Uykuda bir millet ya rüya görür ya kabus, İsrail, İşid vuruyor kabus başlıyor, Tayyip konuşuyor, rüyaya giriyorlar. Rüya ve kabus’a kilitlendik. Bu rüya ve kabus ikileminden nasıl uyanacağız. Gerçekte olup biten nedir objektif uyanık gözlerle ne zaman anlayacağız!
En az 10 yıldır siz deyin 15 yıldır askeri polis imtihanlarının soruları paso çalınmış, hükümetin inlerine gireceğiz demesine rağmen, cemaat örgütlenmesinin, ki, tam anlamıyla CIA örgütlenmesidir, an itibariyle yargıtayda anayasa mahkemesinde HSYK’da silahlı kuvvetlerde, el tutulur somut tek bir geri adımı zayıflaması söz konusu değildir. Ve hükümetin aklı melekeleri bu CIA örgütlenmesini çözecek zayıflatacak yeterlilikte hiç olmadığı an itibariyle ortaya çıkmıştır.
OLUP BİTENE BAKIN
Uyanın millet, olup bitene bakın, Tayyip’in inlerine gireceğiz naralarının hiç karşılığı yok, aksine Tayyip’in adamlarıyla iç içe karargahın içinden Tayyip’le dalga geçiyorlar, yani ordalar görüyorlar, Tayyip onları değil hala onlar Tayyip’i deşifre ediyor.
Bunca aleni deşifre olmuş hukuki olarak belgelenmiş açık ihlallere rağmen AKP iktidarı tek bir cemaatciyi henüz kodese tıkamadı.
Ve aksine Türkiye siyasi varlığıyla pes etmiş, akıllara seza, bir devletin ölümü tam anlamıyla teslimi olan, bu CIA örgütlenmesini an itibariyle kabullenmiş durumda, an itibariyle bu CIA örgütlenmesi Tayyip’e karşı bütün siyasi partileri CIA tespihine dizdi, tıpış tıpış sandığa gönderiyor, ki anladığımız, bu ‘CIA örgütlenmesiyle’ baş edemeyeceğini anlayan Tayyip’in de mermisi kalmadı, an itibariyle sessizce uzlaşmayı bekleyen bir çıkış yolunu güya burnunu sürtmeden boşuna arıyor.
Ergenekon Balyoz bitmedi, an itibariyle hepsi ‘rehine’, hadi bitti diyelim, aynı mekanizma aynı yöntemlerle pek yakında başkalarına aynı şekilde hukuksuzca yine tekme tokat girişmeyeceğinin garantisi hiç yok, çünkü ortada hukuk değil bir CIA örgütlenmesi söz konusu.
17 Aralık’ta bakanlara hazırlanan fezlekelere başka gözle bakın, bunlar hırsızlık dosyaları ve üstlerinde iyi çalışılmış, biz de aşkla sevinçle bu ‘dosyaların’ acilen mahkeme edilmesi tarafındayız, ama o fezlekelerin üsluplarına bakın, hiç Türk polisinin işine benziyor mu, iddianameyi bir de şeklen okuyun, bir CIA operasyonu.
Tayyip Erdoğan partisini niye kurda kuşa bırakıp üstelik yetkilerini ve kumandasını zayıflatarak köşk’e çıksın, o da köşkü kendine son sığınılacak kaçılacak ‘in’ olarak mı görüyor, an itibariyle çaldıklarını transfer etmeyle mi meşgul, sağ merkezin oluşturulduğunu ve partisinin oyulduğunu gördüğü halde bu konuda niye ağzını açamıyor, çünkü seçmen, o zaman partiyi bırakma diyecek, belki de parti parçalanır korkusuyla köşke çıkılmasına seçmeni itiraz edecek, panik yaşatmamak için, olup bitene en çok susan içimizde en çok konuşan Tayyip Erdoğan.
Biz de bir halk olarak cezaevi kapılarında girenlere ağlayan çıkanlara alkış tutup bayrak sallayan şebeklere döndük, niye girdiler niye çıkıyorlar, an itibariyle bilen yok.
OLUP BİTEN NEDİR ANLAYALIM
Sağ merkezin içerde Haberallar’la hazırlandığı ve anlaşmalı tahliyelerle devreye girdiğini konuşmayan yok. CHP yine CIA oyuncağı sağ merkezi kendi içinde klonlayarak çoğaltmaya çalışıyor, Kemal Bey tarihimizin en acıklı gülünç konuşmalarını yapmaya başladı bile, sağcılık siyaseti işte böyle çürütür ve direnen kitlelerin omurgasını kırar, Ekmeleddin bey için, halkın istediği aday, halkın adayı, dedi. Yalvarırım geçin bunları, tamam Ekmeleddin Bey adayınız olsun, tamam biz de gidip verelim, de, olup biten nedir bir satır anlayalım.
Bugüne kadar sizler bizler Ergenekon ve Balyoz’dan kurtulmanın mı savaşını verdik yoksa bu CIA örgütlenmesinin ortaya çıkartılması için mi savaş verdik, şayet Ergenekon ve Balyoz bitsin diye savaş verdik diyorlarsa, buyursun tıpış tıpış gitsin. Geçin Muhsin Yazıcıoğlu’nun partisini Sözcüsü Yeniçağı, CIA malumu sitelerle kardeş kardeş Ekmeleddin’i aşkla destekliyor.
O olsun bu olsun derdinde değiliz, neler oluyor, anlayalım derdindeyiz? Soru çok basittir, cemaatin askeriyede yargıda polisde örgütlenmesi tam anlamıyla bir CIA örgütlenmesi mi değil mi, bu kadar basit.
Aşikar bu CIA örgütlenmesi tam anlamıyla bir devletin içerden işgal edildiğinin çok açık bir işareti değil mi?
Sağcılar seksen yıllık tarihlerinin neresinde CIA örgütlenmesinden rahatsız olmuş. 50’lerden beri onları emniyete polise MİT’e taşıyan zaten sağcı partiler değil mi?
An itibariyle bu işgalden rahatsız olan bu ülkenin direnen partisi örgütü kurumu yazarı hiç mi yok?
Sağ partilerin CHP’yle beraber bu işgalin açık cemaat tarafıyla seçim ittifakına girmiş olması tam anlamıyla Tayyip’den kurtulmak için Amerikan mandasına razı olmak değil mi?
Yine gidelim tıpış tıpış Ekmeleddin’e oy verelim, tamam, bu toprağın suyunu içmiş ekmeğini yemiş bir insan olarak, bu sorulara bir küçük cevabımız olmayacak mı?
Ekmeleddin bey’in devletin sonunu hazırlayan yedi yıllık Ergenekon Balyoz süreci için söylediği tek cümle, hemşehrisi Haşim Kılıç’ı kutlamak oldu, Türk Devleti’nin tarihte yaşadığı bu en trajik felaketler serisine söyleyeceği önlemli güvenlikli bir başka cümlesi daha yok mu, ya da kendi cumhurbaşkanlığında büyük hukuk kurumlarına kimleri atayacağını bugünden tahmin etmek çok mu zor.
Arnavut fıkraları da Karadeniz fıkraları gibi sevimlilik ve saflık taşır, Arnavut, çavuş olmak istiyormuş, komutanları ona, öyle birden çavuş olmak yok, önce nöbet tutacaksın, Arnavut nöbet üstüne nöbet tutuyor canı çıkıyor, tam o sırada İstanbul işgal oluyor ve karargahına bir İngiliz komutan gelip oturuyor, Arnavut, uzaktan komutanı görüp, demek bu yüzden gavur diyorlar, hiç nöbet tutmadan başımıza komutan oldu.
Düşmanın aleni varlığı hukukta askeriyede emniyette bu denli aşikar belgeleriyle ortadayken, artık ‘siyaset’ bitmiş demektir.
An itibariyle herkes bu işgale karşı direniş içinde olmalı, işgal günleri içinde ‘politik tercih’ olursa direniş cephesi bölünür, bu da işgalcilerin arzuladığı şeydir, tıpış tıpış olan da budur.
Hem Tayip’e hem cemaate karşı bir politik tavır başından beri mümkündü. Çünkü asıl başarı ‘direniş’ cephesini başı dik ve cesurca ayakta tutmak siyasetlerin en kutsalıydı.
AKP’li yazarın ‘Balyoz Türk ordusuna karşı bir kumpastır’ dediği güne gidin, neden kendini inkar ederek bu tarihi cümleyi söyledi, çünkü, aynı kumpası bu defa dünkü düşmanla el altından anlaşıp AKP’nin üstüne yıkmak için yola çıkıldığını gördükleri için, önden tedbir almak için söyledi.
CIA ÖRGÜTLENMESİ TÜRK DEVLETİNİN KENDİSİ OLDU
‘Kumpas var’ çanları çalındığı günden beri tahliyeler dışında ne değişti, aksine kumpasın tarafları dünden daha güçlü ve iktidar yakındır sevinciyle nara atıyorlar, önleri çok daha açık.
Balyoz ve Ergenekon kararlarının ilk günden beri açık destekçisi Taha Akyollar Mümtazer Türköneler ve BBP’lilerle şimdi CHP’yi Atatürkçü Düşünce derneklerini aynı ipe dizen siyaset, kimin siyaseti?
Bu kadar açık CIA örgütlenmesi Türk Devleti’nin kendisi olmuşken hiç kimse ‘siyaset’ yapamaz, siyasi kararlar alamaz.
Zaten olan, bir mandadan başka mandaya, bir çıkışsızlıktan başka çıkışsızlığa sürüklenmek, kırk katır kırk satır arasında gidip gelmek.
Senin benim onun özgür insanlar gibi siyaset yapabilmesi için hukuk kurumlarının CIA örgütlenmesinden temizlenmesi şarttır, düne kadar Ergenekon Balyozla CIA örgütlenmesinin ‘rehinesiydik’, bu rehineleri tahliye karşılığı susturup esareti altına tıpış tıpış alan siyasi güç kimdir, bu soru karşısında susan herkes ‘esarete’ ‘çıkışsızlık adına rıza göstermiş kabullenmiş demektir.
Türkmen köylüsünün tarla işi çok, beş vakit namazı günde ancak üç vakit kılabiliyorlar, ancak üç vakitte fazla geliyor, içlerinden bir Memet seçmişler, Memet, müftüye git, ağır şartlarımızı anlat, de ki, şu üç vakiti bir’e indirsin, işimiz kolaylaşsın.
Memet kasabaya iner Müftüye çıkar, dağda bayırda işimiz çok üç vakit kılamıyoruz, şunu bir vakite indirebilir miyiz, der, Müftü ve yanındaki adamlar, Memet’in ağzından bunu duyar duymaz Memet’e Allah’ın beş vakit namazına bu nasıl söz ulan diye bir oyun dayak atmışlar.
Sonra Müftü, geçmiş üç vakitlerin de kazalarını kılacaksın, sonra, neresiymiş bu köy, deyip, içlerinden bir alim seçip Memet’in yanına koymuşlar, köylüye beş vakiti iyice belletsin diye köye salmışlar.
Uzaktan köylüler Memet’i görmüşler, bağırmışlar, Memet, üçü’ü bire indirdin mi?
Memet köylülere bağırmış: Bir oyun dayak attılar, üçü de beşe bindirdiler, bir de üstüne yanıma bu hocayı verdiler.
Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü, Yeniçağ, Atatürkçü düşünce derneği, Balbay, Haberal, Tuncay Özkan, köyünüze hayırlı olsun, İngiliz komiseri kılıklı hocanız.
( Hocanız Ekmeleddin’e de bir zahmet söyleyin, kaçtır yanlış söylüyor, Arif’e Bağdat sorulmaz, diyor, böyle bir deyim yok, doğrusu Arif’e tarif gerekmez, diğeri Aşığa Bağdat sorulmaz.)
Türkmen Köyü’nden gız isterler, sonra dünürler düğünü konuşur, gız tarafı, fazla değil üç şey istiyoruz, düğünün, bir türkücüsü olsun, bir çalgıcısı, bir de düğüne ‘yalancı’ istiyoruz.
Dünürler, türkücü çalgıcı tamam da yalancı ne ola?
Gız tarafı, bizim gocakarılar çok sıkılıy, öyle konuşuk etsin ki içinde essah hiçbir şey olmasın…
Öyle bir siyasi seçim kararı ki içinde essah hiçbir şey yok.
Seksen yıllık sağın Türk kültürüne kattığı tek deyim, ‘endişelenmeyin bir şey olmaz’, kalın kalın kitaplar okudunuz ama sonunda hepiniz bugün aynı endişelenmeyin bir şey olmaz nakaratına geldiniz, çözüm süreçlerine Kuzey Iraklar’a da zaten hep endişelenmeyin diye diye geldik.
Delilik eskiden kalbimizdeydi ve ne güzeldi delilik, İslamcı ideoloji ve onun altın buzağıları Tayyip ve Cemaate tapanlar, deliliği kafataslarına taşıdılar, düpedüz anlamıyla delirdiler ve sonunda sizleri de o mandadan bu mandaya delirttiler.
Kardeşlerim bize düşen deliliği tekrar kalbimize alevli coşkun yerine taşımaktır.
Kardeşlerim, sizi savunmasız yapan şeyleri boşuna savunup kendinizi aleme rezil etmeyin, işte bir günde bu taşınmaz yük hepinizin omurgasını palyaço şakası gibi kırıverdi.
Kardeşlerim, sağın hastalıklarından kendinize kimlik yapmayın, frengili sağ suratlardan yüz organ nakli yapmayın.
Ve unutmayın, hiçbir hayvan yavrusunu cami avlusuna bırakmaz.
Camii avlusuna bebeklerini (seçmenlerini) bırakan insan evladıdır, çünkü, o bebeğin bir suç ortağı vardır.
Tabiatın gücü buradadır hiçbir hayvan gönülsüz ilişkiye girmez, bu gayri meşru ilişkiye kim girdi, sizi camii avlusuna kim terk etti, ey vatan yetiştirdiğin evlatlar kimlerle iş pişiriyor?
Gözünüzü dört açın, bakın Suriye halkı yalan dolan söylenildiği gibi aleviler ve Sünniler diye ikiye ayrılmıyor. Suriye halkı gerçekte kaçanlar ve kalanlar diye ikiye ayrılıyor. Yarın bu tıpış tıpışçılar için de aynı şeyler söylenecek, kahırla şahit oluyoruz direniş cephesinde it izi at izine çoktan karıştı bile.
Rehine miyiz esir miyiz kimse bilmiyor, henüz ayaklarımız öz toprağımıza basıyorken, açık dürüst harbi meydan okuyan siyasi ahlağımızı asla terk etmeyeceğiz, istiklalini kendimiz kazandığımız topraklarda, hiç kimsenin el altından bizi ‘mültecileştiren’ pazarlıklarına sessiz kalmayacağız, bir CIA casusu hainlerimiz vardı, şimdi onları aklayan ‘beyaz hainlerden’ olmayın, ey vatan ölürsek aç ölelim ama namussuz değil diyen yazarların gazetelerin nerde?
Nihat Genç
Odatv.com