ingilizce 3 dersi özetleri 1-6 üniteler

GzdBky

o9.o9.o9
Kayıtlı Üye
20 Haziran 2012
2.010
32
1. ÜNİTE


...

Adjectives-Adverbs
(Sıfatlar-Zarflar)


İngilizce’de sıfat ve zarflar aynı anlama gelmesine rağmen farklı görevlerde kullanılırlar ve
genelde yazılışları farklıdır.

Sıfatlar genelde
bir isimden, nesneden önce gelirken, zarflar ise fiilden sonra kullanılır ve
genel olarak cümlenin sonunda kullanılır.

Bazı sıfatlar
hariç,sıfatlar zarf yapılırken sıfatın sonuna “–ly” eki getirilir.


Örnekler:

Sıfat zarf

Patient(sabırlı) patiently

Careful(dikkatli) carefully

Easy(kolay) easily

Automatic automatically

Quiet(sessiz,sakin) quietly

Serious(ciddi) seriously

Slow(yavaş) slowly



-ly eki olmadan
zarf olan bazı sıfatlar



Sıfat zarf

Good(iyi) well

Late(geç) late

Fast(hızlı) fast

Hard(zor,sert) hard



Örnek cümleler;

He’s a careful
driver. (O, dikkatlı bir sürücü.)



Yukarıdaki cümlede
driver(sürücü) kelimesinden önce kullanılan careful(dikkatli) kelimesi
sıfattır. Ancak aşağıdaki örnekte drive(sürmek) fiilinden sonra kullanılan
carefully(dikkatli-ce) zarf görevindedir.



He drives
carefully.(O dikkatli araba sürer.)



Bunun gibi
örnekler;

He doesn’t sing
very well. (O, çok iyi şarkı söylemez.)

He’s not a good
singer.(O, iyi bir şarkıcı değildir.)



DİKKAT: Şart değil
ama genelde, well, carefully gibi zarflar cümlenin sonunda kullanılır.



Örnek:

Jack is a .......
driver. He drives very ........

Boşluklara hangi
kelimeler gelir?

A. slowly/slow

B. slow/slow

C. slow/slowly

D. slowly/slowly

E. fastly/fast


Yukarıdaki soruda
verilen ilk boşluk driver kelimesinden önce ve ikinci boşluk drive fiilinden
sonra ve cümlenin sonunda kullanılmıştır.Dolayısıyla ilk boşluğa slow, ikinciye
ise slowly gelmelidir.YANIT C’dir.



Sıfat ve
Zarflardan önce kullanılan pekiştirme(güçlendirme) kelimeleri(zarflar):



İncredibly:inanılmaz

Extremely:son
derece

Very:çok

Really:gerçekten,kesinlikle

So:çok

Pretty:eek:ldukça

Fairly:epeyce,oldukça

Absolutely:kesinlikle,tamamen



Bu kelimeler bazı
sıfat ve zarflardan önce getirilir,anlamı güçlendirmek için.



She’s incredibly
talented.(O, inanılmaz yetenekli.)

Jane is extremely
generous.(Jane son derece cömerttir.)

We get along
really well.(Biz gerçekten iyi geçiniriz.)



Get
along:geçinmek.



At all:
Olumsuzluğu daha çok vurgulamak için kullanılır, genelde cümlenin sonundadır.

She’s not selfish
at all.(O,hiç bencil değil.)

I don’t like fish
at all.(Ben hiç balık sevmem.)



Completely-totaly
kelimeleri de yüzde yüz anlamına gelir.



He’s completely
honest.(O tamamen dürüst.)

She’s totaly
reliable.(O yüzde yüz güvenilirdir.)



At least:en
azından



Always:her
zaman,daima



Always kelimesi genelde
geniş zaman ile kullanılmasına rağmen, sürekli yapılan olaylarda şimdiki zaman
yapısı(am-is-are ve fiil(-ing) eki) ile kullanılır.



I lose things.(Ben
bir şeyler kaybederim.)

I’m always losing
things.(ben her zaman(sürekli) bir şeyler kaybediyorum.)



Ünitede bilinmesi
gereken bazı kelimeler:



Proper:uygun,yerinde

Appropriate:uygun,özgü

Different:farklı

Correct:doğru,uygun

Safe:güvenli

İmmediate:hemen,acil



Similar:benzer same:aynı different:farklı



Not: Sıfatların
başına gelen “im-,un-,dis-,in-“ sıfatları zıt anlama çevirir.



Honest:dürüst dishonest:dürüst olmayan

Reliable:güvenilir unreliable:güvenilmez

Patient:sabırlı impatient:sabırsız

Organized:düzenli disorganized:düzensiz

Friendly:samimi unfriendly:samimiyetsiz

Considerate:düşünceli,saygılı inconsiderate:düşüncesiz,saygısız

Happy:mutlu unhappy:mutsuz

Pleasant:hoş,sevimli unpleasant:hoş olmayan,çirkin


Bazı sıfatlar
(insanları tanımlayan)

Talented:yetenekli competitive:hırslı,rekabetçi

Sense of
humor:espri anlayışı modest:ılımlı

Generous:cömert wonderful:harika

Creative:yaratıcı arrogant:kibirli,küstah

Outgoing:açık
yürekli,sempatik shy:utangaç

Easygoing:uysal,neşeli laidback:sakin

Practical:pratik,becerikli down-to-earth:gerçekçi

Selfish:bencil sad:üzgün

Skillful:yetenekli competent:yetenekli,yetkili

Healthy:sağlıklı supportive:destekleyici

Support:desteklemek versatile:çok yönlü,becerikli

Demanding:titiz humble:alçakgönüllü

İmpeccable:kusursuz,hatasız accomplished:başarılı


Borrow:ödünç
almak roommate:eek:da
arkadaşı

Mind:dikkat etmek

Talk about people
behind their backs:insanların arkasından konuşmaka



Like:.... gibi



Lose:kaybetmek sing:şarkı söylemek

Fix:tamir
etmek come:gelmek

Bring:getirmek complain:şikayet,şikayet
etmek

Cancel:iptal
etmek apologize:özür
dilemek

Fall asleep:uykuya
dalmak buy:satın almak

Forget:unutmak remember:hatırlamak

Whistle:ıslık
çalmak,üflemek find:bulmak

Tell jokes:espiri
yapmak daydream:hayal kurmak

Break:kırmak


I was born and
raised in ........: .......’de doğdum ve büyüdüm.

At the age of 16:
16 yaşındayken

I can be ......:
....... olabilirim.

I started playing
......: ......... çalmaya(oynamaya) başladım.



I started playing
football at the age of seven:7 yaşında futbol oynamaya başladım.


ÜNİTE-2

PRESENT PERFECT TENSE


Bu zaman yapısında yardımcı fiil olarak “have/has” kullanılır.



I,you,we,they ve
çoğul öznelerde: have

He,she.it ve tekil
öznelerde: has kullanılır.



Örnekler:

I have been to
Europe. (Avrupa’daydım.)

Be-was/were-been



You have done a
lot of things. (Çok şey yapmışsın.)

Do(yapmak)-did-done



They have
travelled in Asia. (Onlar Asya’da seyahat ettiler.)

Travel(seyahat)-travelled-travelled



He has surfed in
Hawaii. (O Havaii’de sörf yaptı.)

Surf-surfed-surfed



I haven’t been to
Paris.(Paris’te bulunmadım.)



We haven’t saved
enough Money. (Yeterince para biriktirmedik.)

Save(saklamak,biriktirmek,kurtarmak)-saved-saved



She hasn’t tried
surfing before.(O, daha önce sörf yapmayı denemedi.)



Not: İnsanlar
yaptıkları seyahatten gittikleri yerlerden bahsederken “been” yada “gone”
fiilerini kullanırlar.

Eğer gidilip
dönüldüyse “been” fiili kullanılır.



I have been to
Paris. (Paris’e gittim.) I’m in İstanbul now. (Şu an İstanbuldayım)



Mary has gone to
Paris.(Mary Paris’e gitti.) She’s in Paris now.(O, şimdi Paris’te.)



Not:Eğer gidilen
zaman belirtilirse bu kez, go(gitmek) fiilinin 2. hali “went” kullanılır.

Go-went-gone



I went to Paris
last summer.(Geçen yaz Paris’e gittim.)



Once(birkez),
Twice(iki kez), three times (3 kez), four times(4 kez),

Many times(birçok
kez)



We have gone to
Ankara many times.(Birçok kez Ankara’ya gittim.)



I’ve seen the
movie “Titanic” twice.(Titanik filmini iki kez izledim.)



Soru-cevap
cümleleri

İpucu: Present
Perfect ile sorukan sorulara yanıt verirken aynı kalıp kullanılmalıdır.
Dolayısıyla “have” ile sorulursa “have”, “has” ile sorulursa “has” ile cevap
verilmelidir. Tüm cümlelerde fiilin 3. hali kullanılır.



Have you ever gone
to Paris? (Hiç Paris’e gittin mi?)

Yes, I have./No, I
haven’t.I have never gone to Paris.



Not: Eğer belli
zamanlardan ve olaylardan bahsedilirse Simple Past Tense kullanılır.



Did you have a
good time?(İyi vakit geçirdiniz mi?)

Yes,I did./No,I
didn’t.



Did they come here
last year?(Onlar, geçen yıl buraya geldi mi?)

Yes,they
did./No,they didn’t.



Not: “Have you
ever ........?” ile başlayan sorular bir eylemin hiç yapılıp yapılmadığını
sorar.

“I’ve never
......... .” ile başlayan cümleler bir eylemin hiç yapılmadığını anlatır.



BAZI DÜZENSİZ
FİİLLER VE GEÇMİŞ ZAMAN HALLERİ

Fiil 2. hali
3. hali

Be(olmak) was/were been

Do(yapmak) did done

Go(gitmek) went gone

Have(sahip olmak) had had

See(görmek) saw seen

Win(kazanmak) won won

Get(almak) got gotten

Speak(konuşmak) spoke spoken

Take(akmak,götürmek) took taken

Find(bulmak) found found

Fall(düşmek) fell fallen

Read(okumak) wrote written

Drink(içmek) drank drunk

Drive(sürmek) drove driven

Give(vermek) gave given

Sing(şarkı
söylemek) sang sung

Eat(yemek) ate eaten

Break(kırmak) broke broken

Choose(seçmek) chose chosen

Forget(unutmak) forgot forgotten

Hear(duymak) heard heard

Keep(tutmak) kept kept

Leave(ayrılmak) left left

Make(yapmak) made made

Meet(buluşmak) met met

Say(söylemek) said said

Sell(satmak) sold sold

Buy(satın almak) bought bought

Sit(oturmak) sat sat

Tell(anlatmak) told told

Catch(yakalamak) caught caught

Teach(öğretmek) taught taught

Think(düşünmek) thought thought

Become(olmak) became become

Come(gelmek) came come

Run(koşmak) ran run

Put(koymak) put put

Hurt(yaralanmak) hurt hurt

Cut(kesmek) cut cut



Düzenli fiillerin
ise, 2. ve 3. hali her zaman “-ed” eki alır.

Bazı Düzenli
Fiiller



Fiil 2.hali 3.hali

Watch(izlemek) watched watched

Play(oynamak,çalmak) played played

Try(denemek,çabalamak) tried tried

Use(kullanmak) used used

Clean(temizlemek) cleaned cleaned

Travel(seyahat
etmek) traveled traveled

Want(istemek) wanted wanted

Save(saklamak,kurtarmak) saved saved



Do you?/Have you?
gibi sorular şaşırdığını vurgulamak için söylenir.Söylenen cümle ile aynı
zaman(tense) yardımcı fiili kullanılmalıdır.



A: I love Jim
Carry. (Jim Carry’yi seviyorum.)

B: Do you? Me
too.(Ben de)



A: I have been to
London. (Londra’da bulundum.)

B: Have you? I’ve
never been to there. (Ben hiç oraya gitmedim.)



Ünitede geçen bazı
kelimeler:

Before: önce,daha
önce

Always: her zaman



Contest: yarışma

Trip: seyahat

Family: aile

Ski: kayak yapmak

Vacation: tatil

Appointment:
randevu

Scuba diving:
dalış yapmak

Competition:
rekabet,yarışma

Grade: not(ders
başarısı)

Famous: ünlü

Valuable:değerli

İmportant: önemli

Giant: dev gibi

Wander:
gezmek,dolaşmak

Reason: sebep





Fortunately(iyi
ki) / Unfortunately(maalesef) / Amazingly(inanılmaz şekilde)



Yukarıdaki gibi
zarflar, bir şey hakkındaki hislerinizi veya tutumunuzu göstermek için (vurgu
yapmak için) kullanılır.

Genelde cümlenin
en başında veya sonunda kullanılır.

Örnek:

Fortunately, there
were some great guides.(İyi ki, birkaç iyi rehber vardı.)



I didn’t see any
one, unfortunately. (Maalesef hiç kimseyi görmedim.)









ÜNİTE 3



SUPERLATİVES (EN
.... )



Bir toplulukta
herhangi bir nesnenin ya da kişinin bir özelliğinin en üstün olduğunu söylemek
için kullanılır. Yani Türkçedeki “en ...” ile aynı şeyi ifade eder.



Kısa sıfatlar için
sonuna “-est” , uzun sıfatlar için başına “most” getirilir. Mutlaka başa “the”
getirilir.



Tall(uzun)-the
tallest(en uzun)

Rich(zengin)-the
richest(en zengin)



Expensive(pahalı)-the
most expensive(en pahalı)

İnteresting(ilginç)-the
most interesting(en ilginç)



İSTİSNALAR

Good(iyi)-the
best(en iyi)

Bad(kötü)-the
worst(en kötü)

Fun(eğlenceli)-the
most fun(en eğlenceli)



Örnekler

What is the most
expensive restaurant in İstanbul?

(İstanbul’daki en
pahalı restoran ne?)



Where is the
biggest stadium?

(En büyük stadyum
nerede?)



What’s the best
sports team?

(En iyi spor
takımı ne?)



*Nesne
isimlerinden önce most gelirse “en çok” anlamına gelir.



Which country has
the most tourism?

(En çok turizme
hangi ülke sahip?)



Süperlatives and
Present Perfect Tense



Örnekler

What’s the most
interesting place you’ve seen?

(Gördüğün en
ilginç yer ne?) place:yer

See(görmek)-saw-seen



She’s the most
beautiful girl I’ve ever met.

(O şimdiye kadar
tanıştığım en güzel kız)

Meet(tanışmak,buluşmak)



How + sıfat...?



How soru
kelimesinin yanına high,long,wide gibi sıfatlar getirildiğinde, bir nesnenin o
sıfatla ilgili ölçüsü sorulmuş olur.



High:yüksek long:uzun wide:geniş

Deep:derin large:geniş hot:sıcak



How high ....? yüksekliği
ne kadar?

How deep ....?
derinliği ne kadar?

How long ....?
uzunluğu ne kadar?



Örnekler

How high is Mount
Everest?

(Everes Dağının
yüksekliği? )

It’s 8850 meters high. (29035 feet high)



How long is the
Nile river?

It’s 6695 kilometers
long.



İpucu: soruda
hangi sıfat varsa cevap ta onunla bitiyor.



Bilinmesi gereken
kelimeler

City:şehir building:bina

Bridge:köprü world:dünya

(shopping)mall:alışveriş
merkezi store:dükkan

İncluding:içeren,kapsayan employ:çalıştırmak,iş vermek

Worker:işçi seat:koltuk

Country:ülke airport:hava
alanı

Train station:tren
istasyonu fling:uçuş

Monument:anıt large:geniş,büyük

Fast:hızlı neighborhood:semt,çevre

Mountain:dağ ocean:eek:kyanus

River:nehir rain
forest:yağmur ormanı

Desert:çöl island:ada

Tree:ağaç range:menzil,alan

Lake:göl archipelago:takımadalar

Place:yer awesome:korkunç,dehşet
verici

Everywhere:heryer wildlife:yabanhayatı

Passenger:yolcu subway:metro

Visitor:ziyaretçi located:yer alan

According to
.....: ...’ya göre poisonous:zehirli

Snake:yılan the best
known:en iyi bilinen

Historic:tarihi beach:sahil

Valley:vadi
 
Son düzenleme:
Touchstone 3- 4. Ünite Özeti
ÜNİTE – 4
used to / didn’t use to

Şu anda yapılmayan ancak geçmişte yapılmış düzenli aktiviteler ve durumlardan bahsederken “used to” kalıbı kullanılır. Türkçe’deki “eskiden …… yapardık, ……olurdu” anlamındadır.

Örnekler;
My granmother used to keep candy in her pockets.
(Büyükannem ceplerinde şeker bulundururdu.)
Candy:şeker
I used to play with my toys.
(Oyuncaklarımla oynardım.)
Toy:eek:yuncak

I didn’t use to like jazz. (Caz sevmezdim.)

When we were kids, we used to play at that park.
(biz çocukken o parkta oynardık.)

Önemli kelimeler:
When… . : ….. : -iken,-diğinde
In those days: o günlerde
Back then, ….. : sonra tekrar…

Today:bugün
Nowadays:bogünlerde,şimdilerde
These days:bugünlerde

would

“would” ise geçmişte düzenli yapılan aktivitelerden bahsedilirken kullanılır. Kısaca ‘d şeklinde yazılır.

Örnekler
My granmother used to keep candy in her pockets.
She’d always give us some. ((Büyükannem ceplerinde şeker bulundururdu. O daima bize birkaç tane verirdi.)

Agree (aynı fikirde olmak)

Absolutely:kesinlikle
Definitely:kesinlikle
Exactly:aynen, kesinlikle

You’re right:haklısın
That’s true: Doğru..
That’s for sure:Bu kesin
I agree (with you): seninle aynı fikirdeyim. (katılıyorum)
(Oh) I know:Biliyorum

Let
make + nesne( zamir) + fiil(yalın)
help
have

Let:izin vermek help:yardım etmek
Make:yapmak,yaptırmak

Let,make,help ve have fiilerinden sonra sırasıyla nesne ve fiil gelir.
(FİİL)
let me do
make you clean
help + him + stay
have her come
them go
us get
it


Örnekler:
My parents won’t let me stay out late.
(Ailem geçe kadar kalmama izin vermez.)

They make me come home before 11:00
(Onlar beni 11’den önce eve getirtirler.)

My kids never help me clean the house.
(Çocuklarım asla evi temizlemede yardım etmezler.)

Örnek: My parents never let me ……. to school by myself.
a)to go b)going c)goes d)go e)’m going


let fiilinden sonra gelen “me” kelimesinden sonra gelen fiil sade(yalın) halde olmalıdır. Yani, doğru cevap D’dir.



Get
want + nesne(zamir) + to fiil
ask
tell





get me
want + you + to + fiil
ask him
tell her
them
us
it
Örnekler:
My father wants me to study law.
(Babam hukuk okumamı istiyor.)

He asked me to bring his glasses.
(O, gözlüklerini getirmemi istedi)

My wife is always telling me to slow down.(eşim sürekli ağırdan aldığımı söylüyor.)


Örnek: She can’t get them ……. their rooms.
a) clean up b)to clean up c) cleaning up
d)cleans e)to cleaning

get + them + … sonra gelecek fiil “to” ile yalın şekilde yazılır
Yani doğru cevap B’dir.


Bilinmesi Gereken bazı kelimeler:
pressure:baskı yapmak,baskı
embarrassing:utanç verici
kid:çocuk
do homework:ödev yapmak
even:bile
remote:uzaktan kumanda
irritate:sinirlendirmek
fight:kavga etmek
wife:eş(bayan)
husband:koca
myself:kendim
yourself:kendisi
himself:kendisi(erkek)
herself:kendisi(kız)
ourselves:kendimiz
themselves:kendileri
yourselves:kendiniz
itself:kendisi(cansız,hayvan)
vegetable:sebze
fruit:meyve
more time:daha fazla zaman
more exercise:daha fazla eksersiz
help:yardım etmek
slow down: ağırdan almak,yavaşlatmak
love:sevmek
hate:nefret etmek
be afraid of:korkmak
tease:kızdırmak,sataşmak
think:düşünmek
*Birine fikir verirken, kendi düşünceni ifade etmeden önce şu deyimler kullanılır;
I think: bence
It seems like ………. : ………. gibi görünüyor(Öyle görünüyor ki…)
It seems to me (that): bana öyle geliyor ki
If you ask me, ……. : bana sorarsan …….
life:hayat
get good grades:iyi notlar almak
give:vermek
spend:harcamak
trouble:sorun,sıkıntı
influence:etki
get married:evlenmek later:daha sonra
grow up:büyümek
marriage:evlilik
divorce:boşanmak
involve:kapsamak
shame:utanç,ayıp etmek
together:birlikte
article:makale
anyway:zaten,neyse,her halükarda
parents:aileler,ebeveynler
need:ihtiyacı olmak
demand:talep,istemek
implemented:uygulanan
policy:politika
adopted:kabul edilen,benimsenen
ex-husband:eski koca
great-aunt: büyük teyze(hala)
separated:ayrık,ayrılmış
single parent:tek ebeveynli
interested in:ilgilenmek,ilgili olmak
mustache:bıyık
İngilizce 3- 4. Ünite Gramer Notları
Causative verbs (make-late-help-have)-(get-want-ask-tell+at) ettirgen fiiller


My parents won't let me stay out late.
Ailem geç saatlerde dışarıda durmama(olmama) izin vermeyecek
They make me come home before 11:00.
11 den önce onlar beni eve getirtirler(1 derece zorunluluk)
My kids never help me clean the house.
Çocuklarım asla bana yardım etmezler ev temizliğinde
I have them do their homework before diner
Yemekten önce ev ödevlerini onlara yaptırırım(rica-2 inci derece zorunluluk)


I can't get them to clean up their rooms.
Onlara odalarını temizletemiyorum
My parents want me to study law.
Ailem hukuk çalışmamı istiyor
I have to ask them to drive me everywhere.
Araba sürmek için heryerde onlara sormak zorundayım
My wife is always telling me to slow down
Eşim her zaman bana sakin olmamı(yavaşlamak-ağır hareket etmek) söylüyor

Bu tür cümlelerde dikkat edin verb(fiil)2 inci fiil daima yalın haldedir.cümlelerde ki zaman yapısı eylemi yerine getiren şahıs değilde eylemi yaptırtan sahıstan sonraki fiilin ilk fiil causative verbs (make-let-help-have) verb 2-3 haline gelmesi veya bildiğimiz diğer zamanlara ait(will-wont-was…vb) yardımcı fiillerin eylemleri yaptırtan sahıstan sonra gelmesi ile olur.eylemi yerine getiren özneden sonraki fiil daima yalın haldedir bu fiil genelde yapı olarak değişmez verb 2-3 olmaz değişen kısım sadece zamana bağlı olarak eylemin yerine getirilmesini isteyen sahıs zamirinden sonra kullanılan causative verbs (ettirgen fiiller) adını verdiğimiz fiilerdir……
To kullanımı konusunda şöyle bir kaide vardır bazı ettirgen fiiller(make-late-help-have) devamında gelen 2 inci filden önce to almaz iken…. diğer bazı ettirgen fiiller(get-want-ask-tell) devamında gelen 2 fiilden önce to alırlar yani to kullanımı kendinden sonra gelen eylemi yerine getiren şahsın yaptığı eylem değilde to kendinden önce gelen causative verb(ettirgen fiil) dediğimiz fiillere bağlı olarak kullanılır….


Used to –would (geçmişte yapılan alışkanlıklar rutin eylemler)
Used to
Kullanım yerleri
1-şimdiki zamanla zıtlık oluşturan ve artık sürdürülmeyen bir alışkanlık yada geçmişteki bir eylemi ifade etmek için
I used to smoke cigarettes now ı smoke a pipe
Eskiden sigara içerdim şimdi pipo içiyorum
2- geçmişteki rutin hale gelen oluşu veya düzenli olarak yinelenen bir eylemi ifade etmek için kullanılır
Used to nun şimdiki zamanda kullanımı yoktur bildiğiniz gibi şimdiki zamanda alışkanlıklar
İçin geniş zaman kullanılır
.3-used to live-be(olmak)-have fiilleri ile kullanılır
4- geçmişte meydana gelmiş sınırlı sürede meydana gelen tarih olarak belirtilmiş zamanlarda used to kullanımı mevcut değildir.bunun yerine past simple içeren ifade kullanılmalıdır

ömer and elif were a young married couple .every morning ömer used to kiss elif and set off work elif used to stand at the window and wave goodbye.
Ömer ve elif genç evli bir çiftti.her sabah ömer elifi öpüp işe giderdi.elif pencerede durup el sallayarak onu uğurlardı

Olumsuz ve soru hali
Olumsuz used you not-usednt you- didnt use to
She didn’t use to dance when she was a little girl. ( küçük bir kızken dans etmezdi.)
He didn’t use to sing two years ago. ( İki yıl önce şarkı söylemezdi.)
Burada dikkaet edeceğimiz used kelimesinin değişip use olmasıdır .did zaten cümleyi geçmiş zamana dönüştürdüğü için used kullanımı olmaz

Soru did you use to – used you
Did she use to play the violin when she was a child? ( Çocukken keman çalar mıydı?)
Why did you use to study hard? ( Neden çok çalışırdın?)
Yine dikkat edin used yerine use kullanılmıstır

Would
geçmişte düzenli olarak yapılan eylemleri anlatmak için kullanılır. Bu eylemlerin artık yapılmadığı gibi bir anlam vurgusu yoktur. Bu yüzden geçmişte varolup şimdi varolmayan durumların ifadesinde would kullanılamaz.
My grandfather was a generous man. He would share what he had with everyone else. Büyükbabam cömert bir adamdı. Sahip olduğu şeyleri başkalarıyla paylaşırdı

Olumsuz
She wouldnt like tea
O caydan hoşlanmazdı


Sayfa 78 paragraf cevirisi
Bir ev erkeğinin şikayetleri

Oldukça yorgunum.çocuklarımın tembelliğinden ötürü.evin etrafında bana yardım etmek için joanna-nacy ve Michael i getiremiyorum.onların basının etini yesemde onların için asla problem değil.onların giyecekleri ayakkabıları ve okul kitapları heryerde(dağılmış).bu akşam kuzenleri akşam yemeği için geliyorlar.erkek kardeşim ve yengem yıldönümleri(evlilik yıldönümü) nedeniyle dışarı gidecekleri için 5 cocuklarını buraya getiriyorlar.hayal edebiliyormusunuz.8 cocuk evin içinde.ayrıca teyzem(halam) büyük erkek ve kız yiğenlerini görmek için buraya gelmek istiyor ve o her zaman bana kendisinin en sevdiği tatlıyı yapıp yapmadığımı sorar.mardi gras pastası.onu hazırlamak en az 2 saat alır.hepsindende öte (daha fazlası) bu akşam eşimin(hanım) tenis clup partisi var .bundan ötürü tüm yemekleri pişirmek ve temizliği kendim yapmak zorundayım…(nasıl bir erkek bu ..bu kısım tercümeye dahil değil)
Bana öyle görünüyorki eşim evde durup bana yardım edebilirdi.sadece bir kez(keşke).her zaman aktiviteler içindedir.bazen işarkadasının doğum günü-bazen kitap klubu ve diğer zamanlarda spor klubu(jimnastik) sınıfı.düşünüyorumda ben ev erkeği(light) olduğum için benim için fark etmez(sıkıntı yok)fakat o yemek ve temizlikte cok yardım ederdi.(artık yapmıyor-used to).manavda alısveriş yapar ve sonra cocukların kafasına girip temizlik yaptırken kendiside bize akşam yemeği hazırlardı(hala yapabilir-would)
Son zamanlarda oldukça mesgul ve bu akşam oturma odası dağınık ve kirli tabaklar lavabonun(mutfak lavabosu) içinde birikmiş.eğer bana sorarsanız bunlar bir kişinin yapacağından çok fazla.biliyorum….üvey erkek kardeşimi arayacağım ve onun yardımını alacağım.manava alısverişe giderken anneme kendi evinde pasta yapıp yapmayacağını soracağım ve belki teyzem bana yemek pişirirken yardım edecek…en sonunda (nihayet-en önemlisi) hepsi aile içinde (gizli kalsın) tamamen…

Sayfa 76 paragraf
Rondanın mektubu
Çocukluk hatıraları
Cocuklar su günlerde arka koltuğa oturmak zorundalar.ön koltuğa oturamazlar cünkü şimdilerde her arabada hava yastıkları var ve güvenlik aygıtları kendilerine zarar verebilir(ihtimal might)
Bu çocukluk dönemimden gelen pek çok eğlenceli anılarımdan biridir.ön koltukta oturmak için erkek kardeşimle pek cok kez kavga ederdik.annem bu konuda asla gerçekten tutum takınmazdı beni şaşırtırdı. Nazik bir şekilde yanımızdan ayrılırdı.arasıra yapmamızı (dövüşmeyi kesmemizi)isterdi ve yüzünü bize dönerdi.bunun dışında her şey serbestti.her şey kardeşimin ve benimdi.o zamanları anımsarım ön koltuğa gitmek için kim olursa olsun bağırırdı ilk olarak ön koltuk diye bağırırdı.fakat bu biz evin veya mağazanın dışında olduktan sonra olmak zorunda idi.biz hala içerdeyken o diye seslenmezdik.
Bazen kim önce arabaya dokunursa o ön koltuğa oturacak diye bir karar vermiştik.kaçınılmaz olarak kaybeden ben olurdum .çünkü kardeşim daha büyük(yaşça) ve daha fazla atletikti ve daha hızlıydı bundan ötürü arabaya ilk o dokunurdu(etiketlerdi)

Bundan ötürü 2 miz tartısırdık birimize verilene veya annem 2 mizden birini arka koltuğa oturmak için hayal kırıklığına uğratana dek..
Şu günlerde çocuklar neyi yitirdiklerini bilmiyorlar ben ve kardeşim için ön koltuk için kavga etmek kardeşlik bağımızın önemli bir parçasıydı..





Touchstone 3- 5. Ünite Özeti
ÜNİTE – 5

Yiyecek miktarları söylenişi:

Sayılamayan nesneler için;

A little: bir az
Very little: çok küçük(az)
Less: daha az
Not much: çok değil

A little butter: az tereyağı
Very little food: çok az yemek
Less fat: daha az yağ

Sayılabilen nesneler için(genelde çoğul yazılır… -s takısı)

A few: birkaç
Very few: çok az
Fewer: daha az
Not many: çok değil

Very little=very few = not a lot (çok değil)

Bazı Kap/parça isimleri

Örnekler;
A carton of juice: bir kutu meyve suyu
Two cartons of juice: iki kutu meyve suyu

A loaf of bread: bir somun ekmek
Two loaves of bread: iki somun ekmek
A bottle of milk: bir şişe süt
A cup of: bir fincan
A glass of:bir bardak
A piece of: bir parça

A liter of: bir litre…
A quart of : (yaklaşık bir litre)
1 liter = 1.1 quarts

A kilo of: bir kilo…

Pound: ağırlık birimi
1 kilo= 2.2 pounds

Too / too much / too many / enough

Too: çok(aşırı)
Too much/toomany: çok fazla
Enough: yeterince

Nesnelerle kullanılırken; too much + nesne /
enough + nesne

Too much (tekilden önce) ve too many(çoğuldan önce) kullanılır.
Too much food: çok fazla yiyecek
Too many fries: çok fazla kızartma(kızarmış yiyecek)
Enough food/fries: yeterince yiyecek/kızartma

Zarf olarak(ismin yerine) kullanırken;
I ate too much food: Çok yemek yedim.
I ate too much. Çok yedim.

I ate too many eggs: Çok fazla yumurta yedim.
I ate too many. Çok yedim. (yumurta)

I didn’t eat enough. (yeterince yemedim.)

Sıfatlarla kullanırken; too + sıfat / sıfat + enough
Too full: çok dolu
Too expensive: çok pahalı

Big enough: yeterince büyük
Small enough: yeterince küçük

Zarflarla beraber kullanırken; too + zarf (….ly)
Zarf/fast, …..ly) + enoug

Too slowly: çok yavaş
Fast enough: yeterince hızlı
Slowly enough: yeterince yavaş

Fiille kullanılırken; fiil + too much / fiil + enough

She talks too much. ( o, çok konuşur.)
They drank too much. (onlar çok içtiler.)

She doesn’t listen enough. (o, yeterince dinlemez.)


Kibarca reddetmek;
No, thanks. Maybe later. (hayır teşekkürler, belki sonra)
No,thanks. I’m fine. Really. :Hayır teşekkürler,ben iyiyim. Gerçekten.

I’m OK for now, but thanks: şimdilik iyiyim, yine de teşekkürler.

** Örneklendirme yaparken, örnek vermeden önce “like”,”for example” ve “such as” kelimeleri kullanılır.

like …..: …. gibi, ….benzeri
for example, …. : Örneğin, …..
such as …… : ……. gibi


Bilinmesi gereken bazı kelimeler
refrigerator:buzdolabı
freezer:buzluk,donduruc
egg:yumurta
slice:dilim
cheese:peynir
butter:tereyağı
pepper:biber
vegetable:sebze
fruit:meyve
pineapple:ananas
plenty:bol
fresh:taze
stale:bayat
carrot:havuç
skim milk:kaymaksız süt
skim:sıyırmak,kaymağı almak
frozen dinner:donmuş yiyecek
bread:ekmek
mayonnaise:mayonez
nut:ceviz
jar:kavanoz
soy sauce:soya sosu
cupboard:dolap
package:paket
can:teneke kutu
fat:yağ
box:kutu
fried:kızarmış
grilled shrimp:ızgara karides
steamed vegetables:buharda pişmiş sebzeler
boiled eggs:haşlanmış yumurta
baked potatoes: fırında pişirilmiş patates
pickled cabbage: lahana turşusu
roast lamb:kuzu rosto(fırında pişirilmiş)
barbecued beef: mangalda sığır eti
raw fish:çiğ balık
smoked fish:balık füme(dumanla kurutulmuş)
hungry:aç
thirsty:susamış
satiate:tok,doymuş
salty:tuzlu
cook:yemek pişirmek,aşçı
food:yiyecek
meal:yemek
eat: yemek yemek
breakfast:kahvaltı
lunch:öğle yemeği
dinner:akşam yemeği
ice cream:dondurma
dessert:tatlı
snack:aperatif
peanut:fıstık
healthy:sağlıklı
unhealthy:sağlıksız
steak:biftek
popcorn:parlamış mısır
habit:alışkanlık,huy
rice:pilav,pirinç
topping:mükemmel,süper
chicken:tavuk,piliç
spicy:baharatlı


Touchstone 3- 6. Ünite Özeti
ÜNİTE – 6

Future Tense(Gelecek zaman)

Will (konuşurken yapmaya karar verilen eylemler için kullanılır.)

I will wait for you here. (Seni burada beklerim.)
(I’ll)

We’ll drive to work today. (Bugün işe arabayla gideceğiz.)

Olumsuz cümlelerde; will not ya da won’t kullanılır.
I won’t wait for you. seni beklemeyeceğim.

**Gerçek bilgilerde veya tahminlere dayalı durumlarda will veya am/is/are going to yapıları kullanılabilir.

**Önceden planlanmış veya karar verilmiş eylemlerden bahsederken “am/is/are going to” ya da şimdiki zaman yapısı(am/is/are + fiil –ing) kullanılır.

We’re going to have dinner together this evening. (Bu akşam yemeği birlikte yiyeceğiz.)
We’re having dinner together this evening. (Bu akşam yemeği birlikte yiyoruz.)

** programlanmış aktiviteler için geniş zaman yapısı kullanılabilir.
I have a dance class tomorrow.(Yarın dans dersim var.)
It starts at 7:00. /Saat 7’de başlar.

Tavsiye cümlelerinde;
Had better… (….. yapsan iyi olur)
Had better not (… yapmasan iyi olur)
Ought to (…. Yapman lazım,gerek)
Might want to…(…. Yapmak isteyebilirsin)
Should…… (….yapmalısın.)

You’d better study English. (İngilizce çalışsan iyi olur.)
I’d better not go to Ankara today.(Bugün Ankara’ya gitmesem iyi olur.)
She ought to do this homework. (Onun bu ödevi yapması lazım.)

Gereklilik cümlelerinde;

am/is/are going to + have to
have got to
don’t have to

I’m going to have to do something about it. (Onun hakkında birşeyler yapmam gerekecek.)

I have got to decide by next week. (Önümüzdeki hafta karar vermeliyim.)

You don’t have to spend time on this. (Zaman harcamak zorunda değilsin.)
Tercih cümlelerinde;

Would rather (‘d rather)
Prefer (…tercih etmek)

I’d rather stay in my current job. (Şimdiki işimde kalmayı tercih ederim.)

Samimi ayrılma deyimleri (friendly good-byes)

(I’ll) talk to you later. (Sonra konuşuruz)
(I’ll) catch you later. (Sonra görüşürüz)
(I’ll) see you later. (Sonra görüşürüz.)
I(‘ve) got to go. (gitmeliyim)
I(’d) better go. (gitsem iyi olur.)
(It was) Nice talking to you. (seninle konuşmak güzeldi.)


Ünitede geçen bazı kelimeler
afterwards:sonradan,daha sonra
a couple of days: birkaç gün
What about ……? Peki ya ……..?
what about you? Peki ya sen?
remember:hatırlamak
forget:unutmak
mention:anmak,bahsetmek
deadline:sınır
finish:bitirmek
on time:zamanında
tonight:bu gece
actually:aslında
fabulous:müthiş,harika
reservation:rezervasyon
meet:buluşmak
until: -e kadar
guess:tahmin(etmek)
late:geç
too late:çok geç
most:çoğu
somewhere:biryer
ready:hazır
volunteer:gönüllü
free time:boş zaman
schedule:program
excuse:bahane (bağışlamak)
impression:izlenim,etki
mistake:hata
mind:zihin,akıl,dikkat etmek
sense:his,duygu
same:aynı
decision:karar
necessary:gerekli
clutter:karışıklık,dağınıklık
get rid of:başından atmak
make room for:yer açmak
put away:bir kenara bırakmak,ortadan kaldırmak
store:depolamak,yüklemek
donate:bağışta bulunmak
give:vermek
dye:boyamak
sell:satmak
recycle:değerlendirmek(geri dönüşüm)
color:renk
library:kütüphane
earn:kazanmak(para)
As long as: …… sürece,şartıyla (İf gibi bir anlam katar.)
provide that…… sürece,şartıyla (İf gibi bir anlam katar.)
Örnek:
I’m never afraid of anything as long as you are with me.
(Sen yanımda olduğun sürece hiçbirşeyden korkmam.)

Unless: ……. olmadıkça, -mazsa, -mezse
(“except if” ve “if …. not”gibi kullanılır.)

Unless’den sonra olumlu cümle gelmesine rağmen anlam olumsuz olur.
Örnek:
I can’t let you in unless you give the password. (sen şifreyi vermedikçe seni içeri alamam.)
let in:içeri almak
give:vermek
password:şifre

Make İle Yapılan Bazı Deyimler
make sure:emin olmak,tatmin etmek
make sense:anlamı olmak,mantıklı olmak
make a difference: Fark yaratmak
make a decision:karar vermek
make a mistake:hata yapmak
make money:para kazanmak
do mybest:elinden geleni yapmak
make a good impression:iyi bir izlenim bırakmak
make up my mind:ne yapacağına karar vermek
make a mess:eek:rtalığı karıştırmak
make a dream:hayali gerçekleştirmek
make progress:ilerlemek
make plans:planlar yapmak
make a walk:yürüyüş yapmak
make a favor:İyilik yapmak
Unit 6 Grammer
Whats advisable(önerilen) –necessary(gerekli)-preferable(tercih)
Yukardaki öneri-gereklilik-tercih belirtme kelimeleriyle kullanılacak kalıpların tanımları

Advisable (önerilen tavsiye edilen)

had better (iyi olur) had gerçekleşmemiş geçmiştir
anlam olarak zamanı şimdiki veya gelecek zamandır
anlamında anlaşılacağı gibi advisable(öneri) kalıbı ile kullanımı uygundur
You'd better do something quickly. ('d " had)
Bir şeyleri hızlı yapsan iyi olur
I'd better not add anything to my Schedule
Planıma hiçbişey eklemesem iyi olur

Ought to(gerekli-gerekir) yine şimdiki veya gelecek zamana atıfta bulunur
I ought to do some volunteer work
Biraz gönüllü işlerde(ücretsiz) çalışmam gerekli(olsa yaparım)
You ought to let them do the talking
Onlarla konuşuyor olman gerekli

Might(düşük gereklilik)
You might want to take a colleague with you
Bir iş arkadaşı almak isteyebilirsiniz-istemelisiniz

Necessary(gereklilik)

Have to zorunluluk(mecburiyetin cümleyi söyleyen kişiden kaynaklanmadığı ve kendi duygularını dile getirmediği, kendi yetkisi dışından kaynaklanan bir mecburiyet)
I'm going to have to do something about it.
Ona dair(ilgili) bir şeyler yapmak zorunda kalacağım
You don't have to spend time on this.
Bu konu üzerinde zaman harcamak sorunda değilsiniz

Have got to(have to ile arasındaki fark bireysel eylemlerde kullanılmasıdır)
I've got to decide by next week. ('ve " have)
Gelecek hafta ile beraber kara vermek zorundayım

Preferable(tercih edilen uygun olan)

Would rather (yeğleme tercih etme)
I'd rather (not) stay in my current job. ('d = would)
Şu an çalıştığım işte(mevcut) kalmayı tercih ederim

Yukardaki kalıpların tümüne dikkat ederseniz gereklilik zorunluluk tercih bildiren tüm kalıplardan sonra fiil yalın haldedir bunun tek nedeni içinde bulunulan zaman ve gelecek zaman dair zorunluluk gereklilik ve tercihler bildirilmesidir
Yukardaki kalıpların tümünün tüm zamanlarda kullanımı mevcuttur fakat kitapta sadece şimdiki-geniş ve gelecek zamana dair olgular belirtildiği için bende bu konulara girmedim

Reduction of verbs fiillerin kısaltılması

You might want to try a new instructor. (= wanna)
Yeni bir öğretmen istemeyi denemelisin
You 'd better study the driver's manual. (= you better)
Sürücü klavuzunu çalışırsan daha iyi olur
You're going to have to practice more. (= gonna hafta)
Daha fazla pratik yapmak zorundasın
You ought to take more lessons. (= oughta)
Daha fazla dersler alman gerekli
You ve got to pay attention(pay attention can kulağıyla )! (= gatta)
Daha fazla dikkat etmek zorundasın

Do or make arasındaki farklar

Do kullanım alanları
1-Birisi bir iş-görev-aktivite-hareket ile ilgili bir performans(eylem) yaptığında kullanılır

Do a crossword bir bulmaca yapmak(çözmek)
do the ironing ütü yapmak
do the laundry kirli çamaşırları yıkamak
do the washing giysi yıkamak
do the washing up bulaşıkları yıkamak

2-herhangi bir aktiviteye referans gösterildiğinde bu referansta do kullanılır
Fakat bu aktivite herhangi bir fiziksel ürün meydana getirirken kullanılan aktivite olmamalı
do your work çalışmasını yapma
do homework evödevini yapma
do housework ev işini yapma
do your job işini yapma

3-genel olarak konuştuğumuz şeyler hakkında(GENELLEME) yani genel eylemleri tanımlamak için yani özellikle ayrıntı belirtilmeyen konularda kullanılır yani something, nothing, anything, everything vb…

Im not doing anything today. Bugün hiçbirşey yapmıyorum
He does everything for his mother. Annesi için her şeyi yapar
She's doing nothing. Hiçbirsey yapmıyor

4-standard olarak şu ifadeler ile kullanılır bunların öğrenilmesi gerekir

do badly
do business
do the dishes
do a favour
do good
do harm
do time - (to go to prison)
do well
do your best
do your hair
do your nails
do your worst

make kullanım alanları

1-meydana getirmek veya oluşturmak için kurmak bir araya getirmek yani bir şeyi ilk defa olusturmak için
make a dress elbise dikmek
make food yemek yapmak
make a cup of tea / coffee cay veya kahve yapmak

2-herhangi bir yemek öğünü çeşidi ifade edilecekse make kullanılması uygundur
make a meal(öğün-yemek) - breakfast / lunch / dinner

make kullanıldığında ifade edilen eylemler genelde fiziksel olarak dokunulabilen yani fiziksel olarak görülebilen eylemlerde kullanılır

3-standard olarak şu ifadeler ile kullanılır bunların öğrenilmesi gerekir
make amends (hafif değiştirmek)
make arrangements (planlama-düzeltme-uyarlama)
make believe - (to pretend) inandırmak(pretend :numara yapıyor gibi görünmek)
make a choice seçim-tercih yapmak
make a comment yorum yapmak
make a decision karar
make a difference fark -ayrım
make an effort gayret-çaba
make an enquiry araştırma -sorusturma
make an excuse bağışlamak-görevden affetmek-açıklamak
make a fool of yourself kendini kötü duruma düşürmek(fool-aptal)
make a fortune servet
make friends
make a fuss telaş-yaygara
make a journey
make love
make a mess dağınıklık-karışıklık
make a mistake
make money
make a move hareket etmek -ayrılmak
make a noise
make a payment ödeme
make a phone call
make a plan
make a point
make a profit kar-kazanç
make a promise söz vermek
make a remark söz vermek
make a sound ses çıkarmak
make a speech
make a suggestion
make time
make a visit
make your bed - (to prepare the bed for sleeping in)(yatağını hazırlamak)
 
Gözde canım benim , harikasın sen ya .

Süper özetler bunlar , gel öpecem :KK1:

Ben bunlarla geçerim İngilizceden sanki kuzum , ne dersin ?

Çok çok çok teşekkürler tatlım :KK19:
 
Gözde canım benim , harikasın sen ya .

Süper özetler bunlar , gel öpecem :KK1:

Ben bunlarla geçerim İngilizceden sanki kuzum , ne dersin ?

Çok çok çok teşekkürler tatlım :KK19:

rica ederim ablacım:KK54::KK54::KK54:
bence bunlar yeterde artar valla
bende bunları iyice bir sindiricem sonrada kitaba şöyle bir göz gezdirdik mi tamamdır
ben çıktısını aldım beni bekliyorlar çalışayım diye:KK52:
 
gözdem vizeden 20 aldım
finalde senin notların sayesinde geçerim inşallah,o zaman dile benden ne dilersen:KK9:
ellerine sağlık canım benm
 
gözdem vizeden 20 aldım
finalde senin notların sayesinde geçerim inşallah,o zaman dile benden ne dilersen:KK9:
ellerine sağlık canım benm

Ingilizce aslinda cok kolaymis ben cok gec anladim. Eger ingilizce mail arkadasi bulursan ve bir de arada ingilizce seviyeli kitaplardan okursan hic notlara gerek kalmadan bile güzel güzel gecersin Loliss.. :) Sonra seviyen ilerledikce de daha akademik yazilara, ingilizce gazetelere baksan, beklemedigin bir hizla gelisir. Bir de ingilizce altyazili filmler...
 
Ingilizce aslinda cok kolaymis ben cok gec anladim. Eger ingilizce mail arkadasi bulursan ve bir de arada ingilizce seviyeli kitaplardan okursan hic notlara gerek kalmadan bile güzel güzel gecersin Loliss.. :) Sonra seviyen ilerledikce de daha akademik yazilara, ingilizce gazetelere baksan, beklemedigin bir hizla gelisir. Bir de ingilizce altyazili filmler...

canım aslında benim ing pek fena değildir
geçen yıl notlarım da çok iyiydi sınavlara sıfır çalışmayla girmiştim
az çok çeviri bile yaparım da:KK53:
bu yıl neden böyle oldu ben de anlamadım
 
canım aslında benim ing pek fena değildir
geçen yıl notlarım da çok iyiydi sınavlara sıfır çalışmayla girmiştim
az çok çeviri bile yaparım da:KK53:
bu yıl neden böyle oldu ben de anlamadım

O zaman unutmus olabilirsin biraz. Geri gelecektir. :) :KK3::KK3:
Dilin nankörlügü diyelim. :KK47::KK47:
 
X