- 12 Temmuz 2006
- 35.026
- 30.401
- 60
Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü
Nesneleri keşfederken
Elele, acele etmeden sokakta yürüyorduk. Totoca bana hayatı
öğretiyordu. Ben de, ağabeyim elimden tuttuğu ve bana birtakım
şeyler öğrettiği için durumumdan hoşnuttum. Nesneleri bana evin
dışında öğretiyordu. Çünkü ben evde keşiflerimi tek başıma yaparak
kendi kendimi eğitirken; yalnız olduğum için, yanılıyordum.
Yanılınca da eninde sonunda hep dayak yiyordum. Önceleri kimse
beni dövmezdi. Ama sonra her şeyi öğrendiler ve zamanlarını, benim
bir şeytan, bir başbelası, lanet olasıca bir sokak kedisi olduğumu
söyleyerek geçirmeye koyuldular. Buna aldırdığım yoktu. Sokakta
olmasam şarkı bile söylemeye başlardım. Şarkı söylemek güzel şey.
Totoca, şarkıdan başka bir şey daha biliyordu: ıslık çalmayı! Ama ben
ne kadar uğraşırsam uğraşayım, ağzımdan ses çıkmıyordu. Totoca
ıslığın tıpkı böyle çalındığını, ama şimdilik bir ıslıkçı ağzına sahip
olmadığımı söyleyerek beni yüreklendirdi. Yüksek sesle şarkı
söyleyemediğim için, şarkıları içimden söylüyordum.
Garipti ama, çok da hoş olabiliyordu. Pek küçükken annemin
söylediği bir şarkıyı hatırlıyordum. Güneşten korunmak için başına
sardığı bir atkıyla çamaşır teknesinin başındaydı. Beline bir önlük
bağlamıştı ve orada saatler boyu, elleri suyun içinde, sabundan bol bol
yaptığı köpüklerle oynar dururdu. Sonra çamaşırı sıkar, ipe kadar
taşırdı. Bambulara bağlı olan ipe bütün çamaşırları asardı. Evin
giderlerine yardım etmek için Dr. Faulhaber ailesinin çamaşırlarını
yıkıyordu. Annem uzun boyluydu, zayıftı, ama çok güzeldi.
Yanık nefis bir teni, siyah dümdüz saçları vardı. Çözüp koyverdiği
zaman bu saçlar beline kadar inerdi. Şarkı söylemesi de çok güzeldi,
öğrenmek için yanından ayrılmazdım.
Ey denizcim, denizcim
Senin için ah ederim,
Senin için, denizcim
Yarın ölür giderim...
Çok kabarmıştı deniz
Kumda koşuyordu dalgalar.
Yola çıktı denizcim
Çok sevdiğim denizcim...
Yazık, denizci aşkı
Yarım saati geçmez
Gemi demiri aldı
Denizcim uzaklaştı...
Çok kabarmıştı deniz...
O an bile bu şarkı, nedenini anlamadığım bir hüzünle doldururdu
içimi. Totoca bana bir dirsek attı. Ayıldım.
Nen var Zeze?
Hiç. Şarkı söylüyordum.
Şarkı mı söylüyordun?
Evet.
Link Silinmiştir.
Nesneleri keşfederken
Elele, acele etmeden sokakta yürüyorduk. Totoca bana hayatı
öğretiyordu. Ben de, ağabeyim elimden tuttuğu ve bana birtakım
şeyler öğrettiği için durumumdan hoşnuttum. Nesneleri bana evin
dışında öğretiyordu. Çünkü ben evde keşiflerimi tek başıma yaparak
kendi kendimi eğitirken; yalnız olduğum için, yanılıyordum.
Yanılınca da eninde sonunda hep dayak yiyordum. Önceleri kimse
beni dövmezdi. Ama sonra her şeyi öğrendiler ve zamanlarını, benim
bir şeytan, bir başbelası, lanet olasıca bir sokak kedisi olduğumu
söyleyerek geçirmeye koyuldular. Buna aldırdığım yoktu. Sokakta
olmasam şarkı bile söylemeye başlardım. Şarkı söylemek güzel şey.
Totoca, şarkıdan başka bir şey daha biliyordu: ıslık çalmayı! Ama ben
ne kadar uğraşırsam uğraşayım, ağzımdan ses çıkmıyordu. Totoca
ıslığın tıpkı böyle çalındığını, ama şimdilik bir ıslıkçı ağzına sahip
olmadığımı söyleyerek beni yüreklendirdi. Yüksek sesle şarkı
söyleyemediğim için, şarkıları içimden söylüyordum.
Garipti ama, çok da hoş olabiliyordu. Pek küçükken annemin
söylediği bir şarkıyı hatırlıyordum. Güneşten korunmak için başına
sardığı bir atkıyla çamaşır teknesinin başındaydı. Beline bir önlük
bağlamıştı ve orada saatler boyu, elleri suyun içinde, sabundan bol bol
yaptığı köpüklerle oynar dururdu. Sonra çamaşırı sıkar, ipe kadar
taşırdı. Bambulara bağlı olan ipe bütün çamaşırları asardı. Evin
giderlerine yardım etmek için Dr. Faulhaber ailesinin çamaşırlarını
yıkıyordu. Annem uzun boyluydu, zayıftı, ama çok güzeldi.
Yanık nefis bir teni, siyah dümdüz saçları vardı. Çözüp koyverdiği
zaman bu saçlar beline kadar inerdi. Şarkı söylemesi de çok güzeldi,
öğrenmek için yanından ayrılmazdım.
Ey denizcim, denizcim
Senin için ah ederim,
Senin için, denizcim
Yarın ölür giderim...
Çok kabarmıştı deniz
Kumda koşuyordu dalgalar.
Yola çıktı denizcim
Çok sevdiğim denizcim...
Yazık, denizci aşkı
Yarım saati geçmez
Gemi demiri aldı
Denizcim uzaklaştı...
Çok kabarmıştı deniz...
O an bile bu şarkı, nedenini anlamadığım bir hüzünle doldururdu
içimi. Totoca bana bir dirsek attı. Ayıldım.
Nen var Zeze?
Hiç. Şarkı söylüyordum.
Şarkı mı söylüyordun?
Evet.
Link Silinmiştir.