Bir asker eşi olarak söyleyebilirim ki; olay eşya taşımak vs değil. Karacı askerlerin tayinlerinde eş götürülemeyen yerler olabiliyor. Böyle durumlarda oradaki görevi süresince (2 sene veya daha uzun) düzen kurduğun şehirde veya ailenle kalmak zorundasın. Bu da uzun dönem ayrılık, özlem, hasret demek. Hoş karacı değil, denizci olduğunda da görevler uzun ve yine benzer şekilde ayrılıklar yaşanıyor. Asker eşiysen, bayramda, doğum gününde, yıldönümlerinde eşinin yanında olmayabileceğini önceden bilmelisin. Öyle ki hamileliğinde ve doğumda gelemeyenler oluyor. Kısacası her şeyden önce ilişkiniz bu ayrılıklara, uzun süre görüşememeye, önemli özel günlerde birlikte olamamaya dayanıklı mı, siz böyle bir ilişkiye hazır mısınız bunları iyice düşün.
Ben de çok iyi okullarda iyi eğitim aldım. Özel sektörde iyi pozisyonlarda çalışıp, kendi şirketimi kurdum. Biraz geç evlendim. Bu süreçte kendi birikimlerimi yapmıştım. Kariyerimde de olmak istediğim yerdeydim. Asker eşleri genelde devlet memurluğu yapıyorlar. O kadar sene özel sektörden sonra devlet memurluğunu hiç düşünmedim. O yüzden gerçekten sevdiğim, hayatımı geçirmek konusunda tayinmiş, görevmiş, uzun ayrılıklarmış hiç önemsemeden gerçekten göze aldığım sevgili eşimle tanışınca işimi kapatmayı göze alabildim. Ancak elbette söylediğim gibi kendi birikimlerim de olduğu için, kendimi maddi olarak özgür kılabildim. Ortak giderlerimize katkıda bulunduğum için, istediğimi gerektiğinde alabildiğim için kendimi çalışmıyorum diye hiç kötü hissetmedim. Bu arada tabii ki eşim konusunda şanslıyım
Kendisi maddi, manevi hep destekler. Maaşını,maaş kartını sürekli teklif eder. Yine de ben buna yanaşmadım, doğru da bulmuyorum. Her şeyimiz ortak, ödemelerimizi ve yatırımlarımızı zaten birlikte yapıyoruz. Özel sağlık sigortam ve bireysel emeklilik sigortam hep vardı, devam ettiriyorum bu arada, aklında olsun. Bu arada tabii üniversiteden beri çalışan ve kendi şirketini kurmaya kadar gitmiş biri olarak, küçük bir ilçede yaşadığımız ve çalışmayı bıraktığım ilk sene çok zordu. Biraz bocaladım. Ama sonra hayatı ve yaşamayı seven biri olduğum için toparladım kendimi. Kurslara ktılıyorum. Böylece arkadaş edinmek kolaylaşıyor. 2. Üniversitemi okudum mesela. Doktoramı yapamamıştım. Geldiğim şehirde kabul edildim, şimdi tez yazıyorum. Köpeğimiz var, onunla dışarı çıkmaya mecburum :) Bu da hiç tanımadığın bir şehirde illa ki sosyalleşmene sebep oluyor. Başka köpek sahipleri ile tanışıyorsun. Ortak nokta köpekler üzerinden sohbet oluyor. Böyle edindiğim, kurslarda tanıştığım veya katıldığım kitap klubünde ilerlettiğim ve sonrasında birlikte kahve içebildiğim pek çok arkadaşım oldu.
Kısacası iş çoğunlukla sende bitiyor. Kendi hayatından yapacağın fedakarlık büyük. Bir anlık hevesle piyango çekmek yerine, gerçekten iyice düşünerek ve karşındaki insanı tanıyarak (ki evlendiğinde bile tanımaya devam ediyorsun) bu kararı vermelisin. Karşındakinin temel özellikleri seninle ne kadar uyumlu bunu gözlemle. Aşırı kıskançlık, stres altında agresyon geliştirme, empati kuramama gibi özellikler ehlileştirilemiyor, törpülenemiyor. Bu özellikle bahsettiğim uzun ayrılıklarda malesef yönetilemiyor da. Bu yüzden kardeşim iyice ölç, biç doğru karar ver derim. Ben çok mutluyum ve memnunum hayatımdan. Umarım sen de mutlu olacağın yolu seçersin.