DÜĞME KUTUSU
Anne bak! ne buldum?
Yıllarca biriktirdiğimiz hazinelerimizi.Düğme kutusunun içinde unutmuşuz,
Bak anne!
Tüm servetimiz bu kutuda.
Ah şuna bak!
İlk okuldaki önlüğümün yaka düğmesi.
Yıllarca o simsiyah şeyi nasıl giydirdilerdi bize,Antalya’da sıcaklar basınca giymek ızdırap olurdu,Kuvvetli güneşten, siyah solar ,parlak bir kumaşa dönerdi.
Her hafta yıkar ütüler,her sene önlük almak zorunda kaldığımız için söylenirdin, hatırlıyor musun o günleri.?
Aaa bak anne! Anneannemin ben doğmadan önce benim için ördüğü hırkanın pembe düğmesi,
Ucundaki ponponları söktüğünüz hani.Yüzüme sürerek uyur muşumda, cildim tahriş olmasın diye sökmüşsünüz.siz söktünüz de ben huyumdan vazmı geçtim sanki, saçımı buldum ve zaman zaman kısacık kestirdiğiniz halde baş edemediniz bu huyumla .hala koca kadın saçımla oynarım değil mi?
Bak! şurada babamın sana evlilik yıldönümünde aldığı mavi dantelli seksi bluzun aynı kumaştan minik düğmesi.Zevkli adammış ama sana çok yakışmıştı, oda kıskançlıktan dışarıya giydiğin zamanlar olay çıkarırdı.Sen saçların sandre, o zamanların modası krepe ile kabartılmış ve o bluzla Antalya nın en güzel kadınıydın be anne.şimdide güzelsin kızma canım.!
Buda ,simsiyah, uzun bir peruğun vardı ya hani ,bir kez takabilmiştin babamla gittiğiniz Cumhuriyet Balosunda.Sonra dedikodu olmuştu, Seni tanıyamayanlar,” Müdür bey hanımından başka bir kadınla baloya gelmiş” diye aralarında konuşmuşlar, kulağına gelince,sinirinden peruğu parçalamıştı, bak !onun içindeki filenin parçası.Sana ne yakışmıştı ama.
Bak bak! İlk sutyenimin kopçası, nerde olsa tanırım valla, nerden mi bildim, hiç unutamam ki.
Geliştiğimin farkına vardığınız ,Düden şelalelerindeki o piknikte ,öbür çocuklarla oynarken fark etmişsiniz gerektiğini.Eve gidince” yarın alış verişe gidelim” dedin bana.Neden ağladığımı merak etmiştin ya ben o gün ilk defa çocukluğumdan sıyrıldığımı ve bilmediğim bir dünyada arkadaşsız kaldığımı hissetmiştim.Kardeşim ve diğer çocuklar koşup oynarken ben göğüslerim sallanıyor diye sokak oyunlarından vaz geçmiştim.
Şuda, senin gelinliğinin inci düğmesi ,o günden, telaştan,karmaşadan ve ayakkabının sana verdiği ızdırap la bahsedersin hep, ilk gece çocuğu olmamdan mı ne ,ben düğünlerden ve gelinlikten hiç haz etmedim,senin o günkü sıkıntın bana geçmiş olmalı bir şekilde.
Bak !Babamın mebus ken taktığı kol düğmeleri, nasılda kravat takmaktan resmi giyinmekten nefret ederdi.Sabahları meclise giderken ,okula gitmek istemeyen çocuklar gibi homurdanırdı hep.
Buda kardeşimle bana ,bir örnek diktiğin,provalarda, “biri çelimsiz diğeri tombiş aynı patrondan çıkmaz “diye söylendiğin kırmızı ,ve beyaz iri halkalı elbisenin düğmesi,tabii o zamanlar kardeşimin böbreklerinden rahatsız olduğunu henüz bilmiyordun, bilseydin bunu söylemezdin değil mi?.Ameliyatında kardeşimi götürürlerken büyükbabama sarılıp nasıl ağlamıştım.Ben o zaman, İlk okuldaydım ve okumayı yeni sökmüştüm ama ameliyat telaşından, üzüntüden kaynamış gitmişti.Zaten hep “kendi kendinle olmayı kendine yetmeyi bildin “dersin ya sen.
Rahmetli anneannem ,ne şık kadındı ,Bak! Onun ipek brokar tayyörünün düğmesi kopmuş ,buraya koymuşuz .Öldüğünde 89 yaşındaydı ,ama giysileri aynı yeni alınmış gibi intizamlıydı.Sabahları kalkar kalmaz bir güzel giyinir ,saçının önünü kabartır yanaklarına rujundan allık olsun diye toplu iğne başı kadar bir nebze alır, aman yavrum evladım bak bakalım çok olmasın derdi.biz bu genç yaşta ondaki yaşam enerjisini hissedemiyoruz değimli?
Canım benim ölüm döşeğinde bile yaşama sımsıkı bağlıydı.Hiç unutmam, tamam kızım öleyim ama şimdi durup dururken niye öleyim diye soruşu beni hem kederlendirmiş hem de yaşama arzusuna hayranlık duymama sebep olmuştu.
Bir kutu dolusu düğme ,Hepsinin kendine has anıları, yaşanmışlıkları var.Hepsi, başlı başına bir tarih, Sadece aile tarihimizi değil, kullanıldıkları dönemin moda,kültür anlayışı,sosyal seviyesi ve bir çok şeyi özlerine saklamışlar.onlar üzerlerimizde gezerek,bizim yaşamlarımıza tanık olmuş sessiz dostlar.ve tabi ki en değerli hazinelerimiz ,anılarımız, anneciğim.