- 22 Nisan 2008
- 1.024
- 4
Denizin kucağındaki Ilıca
Ilıca’nın dev bir havuz görünümündeki duru denizinde; bir yanda sörf yapanlar, diğer yanda yüzenler-güneşlenenler, Yıldızburnu’nun önünde kaynayan termal suda rahatlayanlar, sağlık bulanlar. Dünyada, böyle özel niteliklere sahip başka bir yer var mıdır acaba?
Ilıca’da denizin kıyısındaki bir kafeye oturduk. Hemen önümüzdeki masada oturanlar, bir süre sonra, az ileride bulunan merdivenlerden inerek mayolarıyla mavi mavi ışıldayan denize giriverdiler. Şehir merkezindeki denizin temiz olmasına alışık olmadığımızdan, şaşırıp kaldık. Çoluk-çocuk sığ denizde güvenle yüzmenin keyfini çıkaran tatilciler, sanki havuz başındaymış gibi duvarın üstünde ve denize inen merdivenlerde mayolarıyla rahatça oturuyorlar.
Şehir denizle çevrelenmiş, Şair Bekir Sıtkı Erdoğan’ın dilindeki mavi bir şarkı gibi:
Önce bir deniz düşer aklıma
Masmavi bir şarkı başlar derinden.
Sonra yosun kokan ıslak bir rüzgar;
Saf saf, serin serin gelir,
Rüzgarda lirik fısıltılar,
Rüzgarda ilkbahar sahillerinden
Müjdeler taşıyan sözlerin gelir!
Mutlaka kumru, midye yemeli
Bu güzel manzaraya bakarak, Çeşme yöresinin ünlü kumrucusu Şevki’de kumru ve midye yemeden buradan ayrılamazdık tabi. Adına kumru denilen, üzeri susamlı, iç kısmı kızartılmış simit ekmeğinin arasına sucuk-salam-domates-kaşar koyulmuş nefis lezzeti, acı biber ve salatalık turşusuyla arada bir ayranı da yudumlayarak iştahla yedik. İzmir ve Çeşme civarında güzel olduğunu duyduğumuz midyenin de tadına bakmalıydık. İrice midye dolmalarının içine limonu sıkıp mideye indirdik. Üzerine sakızlı dondurmayı da yiyerek, yörenin lezzetlerinden mahrum kalmadık.
Yemeğin ardından şehrin diğer özelliklerini keşfetmeye çıktık. Yıldızburnu’na doğru ilerlerken, kıyıya bağlanmış yelkenlilerin-teknelerin arasından sörf yapanları gördük. Kapısında Çeşme Yelken Kulübü yazılı alana girdik.
Denizde süzülen yelkenliler, danseden sörfler
Kulüp yöneticileri bizi güleryüzle karşılayarak, soğuk içecekler ısmarlayıp, ağırladı. Bir yandan kulüp çalışmaları hakkında anlatılanları dinlerken, diğer yandan kendilerini rüzgara kaptırmış sörfçü gençlerin denizin üstündeki dansını izledik, fotoğraflarını çektik. Fotoğraf karesine, biraz ileride denizden kaynayan termal suyun içinde öbek öbek olmuş insanların görüntüleri de girdi.
1985 yılında yelken sporunun öğretilmesi, geliştirilmesi ve yayılması amacıyla kurulmuş olan bu kulüpte, çocuk ve gençler için yelken kursları var. Burada ayrıca 12 yaş ve üzeri iyi derecede yüzme bilenlere sörf, yetişkinlere ise yat eğitimi veriliyor. Kulüpte eğitilen sporcular, yarışmalarda başarılı dereceler elde ediyorlar. Çeşme Yelken Kulübü ve Ilıca, çok sayıda ulusal ve uluslararası yelken yarışına ev sahipliği yapıyor.
Denizden kaynayan termal sular şifa dağıtıyor
İri kaya kütleleri ile yapılmış dalgakıranın hemen önünde yer alan termal suyun kaynağına doğru yürüyoruz. Her yaştan insan, etrafı taşlarla çevrilmiş sıcak suya bırakmış kendini. Denizde birkaç kulaç attıktan sonra, sıcacık suya ulaşmak ne kadar keyif verici!
Denizin içinden kaynayan tuzlu termal suyun sıcaklığı 58 dereceye kadar çıkıyor. Bölgenin jeolojik yapısı nedeniyle deniz suyu, yer altında hem ısınarak, hem de mineralce zenginleşerek yeryüzüne çıkıyor. Özellikle kas iskelet sistemi ve cilt hastalıkları üzerine yararlı etkileri olan sular, romatizmal rahatsızlıklar, sedef, akne gibi hastalıklarda yaygın olarak kullanılıyor. Sıcak suların, ağrıyı hafifletici, iltihap giderici ve ruhsal gerginliği azaltıcı etkisi olduğu uzmanlarca belirtiliyor. Bu çevrede, termal suyu bulunan beş yıldızlı otellerden küçük otellere, butik otellerden pansiyonlara kadar çok sayıdaki tesis, müşterilerine tedavi edici-rahatlatıcı bir tatil hizmeti vaadediyor.
Kışları ılık, yazları fazla sıcak olmayan tatlı esintili, bol oksijenli havası, termal suları, 2 km uzunluğunda beyaz incecik kumsalı ile popüler tatil yörelerinden birisi olan Ilıca’da, şifa da var, huzur da, müzik de var, eğlence de.
Haziran 2009
Fotoğraflar: Ayşe Dönmez
Ilıca’nın dev bir havuz görünümündeki duru denizinde; bir yanda sörf yapanlar, diğer yanda yüzenler-güneşlenenler, Yıldızburnu’nun önünde kaynayan termal suda rahatlayanlar, sağlık bulanlar. Dünyada, böyle özel niteliklere sahip başka bir yer var mıdır acaba?
Ilıca’da denizin kıyısındaki bir kafeye oturduk. Hemen önümüzdeki masada oturanlar, bir süre sonra, az ileride bulunan merdivenlerden inerek mayolarıyla mavi mavi ışıldayan denize giriverdiler. Şehir merkezindeki denizin temiz olmasına alışık olmadığımızdan, şaşırıp kaldık. Çoluk-çocuk sığ denizde güvenle yüzmenin keyfini çıkaran tatilciler, sanki havuz başındaymış gibi duvarın üstünde ve denize inen merdivenlerde mayolarıyla rahatça oturuyorlar.
Şehir denizle çevrelenmiş, Şair Bekir Sıtkı Erdoğan’ın dilindeki mavi bir şarkı gibi:
Önce bir deniz düşer aklıma
Masmavi bir şarkı başlar derinden.
Sonra yosun kokan ıslak bir rüzgar;
Saf saf, serin serin gelir,
Rüzgarda lirik fısıltılar,
Rüzgarda ilkbahar sahillerinden
Müjdeler taşıyan sözlerin gelir!
Mutlaka kumru, midye yemeli
Bu güzel manzaraya bakarak, Çeşme yöresinin ünlü kumrucusu Şevki’de kumru ve midye yemeden buradan ayrılamazdık tabi. Adına kumru denilen, üzeri susamlı, iç kısmı kızartılmış simit ekmeğinin arasına sucuk-salam-domates-kaşar koyulmuş nefis lezzeti, acı biber ve salatalık turşusuyla arada bir ayranı da yudumlayarak iştahla yedik. İzmir ve Çeşme civarında güzel olduğunu duyduğumuz midyenin de tadına bakmalıydık. İrice midye dolmalarının içine limonu sıkıp mideye indirdik. Üzerine sakızlı dondurmayı da yiyerek, yörenin lezzetlerinden mahrum kalmadık.
Yemeğin ardından şehrin diğer özelliklerini keşfetmeye çıktık. Yıldızburnu’na doğru ilerlerken, kıyıya bağlanmış yelkenlilerin-teknelerin arasından sörf yapanları gördük. Kapısında Çeşme Yelken Kulübü yazılı alana girdik.
Denizde süzülen yelkenliler, danseden sörfler
Kulüp yöneticileri bizi güleryüzle karşılayarak, soğuk içecekler ısmarlayıp, ağırladı. Bir yandan kulüp çalışmaları hakkında anlatılanları dinlerken, diğer yandan kendilerini rüzgara kaptırmış sörfçü gençlerin denizin üstündeki dansını izledik, fotoğraflarını çektik. Fotoğraf karesine, biraz ileride denizden kaynayan termal suyun içinde öbek öbek olmuş insanların görüntüleri de girdi.
1985 yılında yelken sporunun öğretilmesi, geliştirilmesi ve yayılması amacıyla kurulmuş olan bu kulüpte, çocuk ve gençler için yelken kursları var. Burada ayrıca 12 yaş ve üzeri iyi derecede yüzme bilenlere sörf, yetişkinlere ise yat eğitimi veriliyor. Kulüpte eğitilen sporcular, yarışmalarda başarılı dereceler elde ediyorlar. Çeşme Yelken Kulübü ve Ilıca, çok sayıda ulusal ve uluslararası yelken yarışına ev sahipliği yapıyor.
Denizden kaynayan termal sular şifa dağıtıyor
İri kaya kütleleri ile yapılmış dalgakıranın hemen önünde yer alan termal suyun kaynağına doğru yürüyoruz. Her yaştan insan, etrafı taşlarla çevrilmiş sıcak suya bırakmış kendini. Denizde birkaç kulaç attıktan sonra, sıcacık suya ulaşmak ne kadar keyif verici!
Denizin içinden kaynayan tuzlu termal suyun sıcaklığı 58 dereceye kadar çıkıyor. Bölgenin jeolojik yapısı nedeniyle deniz suyu, yer altında hem ısınarak, hem de mineralce zenginleşerek yeryüzüne çıkıyor. Özellikle kas iskelet sistemi ve cilt hastalıkları üzerine yararlı etkileri olan sular, romatizmal rahatsızlıklar, sedef, akne gibi hastalıklarda yaygın olarak kullanılıyor. Sıcak suların, ağrıyı hafifletici, iltihap giderici ve ruhsal gerginliği azaltıcı etkisi olduğu uzmanlarca belirtiliyor. Bu çevrede, termal suyu bulunan beş yıldızlı otellerden küçük otellere, butik otellerden pansiyonlara kadar çok sayıdaki tesis, müşterilerine tedavi edici-rahatlatıcı bir tatil hizmeti vaadediyor.
Kışları ılık, yazları fazla sıcak olmayan tatlı esintili, bol oksijenli havası, termal suları, 2 km uzunluğunda beyaz incecik kumsalı ile popüler tatil yörelerinden birisi olan Ilıca’da, şifa da var, huzur da, müzik de var, eğlence de.
Haziran 2009
Fotoğraflar: Ayşe Dönmez