İstanbul'u seven Mazoşistler
Mistik coğrafyası, konumu ve yedi ayrı tepesiyle romanlara konu olmuş güzelim İstanbul’u gerçek manada seviyor muyuz?
Taşı toprağı altın güzel İstanbul, farklı medeniyetlerin buluştuğu o mistik coğrafya, 7 tepeye sahip, nice romanlara, şiirlere konu olmuş fantastik şehir ve daha bunun gibi bir sürü İstanbul’a ait betimlemeleri sık sık duymuşuzdur.
Peki bu şehrin bana göre “sözde âşığı” olan bizler, şu soruyu objektif bir biçimde kendimize yönelttik mi acaba merak ediyorum? Neden İstanbul’u seviyoruz?
Emin olun bu soruyu sorsanız bile, ayakları yere sağlam basan yorumlar almanız oldukça zor.
Neden seviyoruz?
Aslında bazı gerçekleri kabul etmemiz lazım artık. İstanbul’un ne yedi tepeli oluşu, ne medeniyetlere ev sahipliği yaptığı ne de kültür başkenti seçilmesi umrumuzda falan değil.
Yani sosyo-kültürel yapı, şehrin mimari yapısı hiçbirimizde kaygı uyandırmıyor, kendimizi kandırmayalım.
Kente ilgi
Nerden mi varıyorum bu olumsuz kanılara, tabii ki şu soruların cevapsızlığından. Şehri temsil eden bir müzeye en son ne zaman gittik?
Kaç kişinin müze kartı mevcut?
Şimdiye kadar kaç kere İstanbul’u yansıtan bir tarihi eseri korumak, geliştirmek veya yok olmasını önlemek için girişimde bulunduk?
Yaşadığımız ilçeyi tanıtan bir gazete veya dergi aboneliğimiz mevcut mu?
En son ne zaman bir tarihi eseri korumak için imza kampanyası başlattık veya yerel yönetimlere bir şikâyette bulunduk?
Kaç kişi İstanbul ile ilgili bir efsaneyi, hikâyeyi ezbere biliyor?
En son bu şehri tasvir eden, derinlemesine tartıştıran bir kitabı veya makaleyi ne zaman okuduk veya daha vahimi hiç okuduk mu?
Hiç kendimize şehir bilinci nedir diye sorup bunun cevabını aradık mı?
Şehir kültürü
Peki bir şehrin reklamını yapan ve o şehri sevmemizi sağlayan aslında yapay şeyler değil de mimari, kültür-sanat, yeşil alan vb. elle tutulur şeyler olduğunun bilincinde olduk mu?
Dünyada tanınan, marka haline gelmiş kaç tane caddemiz var?
Çevre, ulaşım, kültür-sanat, mimari, güvenlik gibi alanlarda ne durumdayız hiç düşündük mü acaba?
Emek sineması yıkılırken Haydarpaşa Garı gibi tarihi mekânların geleceği belirsizliğini korurken biz hangi yakışıklı ve seksi yıldızların dizisini seyrediyor olacağız acaba?
Maalesef bu sorular cevapsızlık içinde boğulup gitmekteler. Yani sizin anlayacağınız şehir kültürü oluşturmak, özgün bir şehir kimliği yaratmak tarihsel süreç gerektirir ve en önemlisi çaba gerektirir.
Vizyonsuz kent
Son olarak İstanbullular maalesef bir vizyon ortaya koyamıyoruz. Dünyada bu şehir ile ilgili akla gelen ne yazık öyle kayda değer bir şey yok.
Bunu test etmenin çok kolay bir yolu da var. Açın bakın İstanbul’a gelmiş turistlerle yapılan röportajlara veya çıkın sokaklara turistlerle konuşun İstanbul hakkında.
Alacağınız cevaplar aynıdır ve sınırlıdır. İşte Turkish kebap, lokum, insanlar sıcak kanlı ve birkaç tane tarihi yer sayılır o kadar.
İstanbul’daki trafik yoğunluğu, nufüs fazlalığı, çarpık kentleşmenin getirdiği keşmekeş, özgün bir şehir profili çizememe ve başka şehir modellerini kopyalamayı bile becerememe, yozlaşmışlık vb. durumlar varken bu şehri sevmek için sözde biz “İstanbul âşıkları” olarak ancak mazoşist olmamız gerekir.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur-sanat/262595/istanbul_u_seven_Mazosistler.html
Mistik coğrafyası, konumu ve yedi ayrı tepesiyle romanlara konu olmuş güzelim İstanbul’u gerçek manada seviyor muyuz?
Peki bu şehrin bana göre “sözde âşığı” olan bizler, şu soruyu objektif bir biçimde kendimize yönelttik mi acaba merak ediyorum? Neden İstanbul’u seviyoruz?
Emin olun bu soruyu sorsanız bile, ayakları yere sağlam basan yorumlar almanız oldukça zor.
Neden seviyoruz?
Aslında bazı gerçekleri kabul etmemiz lazım artık. İstanbul’un ne yedi tepeli oluşu, ne medeniyetlere ev sahipliği yaptığı ne de kültür başkenti seçilmesi umrumuzda falan değil.
Yani sosyo-kültürel yapı, şehrin mimari yapısı hiçbirimizde kaygı uyandırmıyor, kendimizi kandırmayalım.
Kente ilgi
Nerden mi varıyorum bu olumsuz kanılara, tabii ki şu soruların cevapsızlığından. Şehri temsil eden bir müzeye en son ne zaman gittik?
Kaç kişinin müze kartı mevcut?
Şimdiye kadar kaç kere İstanbul’u yansıtan bir tarihi eseri korumak, geliştirmek veya yok olmasını önlemek için girişimde bulunduk?
Yaşadığımız ilçeyi tanıtan bir gazete veya dergi aboneliğimiz mevcut mu?
En son ne zaman bir tarihi eseri korumak için imza kampanyası başlattık veya yerel yönetimlere bir şikâyette bulunduk?
Kaç kişi İstanbul ile ilgili bir efsaneyi, hikâyeyi ezbere biliyor?
En son bu şehri tasvir eden, derinlemesine tartıştıran bir kitabı veya makaleyi ne zaman okuduk veya daha vahimi hiç okuduk mu?
Hiç kendimize şehir bilinci nedir diye sorup bunun cevabını aradık mı?
Şehir kültürü
Peki bir şehrin reklamını yapan ve o şehri sevmemizi sağlayan aslında yapay şeyler değil de mimari, kültür-sanat, yeşil alan vb. elle tutulur şeyler olduğunun bilincinde olduk mu?
Dünyada tanınan, marka haline gelmiş kaç tane caddemiz var?
Çevre, ulaşım, kültür-sanat, mimari, güvenlik gibi alanlarda ne durumdayız hiç düşündük mü acaba?
Emek sineması yıkılırken Haydarpaşa Garı gibi tarihi mekânların geleceği belirsizliğini korurken biz hangi yakışıklı ve seksi yıldızların dizisini seyrediyor olacağız acaba?
Maalesef bu sorular cevapsızlık içinde boğulup gitmekteler. Yani sizin anlayacağınız şehir kültürü oluşturmak, özgün bir şehir kimliği yaratmak tarihsel süreç gerektirir ve en önemlisi çaba gerektirir.
Vizyonsuz kent
Son olarak İstanbullular maalesef bir vizyon ortaya koyamıyoruz. Dünyada bu şehir ile ilgili akla gelen ne yazık öyle kayda değer bir şey yok.
Bunu test etmenin çok kolay bir yolu da var. Açın bakın İstanbul’a gelmiş turistlerle yapılan röportajlara veya çıkın sokaklara turistlerle konuşun İstanbul hakkında.
Alacağınız cevaplar aynıdır ve sınırlıdır. İşte Turkish kebap, lokum, insanlar sıcak kanlı ve birkaç tane tarihi yer sayılır o kadar.
İstanbul’daki trafik yoğunluğu, nufüs fazlalığı, çarpık kentleşmenin getirdiği keşmekeş, özgün bir şehir profili çizememe ve başka şehir modellerini kopyalamayı bile becerememe, yozlaşmışlık vb. durumlar varken bu şehri sevmek için sözde biz “İstanbul âşıkları” olarak ancak mazoşist olmamız gerekir.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/kultur-sanat/262595/istanbul_u_seven_Mazosistler.html