Ilişkinin Sağlamasi: çocuk

vicdan

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
20 Kasım 2006
1.098
26
Bebek doğduktan sonra, yani karı-koca olma durumuna anne-baba olma durumu da ekleninceneler yaşanır, çiftlerin ilişkisi bozulur mu? ılişki nasıl ve neden bozulur, ille de bozulur mu, gibi kritik konuları Uzman Pedagog Feriha Dildar ile tartıştık.

- Doğumdan sonra eşlerin ilişkisi ne hale gelir, mutlaka bozulur mu?
Yeni bebekle ilişki mutlaka bozulur, diyemeyiz; fakat değişir, bozuladabilir. ılişkinin bozulması, aslında doğum öncesi başlayan bir süreç. Örneğin; ailenin bebeğe hazırlıklı olmayışı, bir tarafın bebeği istemeyişi, bebeğin cinsiyetinden ya da doğum vaktinden duyulan memnuniyetsizlik ilişkinin dokusunda öyle bir bozulma yaratır ki, bu durumda genellikle bebeğe çıkamayan öfkeyi eşler birbirine yöneltir. Dolayısıyla, ilişkinin bozulmasındaki gerçek sebep, doğum öncesinden getirilen, bebekle ilgili beklentiler ve kaygılarla ilgili olabilir.

- ılişki bozulmaya başladığında nasıl sinyal verir?
Her ailenin çift olma ve sorun çözme birikimi vardır. Ancak, bunu kullanamaz hale gelip, tıkanabilir. Ve ilişkinin ritmi bozulur. Aslında yeni bebek, her olumlu şarta rağmen aileye stres verir. Bu doğaldır. Fakat, stres faktörü zaten yüksek olan bir ilişki, yeni bebek durumunu karşılayamaz. Ve özellikle bu çiftin, krizle başetme, kriz anında yanyana değil de, karşılıklı bir pozisyon alma, olay üzerinden değil de birbirini suçlayarak davranmaları, yeni bebek gibi bir oluşumda daha da tetiklenir.

- Yani, bebek, iyi gitmeyen bir ilişkinin tuzu biberi mi olur?
Evet… Çünkü ev ya da iş değiştirmek, aileye bebeğin gelmesi gibi durumlar doğal yaşam krizleridir. Ancak, ailenin bu krizle başetme becerisi ya da beceriksizliği bu durumu birebir etkileyebilir. Ayrıca, eşlerden birinin kendi ailesinden, çocukluğundan getirdiği dinamik transferler sonucu, bebekle beklenenden farklı bir bağımlılık oluşturması, diğer eşe kendini yalnız ve sistemin dışında hissettirebilir. Ancak bu durumda bile, çift ilişkisini yenileyebilen bir ailede, olay yumuşak yaşanır.

- Öyleyse, doğumdan sonra kocanın nasıl davrandığı çok önemli?
Bu tip bağımlı bir annenin karşısında kırılmaya, kendini dışlanmış hissetmeye ve pasif bir gard almaya hazır bir eş varsa, ilişki daha uç noktalara kayabiliyor. Çünkü kocanın, doğumdan sonra anneye ne kadar destek verip vermediği de çok önemli. Koca, annenin bebeğine olan bağımlılığını bir şekilde yumuşatacakken, daha da uzaklaşarak, anneyi ve bebeği yalnız bırakarak bağımlılığı körükleyebilir. Sonuçta, sorun tek kişiden kaynaklanmıyor ve tek kişinin olmuyor.

- Bebekle birlikte çift ilişkisinin değişime uğraması şart mı?
Eşler yeni bebekle birlikte ilişkilerindeki dalgalanmaya hazır olmalı. Eyvah, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, duygusunu doğal karşılamak lazım. Böylece, başetmek daha kolay olur ve hayat çok daha renkli bir şekilde tekrar geri gelebilir. Bu inancı kaybetmemek lazım, çünkü doğum sonrası yaşanan ilk aylar ölçü değil. Eşin anneye desteği, annenin bebeğin sistemin bir parçası olduğunu kabullenmesi önemli. Çünkü bebek iki kişinin, anne ve babanın sevgisinin ürünü. Bu gerçeği, hem annenin hem babanın kabul etmesi ve yaşaması lazım. Yoksa, bebeğin yarattığı stres kaçınılmaz. Aileye bebeğin gelişi, bireysel olarak da, sistem olarak da büyük bir değişim...

- Erkeklerin yaptığı hatalar neler?
ılk aylarda bebeğin fiziksel ve duygusal olarak anneye çok ihtiyacı vardır. Baba, ben bu ilişkinin dışında kaldım, demek yerine, anne-bebek arasındaki yoğun birlikteliğin doğal olduğunu, bu durumun kendisinin dışarıda kalmasına denk düşmediğini bilmeli. Ayrıca, bebeğin bakımında anneye destek olan, bebekle ilişki kuran babalar çocukları tarafından çok daha çabuk benimseniyor. Bebek, annenindir, deyip işin içinden sıyrılmak kimseye yarar sağlamaz. Çocuk ne kadar erken babayı farkeder, anne ile bebeğin kurduğu ikili kombinasyon üçlüye çevrilebilirse, herkes için o kadar iyi… Bunun için de babanın aktif rol alması, baba olmayı öğrenmek üzere emek vermesi gerekiyor.

- Tam da bu noktada, annenin babaya fırsat vermesi lazım ama?..
Baba, kendine deneme fırsatı verecek, anne de babaya güvenecek… Çünkü, anne bebeği sahiplendiğinde ve baba da buna kırılganlık gösterdiğinde, hem babayla çocuk arasında, hem de eşler arasında sorunlar başlıyor. Oysa, unutulmaması gereken, çocuğun bir anneye ve bir de babaya ihtiyacı var. Dolayısıyla, çocukla ilişki, anne tarafından ipotek altına alınmamalı. Baba da deneye yanıla, izleyerek, gözleyerek ilk günden itibaren bebeğiyle ilişki kurmanın yolunu bulmalı. Bütün babalarda bu birikim var. Ürkmemek, korkmamak ve bebek annenin malıdır, gibi görmemek gerek.

- Çocuğumla ilişkim harika, eşimle aramdaki çatışmayı da çocuğa hissettirmiyoruz, söylemi ne kadar doğru ve yeterli?..
Çocuk, sadece anne-çocuk ilişkisiyle beslenmez. Çocuk, tanık olduğu anne-baba ilişkisiyle de beslenir. Yeni bebekle eşler, karı-koca olmaktan anne-baba olmaya da geçerler. Bu birbirinin içine geçmiş ve birbirinden ayrılan iki roldür. Tamamen ayrı, çünkü insanlar karı-koca olmaktan vazgeçip, bir ömür anne- baba olarak da kalabilirler. Ancak, çiftler aile içinde her iki rolü de taşıyabilmeli. Aynı zamanda anne-baba ve aynı zamanda karı-koca… Çocuk, anne-babanın farklı bir ilişkisi olduğunu anladığında, güven ilişkisi kurması da daha kolay olur. Bu nedenle, karı-koca ilişkisinin sadece eşler açısından değil, çocuk için de beslenmeye ihtiyacı vardır.

- Artık, hiçbirşey eskisi gibi olmayacak, duygusu nasıl yenilebilir?
ılk aylarda, hiçbirşey eskisi gibi olmayacak, duygusuna hormon değişimleri de yardımcı oluyor. Aslında bebekle birlikte herşey yeniden başlıyor. Bu yeni durumda, çiftin bireysel varlıklarını sürdürerek de çok iyi anne-baba olmaları mümkün. Kimsenin sevdiğini yük haline getirmemesi lazım. Çocuğu, koşulsuz sevmeye hazır, onu merak eden, onunla iyi vakit geçirme telaşı olan bir anne-baba, çift ilişkisini de çok rahat sürdürebilir. Biri, diğerinin karşıtı değil. Doğumdan sonraki ilk aylarda yaşanan panik, çok doğal. Kişiler bu dönemin geçmesini sabırla beklerse, yeni baştan üçlü olarak varolmak ve hem eş hem ebeveyn dengesini kurmak, dünyanın en zor işi değil. Sağlıklı bir çift ilişkisi, bebek sahibi olmayı, doğal bir yaşam krizi olarak algılayıp, makul bir süre sonra da hayatı yeni baştan ve yeni ritmiyle oluşturmayı başarabilir.

- Fakat, bebek sonrası boşanma olayları çok arttı?
Boşanma hikayelerine sadece bebek sahibi olmanın neden olduğuna inanmıyorum. Ancak günümüzde hala, bir bebeğin, evliliği kurtarabileceği yönünde bir inanç var. Oysa, sorunlu bir ilişkiyi bebek gibi bir stres faktörü darmadağın edebilir. Doğum sonrası yeniden yapılanmak için, doğum öncesi iyi bir ilişki lazım. Fakat, bebekle birlikte, beklenmedik bir yaşam olayı da çiftin başına gelebilir ve çok dışsal bir faktörle de ilişki bozulabilir. Bunun dışında bebekten sonra ilişkinin bozulması, genellikle o çift ilişkisinde bebekten önce var olan çatlağın ayırıma dönüştüğünün işaretidir. Çünkü bebek gibi bir doğal stres faktörünü taşıyabilmek için önce çift olabilmek lazım. Çift olamayan kişilerin aynı zamanda bebeğin anne-babası olabilmeyi senkronize idare edebilmeleri çok zor.

- Erkeklerin hamilelik ve doğum sonrası dönemlerde eşlerini aldatmalarını nasıl değerlendiriyorsıunuz?
Anne ile bebeğin arasındaki ilişkinin yoğunluğu, erkeğin ihtiyaçlarını dışarıda karşılaması ve eşini aldatması gibi bir hastalıklı durumu meşru kılmaz. Böyle bir durumda, bebeğine yönelmiş ve eşini ihmal etmiş bir anne de tek başına sorgulanamaz. Bu noktada da, çift ilişkisinin öncesi ve sonrası referanstır. Çünkü ilişkisine ve bebeğine yeteri kadar yatırım yapan bir erkeğin, birtakım ihtiyaçlarının yerine başka tür doyum noktalarını koyabilmesi beklenir. ıhtiyaçlar daima tek kanaldan karşılanmaz. Bunların, farklı noktalardaki doyumla da ertelenebiliyor olması lazım. Bireyin ve çiftin sağlıklılığı bunu gerektirir.

ALDATAN KOCA AYAĞA KALK!
ılişkiler, aşklar başlar ve biter. Fakat, ne tesadüf ki, evliliklerin bitmesi genellikle doğum sonrasındaki ilk birkaç yıla denk düşüyor. Aman sakın ha, gözünüz korkmasın, evliliğini çocuktan sonra da pekala mutlulukla yürüten, bunu becerebilen çiftler de oldukça fazla…
Kendi hayatınızdan ve gözlemlerinizden de hatırlayabileceğiniz gibi, doğumla birlikte anne bebeğiyle, hormonlarıyla, değişen hayatıyla başetmeye çalışır. Bazı babalar, yani kocalar ise, eşine destek olup, bebeğini ve yeni hayatını tanımak üzere emek sarf edecekken, tereyağından kıl çeker gibi eşinden ve bebeğinden kendisini çeker.



Çünkü o bir erkektir! Çünkü onun duygusal ve fiziksel ihtiyaçları vardır! Çünkü evdeki yeni yaşantının stresine, sıkıntısına gelemez! Ve bir bakarsınız, bu beyefendi çoktan yeni bir aşka yelken açmıştır bile. Ya da yeni bir aşk olmasa da tek gecelik seks ilişkileriyle kendini teselli etmektedir...

Kadınlar size sesleniyorum: Bu insani olmayan davranışın sorumluluğunu üstlenmeyin. "Ben bebeğimle ilgilendim, kocama vakit ayıramadım, o da beni aldattı, haksız da sayılmaz" demeyin. Lütfen, ayaklarınızı yere sağlam basın; kimden ve nasıl bir ilişkiden çocuk yaptığınızı -mümkünse yapmadan önce- iyice tartın.



Ve siz, aldatan koca, madem özel yaşamınız, bireysel ihtiyaçlarınız, aşk ve seks konusundaki doyumunuz bu kadar önemliydi, bir kadının ve bir bebeğin hayatına koca ve baba sıfatıyla neden girdiniz? Herkes evlenip çoluk çocuğa karışmak zorunda değil ki… Siz kendi "ihtiyaçlarınızın" peşinde koşarken, yeni doğum yapmış eşinizin ve minicik bebeğinizin hayatına ne oldu, hiç düşündünüz mü?





Kaynak : anneoluncaanladim.com
 
BABA, YENı ANNEYı MUTLU ETMELı, SARIP SARMALAMALI!


Hamilelik sürecinden başlayarak, bebeğin sağlığı ve mutluluğu için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan annenin en çok eşinin ilgisine desteğine ihtiyacı oluyor.

Yeni nesil anne ve babalar, artık genellikle planlı hamileliklerle çocuk sahibi olmayı tercih ediyorlar. Çiftin çocuk sahibi olmak üzere verdiği bu kararın ardından, baba adayları da tıpkı anne adayları gibi aileye yeni katılacak bireye hazırlanıyor ve hamileliğin başından itibaren eşleri her ihtiyaç duyduğunda destek veriyorlar. Böylelikle, hayata dair krizler sadece kadının çözmek durumunda kaldığı sorunlar olmaktan çıkıyor. Ev işlerini, evin bakımını ve sorumluluğunu o dönem için daha fazla üstlenmek olası krizleri engellemek için önemli desteklerden sadece bazıları... Üstelik artık babalar, doğumhanenin kapısında volta atmayı tercih etmiyor; bizzat doğuma girerek mucize ana tanıklık da ediyorlar. Tabii, doğum öncesinde de eşleri ile birlikte ana-baba okullarındaki eğitimlere ve hamile eğitim merkezlerindeki nefes egzersizlerine katılan babaların sayısı da her geçen gün artıyor. Bitmedi! Günümüzde, parklarda, yollarda, alışveriş merkezlerinde bebeği kucağında babalara daha sık rastlıyoruz. Sonuçta ne sevindirici ki, bütün bu paylaşımlar, hamileliği ve doğumu sadece annenin yaşadığı zorlu bir süreç olmaktan çıkartıp, çiftlerin ortaklaşa harmanladığı çok özel bir döneme dönüştürüyor.
MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜ
Tabii, işler ve eşler (babalar) her zaman böyle gitmiyor! Yeni anne; hamilelik, doğum ve doğum sonrası dönemde ihtiyaç duyduğu ilgi ve desteği göremediğinde madalyonun öteki yüzü, yani doğum sonrası depresyon riski artıyor. Zaten, bebeğiniz kucağınızda hastaneden evinize geldikten sonra, babalar işine, yakın çevre de evlerine dönüyor. Yeni anne ise kucağında bebeğiyle ve inişli çıkışlı duygu durumuyla baş etmek zorunda kalıyor. Sonuçta da, doğum sonrası kadınların yaklaşık yüzde 80’i doğum sonrası endişesi (baby blues) denen durumu yaşıyor. Genelde doğumdan 3-5 gün sonra görülen duygusal değişiklikler hormonal değişimlerle de açıklanıyor. Ve, uykusuzluk, ağlama nöbetleri, sıkıntı, mutsuzluk, çabuk sinirlenme ve dikkat dağınıklığı şeklinde kendini belli ediyor. Eğer bu belirtiler 2 haftadan uzun devam ederse, siz de doğum sonrası depresyon ile karşı karşıya olabilirsiniz. ışte, tam da bu noktada babanın sabır ve anlayışla, depresyondaki anneye destek vermesi gerekiyor. Nasıl mı?
BABADAN ANNEYE DESTEK•
Anne ile kaygıları ve korkuları üzerine konuşun. Duygularını ifade etmesi için onu teşvik edin.
• Kendisine zaman ayırması ve sosyalleşmesi için yardımcı olun.
• ış bölümü yapın, ağır işleri planlayın.
• Yaptığı eleştirileri kişisel algılamayın.
• Annenin olumsuz davranışlarının içinde bulunduğu duruma özgü olduğunu bilerek, davranın. Öfkenizi, onun kişiliğine yöneltmeyin. Unutmayın ki, o da elinden geleni yapmakta…
• Annenin psikolojik destek almasını sağlayın. Kendiniz de depresif duygular yaşıyorsanız, çevrenizle ya da bir uzmanla duygularınızı paylaşın.

DEPRESYON ŞAKAYA GELMEZ!
Doğum sonrası depresyon, bebeğin doğumuyla başlayıp birkaç aya kadar sürebilen bir durum ve doğum yapan kadınların yüzde 10-20’sinde görülüyor. Önceden depresyon geçirmiş, psikososyal stres veya adet öncesi sıkıntılar yaşayan kadınlar risk grubunda. Eğer önceden geçirilmiş depresyon hikayesi söz konusu ise, doğum sonrası depresyon ihtimali artıyor. Bu durumda geçici bir süre antidepresif tedavi gerekiyor. Eğer bu depresyon hali 2 haftadan uzun sürerse, doktora danışılması şart.

Öte yandan, doğum sonrası (loğusalık) psikozu ise, doğumdan sonra başlayan ve nadir olmasına rağmen ağır bir tablo. Halisünasyonlar, garip sesler ve düşünce bozuklukları ile birlikte seyrediyor. Uykusuzluk, depresyon ve ajitasyon gibi belirtileri var. Bu durumda, babanın, aile yakınlarının ve arkadaşların anneye vereceği destek daha da önemli hale geliyor.





Kaynak : anneoluncaanladim.com
 
X