Son kullanma tarihi geçmiş, bayatlamış bir tarayıcı kullanıyorsanız. Mercedes kullanmak yerine tosbaya binmek gibi... Websiteleri düzgün görüntüleyemiyorsanız eh, bi zahmet tarayıcınızı güncelleyiniz. Modern Web standartlarını karşılayan bir tarayıcı alternatifine göz atın.
Yine Atatürk‘e utanmazca saldırılar başladı. Zaman zaman ayranları kabarıyor, Türkiye Cumhuriyeti‘nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk‘e şükran duymaları gerekirken, kin kusuyorlar! Ben bu hain tiplere insan diye bile bakmıyorum! Bu vesile ile, Atatürk‘ün ölümünden 15 gün sonra dönemin İngiltere Büyükelçisi Percy Loraine‘in Londra‘ya özel bir kurye ile gönderdiği mektuptan söz etmek istiyorum. Üzerinde “40 yıl boyunca açıklanmayacak” damgası vurulan “gizli” mektup, İngiltere tarafından açıklandı. Bu ilginç mektubu özetleyerek naklediyorum. GREY WOLF (BOZKURT) No: 608, İngiltere Büyükelçiliği, Ankara, 25 Kasım 1938. Aziz Lordum, Size Kemal Atatürk‘ün ölümünü bildiren 194 sayılı telgrafı çok derin üzüntüler içinde sunmuştum. Görevimin ilk gününden itibaren Atatürk beni bir dost gibi görmüş, karşılıklı konuşmalarımız sırasında ilgi ve dikkati asla azalmamıştır. Türkiye‘de nefret uyandıran ve yasaklanan yazar H.C.Armstrong‘un Atatürk‘ü anlatan Grey Wolf (Bozkurt) adlı kitabını okuyan çoğu insan, çok yetenekli, inatçı bir enerjiye sahip, ancak insafsız, itici tavırları olan, serkeş mizaçlı, gem vurulmamış zevkleri olan, dahası, dostluğu tanımayan bir adamın portresiyle karşılaşmaktadır. Oysa gerçek hiç öyle değildir!
MİLLET KÖLE OLMASIN
Sadece şu ve bu savaşı kazanarak, harf devrimi yaparak, ya da fes giyilmesini yasaklayarak veya ülkeyi laik kılarak değil, yüzyıllarca acı çekmiş, ruh karartıcı yönetimler yaşamış bir ırkın dehasına güvenerek, artık kölelik çekilmemesi gerektiğine inandığı için çok sayıda kuvveti harekete geçirip, 15 yıl gibi kısa bir sürede birçok şeyi iyi yapmıştır. Gerisi ayrıntıdan ibarettir. Sadece dedikoducu zihniyetin kullanacağı ayrıntılardır bunlar… … Atatürk’ün, doğuştan gelen, belki de farkında olmadan, tıpkı sütün kaymağını hemen ayıran âletler gibi, faydasızı faydalıdan ayırma yeteneği vardı. … İki sene içinde çok eşliliği yasal olarak ortadan kaldırdı ve kadınlara devletin liberal mevkilerini açtı. … Resmiyeti, giyiminin kusursuzluğu, olağanüstü tavırları ve resmi görevlerdeki asaleti ile hayranlık uyandırırdı.
EVET EFENDİMCİLER
Atatürk, Batı‘da “Yes-men” denilen, Türkiye‘de ise “Evet efendimci” olarak bilinen tarzdan hoşlanmıyor, bu tür insanları aşağılıyordu. Ahmak ve dalkavuklara tahammülü yoktu. Aslında en çok sömürücüleri sevmez, açgözlüleri hor görürdü. Bir insanın onun için çalışıyor olması fikrine hoş bakmazdı. Kendisi zaten ülkesi, ırkı ve insanları için yaşıyor, onlar için düşünüp, onlar için çalışıyordu. Diğerleri böyle davranmıyorsa görevlerini yerine getirmedikleri kanısına varıyordu.
O HEP HAKLI ÇIKTI
Korkarım gelecek nesillere Atatürk bir diktatör olarak tanıtılacaktır. Bunun çok yanlış olacağı kanısındayım. Hem savaşta, hem barışta, evet, o büyük bir liderdi, güçlü bir otoritesi vardı, ancak diktatör değildi. Ne yazık ki ben, şimdiye kadar onu anlatabilecek bir tanım bulamıyorum. Onun, Hitler ve Mussolini‘nin tersine, devlette idari veya yönetim fonksiyonu bulunmuyordu. Af yetkisi yoktu, mahkemelere emir yetkisi yoktu, diplomatik misyon temsilcilerini reddetme hakkına sahip değildi. … Her olayın gidişatı, Atatürk‘ün görüş açısının doğruluğunu, verdiği hükümlerde hata yapmadığını göstermiştir. Dolaysıyla sıkça fikirlerinin memnuniyetle uygulanması şaşırtıcı değildir. Atatürk, Müslüman olarak doğmuş, ancak yobazlık karşıtı bir kişi olmuştu. Doğruluğu sevmiş, günahtan nefret etmişti. Yetenek sahibi bir askerdi ama savaştan nefret ederdi.
İNSANCA YAŞAMA YOLU
Bağımsızlığı elde ettiği andan itibaren barışın peşinde koşmuş ve barış ortamını sağlamayı başarmıştı. Dostluk elini uzatmadığı ve aralarında Osmanlı İmparatorluğu’nun düşmanlarının da bulunduğu tek bir komşusu dahi yoktur. Kemal Atatürk, yapılması gerektiğine inandığı şeyleri korkusuzca yerine getirmekten asla vazgeçmemişti. O Türk Milleti’ne hizmet ederken öldü. İnsanlara hayatlarını, onur ve şereflerini ve insanca yaşama yolunu açmış, daha önemlisi, bağımsızlığı tattırmıştır.” (Percy Loraine – İngiltere Büyükelçisi – 25 Kasım 1938)
Bundan mana çıkarırlar, çıkarmışlardır demedi demeyin.
Bu tip övgü dolu sözler, mektuplar farklı yorumlanıyordur zira farklı yorumlandığına dair bazı emarelere denk geliyor insan, halbuki benzer sözler her lider için söylenebilir söylenmiştir, farklı yorumlamamak lazım aslında ama işte insan evladı nasıl bakarsa öyle görürmüş