Burada söylenenler dışında bir yol daha var. Bölümü ne olursa olsun ingilizce olarak hazırlık eğitimi verip daha sonra da lisans eğitimini ingilizce olarak veren bir üniversiteye girersen, mezun olduktan sonra yüksek lisans sınavıyla kısa sürede formasyon alıp özel kurumlarda ingilizce öğretmenliği yapabilirsin. Formasyondan sonra kpps'ye girerek devlet kurumlarında da öğretmenlik için atama hakkı alabilirsin. Bir arkadaşım bu şekilde yapıyor istersen detayları araştır. Türkiye'nin belli yerlerinde üniversiteler formasyon veriyor. Ancak lisans eğitimin ne olursa olsun(işletme/mühendislik/iletişim vs farketmez) eğitim dili ingilizce olmak zorunda. Eğer kendine öss bazında güveniyorsan vakıf üniversitelerine burslu olarak girip hangi bölümü seçersen seç ingilizce olarak okuyabilirsin. Lisede sayısal okuduğum halde ben de burslu olarak iletişim fakültesi okudum bir vakıf üniversitesinde. Emin ol 1 yıl yoğun şekilde yabancı öğretmenler ile dil eğitimi + 4 yıl ingilizce olarak her dersi yine çoğu yabancı olan öğretmenlerden alınca zorla öğretiyorlar:) Bu yolun bir avantajı daha var eğer kullanmayı düşünürsen çoğu vakıf üniversitesi eğer notların kötü değilse sana 3 ya da 4. sınıfta 1 ya da 2 okul dönemi anlaşmalı olduğu yurtdışındaki üniversiteler ile exchange hakkı tanıyor. Ve inan 1 dönem bile orada olmak kişiye çok fayda sağlıyor.
Beni yanlış anladınız sanırım. Konunun artıları ve eksileri tabidir ki detaylandırılıp tartışılabilir. Ancak eğitimci arkadaşlar beni yanlış anlamazlar ise siz karşı olduğunuzu söylediğiniz için ben de kendi fikirlerim doğrultusunda bazı noktalara değinmek istiyorum. Yabancı dil açısından bakıldığında eğitimin verildiği düzey diğer alanlara göre biraz daha farklı algılanabilir kanımca. Ortaokul zamanında ingilizce dersime girmiş olan öğretmenlerimden biri benim o yıllardaki kıt kanaat niteleyebileceğim düzeyimin altındaydı. Özellikle çoğu devlet okullarında benim büyüdüğüm yıllarda yabancı dil öğretmenliği yapan ve anadili Türkçe olan öğretmenlerin büyük çoğunluğu belki ağır kaçacak ama konuşmaktan acizdi. İngiliz dili ve edebiyatı benzeri oldukça yoğun ve geniş içerikli yabancı dil eğitimi veren bölümlerden mezun kişilerin aldıkları eğitim doğrultusunda edebi eserlerin incelemelerini yapmaları gibi detaylar çok iyi kelime dağarcığı edinmelerini sağlıyor olabilir ancak hayatında hiç yabancı bir insanla yüzyüze dahi gelmemiş pratik yapma imkanı bulamamış sadece ingilizce öğretmenliği bölümünden eğitim almış kişilerin kelime dağarcığı anlamında da sıkıntı çektiği bir gerçek. Bu nedenle ben ülkemizde verilen ingilizce öğretmenliği eğitiminin de yeterli olmadığı kanaatindeyim. Son yıllarda çocuklar daha erken yıllarda yabancı dil eğitimi almaya başladı. Ben okurken ortaokuldan önce verilen bir eğitim söz konusu değildi ve haftada 4 saat bilemedin 6 saat ile ortaokulda saçma sapan düzeylerde yine lisede aynı şekilde eğitim veriliyordu. Bana düz liseden mezun olup kendini ingilizce ifade edebilen kaç kişi sayabilirsiniz şimdi bile bilemiyorum. Ülkemizde eğitim düzeyi yükseliyor kalitesi artıyor ancak hala yeterli değil. İngilizce öğretmenliği yapıp aldığı üç kuruş maaşla yurtdışına bir defa olsun çıkabilmiş eğitimini verdiği dilin ana yurdunda bulunup kendini geliştirebilmiş kaç tane öğretmen olduğunu düşündüğünüzü söyleyin lütfen. Dolayısıyla eğer kişi yabancı dil konusunda kendini ingilizce öğretmenliği mezunu kişiden fazla geliştirebilmişse formasyon ile bu imkanın tanınmasını doğru buluyorum ben. Ayrıca şunu da göz ardı etmemek gerekir diye düşünüyorum, yabancı dil eğitiminin ardından başka bir konuda lisans eğitimi almış bir kişinin odaklandığı konu sadece üniversite sınavında alacağı yabancı dil puanı değildir ve genel anlamda pek çok başlıkta kendini yetiştirmek durumundadır. Ve öğretmen olduğu taktirde öğrencilerine yabancı dil dışında verebileceği perspektifleri olacaktır. Keşke bizim ülkemizde öncelikle öğretmen olarak yetiştirilen insanlara devlet yurtdışında imkanlar sunabilse mesela her ingilizce öğretmeni ingiltere gibi bir yerde en az 6 ay ya da 1 yıl kalabilse veya her almanca öğretmeni almanyada gibi. Ve akabinde öğretmenlere insan muamelesi yapılsa maaşları kendilerini daha da yetiştirebilecekleri tatillerini para sıkıntılarını düşünmeden bu yönde yapabilecekleri bir noktada olsa. O zaman hiç bu konuları konuşmazdık eminim. Eğitimcilerimiz de aslında bilim insanı olarak saygı görürlerdi. Artık ben göremesem de belki torunumun torunu görür o günleri.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?