Yrd. Doç. Dr. Arıcak, şunları söyledi:
“Saldırganlık duygusuna birçok faktör etki eder. Saldırganlık duygusunu, fiziksel ve organik rahatsızlıklar, hormonal değişimler biyolojik olarak bireyin saldırganlığa hazır oluşunu etkiler. Bazı kadınların adet görmeden önceki birkaç günlük sürede yoğun bir kızgınlık ve sinirlilik dönemine girmeleri ya da hasta olan bireyin tahammül gücünün zayıflaması ve kızgınlık tepkileri vermesi buna örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca bireyin çocukluktan itibaren zihinsel, duygusal, sosyal ve psikoseksüel gelişimi öğrenmeleri, aldığı modeller, tecrübeleri, olaylara yüklediği anlam, beklentileri saldırganlık eğilimini ve türünü etkileyen önemli bireysel farklılıkları oluşturur.”
Saldırganlığı artırıcı yönde çevresel uyarıcıların herkeste aynı etkiye sahip olmasalar da genelde stres yaratan belli uyarıcılar bulunduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Arıcak, “Özellikle gürültü, sıcaklık, hava kirliliği fiziksel stres yaratan uyaranlardır. Gürültünün sıkıntı verici ve engellenmeye karşı hoşgörüyü azaltıcı etkisi vardır” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Arıcak, cinsiyetin saldırganlık üzerinde etkisi araştırmalarında cinsiyet genlerinin ve hormonlarının saldırganlığı etkilediğinin belirlendiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Yapılan araştırmalarda erkeklerin kadınlara oranla saldırganlık duygusunun daha ön planda olduğu saptanmıştır. Araştırma sonuçlarının cinsiyete göre analiz edildiğinde, erkeklerin kızlara oranla daha yüksek başarma, özerklik, liderlik ve saldırganlık ihtiyacına sahip oldukları tespit edilmiştir. Aslında erkeklerin daha doğrudan, aktif ve fiziksel saldırganlığa yöneldikleri, kadınların ise dolaylı, pasif ve sözel saldırganlığı tercih ettikleri düşünülebilir. Sonuç olarak saldırganlığın cinsiyete göre farklılaşması, genetik ve hormonal temelli olmak üzere, bireyin toplumsallaşması ve öğrenmeleri sonucunda oluşmaktadır.”
Yrd. Doç. Dr. Arıcak, saldırganlığın doğuştan gelen içgüdüsel bir davranış olduğunu, ancak saldırganlığı ortaya çıkaran faktörlerin ise psikolojik ve sosyal faktörler olduğunu kaydederek, “Saldırganlık davranışı ağırlıklı olarak öğrenmelerimiz sonucunda olmaktadır. Bu açıdan saldırganlık güdüsünün spor, sanat ve entelektüel uğraşlar şeklinde kanalize edilmesi hem bireyin hem de toplumun yararına olacaktır” diye konuştu.
alıntı
Trakya Üniversitesi (TÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Tolga Arıcak, erkeklerin kadınlara oranla daha saldırgan olduğunu belirtti.
Yrd. Doç. Dr. Arıcak, insanlık tarihinin başlangıcından itibaren var olan saldırganlığın, bireyi, kişiler arası etkileşimi ve toplumu etkileyen önemli bir özellik olduğunu belirtti.
Saldırganlığın genel olarak “kişinin diğerine ya da kendine zarar verme amacını içeren duygu, düşünce ve davranışlar bütünü” olarak tanımlandığını ifade eden Yrd. Doç. Dr. Arıcak, saldırganlıkta biyolojik, bireye özgü psikolojik ve çevresel faktörlerin etkisinin olduğunu kaydetti.
Yrd. Doç. Dr. Arıcak, şunları söyledi:
“Saldırganlık duygusuna birçok faktör etki eder. Saldırganlık duygusunu, fiziksel ve organik rahatsızlıklar, hormonal değişimler biyolojik olarak bireyin saldırganlığa hazır oluşunu etkiler. Bazı kadınların adet görmeden önceki birkaç günlük sürede yoğun bir kızgınlık ve sinirlilik dönemine girmeleri ya da hasta olan bireyin tahammül gücünün zayıflaması ve kızgınlık tepkileri vermesi buna örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca bireyin çocukluktan itibaren zihinsel, duygusal, sosyal ve psikoseksüel gelişimi öğrenmeleri, aldığı modeller, tecrübeleri, olaylara yüklediği anlam, beklentileri saldırganlık eğilimini ve türünü etkileyen önemli bireysel farklılıkları oluşturur.”
Saldırganlığı artırıcı yönde çevresel uyarıcıların herkeste aynı etkiye sahip olmasalar da genelde stres yaratan belli uyarıcılar bulunduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Arıcak, “Özellikle gürültü, sıcaklık, hava kirliliği fiziksel stres yaratan uyaranlardır. Gürültünün sıkıntı verici ve engellenmeye karşı hoşgörüyü azaltıcı etkisi vardır” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Arıcak, cinsiyetin saldırganlık üzerinde etkisi araştırmalarında cinsiyet genlerinin ve hormonlarının saldırganlığı etkilediğinin belirlendiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Yapılan araştırmalarda erkeklerin kadınlara oranla saldırganlık duygusunun daha ön planda olduğu saptanmıştır. Araştırma sonuçlarının cinsiyete göre analiz edildiğinde, erkeklerin kızlara oranla daha yüksek başarma, özerklik, liderlik ve saldırganlık ihtiyacına sahip oldukları tespit edilmiştir. Aslında erkeklerin daha doğrudan, aktif ve fiziksel saldırganlığa yöneldikleri, kadınların ise dolaylı, pasif ve sözel saldırganlığı tercih ettikleri düşünülebilir. Sonuç olarak saldırganlığın cinsiyete göre farklılaşması, genetik ve hormonal temelli olmak üzere, bireyin toplumsallaşması ve öğrenmeleri sonucunda oluşmaktadır.”
Yrd. Doç. Dr. Arıcak, saldırganlığın doğuştan gelen içgüdüsel bir davranış olduğunu, ancak saldırganlığı ortaya çıkaran faktörlerin ise psikolojik ve sosyal faktörler olduğunu kaydederek, “Saldırganlık davranışı ağırlıklı olarak öğrenmelerimiz sonucunda olmaktadır. Bu açıdan saldırganlık güdüsünün spor, sanat ve entelektüel uğraşlar şeklinde kanalize edilmesi hem bireyin hem de toplumun yararına olacaktır” diye konuştu.
alıntı