Inanciniz ne durumda?
derleme ve ceviri: Lale Kulahli
alinti: internet
Inandiginiz ne ise osunuz:
Bir bir huzur evinde yogun bir medikal arastirma
yapiliyor. Amac da burada kalanlarin bazilarinin neden
digerlerinden daha saglikli ve uzun yasadiklarini
ortaya cikarmak. Bu arastirmada binlerce kisi yer
aliyor. Bu kisiler pek cok medikal teste ve sorulara
tabi tutuluyor ve arastirmacilar bu kisileri onlarca
yil izliyor. Ve sonunda en onemli faktorun "inanc"
oldugunu ortaya koyuyorlar. Diger bir deyisle huzur
evinde sagliginin mukemmel olduguna inanlar daha uzun
yasiyorlar. Sagliginin iyi olduguna inanmayanlar ise
daha kisa surede oluyorlar. Ve bu durumun bu kisilerin
sahip olduklari hastaliklarla da bir iliskisi
bulunamiyor. Ornegin iki kiside kanser tanisi mevcutsa
ve birisi sagliginin mukemmel olduguna inaniyorsa, bu
kisinin iyilesmesi daha hizli ve yasama suresi daha
uzun oluyor. Digeri ise tam tersini deneyimliyor.
Umdugunuzu alirsiniz:
Arastirmacilar su sonuca variyorlar ki "sagliginizin
mukemel olduguna inanmak" istatiksel olarak sigara
icmemek kadar gecerli bir uzun omur formulu.
Bir baska yogun ve derin arastirmada ise kanser
hastalari uzerinde yapiliyor.Ortalama olarak kanser
hastalarinin %50'si iyilesmekte, %50'si de olmekte
oldugu tespit ediliyor. Ve bu oranlar arastirmanin
basladigi 50 sene oncesinden beri gecerli. Hem de bu
surede laboratuvarlarda yapilan onca arastirmaya ve
saglanan gelismelere ragmen. Ve amac da bu %50'nin
iyilesmesine hangi tedavi yontemlerinin yardimci
oldugunu tespit etmek. Bu terapiler arasinda
kemoterapi, radyasyon terapisi, ameliyat, yoga, hic
bir sey yapmamak gibi seyler sayilabilir.
Binlerce vaka incelendikten sonra ortaya cikan sonuc,
ne yapilmis, ne tedavi uygulanmis olursa olsun, bir
hastanin iyilesme sansi %50. Yani diger bir deyisle
kemoterapi veya yoga, ne yaparsaniz yapin,
sansiniz %50.
Arastirmayi yapan doktorlar duruma sasiriyorlar. Cunku
onlara gore bu sonucu saglayan en azindan bir neden
olmali. Cunku sonucta %50 iyilesiyor. Oyleyse sir ne?
Sonunda buluyorlar. "Iyilesmeyi uman" hastlar
iyilesiyorlar. Olmeyi uman hastalar ise oluyorlar.
Iyilesmeyi ummak, kanserle mucadele etmekten farkli
bir durum. Ummak, inanmakla es. Ummak, icsel bir
"bilis" durumu. Sadece iyilestiginizi
"biliyorsunuz".
Inanmanin gucu:
Inanc hayatimizdaki en guclu etkenlerden birisi. Bizi
kisisel ve toplu olarak etkiliyor. "kazanan"
olduklarina inanan insanlar ve sirketler hep
kazaniyorlar ve tam tersi de aynen gecerli.
Diyebilirsiniz ki inanclar sadece birer illuzyondur.
Inanclar zihnin derinlerinde yer aliyor gorunuyorlar.
Ve objektif gerceklere dayansa da dayanmasa da, son
derece gucluler. Boylece, eger ben cok zeki olduguma
inaniyorsam (kotu bir akademik basariya ragmen) o
zaman ben zekiyim.
Ve tum davranislarim bu inancimdan cikacaklar, bu
inancima uygun olacaklar. Ornegin siz sansli bir insan
oldugunuza inanir misiniz? Ya da sanssiz oldugunuza mi
inaniyorusunuz? Napolyon'a rutbesi yukseltilecek bir
asker gosterildiginde ilk sorusu "sansli mi" olurmus.
"Ben sadece sansli askerlerin rutbesini
yukseltirim"...
Daha sansli oldugunuza inanmak, tersine inanmaktan
tabii ki daha hosnutluk verici. Hatta bu bir illuzyon
bile olsa ve hic bir bilimsel arastirma ile
ispatlanmamis olsa da! Pozitif inanclar iyi
hissettiriyor ve bizi saglikli yapiyor. Negatif
inanclar bize kotu hissettiriyor ve bizi hasta
yapiyor.
Birkac sene once "asya gribi" diye bir grip turu
cikmisti ve "ben her kis grip olurum" inancini
tasiyanlar gribe yakalandilar, "ben hic hasta olmam"
inancini gercek anlamda(%100 inananlar) tasiyanlar ise
hasta olmadilar. Agir depresyonda olan insanlar
cogunlukla kendileri ile ilgili, cevreleri ile ilgili
ve hayatla ilgili negatif inanclara sahip insanlardir.
Ve bu inanclarinin kendi hayatlarinda dehset verici
bir etkisi vardir.
Sevgi ve sifayla kalin,
derleme ve ceviri: Lale Kulahli
alinti: internet
Inandiginiz ne ise osunuz:
Bir bir huzur evinde yogun bir medikal arastirma
yapiliyor. Amac da burada kalanlarin bazilarinin neden
digerlerinden daha saglikli ve uzun yasadiklarini
ortaya cikarmak. Bu arastirmada binlerce kisi yer
aliyor. Bu kisiler pek cok medikal teste ve sorulara
tabi tutuluyor ve arastirmacilar bu kisileri onlarca
yil izliyor. Ve sonunda en onemli faktorun "inanc"
oldugunu ortaya koyuyorlar. Diger bir deyisle huzur
evinde sagliginin mukemmel olduguna inanlar daha uzun
yasiyorlar. Sagliginin iyi olduguna inanmayanlar ise
daha kisa surede oluyorlar. Ve bu durumun bu kisilerin
sahip olduklari hastaliklarla da bir iliskisi
bulunamiyor. Ornegin iki kiside kanser tanisi mevcutsa
ve birisi sagliginin mukemmel olduguna inaniyorsa, bu
kisinin iyilesmesi daha hizli ve yasama suresi daha
uzun oluyor. Digeri ise tam tersini deneyimliyor.
Umdugunuzu alirsiniz:
Arastirmacilar su sonuca variyorlar ki "sagliginizin
mukemel olduguna inanmak" istatiksel olarak sigara
icmemek kadar gecerli bir uzun omur formulu.
Bir baska yogun ve derin arastirmada ise kanser
hastalari uzerinde yapiliyor.Ortalama olarak kanser
hastalarinin %50'si iyilesmekte, %50'si de olmekte
oldugu tespit ediliyor. Ve bu oranlar arastirmanin
basladigi 50 sene oncesinden beri gecerli. Hem de bu
surede laboratuvarlarda yapilan onca arastirmaya ve
saglanan gelismelere ragmen. Ve amac da bu %50'nin
iyilesmesine hangi tedavi yontemlerinin yardimci
oldugunu tespit etmek. Bu terapiler arasinda
kemoterapi, radyasyon terapisi, ameliyat, yoga, hic
bir sey yapmamak gibi seyler sayilabilir.
Binlerce vaka incelendikten sonra ortaya cikan sonuc,
ne yapilmis, ne tedavi uygulanmis olursa olsun, bir
hastanin iyilesme sansi %50. Yani diger bir deyisle
kemoterapi veya yoga, ne yaparsaniz yapin,
sansiniz %50.
Arastirmayi yapan doktorlar duruma sasiriyorlar. Cunku
onlara gore bu sonucu saglayan en azindan bir neden
olmali. Cunku sonucta %50 iyilesiyor. Oyleyse sir ne?
Sonunda buluyorlar. "Iyilesmeyi uman" hastlar
iyilesiyorlar. Olmeyi uman hastalar ise oluyorlar.
Iyilesmeyi ummak, kanserle mucadele etmekten farkli
bir durum. Ummak, inanmakla es. Ummak, icsel bir
"bilis" durumu. Sadece iyilestiginizi
"biliyorsunuz".
Inanmanin gucu:
Inanc hayatimizdaki en guclu etkenlerden birisi. Bizi
kisisel ve toplu olarak etkiliyor. "kazanan"
olduklarina inanan insanlar ve sirketler hep
kazaniyorlar ve tam tersi de aynen gecerli.
Diyebilirsiniz ki inanclar sadece birer illuzyondur.
Inanclar zihnin derinlerinde yer aliyor gorunuyorlar.
Ve objektif gerceklere dayansa da dayanmasa da, son
derece gucluler. Boylece, eger ben cok zeki olduguma
inaniyorsam (kotu bir akademik basariya ragmen) o
zaman ben zekiyim.
Ve tum davranislarim bu inancimdan cikacaklar, bu
inancima uygun olacaklar. Ornegin siz sansli bir insan
oldugunuza inanir misiniz? Ya da sanssiz oldugunuza mi
inaniyorusunuz? Napolyon'a rutbesi yukseltilecek bir
asker gosterildiginde ilk sorusu "sansli mi" olurmus.
"Ben sadece sansli askerlerin rutbesini
yukseltirim"...
Daha sansli oldugunuza inanmak, tersine inanmaktan
tabii ki daha hosnutluk verici. Hatta bu bir illuzyon
bile olsa ve hic bir bilimsel arastirma ile
ispatlanmamis olsa da! Pozitif inanclar iyi
hissettiriyor ve bizi saglikli yapiyor. Negatif
inanclar bize kotu hissettiriyor ve bizi hasta
yapiyor.
Birkac sene once "asya gribi" diye bir grip turu
cikmisti ve "ben her kis grip olurum" inancini
tasiyanlar gribe yakalandilar, "ben hic hasta olmam"
inancini gercek anlamda(%100 inananlar) tasiyanlar ise
hasta olmadilar. Agir depresyonda olan insanlar
cogunlukla kendileri ile ilgili, cevreleri ile ilgili
ve hayatla ilgili negatif inanclara sahip insanlardir.
Ve bu inanclarinin kendi hayatlarinda dehset verici
bir etkisi vardir.
Sevgi ve sifayla kalin,