- 23 Ağustos 2012
- 49.684
- 230.487
-
- Konu Sahibi necektinbekadin
- #61
gönül işelerin ah olmaz demişsiniz.ilk defa duydum. belkişde dogru.nişanlısını bırakmıs başka kızla evlenmiş. demekki nişanlısını sevmiyordu onunla evlense mutsuz lacaktı. mesela sevgilisi terkedince ah edenler var bazen anlamsız geliyor napsın belki anlaşamayacaklaını anladı . zor iş bunlar.
Kimin ne yaşadığını facebook profilindeki mutlu resimlerine bakarak ve dışarıdan gördüğünle anlayamazsın. Belki de çok mutlu sandıkların tahmin edemeyeceğin kadar mutsuzdur. Dışarıya mutluluktan uçuyor imajı vermek sadece bir profil resmine bakıyor. İyilerde elbet mutluluğu bulur, fakat ancak ahirette :) Bu dünyada mümkün değil.. İyiysen kullanılırsın, iyiysen hor görülürsün, iyiysen yalnız kalır, her türlü belaya uğrarsın. Dünya işte.. Yalan dünya..Dert mi bilemiyorum ama bu duruma çok üzülüyorum. Yanlış anlamayın başkalarının mutsuzluğunu istemek değil bu Allah onları daha mutlu etsin ben neden bu haldeyim böyle bir hayatı mı hakettim demek aslında.
Bakıyorum beni hor görenlerin, sırtımdan bıçaklayanların, hayatımı karartanların hayatlarına; hepsinin hayatı tıkırında, hepsi birer sevgi kelebeği...
Benim çok isteyipte yaşayamadığım herşeyi gayet rahatça yaşıyorlar. Yaşasınlar gözüm yok ama içimden ben onların yaptığı kötülüklerin onda birini yapmadığım halde neden bu kadar berbat bir hayat yaşıyorum diye de geçiriyorum. İnanamıyorum hani adalet diyorum ister istemez. Kafam kazan gibi. Çok mutsuzum...
Ben katiliyorum, insanlarin yaptiklari eylemlerin cesitli ve o kadar degisik sonuclari var ki......Yani olaylarin gorunen kadar gorunmeyen, kisa vadeli kadar uzun vadeli etkileri de var, cesitli farkli sonuclari var. Bir olayin o kadar farkli yonleri ve sonuclari var ki, olaylari iyi veya kotu olarak neye gore etiketleyecegimiz de bana gore bulanik, karar verilemez.
Ben ilahi adalete genel anlamda inanmiyorum sanirsam, hayatta isler insanlarin sonuclarina gore sekil aliyor. Basimiza gelen kotu olaylarin yapanlarin yanina kalmayacagi inanci ilahi adaletin varligi inancini yaratmis, o yuzden ilahi adaletin varligina cok da guvenmemek gerek. Hayatin aslinda tamamen rassal ilerledigini, kural veya duzenin olmadigini kabullenmek insanlara zor geliyor.
Mesela Afrika'da dogup, 5 yasini gormeden acliktan, susuzluktan olen cocuklari dusunelim, onlarin gunahi ne ki baslarina bunlar geliyor ? Tabi ki bir gunahlari yok, herhangi bir insanin Afrika'da dogma olasiligi 1/6 ( yasanan 6 kitadan yola ciktim, olasilik farkli olabilir tabi), bu olasilik gerceklesince bu insan Afrika'da dogmus oluyor. Ortada kader , ilahi isleyiz vb seyler olduguna inanmak bence fazlaca iyimserlik, bazi seylere fazla anlam yuklemek.
Belki sonda söyleyeceğimi başta söylemiş oluyorum ama önce yorumunuzda yazdıklarınızdan başlamak istedim.Haklısınız bunun için biraz detay vermem gerekiyor sanırım.
Mesela babam önceki konumda da bahsetmiştim küçük yaşlardan yetişkinliğime kadar şiddet uyguladı, öldürmekle tehdit etti, kpss ye hazırlanmamı engelledi, çalıştığım zamanlar maaşıma göz dikti, öldürmekle tehdit edip defalarca boğazıma yapıştı. Bir kere sesimi yükseltmedim.
Mesela amcamın kızı. Babam onlarla görüşmüyor. Amcam vefat ettikten sonra özellikle tamamen görüşmeyi kesti. Kuzenimin düğününe babamın tüm tehditlerine rağmen çok rica ettiği amca tarafından birilierinin olmasını istediği ve kardeşim ve annem cesaret edemediği halde herşeyi göze alıp gittim altınımı da taktım. Düğünden sonra hal hatır sormak için defalarca aradım bana geri dönüşü olmadı bir daha da aramadı. Babamın bizi sokağa attığı günler olmuştu bundan da haberi vardı ne annesi ne kendisi durumları müsait olmasına rağmen bir kere arayıp iyimisiniz diye sormadı.
Mesela halam. Babam boşandığı için başıma kalır korkusuyla onunlada yıllarca görüşmedi halam ikinci evliliğini yaparken annem ve ben maddi ve manevi hertürlü desteği verdik. Sonraları babamla barıştılar ve daha geçen gün annemle babamın boşanma duruşması görüldüğünde annemin ve benim aleyimize yalancı şahitlik yaptı...
Örnekleri çoğaltabilirim.
Bana gelince kimse yoğurdum ekşi demez haklısınız ama Allah biliyor ya kimsenin kötülüğünü istemem, bana zararı dokunsa bile istemem Allah'a havale eder geçerim. Kimseyi kırmamaya çalışırım. Çevrem beni çok sever güvenirler. Bunları tüm içtenliğimle anlatıyorum inanın kimseye yalan borcum yok.
Kimse tam iyi veya tam olarak kötü değildir. Biriyle problem yaşamanız sizi çok iyi, onları çok kötü yapmaz.kim neye göre kötü? Başka insanların içini, sizden başkasıyla olan ilişkilerini bilmeden kötü insan yaftası yapıştırıyorsunuz. Bana göre bu kötü niyetli bir davranış zaten. Bunların hesabına düşen insanın iyi niyetinden ben şüphe ederim.
Kendinizi dünya masumu ve iyisi, başkasını "kötü" yapma huyunuzu bırakın. Bunlarla insan sadece kendini kandırıyor. Mutlu olmak insanın elinde ve içinde olan bir şey. İnsanların mutluluğunun sizlerle ilgisi yok. Sadece kendi hayatınızla ilgilenin bence.
Ben de onu diyorum. Kendinize eleştiri gelince nasıl savunmaya geçiyorsunuz da, siz başkasının tüm içini ve hayatında neyi hakedip etmediğini biliyorsunuz maşallah. İnsanlarla yaşadıklarınız ve gördükleriniz çoğu zaman o insanların küçücük bir yanı. Veya sorununuza karşı tavrı. Tamamen İyi veya kötü karakteri değil.
Ben büyük resme bakıyorum. Yoksa ben de bilirdim her zararını gördüğüm insana kötü demeyi, mutsuzluk hakettiğini düşünmeyi.
Siz de eminim en az bir kişiye göre, hakettiğinizden fazla mutlusunuzdur.
İyilik, kötülük, mutsuzluk, mutlu olmak kavramlarını bir denkleme oturtmaya çalışmak bana oldum olası saçma gelmiştir.
İyi bir insanım (elbette ki bence) ve mutluyum ama bu demek değil ki her zaman mutlu olacağım ya da sizin için de geçerli değil mutsuzluğunuzun daim olması.
Tamam anlıyorum dertleşmek istemişsiniz belli ki ciddi sıkıntılarınız var ama iyiler de bir gün mutlu olur mu ya da kötü insanlara bakıyorum da her zaman mutlular gibi şeylerle boşuna daha da fazla canınızı sıkmayın. Çünkü o kötü ve mutlu olarak tabir ettiğiniz kişilerin gerçekten mutlu olduklarını bilemezsiniz. Mutluluk insanın içinde olan bir şey. Her şeye sahip olan her insan mutlu mudur sizce ya da maddiyat mutluluğun garantisi midir öyle sorayım?
İlk konunuzu okuyarak yorum yazdım. Tüm sayfaları okumak zorunda değilim. Hala da aynı fikirdeyim.İyide ben biriyle problem yaşamaktan bahsetmiyorum ki? Hayatımı mahveden insanlardan bahsediyorum iyi okuyun lütfen. Bahsettiğim insanlar babam ve yakın akrabalarım başkalarıyla olan ilişkilerini de biliyorum içlerini de. Üstelik gördüğüm tüm zararlara rağmen yinede mutsuz olmalarını istemediğimi sadece ben bunca yıldır berbat bir hayat yaşıyorken deli gibi çırpınıyorken ve o insanların yaptığı kötülükleri yapmamışken neden hala çamurdayım diyorum. Siz ya okumadan yorum yapmışsınız ya da okuduğunuz halde bende kötülük arıyorsunuz. Bu bence daha kötü niyetli bir yaklaşım. Sonuçta belirtmişim az çok yaşadıklarımı. Kendimi dünya iyisi yaptığım falan da yok siz cidden tamamen yanlış anlamışsınız.
Belki sonda söyleyeceğimi başta söylemiş oluyorum ama önce yorumunuzda yazdıklarınızdan başlamak istedim.
Mesela "kimseyi kırmamaya çalışırım." demişsiniz ve babanızın size yaptığı kötülükler karşısında bir kere bile sesinizi çıkarmadığınızı söylemişsiniz. Bunlar iyi niyetlilik ya da saygı göstergesi değil, bunlar size en büyük kötülüğü yapanın sizden başkası olmadığının delili.
Birincisi şu hayatta kimseyi kırmamak diye bi şey yoktur. Sizi kıranı kırmaya kötülük değil nefsi müdafaa denir.
Baba olmak bi insanı iyi bi adam yapmaz ve karşınızdaki iyi bi adam değilse onun karşısında kendinizi savunmak sizin sorumluluğunuzdadır.
Kendini savunma şansın varken savunmamak, biri size maddi manevi saldırırken sessiz kalmak o saldırgan insana "yürü be koçum kim tutar seni, bas geç üstümden" demekle eş değerdir. Yapmayın etmeyin gözünüzü seveyim, bu şekilde mutlu olmanın bi yolu yordamı yok çünkü.
Bakın daha dün buna benzer bi konu vardı. Orada da ayrılık ve boşanma sürecinin etkilerini atlatamamış bi konu sahibesi onu mutsuz edenler mutluyken kendisinin niye mutsuz olduğunu soruyordu.
Onun yaptığı hatayı siz de yapıyorsunuz. O mutluluğu dini bi eksene çekmişti; iyi bir inanan olduğu halde neden mutsuz olduğunu, Allah'ının ona neden yardım etmediğini sorguluyordu. Siz de konuya iyilik-kötülük ekseninde yaklaşıp benzer soruları soruyorsunuz.
İki durumda da soru baştan hatalı olduğu için bu türlü tatmin edici bi cevaba ulaşılamıyor.
Mutlu olmanın ne inançla ya da inançsızlıkla bi ilgisi var, ne iyilikle ya da kötülükle ne de mal mülkle.
Mutlu olmanın formülü nedir biliyor musunuz? DOZUNDA BENCİLLİK. İçinde bencillik geçiyor diye kafanız karışmasın, kendinizden başka kimseyi umursamayın demiyorum, LİSTENİN BİRİNCİ SIRASINA KENDİNİZİ KOYUN, EN ÇOK KENDİNİZİ UMURSAYIN diyorum. Bırakın başkaları arkanızdan gelsin, siz en başı daima kendinize ayırın. Arkanızdan geleceklerin listesini de kan bağına, belli toplumsal değerlere göre değil, sizin hayatınıza kattıkları değere göre yapın.
Çünkü kendini seven, kendi hayatına değer veren; kişisel değerlerini, sınırlarını, gururunu, saygınlığını korumayı bilen; istediği hayatın ve arzularının peşinden giden insan mutlu olur.
İlk konunuzu okuyarak yorum yazdım. Tüm sayfaları okumak zorunda değilim. Hala da aynı fikirdeyim.
Ve bu açıdan bakıldığında zaten şu yaşadığımız hayatta gerçek anlamda bir ceza/ödül sistemi olmadığını görüyoruz. Doğduğumuz yeri, ailemizi, bedenimizi... hayatımızın en önemli parçalarını kendimiz seçemiyoruz ve bu gerçekleşirken olabileceğimiz en masum halimizdeyiz.
Küçük bir bebek engelli doğabiliyor mesela ya da alkolik ve şiddet uygulayan bir babanın çocuğu olarak... bütün bunların farkına varıp ilahi adaletten, kaderden fazla beklentiye girmeden kendi kendimize hayatımızı nasıl en güzel ve faydalı biçimde şekillendirebiliriz buna yoğunlaşmalıyız.
Eski sevgiliniz sizi aldattı ama şimdi evli, mutlu ve çocuklu pozlarla sosyal medyada boy gösteriyor? Sizse yalnız ve başka sorunlarla boğuşüyorsunuz...
1) Belki de o eski sevgili de mutlu görünmesine rağmen sizinkinden çok daha ağır şeylerle uğraşıyordur.
2) o eski sevgili dünyanın en mutlu insanı bile olsa, boşverin, siz kendi hayatınızı elinizden geldiğince güzelleştirmeye bakın. Sorunlarınıza yoğunlaşıp bunları çözmeye çalışın.
Ve benim gibi canileri, cinayetleri, katliamları çok kafaya takan biri iseniz, bu boyuttan diğer boyuta geçtiğimizde gerçek bir ceza sistemi ile kötülüklerin karşılığını bulacağını düşünerek hayatınızı biraz daha yaşanılır kılabilirsiniz.
ben de her zararini gordugumBen de onu diyorum. Kendinize eleştiri gelince nasıl savunmaya geçiyorsunuz da, siz başkasının tüm içini ve hayatında neyi hakedip etmediğini biliyorsunuz maşallah. İnsanlarla yaşadıklarınız ve gördükleriniz çoğu zaman o insanların küçücük bir yanı. Veya sorununuza karşı tavrı. Tamamen İyi veya kötü karakteri değil.
Ben büyük resme bakıyorum. Yoksa ben de bilirdim her zararını gördüğüm insana kötü demeyi, mutsuzluk hakettiğini düşünmeyi.
Siz de eminim en az bir kişiye göre, hakettiğinizden fazla mutlusunuzdur.
Birkaç sene önceki düşüncelerime o kadar paralel şeyler yazmışsınız ki birinci, ikinci ve son paragrafta, bi an kendi geçmişimden bi şeyler okuyormuşum gibi geldi.
Sonra ne oldu derseniz eğer ortada bi ilah varsa onun adil olmadığını ve hatta adil olmaya mecbur da olmadığını fark ettim.
Zira yaratan-yaratılan ilişkisinde yaratanın yarattıklarını ne sevmeye, ne beğenmeye ne adil olmaya ne de onlara iyi muamele göstermeye mecburiyeti vardır.
Ahlaki değerler, iyinin ve kötünün tanımı kişiden kişiye değişirken; üzerinde uzlaştığımızı düşündüğümüz evrensel değerler bile yüzyıldan yüzyıla büyük farklılıklar gösterirken olası ilahın bizim kötü gördüklerimizi kötü, iyi gördüklerimizi iyi görüp ödül ve ceza dağıtacağına inanmak fazlaca naif geliyor artık bana.
Örneğin bu yaz annesinin evde bi başına terk ettiği, günlerce evde aç ve susuz kaldığı için ölüp giden bebeğin çığlıkları bizim merhamet duygumuzu tetikler, o bebeğin sesini duyduğumuz anda yardım etmek için bi şeyler yaparız. Ama Tanrı o bebeği görür, duyar, bilir ve hiçbi şey yapmaz. Bu bile eğer varsa onun merhamet anlayışının bizden çok farklı çalıştığının bi göstergesidir.
Ya da olası ilah, tanrı ya da hangi kelimeyi tercih ederseniz, belki de sadist ve sosyopattır. Belki de bi yandan dünyaya bu kadar kötülüğü salıp diğer yandan inatla iyi olmayı öğütleyerek arada kalmışlığımızla dalga geçmekten zevk alıyordur.
O yüzden mutluluğu, adaleti yukarıda değil yeryüzünde, yani varlığından emin olmaya en yakın olduğumuz yerde aramak gerekir diye düşünüyorum.
Yazdıklarınız samimi hissettirdiği için biraz uzun tuttum galiba, affola.
Size canı gönülden katılıyorum, hatta düşünmediklerine tercüman olmuşsunuz, bende ne kadar dua edersem edeyim işim bir türlü rast gitmedi.Birkaç sene önceki düşüncelerime o kadar paralel şeyler yazmışsınız ki birinci, ikinci ve son paragrafta, bi an kendi geçmişimden bi şeyler okuyormuşum gibi geldi.
Sonra ne oldu derseniz eğer ortada bi ilah varsa onun adil olmadığını ve hatta adil olmaya mecbur da olmadığını fark ettim.
Zira yaratan-yaratılan ilişkisinde yaratanın yarattıklarını ne sevmeye, ne beğenmeye ne adil olmaya ne de onlara iyi muamele göstermeye mecburiyeti vardır.
Ahlaki değerler, iyinin ve kötünün tanımı kişiden kişiye değişirken; üzerinde uzlaştığımızı düşündüğümüz evrensel değerler bile yüzyıldan yüzyıla büyük farklılıklar gösterirken olası ilahın bizim kötü gördüklerimizi kötü, iyi gördüklerimizi iyi görüp ödül ve ceza dağıtacağına inanmak fazlaca naif geliyor artık bana.
Örneğin bu yaz annesinin evde bi başına terk ettiği, günlerce evde aç ve susuz kaldığı için ölüp giden bebeğin çığlıkları bizim merhamet duygumuzu tetikler, o bebeğin sesini duyduğumuz anda yardım etmek için bi şeyler yaparız. Ama Tanrı o bebeği görür, duyar, bilir ve hiçbi şey yapmaz. Bu bile eğer varsa onun merhamet anlayışının bizden çok farklı çalıştığının bi göstergesidir.
Ya da olası ilah, tanrı ya da hangi kelimeyi tercih ederseniz, belki de sadist ve sosyopattır. Belki de bi yandan dünyaya bu kadar kötülüğü salıp diğer yandan inatla iyi olmayı öğütleyerek arada kalmışlığımızla dalga geçmekten zevk alıyordur.
O yüzden mutluluğu, adaleti yukarıda değil yeryüzünde, yani varlığından emin olmaya en yakın olduğumuz yerde aramak gerekir diye düşünüyorum.
Yazdıklarınız samimi hissettirdiği için biraz uzun tuttum galiba, affola.
Ben de bir öğretmen paradoksu uyduruverdim izninizle...Madem konu ahlak ve adalet, o zaman Epikuros'un Tanri paradoksu gelsin :
Tanrı kötülüğü durdurmak istiyor da gücü mü yetmiyor, o zaman her şeye gücü yeten değil.
Gücü yetiyor da durdurmak mı istemiyor, o zaman kötü niyetli.
Hem gücü yetiyor hem de durdurmak mı istiyor, o zaman kötülük nerden çıktı?
Hem gücü yetmiyor hem de durdurmak istemiyor mu, o zaman ona neden tanrı diyoruz?