• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

İlhan Berk şiirleri

Che

Nirvana
Kayıtlı Üye
12 Temmuz 2006
2.706
26
643
Çanakkale
İlhan BERK
( 1918 - - )

HAYATI:

1918 yılında Manisa'da doğdu. Balıkesir Necatibey İlköğretmen Okulu'nu ve Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü'nü bitirdi.
Bir süre öğretmenlik yaptı (1945-55). Ankara'da Ziraat Bankası Yayın Bürosu'nda çevirmenlik yaptı (1956-1969) ve emekliye ayrıldı. Kendini şiire ve yazıları verdi. Başlangıcından bugüne, yazdığı şiirlerle hep "günümüzün en ilginç ve en genç" şairlerinden biridir. İlk yazıları, ilk şiir kitabı Güneşi Yakanların Selâmı (1935)'nı da yayımlayan Manisa Halkevi dergisinde çıktı. Destansı yönünün ağır bastığı, adeta bir Türk Walt Whitman'ı olarak adlandırıldığı dönemde İstanbul 1939-47 (1947), Günaydın Yeryüzü (1952), Türkiye Şarkısı (1953) ve Köroğlu (1955)'nu yayımlamıştı. Sonrası, İkinci Yeni'den eski şiirimize, kendi Atlası'nı kurmaktan düzyazı şiirlere, aforizmalarından harfleri, nesneleri ve semtleri sevmeye dek genişleyen çok kollu bir şiir ırmağı.

ESERLERİ:

Güneşi Yakanların Selamı (1935)
İstanbul (1947)
Günaydın Yeryüzü (1952)
Türkiye Şarkısı (1953)
Köroğlu (1955)
Galile Denizi (1958)
Çivi Yazısı (1960)
Otağ (1961)
Mısırkalyoniğne (1962)
Âşıkane (1968)
Taşbaskısı (1975)
Şenlikname (1976)
Atlas (1976)
Kül (1978)
İstanbul Kitabı (1980)
Kitaplar Kitabı (1981)
Deniz Eskisi-Şiirin Gizli Tarihi (1982)
Delta ve Çocuk (1984)
Galata (1985)
Güzel Irmak (1988)
Pera (1990)
Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum (1993)
Avluya Düşen Gölge (1996)
Şeyler Kitabı Ev (1997)
Çok Yaşasın Sayılar (1998)
 
ACININ ADI

Yavaş sessiz senin buyruğunda toplanır altın yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda dağılır buğday yavaş sessiz
Yavaş sessiz senin buyruğunda bölünür halkın ekmeği

Seninle hızla kararır bozulur ipek seninle hızla
Hızla düğümlenir bulanır su seninle
Körlenir seninle hızla emeğin tarihi

Ve seninle yavaş yavaş çıkar bakıra kuvarsa tunca yavaş yavaş
Acının uzun uzun yazılan adı.


İLHAN BERK
 
AŞK

sen varken kötü diye birşey bilmiyorduk
mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden
sen gel bizi yeni vakitlere çıkar

İLHAN BERK
 
ATIMI İSTEDİM EVİN GÖGÜ GERİNDİ
(Rondo)
Atımı istedim evin göğü gerindi
Cin gülleri bir yerden ordan geliyorum
Öyle sular dağların üstüydü isminiz
Yeşil, o solukları gibi rüzgarların
Bir bin yıl rüzgar değirmeninizde kaldım

Tep kralları gibiydim öyle yalnızdım
Bir çağda seni bu beyazlığında tuttum
Ak, sabah kalyonlarım hep gökyüzündeydi
Ben rüzgar değirmeninizde kaldım

İşte ellerin o dünya kadar Akdeniz
Hansi, gecenin pancurunda Berk kuşlarım
Ey benim sığlığım eşkim karanlığım siz
Yitik gülüşünün açtığı sular şimdi
Ben o gecelerde saçıydım çocukların
Bir bin yıl rüzgar değirmeninizde kaldım

İLHAN BERK
 
AYRILIGIN YÜREGİ

Sessiz sedasız yaşayan bir ayrık otuydu Orta Anadolu’da
Kıtlıktan önce.
En küçük bir şeyden coşardı
Mesela bir kuş uçmasın Kızılırmak ‘a doğru
Köklerine su yürümüş gibi sevinirdi.
Bir bulut geçsin üstünden
Ayrılıktan çıkardı.
Dünyayı, derdi, dünyayı
Hiçbir şeylere değişmem.

Şimdi yaşamak istemiyor.

İLHAN BERK
 
BALAD

Ben böyle bir deniz görmedim ne kadar seni düşündüm
Gittim ne kadar bilmezsiniz ne türlü karanlık
Baktım ki biri yok o kentlerin, hiç olmamışlar gördüm
S bir kadın balkonunda baksam ne zaman olurdu
E sesinde yüzlerce trenler yürüdü Galile'de
Sizi bilmem ben galiba olmadım o dünyalarda
Salt bir it karalık akşam üstü denizlere doğru
Durmuş nasıl bu gökle bu yalnızlıklar yaşamada
Ne yaşanmışsa görmemişiz yaşanmış o kentlerde
Gittik gittik bizi bu surlar tuttu böyle kaldık.
Böyle güneşlere bayılıyorum çok güneşlere
Hafif otlar yürüyor evlere pis İstanbul'lara
Şey ile şeysiz geçiyorum o kapanık güneşlerde
Siz bir durma benim karanlığımı yadsıyorsunuz
Sokağa çıkmayın diyorum çıkmayın duymuyor musunuz
Benimle gelen o büyük sıkıntıdan gelenlerdi
Ta Galile içlerinden yürüyerek gelmişlerdi
Biriniz beni görmediniz ne kadar bağırdımsa
Denizler baktığın tüm o denizler gösterdi bana
Bir yalnızlık yeryüzündeki kapılar, bir o gördüm.

Sunu

Ben bütün çizgilerde oldum bütün o çizgilerde
Her sefer böyle geldi vurdu yaşamama bir deniz
Aldı bir yaşamadan bir yaşamaya kodu nasıl
Al bir çocuk vardı o korkularda o gecelerde
Büyük ulu sular yudu beni çokum artık nasıl
Bir deniz size de gelir vurur elbet anlarsınız

İLHAN BERK
 
BEN SENİN KRALLIGIN ULKENDE YETİSTİM

Ben senin krallığın ülkene yetiştim
Kaldım gölge tanımayan güzelliğinle.
Her sabah büyüten denizimizi böyle
Gülüşlerindi o ülkede bilmez miyim.
Sen o çıktığım sularsın, zencim benim
Denize bakan evler gibiydim seninle.
Dur, geliyorum ellerin ne güzel öyle
Beni şey et gülüşlerini bekleyeyim.
Sen gittiğim o ülkesin varılmıyorsun
Vurmuş sonrasız nasıl en güzel sulara
Güzelliğin balıkları gibi İstanbul'un.
Şimdi her yerde ne güzeldiniz o kalmış
Yankımış denizlere öbür kadınlara
Dünyada sizinle İstanbul olmak varmış

İLHAN BERK
 
ÇOK UZUN BİR GÜNDÜ AŞKA DÖNÜYORUM

Çok uzun bir gündü aşka dönüyordum
Çok uzun, yavrum, çok uzun seni sevmekten
İşte diyordum ilk öpüş işte masmavi yarığın
İşte yedisi sabahın ve ıslak ağzının
İşte eski bir otu kasıklarının ve karnının
İşte dilinin getirdikleri işte ormanlarım
İşte döşekte çırılçıplak upuzun uyanışın
İşte kayaya vuran eski gölgen eski sesin
İşte o ağzındaki esmer kuş o yaban ırmak
Kal öyle diyordum böyle anadan doğma iç içe
Kal öyle ilkin orandan öpeceğim diyordum
Aşk ki karadır tek heceli bir sözcüktür
İşte tam böyle, sevdalım, tam böyle diyordum.

İLHAN BERK
 
DÜSÜNÜRKEN BULDUM KAYAYI

Düşünürken buldum kayayı.
Otlarla konuşmaktan geliyordum.
Ölü bir yaprak, adını unutmuş bir sokak,
sav dolu bir tümce, suçlu bir ırmak,
bir de partal bir kuş yürüyorduk.
Bir atlı karıncaydı yaşamak, onu yürüyorduk.
Bilirim sözcüklerin ulaştığı yere hiçbir şey erişemez.
İsa ile Karahisari'nin gömlekleri dikişsizdi.
Sözcükler bunu gördü.
(Ey görünmezlik! Elimden tut.
Gecede sözcüklerin ağırlığı daha bir artıyor.
Ve...
- Yazık, tümcemi tamamlayamayacağım.
Anlamdan hep kuşku duydum.
Evler odalardı, unuttum.
Dünya ki varlığının ayırdında değildir.
Trenler geçer yüzünden: Kendini varsayar.
Her şey, her şey konuşur evrende.
Evler, çocuklar, nehirler, coğrafya.
Nehirlerin vakti olmadığını okudum.
Coğrafya adına sevinmemiştir.
Anlam sıkıcıdır.
Günde üç kez aynada kendine bakar.
Yalnızlık saçar.
Anlamla ev yapılmaz.
Anladım ama yalnızlığım sürüyor.
Düşüncelerim yok benim.
Kaya bilir kaya olduğunu, ben bilmem.
Anladığımda yitirdim şiirimi.
O gün bugün bir akarsu gibi kocadım.

İLHAN BERK
 
GÜNEYDE BİR ORMAN

Bir buğday büyüyorsa şimdi Türkiye'de
Yeminle aşkla büyüyor.
Yeminle lavanta çiçekleri, haşhaşlar, kekikler aşkla büyüyor.
Koyunlar, keçiler, sığırlar
Mısır, pirinç, yulaf
Aşkla büyüyor dünyada.
Binlerce senedir nehirler dünyayı görmeye çıkarlar
Binlerce senedir böyle öğrendik dünyanın birçok yerinde akan
ırmakları, büyüyen bitkileri.
Bazı yosunlarla bazı eğreltiotlarıyla bazı balıklarla konuştum,
Dünyayı görmeyen kalmamış.
Şimdi güneyde bir yonca büyüyorsa benim gibi
Daha iyi bir hayat için büyüyor.
Gelincikler köklerimin yanısıra onun için büyüyor.
Pamuklar daha beyaz açıyorlarsa
Sebep aynı.
Ben bütün ormanları düşünerek büyürüm,
Bütün ormanları düşünerek büyürler
Benim gibi bütün ormanlar Türkiye'de.
Öyle bir vaktine eriştik ki dünyanın
Şimdi kimse kimseden daha az sevmiyor dünyayı,
Ben İngiltere'deki ormanlardan, nehirlerden, ovalardan daha az
sevmiyorum yaşamayı,
Amerika'dakilerden daha az sevmiyorum.
Burada pamuklar, su içindeki pirinçler, tütünler daha az
sevmiyor
Şimdi sarmaşıklar, şimdi asmalar, şimdi fasulyeler birbirlerine
daha sarılarak büyüyorlar
Şimdi stepler, dağlar yalnızlıklarını sevmiyorlar.
Şimdi dünyada yalnızlığı kimse sevmiyor.
Şimdi İran'da, şimdi Mısır'da, şimdi Sudan'da ormanlar niçin
büyüdüklerini biliyorlar
Şimdi petrol damarları niçin aktıklarını biliyor
Şimdi her şey dünyada niçin yaşadığını biliyor.

İLHAN BERK
 
GÜZEL IRMAK

Küçüğüm, bu senin sesin, güzel ırmak
Önce rüzgârın öptüğü, sonra benim öptüğüm
Bu bitmemiş şiirler senin ayakbileklerin
Soluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin
Bu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların
Sabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle
Bu dal gibiliğin, saçların, kırmızı ağzın
Bu üstünde onca seviştiğimiz yatak sonra
Sonra bu benim anı artığı eski yüzüm
Tüylerin, tay boynun, küçücük çocuk ellerin
Böyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni
Karışıyor, korkunç, ellerimiz ayaklarımız

İLHAN BERK
 
NE BÖYLE SEVDALAR GÖRDÜM, NE AYRILIKLAR

Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm

Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni

Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları

İLHAN BERK
 
NİGARİ

Nigâri, bir kâğıdı bir kalemi sevdi.
Padişahları gördü Galata'dan.
II. Selim'le ava çıktı.
I. François'yı, V. Charles'ı çizdi.
Büyük dedesi gibi satranç oynadı.
Bir deniz kitabı yazdı.
Bulunamadı.
Karanfili sevdi.
Bunun için Barbaros'un, II. Selim'in eline karanfil verdi.
Kanuni'yi I. François'ya yazacağı mektubu düşünürken gördü.
Kanuni onun için düşüncelidir.
Gezdiği yerde yeşil bir dal vardır.
Padişahların yüzünü sevdi.
Yavuz Sultan Selim önünde bir elma gibi durmasını bilmedi.
İhtiyarlığında tanıdı Barbaros'u.
Bu yüzden yeşil bir göğe bakar..
Ummanı dolaştı.
Şiir yazdı.
Her sabah oturur kalemlerini sivriltirdi.
Onun için eli hiç titremedi.
Neden sonra yeryüzüne bir Nigâri tavrı çıktı.
Artık Kanuni hep düşüncelidir.
Doğan burunlu, seyrek dişlidir.
Resimdeki gibidir.
II. Selim sarı pabuçlar giyer.
Bir taşlığa basar.
Ava çıksa bir adam sağ eliyle hedefi tutar.
Barbaros ne zaman arkasına bir şey giyse açık mavidir.
Elini kaldırsa, otursa resimdeki gibi oturur.
Bir kâğıt üstündedir artık V. Charles.
Başka hiçbir yerde de olmayacaktır.
Yavuz'un boyunu hiç bilmeyeceğiz.
Şimdi bir kuşbaz dursa, bıyığını bursa, yürüse, Nigâri tavrında yürür.
Şimdi Galata'da bir XV. yüzyıl denizi Nigâri'nin boyalarına giriyordur.
Sıkılıyordur bir kalem bir fırça bir kâğıt.

İLHAN BERK

 
SAHİ SİZ Mİ GELDİNİZ SAKSILARIM IŞIDI

Sahi siz mi geldiniz saksılarım ışıdı
Güzel ağzın belli çarşılardan geçmişsiniz
Bunlar Akad'da öyle defterler kitaplardı
Cumartesi işte ellerinizi değdiniz
Usumda ben sizinle ne güzel gökler tuttum
Büyüttüm kiliseler gibi yalnızlığımı
Baktım yazılarıma, kentlerime görüyorum
Siz getirdiniz bu şey padişah akşamını
Böyle bir karanlık, f'li öyle bir şeydiniz
Bize o sulardan bir o rüzgarlardır vurmuş
Akad'da bir gül güler şimdi mektuplarda
"Bir haziranla bir başka eylül arasında"

İLHAN BERK
 
SAİNT-ANTOİNE'NİN SEVİSME VAKTİ

Bu gökyüzü
Her gün böyle değildir Saint-Antoine'in üstünde
Belli sevişme vakti
İşte pencereler ilk kollarını açtı
Karıncalar yuvalarından çıktı
Yosunlar uyandı
Gerildikçe gerildi gökyüzü
Dikiş diken kız penceresinde ilk kez mutlu
Denize bakan evler kahveler ilk kez mutlu
Hiç korkmamalı artık Lambodis
Eleni hiç korkmamalı
Bütün güvercinler havalandı kimse korku nedir bilmiyecek
Herşeyin uyandığı bir saatte
Aşk başlayacak
Herşey duracak
Bir kızın elleri elbisesine uzanmışken duracak
Saint-Antoine ilk sandukasından çıkıp deniz kıyısı bir yere
gidecek
Onunla tüm sandukalar, evliya resimleri, İsa'nın kendisi
arkasından gelecek
Herşey yerini aşka bırakacak
Sandalya aşka
Pencere aşka
Saint-Antoine'in tavanı bir başka tavana doğru yürüyecek
Kapı bir başka kapıya doğru
Hiçbir şey küçüleyim demiyecek
Daha bir büyüdüğünü göreceğiz gökyüzünün
Daha bir mavi denizi
Gözlerden gözlere bir esmerlik halinde o aşk gidecek
En güzel şarkılarla şimdi İstanbul'a gelen o
Şimdi herhangi bir yerde kızın elleri ağzı onun için büyüyor
Bir çocuk annesinin memesini onun için bırakmıyor
Saint-Antoine'in güvercinleri
Onun için havada
Şiirde bu düzen kaygusu onun için
Bu gökyüzünün başka anlamı olamaz.

İLHAN BERK
 
SON YERİNE

Zulmün her türlüsü
Kötü kardeşler
Hiçbiri
İnsana göre değil
Ağaç dikmek sabahları uyanmak iyi
İyi hayvanlara bakmak çiçekleri sulamak
Rahatsalar uyuyan insanların soluğunu dinlemek iyi
İyi hürlüğü düşünmek
Yaşamak onun için
Bütün gün çalışmak onun için iyi
Bütün çocukların uyuyuşu uyanışı iyi
Zulmün her türlüsü kötü.

İLHAN BERK
 
SÜRGÜN

Bir adasın sen çok eski bir atlasta
Çok eski bir halkın su aldığı

Ben güneş, alkol, sıkıntı adanda senin

Sen sabahı, akşamı adanın
Gecesi ben

Sen su yolları, ağaçlar, çayırlar, güneşler
Ben karabasanın senin

Sen buğdayı, ovaları, nehirleri halkının
Ben ıssızlığı

Sen ki kalabalıklarsın aralarından geçtiğim
Sürgünü ben adanın senin

İLHAN BERK
 
ÜC KEZ SEVİYORUM DİYE UYANDIM

Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.
Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğun üstümde duydum.
Eskitiyorum, eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.

İLHAN BERK
 
YÜZ

Biliyor musun sen bir şiirde ilk satırsın ilk sözcük
Beyaz bir gül
beyaz bir gül ne kadar beyaz olursa o kadar
Ne kadar suysa bir su
o kadar
Ben en yakın yüzüm yüzüne
Uyandığın sabaha, yatağına
Birden bulup birden yitirdiğin bir şey olur ya, ona
Bir dağ okulunda ilk derslere giren çocuklara
İlk coğrafyacılara
İlk harflerine bir alfabenin.

Yüzün ki korkular verir bana ne zaman yüzümü tutsam yüzüne
Ben ki ölüme hiç eğilmedim hiç girmedi sözlüğüme
Belki sokağa ilk çıkan bir çocuktur ölüm
Belki senin bazen topuz yaptığın saçın
Bir yaban çiçeği ya da ve daha ilk geliyordur dünyaya
Bir demet maydanozu koparıp bırakmak belki de.

Dedim ya hiç bilmiyorum arabi belki de benim sık sık çıkarıp
baktığım bir fotoğrafın
Bıyıkları hep yüzüne düşen bir adama çektirdiğim
Bir suya bakarken
Bir suya
Duru mu duru ve daha sessiz ölümün kendinden.

Ben ki seninle aştım yaşları
Koydum çağıma adımı. Bir burukluğu
yüzün gibi.

İLHAN BERK
 

Acının El Yazısı


Ben acıyım. Yani senin hazan düşen yüzün. Umarsız
Boyun bazan. Bazan ağzın, gölgeli gözlerin

Yani çocukluğun. Bursa'da bir sokak yani
(Bursa'yı hiç görmemişim gibi gelir bana)

Bir akşam yaktığın mum sonra bir kilisede
Daha hiç bilmediği bir yüz için ölümün

Zaman ki senden başka nedir
Ve hep bir yüz dönüşür bende

Bir yüze
Hem geceyi, hem tanyerlerini taşır kendinde

Ben ki bir yıkıntınım senin, senin büyüttüğün
Acının el yazısında

İlhan Berk
 
Back