İyiler de bir gün mutlu olur mu?

gönül işelerin ah olmaz demişsiniz.ilk defa duydum. belkişde dogru.nişanlısını bırakmıs başka kızla evlenmiş. demekki nişanlısını sevmiyordu onunla evlense mutsuz lacaktı. mesela sevgilisi terkedince ah edenler var bazen anlamsız geliyor napsın belki anlaşamayacaklaını anladı . zor iş bunlar.

Yani, dediginiz gibi, insani baskasina asik oldugu icin suclayabilir miyiz ? Olan olmus iste.

Hayat boyu sevmedigi biriyle yasamaktansa bence kendi icin dogru olani yapti bu cocuk.
 
Dert mi bilemiyorum ama bu duruma çok üzülüyorum. Yanlış anlamayın başkalarının mutsuzluğunu istemek değil bu Allah onları daha mutlu etsin ben neden bu haldeyim böyle bir hayatı mı hakettim demek aslında.


Bakıyorum beni hor görenlerin, sırtımdan bıçaklayanların, hayatımı karartanların hayatlarına; hepsinin hayatı tıkırında, hepsi birer sevgi kelebeği...

Benim çok isteyipte yaşayamadığım herşeyi gayet rahatça yaşıyorlar. Yaşasınlar gözüm yok ama içimden ben onların yaptığı kötülüklerin onda birini yapmadığım halde neden bu kadar berbat bir hayat yaşıyorum diye de geçiriyorum. İnanamıyorum hani adalet diyorum ister istemez. Kafam kazan gibi. Çok mutsuzum...
Kimin ne yaşadığını facebook profilindeki mutlu resimlerine bakarak ve dışarıdan gördüğünle anlayamazsın. Belki de çok mutlu sandıkların tahmin edemeyeceğin kadar mutsuzdur. Dışarıya mutluluktan uçuyor imajı vermek sadece bir profil resmine bakıyor. İyilerde elbet mutluluğu bulur, fakat ancak ahirette :) Bu dünyada mümkün değil.. İyiysen kullanılırsın, iyiysen hor görülürsün, iyiysen yalnız kalır, her türlü belaya uğrarsın. Dünya işte.. Yalan dünya..
 
Ben katiliyorum, insanlarin yaptiklari eylemlerin cesitli ve o kadar degisik sonuclari var ki......Yani olaylarin gorunen kadar gorunmeyen, kisa vadeli kadar uzun vadeli etkileri de var, cesitli farkli sonuclari var. Bir olayin o kadar farkli yonleri ve sonuclari var ki, olaylari iyi veya kotu olarak neye gore etiketleyecegimiz de bana gore bulanik, karar verilemez.

Ben ilahi adalete genel anlamda inanmiyorum sanirsam, hayatta isler insanlarin sonuclarina gore sekil aliyor. Basimiza gelen kotu olaylarin yapanlarin yanina kalmayacagi inanci ilahi adaletin varligi inancini yaratmis, o yuzden ilahi adaletin varligina cok da guvenmemek gerek. Hayatin aslinda tamamen rassal ilerledigini, kural veya duzenin olmadigini kabullenmek insanlara zor geliyor.

Mesela Afrika'da dogup, 5 yasini gormeden acliktan, susuzluktan olen cocuklari dusunelim, onlarin gunahi ne ki baslarina bunlar geliyor ? Tabi ki bir gunahlari yok, herhangi bir insanin Afrika'da dogma olasiligi 1/6 ( yasanan 6 kitadan yola ciktim, olasilik farkli olabilir tabi), bu olasilik gerceklesince bu insan Afrika'da dogmus oluyor. Ortada kader , ilahi isleyiz vb seyler olduguna inanmak bence fazlaca iyimserlik, bazi seylere fazla anlam yuklemek.

Ve bu açıdan bakıldığında zaten şu yaşadığımız hayatta gerçek anlamda bir ceza/ödül sistemi olmadığını görüyoruz. Doğduğumuz yeri, ailemizi, bedenimizi... hayatımızın en önemli parçalarını kendimiz seçemiyoruz ve bu gerçekleşirken olabileceğimiz en masum halimizdeyiz.

Küçük bir bebek engelli doğabiliyor mesela ya da alkolik ve şiddet uygulayan bir babanın çocuğu olarak... bütün bunların farkına varıp ilahi adaletten, kaderden fazla beklentiye girmeden kendi kendimize hayatımızı nasıl en güzel ve faydalı biçimde şekillendirebiliriz buna yoğunlaşmalıyız.

Eski sevgiliniz sizi aldattı ama şimdi evli, mutlu ve çocuklu pozlarla sosyal medyada boy gösteriyor? Sizse yalnız ve başka sorunlarla boğuşüyorsunuz...

1) Belki de o eski sevgili de mutlu görünmesine rağmen sizinkinden çok daha ağır şeylerle uğraşıyordur.

2) o eski sevgili dünyanın en mutlu insanı bile olsa, boşverin, siz kendi hayatınızı elinizden geldiğince güzelleştirmeye bakın. Sorunlarınıza yoğunlaşıp bunları çözmeye çalışın.

Ve benim gibi canileri, cinayetleri, katliamları çok kafaya takan biri iseniz, bu boyuttan diğer boyuta geçtiğimizde gerçek bir ceza sistemi ile kötülüklerin karşılığını bulacağını düşünerek hayatınızı biraz daha yaşanılır kılabilirsiniz.
 
Haklısınız bunun için biraz detay vermem gerekiyor sanırım.

Mesela babam önceki konumda da bahsetmiştim küçük yaşlardan yetişkinliğime kadar şiddet uyguladı, öldürmekle tehdit etti, kpss ye hazırlanmamı engelledi, çalıştığım zamanlar maaşıma göz dikti, öldürmekle tehdit edip defalarca boğazıma yapıştı. Bir kere sesimi yükseltmedim.

Mesela amcamın kızı. Babam onlarla görüşmüyor. Amcam vefat ettikten sonra özellikle tamamen görüşmeyi kesti. Kuzenimin düğününe babamın tüm tehditlerine rağmen çok rica ettiği amca tarafından birilierinin olmasını istediği ve kardeşim ve annem cesaret edemediği halde herşeyi göze alıp gittim altınımı da taktım. Düğünden sonra hal hatır sormak için defalarca aradım bana geri dönüşü olmadı bir daha da aramadı. Babamın bizi sokağa attığı günler olmuştu bundan da haberi vardı ne annesi ne kendisi durumları müsait olmasına rağmen bir kere arayıp iyimisiniz diye sormadı.

Mesela halam. Babam boşandığı için başıma kalır korkusuyla onunlada yıllarca görüşmedi halam ikinci evliliğini yaparken annem ve ben maddi ve manevi hertürlü desteği verdik. Sonraları babamla barıştılar ve daha geçen gün annemle babamın boşanma duruşması görüldüğünde annemin ve benim aleyimize yalancı şahitlik yaptı...

Örnekleri çoğaltabilirim.

Bana gelince kimse yoğurdum ekşi demez haklısınız ama Allah biliyor ya kimsenin kötülüğünü istemem, bana zararı dokunsa bile istemem Allah'a havale eder geçerim. Kimseyi kırmamaya çalışırım. Çevrem beni çok sever güvenirler. Bunları tüm içtenliğimle anlatıyorum inanın kimseye yalan borcum yok.
Belki sonda söyleyeceğimi başta söylemiş oluyorum ama önce yorumunuzda yazdıklarınızdan başlamak istedim.

Mesela "kimseyi kırmamaya çalışırım." demişsiniz ve babanızın size yaptığı kötülükler karşısında bir kere bile sesinizi çıkarmadığınızı söylemişsiniz. Bunlar iyi niyetlilik ya da saygı göstergesi değil, bunlar size en büyük kötülüğü yapanın sizden başkası olmadığının delili.:KK12:

Birincisi şu hayatta kimseyi kırmamak diye bi şey yoktur. Sizi kıranı kırmaya kötülük değil nefsi müdafaa denir.:KK62:

Baba olmak bi insanı iyi bi adam yapmaz ve karşınızdaki iyi bi adam değilse onun karşısında kendinizi savunmak sizin sorumluluğunuzdadır.

Kendini savunma şansın varken savunmamak, biri size maddi manevi saldırırken sessiz kalmak o saldırgan insana "yürü be koçum kim tutar seni, bas geç üstümden" demekle eş değerdir. Yapmayın etmeyin gözünüzü seveyim, bu şekilde mutlu olmanın bi yolu yordamı yok çünkü.:KK43:

Bakın daha dün buna benzer bi konu vardı. Orada da ayrılık ve boşanma sürecinin etkilerini atlatamamış bi konu sahibesi onu mutsuz edenler mutluyken kendisinin niye mutsuz olduğunu soruyordu.

Onun yaptığı hatayı siz de yapıyorsunuz. O mutluluğu dini bi eksene çekmişti; iyi bir inanan olduğu halde neden mutsuz olduğunu, Allah'ının ona neden yardım etmediğini sorguluyordu. Siz de konuya iyilik-kötülük ekseninde yaklaşıp benzer soruları soruyorsunuz.

İki durumda da soru baştan hatalı olduğu için bu türlü tatmin edici bi cevaba ulaşılamıyor.

Mutlu olmanın ne inançla ya da inançsızlıkla bi ilgisi var, ne iyilikle ya da kötülükle ne de mal mülkle.

Mutlu olmanın formülü nedir biliyor musunuz? DOZUNDA BENCİLLİK. İçinde bencillik geçiyor diye kafanız karışmasın, kendinizden başka kimseyi umursamayın demiyorum, LİSTENİN BİRİNCİ SIRASINA KENDİNİZİ KOYUN, EN ÇOK KENDİNİZİ UMURSAYIN diyorum. Bırakın başkaları arkanızdan gelsin, siz en başı daima kendinize ayırın. Arkanızdan geleceklerin listesini de kan bağına, belli toplumsal değerlere göre değil, sizin hayatınıza kattıkları değere göre yapın.

Çünkü kendini seven, kendi hayatına değer veren; kişisel değerlerini, sınırlarını, gururunu, saygınlığını korumayı bilen; istediği hayatın ve arzularının peşinden giden insan mutlu olur.:KK52:
 
Son düzenleme:
Kimse tam iyi veya tam olarak kötü değildir. Biriyle problem yaşamanız sizi çok iyi, onları çok kötü yapmaz.kim neye göre kötü? Başka insanların içini, sizden başkasıyla olan ilişkilerini bilmeden kötü insan yaftası yapıştırıyorsunuz. Bana göre bu kötü niyetli bir davranış zaten. Bunların hesabına düşen insanın iyi niyetinden ben şüphe ederim.
Kendinizi dünya masumu ve iyisi, başkasını "kötü" yapma huyunuzu bırakın. Bunlarla insan sadece kendini kandırıyor. Mutlu olmak insanın elinde ve içinde olan bir şey. İnsanların mutluluğunun sizlerle ilgisi yok. Sadece kendi hayatınızla ilgilenin bence.

Ben de onu diyorum. Kendinize eleştiri gelince nasıl savunmaya geçiyorsunuz da, siz başkasının tüm içini ve hayatında neyi hakedip etmediğini biliyorsunuz maşallah. İnsanlarla yaşadıklarınız ve gördükleriniz çoğu zaman o insanların küçücük bir yanı. Veya sorununuza karşı tavrı. Tamamen İyi veya kötü karakteri değil.
Ben büyük resme bakıyorum. Yoksa ben de bilirdim her zararını gördüğüm insana kötü demeyi, mutsuzluk hakettiğini düşünmeyi.
Siz de eminim en az bir kişiye göre, hakettiğinizden fazla mutlusunuzdur.

İyide ben biriyle problem yaşamaktan bahsetmiyorum ki? Hayatımı mahveden insanlardan bahsediyorum iyi okuyun lütfen. Bahsettiğim insanlar babam ve yakın akrabalarım başkalarıyla olan ilişkilerini de biliyorum içlerini de. Üstelik gördüğüm tüm zararlara rağmen yinede mutsuz olmalarını istemediğimi sadece ben bunca yıldır berbat bir hayat yaşıyorken deli gibi çırpınıyorken ve o insanların yaptığı kötülükleri yapmamışken neden hala çamurdayım diyorum. Siz ya okumadan yorum yapmışsınız ya da okuduğunuz halde bende kötülük arıyorsunuz. Bu bence daha kötü niyetli bir yaklaşım. Sonuçta belirtmişim az çok yaşadıklarımı. Kendimi dünya iyisi yaptığım falan da yok siz cidden tamamen yanlış anlamışsınız.
 
İyilik, kötülük, mutsuzluk, mutlu olmak kavramlarını bir denkleme oturtmaya çalışmak bana oldum olası saçma gelmiştir.

İyi bir insanım (elbette ki bence) ve mutluyum ama bu demek değil ki her zaman mutlu olacağım ya da sizin için de geçerli değil mutsuzluğunuzun daim olması.

Tamam anlıyorum dertleşmek istemişsiniz belli ki ciddi sıkıntılarınız var ama iyiler de bir gün mutlu olur mu ya da kötü insanlara bakıyorum da her zaman mutlular gibi şeylerle boşuna daha da fazla canınızı sıkmayın. Çünkü o kötü ve mutlu olarak tabir ettiğiniz kişilerin gerçekten mutlu olduklarını bilemezsiniz. Mutluluk insanın içinde olan bir şey. Her şeye sahip olan her insan mutlu mudur sizce ya da maddiyat mutluluğun garantisi midir öyle sorayım?

Derdim sadece maddiyat değil. Maddi manevi her şeyden bahsediyorum yaşamın ta kendisinden bahsediyorum. Teşekkürler yorumunuz için.
 
İyide ben biriyle problem yaşamaktan bahsetmiyorum ki? Hayatımı mahveden insanlardan bahsediyorum iyi okuyun lütfen. Bahsettiğim insanlar babam ve yakın akrabalarım başkalarıyla olan ilişkilerini de biliyorum içlerini de. Üstelik gördüğüm tüm zararlara rağmen yinede mutsuz olmalarını istemediğimi sadece ben bunca yıldır berbat bir hayat yaşıyorken deli gibi çırpınıyorken ve o insanların yaptığı kötülükleri yapmamışken neden hala çamurdayım diyorum. Siz ya okumadan yorum yapmışsınız ya da okuduğunuz halde bende kötülük arıyorsunuz. Bu bence daha kötü niyetli bir yaklaşım. Sonuçta belirtmişim az çok yaşadıklarımı. Kendimi dünya iyisi yaptığım falan da yok siz cidden tamamen yanlış anlamışsınız.
İlk konunuzu okuyarak yorum yazdım. Tüm sayfaları okumak zorunda değilim. Hala da aynı fikirdeyim.
 
Belki sonda söyleyeceğimi başta söylemiş oluyorum ama önce yorumunuzda yazdıklarınızdan başlamak istedim.

Mesela "kimseyi kırmamaya çalışırım." demişsiniz ve babanızın size yaptığı kötülükler karşısında bir kere bile sesinizi çıkarmadığınızı söylemişsiniz. Bunlar iyi niyetlilik ya da saygı göstergesi değil, bunlar size en büyük kötülüğü yapanın sizden başkası olmadığının delili.:KK12:

Birincisi şu hayatta kimseyi kırmamak diye bi şey yoktur. Sizi kıranı kırmaya kötülük değil nefsi müdafaa denir.:KK62:

Baba olmak bi insanı iyi bi adam yapmaz ve karşınızdaki iyi bi adam değilse onun karşısında kendinizi savunmak sizin sorumluluğunuzdadır.

Kendini savunma şansın varken savunmamak, biri size maddi manevi saldırırken sessiz kalmak o saldırgan insana "yürü be koçum kim tutar seni, bas geç üstümden" demekle eş değerdir. Yapmayın etmeyin gözünüzü seveyim, bu şekilde mutlu olmanın bi yolu yordamı yok çünkü.:KK43:

Bakın daha dün buna benzer bi konu vardı. Orada da ayrılık ve boşanma sürecinin etkilerini atlatamamış bi konu sahibesi onu mutsuz edenler mutluyken kendisinin niye mutsuz olduğunu soruyordu.

Onun yaptığı hatayı siz de yapıyorsunuz. O mutluluğu dini bi eksene çekmişti; iyi bir inanan olduğu halde neden mutsuz olduğunu, Allah'ının ona neden yardım etmediğini sorguluyordu. Siz de konuya iyilik-kötülük ekseninde yaklaşıp benzer soruları soruyorsunuz.

İki durumda da soru baştan hatalı olduğu için bu türlü tatmin edici bi cevaba ulaşılamıyor.

Mutlu olmanın ne inançla ya da inançsızlıkla bi ilgisi var, ne iyilikle ya da kötülükle ne de mal mülkle.

Mutlu olmanın formülü nedir biliyor musunuz? DOZUNDA BENCİLLİK. İçinde bencillik geçiyor diye kafanız karışmasın, kendinizden başka kimseyi umursamayın demiyorum, LİSTENİN BİRİNCİ SIRASINA KENDİNİZİ KOYUN, EN ÇOK KENDİNİZİ UMURSAYIN diyorum. Bırakın başkaları arkanızdan gelsin, siz en başı daima kendinize ayırın. Arkanızdan geleceklerin listesini de kan bağına, belli toplumsal değerlere göre değil, sizin hayatınıza kattıkları değere göre yapın.

Çünkü kendini seven, kendi hayatına değer veren; kişisel değerlerini, sınırlarını, gururunu, saygınlığını korumayı bilen; istediği hayatın ve arzularının peşinden giden insan mutlu olur.:KK52:


Kendimi savunma şansım yoktu öncelikle bunu belirteyim. Diğer yazdıklarınıza katılıyorum ve teşekkür ediyorum. O bencilliği içime koyabilsem sorunum kalmayacak farkındayım.
 
İlk konunuzu okuyarak yorum yazdım. Tüm sayfaları okumak zorunda değilim. Hala da aynı fikirdeyim.

İlk konumda yazmıştım zaten hayatımı karartan sırtımdan bıçaklayan insanları ve mutsuz olmalarını yine de istemediğimi. Bunları okumanıza rağmen başkalarının mutsuzluğunu istediğim sonucuna varmışsınız. Ben de sizinle ilgili hala aynı fikirdeyim.
 
Ve bu açıdan bakıldığında zaten şu yaşadığımız hayatta gerçek anlamda bir ceza/ödül sistemi olmadığını görüyoruz. Doğduğumuz yeri, ailemizi, bedenimizi... hayatımızın en önemli parçalarını kendimiz seçemiyoruz ve bu gerçekleşirken olabileceğimiz en masum halimizdeyiz.

Küçük bir bebek engelli doğabiliyor mesela ya da alkolik ve şiddet uygulayan bir babanın çocuğu olarak... bütün bunların farkına varıp ilahi adaletten, kaderden fazla beklentiye girmeden kendi kendimize hayatımızı nasıl en güzel ve faydalı biçimde şekillendirebiliriz buna yoğunlaşmalıyız.

Eski sevgiliniz sizi aldattı ama şimdi evli, mutlu ve çocuklu pozlarla sosyal medyada boy gösteriyor? Sizse yalnız ve başka sorunlarla boğuşüyorsunuz...

1) Belki de o eski sevgili de mutlu görünmesine rağmen sizinkinden çok daha ağır şeylerle uğraşıyordur.

2) o eski sevgili dünyanın en mutlu insanı bile olsa, boşverin, siz kendi hayatınızı elinizden geldiğince güzelleştirmeye bakın. Sorunlarınıza yoğunlaşıp bunları çözmeye çalışın.

Ve benim gibi canileri, cinayetleri, katliamları çok kafaya takan biri iseniz, bu boyuttan diğer boyuta geçtiğimizde gerçek bir ceza sistemi ile kötülüklerin karşılığını bulacağını düşünerek hayatınızı biraz daha yaşanılır kılabilirsiniz.

Birkaç sene önceki düşüncelerime o kadar paralel şeyler yazmışsınız ki birinci, ikinci ve son paragrafta, bi an kendi geçmişimden bi şeyler okuyormuşum gibi geldi.

Sonra ne oldu derseniz eğer ortada bi ilah varsa onun adil olmadığını ve hatta adil olmaya mecbur da olmadığını fark ettim.

Zira yaratan-yaratılan ilişkisinde yaratanın yarattıklarını ne sevmeye, ne beğenmeye ne adil olmaya ne de onlara iyi muamele göstermeye mecburiyeti vardır.

Ahlaki değerler, iyinin ve kötünün tanımı kişiden kişiye değişirken; üzerinde uzlaştığımızı düşündüğümüz evrensel değerler bile yüzyıldan yüzyıla büyük farklılıklar gösterirken olası ilahın bizim kötü gördüklerimizi kötü, iyi gördüklerimizi iyi görüp ödül ve ceza dağıtacağına inanmak fazlaca naif geliyor artık bana.

Örneğin bu yaz annesinin evde bi başına terk ettiği, günlerce evde aç ve susuz kaldığı için ölüp giden bebeğin çığlıkları bizim merhamet duygumuzu tetikler, o bebeğin sesini duyduğumuz anda yardım etmek için bi şeyler yaparız. Ama Tanrı o bebeği görür, duyar, bilir ve hiçbi şey yapmaz. Bu bile eğer varsa onun merhamet anlayışının bizden çok farklı çalıştığının bi göstergesidir.

Ya da olası ilah, tanrı ya da hangi kelimeyi tercih ederseniz, belki de sadist ve sosyopattır. Belki de bi yandan dünyaya bu kadar kötülüğü salıp diğer yandan inatla iyi olmayı öğütleyerek arada kalmışlığımızla dalga geçmekten zevk alıyordur.

O yüzden mutluluğu, adaleti yukarıda değil yeryüzünde, yani varlığından emin olmaya en yakın olduğumuz yerde aramak gerekir diye düşünüyorum.

Yazdıklarınız samimi hissettirdiği için biraz uzun tuttum galiba, affola.
 
Ben de onu diyorum. Kendinize eleştiri gelince nasıl savunmaya geçiyorsunuz da, siz başkasının tüm içini ve hayatında neyi hakedip etmediğini biliyorsunuz maşallah. İnsanlarla yaşadıklarınız ve gördükleriniz çoğu zaman o insanların küçücük bir yanı. Veya sorununuza karşı tavrı. Tamamen İyi veya kötü karakteri değil.
Ben büyük resme bakıyorum. Yoksa ben de bilirdim her zararını gördüğüm insana kötü demeyi, mutsuzluk hakettiğini düşünmeyi.
Siz de eminim en az bir kişiye göre, hakettiğinizden fazla mutlusunuzdur.
ben de her zararini gordugum
insana kotu demiyorum anlamadan yargida bulnmussun gene. Ben olaya sadece ben penceresnden de bakmiyorum Baskalarna da kotulugu dokunan bozuk para gibi insan harcayan bencil insanlari uc kurusa calistrp somuren bi tandgm var ve o kadar mutlu ki... onun bana yaptgi kotuluk bi yana baskalarinin da haklarina giriyor ve ben eden bulur diyodum ama oyle olmuyor. Senin buyuk resminle benimkisi cok farkli ben Buyuk resme bakiyorum dunyada butun kötüler güclerine güc katyor petrol icin savaslar cikrilyor olan o insanlra o cocuklra oluyor.. elmas yuzunden afrika ne halde.. vs vs... ektiklerini bicmek yerine olan masum insanlara oluyr. bir suru acı her yan dram haberleri
izlemiyorum bu yuzden. Yani özelden genenele her acidan kotulerin kazandigi bi dunya.
 
Birkaç sene önceki düşüncelerime o kadar paralel şeyler yazmışsınız ki birinci, ikinci ve son paragrafta, bi an kendi geçmişimden bi şeyler okuyormuşum gibi geldi.

Sonra ne oldu derseniz eğer ortada bi ilah varsa onun adil olmadığını ve hatta adil olmaya mecbur da olmadığını fark ettim.

Zira yaratan-yaratılan ilişkisinde yaratanın yarattıklarını ne sevmeye, ne beğenmeye ne adil olmaya ne de onlara iyi muamele göstermeye mecburiyeti vardır.

Ahlaki değerler, iyinin ve kötünün tanımı kişiden kişiye değişirken; üzerinde uzlaştığımızı düşündüğümüz evrensel değerler bile yüzyıldan yüzyıla büyük farklılıklar gösterirken olası ilahın bizim kötü gördüklerimizi kötü, iyi gördüklerimizi iyi görüp ödül ve ceza dağıtacağına inanmak fazlaca naif geliyor artık bana.

Örneğin bu yaz annesinin evde bi başına terk ettiği, günlerce evde aç ve susuz kaldığı için ölüp giden bebeğin çığlıkları bizim merhamet duygumuzu tetikler, o bebeğin sesini duyduğumuz anda yardım etmek için bi şeyler yaparız. Ama Tanrı o bebeği görür, duyar, bilir ve hiçbi şey yapmaz. Bu bile eğer varsa onun merhamet anlayışının bizden çok farklı çalıştığının bi göstergesidir.

Ya da olası ilah, tanrı ya da hangi kelimeyi tercih ederseniz, belki de sadist ve sosyopattır. Belki de bi yandan dünyaya bu kadar kötülüğü salıp diğer yandan inatla iyi olmayı öğütleyerek arada kalmışlığımızla dalga geçmekten zevk alıyordur.

O yüzden mutluluğu, adaleti yukarıda değil yeryüzünde, yani varlığından emin olmaya en yakın olduğumuz yerde aramak gerekir diye düşünüyorum.

Yazdıklarınız samimi hissettirdiği için biraz uzun tuttum galiba, affola.


Madem konu ahlak ve adalet, o zaman Epikuros'un Tanri paradoksu gelsin :

Tanrı kötülüğü durdurmak istiyor da gücü mü yetmiyor, o zaman her şeye gücü yeten değil.
Gücü yetiyor da durdurmak mı istemiyor, o zaman kötü niyetli.
Hem gücü yetiyor hem de durdurmak mı istiyor, o zaman kötülük nerden çıktı?
Hem gücü yetmiyor hem de durdurmak istemiyor mu, o zaman ona neden tanrı diyoruz?
 
Ben de bunu çok merak ediyorum. İyilerin sonunda mutluluğa kavuşacağına inanmak istiyorum ama sanırım inancım gün geçtikçe kırılıyor. Nedense bu dünya kötülerin dünyası gaaliba :KK14:
 
Bu dünyada salt mutluluk ya da salt mutsuzluk diye bir şey olmadığı gibi, bir insan da tamamen kötü ya da tamamen iyi diye etiketlenemez. Ben bir insanın iyi kötü bir çok şey yaşadığını düşünüyorum. Hep mutlu diye bir durum yok. Ben Allah'a ve adaletine sonuna kadar inanırım. Ama bu adalet insani düşünce sistemindeki gibi işlemez. "Aaa falanca hep mutlu" derseniz, onun sadece dışarı gösterdiği durumu görürsünüz ya da sadece hayatının belli dönemlerini. Kimi çok ciddi hastalıklar yaşar,kimi kaza geçirir, kimi sakat kalır kimi acılar içinde ölür. O ne mutlu dediğin insanların herkesten gizlediği acıları olabilir, parası vardır eşi aldatır, eşi çok iyidir çocuğu olmaz, her şey iyidir parası olmaz, çok güzeldir çevresi kıskanır dostu olmaz. Yani insan hayatında hiçbir şey tam olmaz.

Allah insanlara irade vermiştir, insan iyi kötü her şeyi yapabilir, Allah insanın yaptığı kötülük ya da iyilikten sorumlu değildir ki. Her şey bir sınavdır. Herkes iyiyle de sınanır kötüyle de, ödül ve cezalar bu dünyada alınabileceği gibi asıl öte dünyada hesap görülür.

Rabbim vücut ve akıl sağlığı versin, her sıkıntı çözülür. Kötülük de görüyorum iyilik de insanlardan, ama ben kendime bakarım hakedeni bile bile isteye kırmam, kötülük yapmam. Sahip olduklarımla yetinir mutlu olurum. Herkes kendi küfesini doldurur hayatta...
Kötülüklere değil iyiliklere odaklanın. :KK24:
 
Birkaç sene önceki düşüncelerime o kadar paralel şeyler yazmışsınız ki birinci, ikinci ve son paragrafta, bi an kendi geçmişimden bi şeyler okuyormuşum gibi geldi.

Sonra ne oldu derseniz eğer ortada bi ilah varsa onun adil olmadığını ve hatta adil olmaya mecbur da olmadığını fark ettim.

Zira yaratan-yaratılan ilişkisinde yaratanın yarattıklarını ne sevmeye, ne beğenmeye ne adil olmaya ne de onlara iyi muamele göstermeye mecburiyeti vardır.

Ahlaki değerler, iyinin ve kötünün tanımı kişiden kişiye değişirken; üzerinde uzlaştığımızı düşündüğümüz evrensel değerler bile yüzyıldan yüzyıla büyük farklılıklar gösterirken olası ilahın bizim kötü gördüklerimizi kötü, iyi gördüklerimizi iyi görüp ödül ve ceza dağıtacağına inanmak fazlaca naif geliyor artık bana.

Örneğin bu yaz annesinin evde bi başına terk ettiği, günlerce evde aç ve susuz kaldığı için ölüp giden bebeğin çığlıkları bizim merhamet duygumuzu tetikler, o bebeğin sesini duyduğumuz anda yardım etmek için bi şeyler yaparız. Ama Tanrı o bebeği görür, duyar, bilir ve hiçbi şey yapmaz. Bu bile eğer varsa onun merhamet anlayışının bizden çok farklı çalıştığının bi göstergesidir.

Ya da olası ilah, tanrı ya da hangi kelimeyi tercih ederseniz, belki de sadist ve sosyopattır. Belki de bi yandan dünyaya bu kadar kötülüğü salıp diğer yandan inatla iyi olmayı öğütleyerek arada kalmışlığımızla dalga geçmekten zevk alıyordur.

O yüzden mutluluğu, adaleti yukarıda değil yeryüzünde, yani varlığından emin olmaya en yakın olduğumuz yerde aramak gerekir diye düşünüyorum.

Yazdıklarınız samimi hissettirdiği için biraz uzun tuttum galiba, affola.
Size canı gönülden katılıyorum, hatta düşünmediklerine tercüman olmuşsunuz, bende ne kadar dua edersem edeyim işim bir türlü rast gitmedi.
 
yok oyle bırsey ya ınsanın mutlu olmak kendı elınde,,kızmasın kımse bana kendı fıkrım ıçın ızın ıstıcek degılım...
ama mutsuzluk her zaman kendı yuzumuzdendır..tercıhlerımızden secımlerımızdendır..
hanı her secım bır vazgeçimdir ya ; suan mutsuz ısen işte suankı secımlerındendir..

ornek suanda karsı komşumuz kendısını yerlere atıyor kocasına agzına gelenı soyluyor bagırmaktan kalbı durup ölücek..
ama bosanmıyor..bosansa ortada bagırtan koca kalkıcak...kalp krizi riski ortadan kalkıcak..sonra tek basına kalıp kafa dınleyıp yolunu cızecek...bu kucuk bır ornek...

bazen mutlu olmak ıcın planlarımızı yanlıs yaparız..yanlıs dılek dıleme derler bunun dıger bır adına
kımseye akıl verecek haddım yok aman ha yanlıs anlama
ama bu yazdıklarım tecrube ve dogru seyler emın ol...
yasamak ıstedıgın hayat ne once onu belırle sıraya koy
su sunu yapmıs bunu yapmıs dıye de dusunme
artı; baska ınsanlar odaklı yasıyorsun !
bundan %100 emınım...kendın ıcın yasa bıseylerı,,kendın ıcın yap,,dertlerını net bılsem yonlendırırım senı ama bu kafayla agır vaka gıbı gozukuyosun sankı buradan zor :KK43:
 
Allah herkeze bir kader vermiştir kimisi cezasını bu dünyada çeker kimisi de ettiklerini allah onur dünyada cezalandırır eden her zaman bulur bunu unutmayın bence sizde mutlu olacaksınız sadece zaman her sıkıntının ardında bir ferahlık vardır sadece sabır ve zaman...
 
Madem konu ahlak ve adalet, o zaman Epikuros'un Tanri paradoksu gelsin :

Tanrı kötülüğü durdurmak istiyor da gücü mü yetmiyor, o zaman her şeye gücü yeten değil.
Gücü yetiyor da durdurmak mı istemiyor, o zaman kötü niyetli.
Hem gücü yetiyor hem de durdurmak mı istiyor, o zaman kötülük nerden çıktı?
Hem gücü yetmiyor hem de durdurmak istemiyor mu, o zaman ona neden tanrı diyoruz?
Ben de bir öğretmen paradoksu uyduruverdim izninizle...
Öğretmensiniz mesela, çocuklara tüm konuları büyük bir özveri ile anlattınız sonra yaş ve zeka seviyelerine göre sınav yapıyorsunuz.
Çocukların hepsinin sınavı geçmesini istiyorsunuz, (istemiyorsanız sadist olmalısınız ya da psikopat :) )
Konulara çalışmamış, dersi dinlememiş öğrenciler soruları yanıtlayamıyor, sınavda sizden doğru yanıtları istiyor.
Yanıtları vermiyosunuz, ( acaba doğru yanıtları bilmiyor musunuz?)
Doğru yanıtları veriyorsunuz, (acaba neden sınav yapıyorsunuz?)
Bazıları sınavda geçti bazıları kaldı. (Adil değil misiniz?)
Boşveriiin çocukları salın gitsin istedikleri gibi yaşasınlar, hiçbir şey öğrenmeseler de olur. (Acaba öğretmen değil misiniz?)
 
X