İlaç şirketleri durmadan yeni hastalıklar yaratıyor..

ekrkebkafk

Nirvana
Kayıtlı Üye
21 Nisan 2007
703
4
İlaç şirketleri durmadan yeni hastalıklar yaratıyor..


Sağlıklı insanlardan hasta yaratma fikri, aslında 20.yy'ın başlarında Fransa'nın küçük bir köyünde doğmuştu. Genç doktor Knock, Saint Maurice köyüne atanmıştı. Ne var ki son derece sağlıklı olan köy halkı doktora gitmiyordu.
Knock veya Tıbbın Zaferi

Üç perdelik 'Knock veya Tıbbın Zaferi" adlı oyunun prömiyeri 1923 yılında Paris'te görkemli bir kutlamayla gerçekleşti. Fransız yazar Jules Romams'in oyunu, daha sonraki yıllarda 1300 kez tekrarlandı ve birkaç kez de filme alındı. Dr. Knock'un tiyatro sahnesinde gelişen tıbbı, şimdi gerçek yaşamda sürüyor. Konu sağlıklı insanların hastalara dönüştürülmesiyle ilgili.

Ve kurnaz doktorun yerini insanların sağlıklarını çalan dev bir pazar aldı. Modern tıp, tıp dernekleri ve ilaç firmaları sağlıklı insan tanımayan yeni bir yüzyılın başlangıcını ilan ettiler.

Evrensel platformda çalışan ilaç kuruluşları ve uluslararası tıp dernekleri sağlığı yeniden irdeliyorlar: Yaşamdaki doğal değişimler, normalden çok az bir farklılık gösteren özellikler ve davranış biçimleri hastalık olarak tanıtılıyor. Yeni keşfedilen hastalıklarla ilgili araştırmaların sponsorluklarını üstlenen ilaç firmaları bu sayede ürünleri için yeni pazarlar elde ediyorlar.

Sisi- sendromu uydurması

"Sisi- sendromu", örneğin ilk olarak 1998 yılında Smith Kline Beecham firmasının, tek sayfalık bir reklam ilanıyla ortaya çıktı. Kuruluşa göre, ruhsal çöküntü içinde olan sözde hastaların ilaçla tedavi edilmesi gerekiyordu. Ancak kuruluş, sendroma Avusturya İmparatoriçesi Elisabeth'in ('Sisi") adını vererek, adeta bir soylu hastalığı olarak göstermeyi de ihmal etmedi.

Sisi sendromu o zamandan bu yana medyalarda eksik olmadığı gibi, psikiyatrlar tarafından da desteklendi. Ve tahminlere göre bugün sadece Almanya'da üç milyon kadar Sisi hastası var.

Münster Üniversite Kliniği psikiyatrı Markus Burmer ve arkadaşları şimdi bu hastalığın gerçekten de endüstrinin bir uydurması olduğunu ortaya çıkardılar. Doktorların literatür değerlendirmesine göre, sözde hastalık 'bilimsel olarak kanıtlanmış' kabul edilemez.

Sisi sendromunun medya tanıtımını ilaç kuruluşlarıyla anlaşmalı olan Wedopress adında bir basın kuruluşu üstlenmişti. Wedopress'in gelişmelerden çıkardığı sonuç şuydu: "Depresyonun özel bir türü olan Sisi sendromu, tıp ve hastalar tarafından kabul gördü."
 
Erkekleri hasta göstermek

Jenapharm ve Dr. Kade/Besins Pharma firmaları ise şimdi sözde milyonlarca erkeği en verimli yıl-larında vuran bir hastalığı tanıtmaya çalışıyorlar: "Aging Male Syndrome" yani erkekte değişim yılları.

Araştırma enstitüleri, basın kuruluşları, reklam şirketleri, tıp profesörleri ve gazetecilerle işbirliği yapan firma, erkeğin değişim yıllarını ciddi bir hastalık olarak kabul ettirmek istiyor. Basın konferanslarında erkekteki hormon üretiminin "sinsice gerilemesi" anlatıldı. Oysa kampanyanın asıl hedefi iki hormon ilacının tanıtımı idi.

Endüstri ülkelerindeki yeni hastalıkların tanısında önemli bir patlama yaşanıyor. Bulaşıcı hastalık, sendrom, çeşitli bozukluklar vb gibi yaklaşık olarak 30.000 yeni hastalık keşfedildi. Artık her hastalığın bir ilacı olduğu gibi her ilacın da bir hastalığı var! Bu gelişme İngilizce'de "disease mongering" yani hastalık ticareti gibi bir isim bile aldı.

Hastalık yaratıcıları sağlıklı insanların sırtından para kazanıyorlar. İster toplum fobisi olsun ya da internet bağımlığı, yüksek kolesterol seviyesi, ilerleyen depresyon, yumuşak doku romatizması veyahut da ereksiyon bozukluğu olsun, tıp birlikleri, hasta dernekleri ve ilaç firmaları sonu gelmeyen medya kampanyalarıyla kamuoyunu hızla yayılan fakat ender durumlarda tedavi edilebilen hastalıklar konusunda uyarmakla meşgul.

Herkes hasta!

Almanya'da yapılan bir araştırmaya göre sadece Ruhr bölgesinde 45 yaşını aşkın kişilerin üçte ikisinde enfarktüs riski bulunuyor. En az üç milyon Alman kronik yorgunluktan (Chronic Fatigue Syndrom) şikayetçi. Tüm Alman halkında ise vitamin eksikliği söz konusu.

Normalde çocuklarıyla sabırlı bir şekilde ilgilenen babaların beşte biri zaman zaman "Kafes kaplanı sendromu"na yakalanmakta. "Şimdiye dek bilinmeyen özel bir durumdan dolayı babalar doğru kararlar almakta zorlanıp tıpkı kafese kapatılmış bir kaplan gibi saldırganlaşmakta" diyor Medical Consulting Group firması.

Özel Köln Kliniği ise tam 822.595 hiperhidroz hastası saymış. Kliniğe göre sözde hastalar tedavi gerektirecek derecede terliyorlar.

İş bu kadarıyla kalsa iyi, emekli olup Mayorka adasına yerleşenler bile hasta ilan edildi. ispanya'da çalışan psikoterapist Eckhard Neumann, dinlendirici ortama rağmen hatta belki de tam da bu yüzden insanların "Cennet depresyonu" yaşadıklarını fark etmiş.

"Leisure Sickness" olarak adlandırı-lan boş zaman hastalığı da çok yaygın. Hollanda'daki Tilburg Üniversitesi doktorlarından Ad Vingerhoets toplumun %3'ünün boş zaman yüzünden hastalandığı kanısında.

Semptomlar, yorgunluktan, baş ve eklem ağrısı, kusma ve depresyona kadar uzanmakta. Ayrıca tatil yerleri salgınların hızla yayıldığı bölgeler olmaları yüzünden riskli sayılmakta.

Günümüzde sadece kadın olmak bile hasta ilan edilmek için yeterli. Özellikle de genç kızlar sorunlu olarak kabul ettirilmeye çalışılmakta. "Kadın Sağlığı" gibi broşürlerde "Jinekoloğunuz yaşamınızın tüm evrelerinde size hizmet edecektir" deniyor. Ve gerçekten de bu "hizmetten" yararlanan kadın sayısı hiç de az değil.

Kadının bazı dönemlerinde yaşadığı doğal süreçler bile uzun süredir hastalık olarak görülüyor. Mesela hamileliklerin çoğu riskli kabul edildiğinden sezaryenle doğumda günden güne (kadınların kendi istekleri üzerine) önemli bir artış yaşanmakta. Uzmanlar en azından 60.000 ameliyatın gereksiz olduğunu söylemelerine rağmen, her yıl 160.000 rahim alınmakta (Almanya'daki araştırmalara göre).

Regl öncesi dönemi (sendromu) ve değişim yılları da tabii ki artık ilaçla tedavi edilmekte. Yararı bilimsel açıdan bir, türlü kanıtlanamamasına rağmen 40 yaşını aşmış kadınların çoğu östrojen hapı kullanıyor.

Parlak dönem ve pazarlama

Bir hastalık kamuoyunda kabul gördükten sonra, hastalar ve sigorta kuruluşları yeni ilaç ve terapileri hiç şikayetçi olmadan ödüyor.

Yeni hastalık türlerinin keşfinden sonra ilaç firmaları en parlak dönemlerini yaşamaya başladılar. Pazarlama için araştırmalardan daha fazla para harcanıyor.

Örneğin Big Pharma firması gelirinin ve personelinin üçte birini ilaçlarını pazarlamak için kullanıyor.
Roche firmasının Avustralya'daki ayağı doksanlı yıllarda çekingenliğin hastalık derecesine ulaşmış hali olan toplum fobisini iyileştirecek antidepresan ilacı Aurorix'i piyasaya çıkarmadan önce, Roche tarafından finanse edilen bir basın kuruluşu bir milyonu aşkın Avustralyalıda görülen sözde sendromun ilaç ve davranış terapisiyle iyileştirilebileceğini öne sürmüştü.

Ne var ki bu abartılı kampanya başarılı olmamış ve firma beklediği kazancı elde edememişti. Ama bu strateji özellikle de uzman doktorlar ve ilaç firmaları için kaçınılmaz hale geldi. Uzman doktorlar tıpta yeni bir alan keşfettiklerinde kısa yoldan yükselme şansını elde ediyor. Ve tabii ki hastalıklar olmazsa ilaç firmaları kazanç sağlayamıyor.

Hiperaktivite olayı

Bilimin acizliği, doktorların ilaç firmalarına hizmet için uzmanlıklarını satmaya hazır olmalarına dayanıyor. Sonuçta araştırmaları finanse edenler büyük ilaç firmaları. Ve birçok bilim adamı araştırmalarını ancak bu şekilde sürdürebilmekte.

Özel kuruluşlar ve klinikler tarafından elde edilen sonuçlar kısıtlı deneylere dayansa da, hesaplar toplumun tümüne göre yapılıyor ve bir hastalığın ortaya çıkma sıklığı genelde gelişigüzel tahminlere dayanmakta.

Psikolog Alexander Dröschel geçtiğimiz yıllarda bir milyon kadar çocuğun "Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite" (DEHA) çektiğini öne sürünce haber en çok da ilaç firmalarının işine yaradı.

Dahası Novartis firması DEHA ile ilgili bir masal broşürü bastıracak kadar ileri gitti. Masalın kahramanı dikkatsiz ve çok hareketli olduğu için başı bir türlü dertten kurtulmayan Hippihopp adındaki bir kalamar.

Doktor kaplumbağa, bir şans eseri kalamarın DEHA sendromuna yakalandığını fark eder. Hatta onun "küçük beyaz bir hapla" iyileşeceğini de bilir.
 
Estetik vajina

Kendi pazarını yaratan firmalardan biri de Biolitec. Firma, bir yıl önce estetik cerrahide yaşanan bir gelişmeyi açıklamıştı: "Biolitec lazerle vajina gençleştirme operasyonu." Firmaya göre Almanya ve Avusturya'daki bazı klinikler vajinanın biçimini değiştirerek "gençleştiriyordu" ve kadınlar bu girişim sayesinde cinsellikten daha fazla zevk alıyordu.

Ne var ki ortada vajina estetiğiyle ilgili hiçbir kanıt bulunamadı, ayrıca basın kuruluşunun açıklamış olduğu kliniklerdeki doktorlar da bu tür bir girişimden haberdar değildi. Fakat söylediklerinin altında kalmak istemeyen basın kuruluşu, birkaç gün sonra bir cerrah buldu. Viyanalı doktor sonunda estetik vajina girişimini doğrulayacaktı.

Hastalık ticaretinde 5 kural

Avustralyalı eleştirmen Ray Moynihan ve iki doktorun değerlendirmesine göre hastalık ticaretinde başlıca beş kural geçerli:

1. Yaşamın doğal süreçleri tıbbi sorun olarak satılmakta. Mesela Merck&Co firması saç dökülmesine karşı bir ilaç keşfettiğinde, evrensel basın ajansı Edelman bir kampanya başlatarak gazetecilere araştırma sonuçlarını dağıttı: "Erkeklerin üçte biri saçlarının dökülmesinden şikayetçi. Ayrıca son araştırmalar saç dökülmesinin paniğe ve duygusal bozukluklara yol açtığını ve saçları dökülen kişilerin iş bulmakta zorlandıklarını göstermiştir." Gazetecilere ulaşmayan bilgi ise araştırmanın Merck&Co tarafından finanse edildiği ve açıklamada bulunan doktorların da Edelman tarafından seçildiği idi.
2. Ender görülen semptomlar, yaygınlaşan hastalıklar olarak tanıtılmakta. İktidar hapı Viagra'nın piyasaya sürülmesinden sonra nedense iktidarsızlık sorununda önemli bir artış yaşandı. Pfizer'e göre ereksiyon bozukluğu günden güne artış gösteren ciddi bir hastalık. Yaşları 40 ila 70 arasında değişen erkeklerin %50'sinde ereksiyon bozukluğu yaşanmakta. Fakat dünyanın önde gelen ereksiyon uzmanı Harmut Porst, bu verinin kesinlikle abartılı olduğunu söylüyor.
3. Kişisel ve sosyal problemler, tıbbi sorunlara dönüştürülmekte. Sağlıklı insanların hastalara dönüştürme çabası en çok da nörolojide hedefine ulaşıyor. Ruhsal bozuklukların ne kadar hızlı geliştiğini Amerika'daki Veteran's Administration araştırması gösterdi: İkinci dünya savaşından sonra sadece 26 tane ruhsal bozukluk türü bulunurken, Amerikan psikiyatr birliğinin son verilerine ("Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders"/DSM-IV) göre bugün 395 farklı nörolojik hastalık söz konusu.
4. Riskler, örneğin kolesterol ve kemik yoğunluğuyla ilgili değerlerin düşürülmesiyle hastalığa dönüştürülmekte. Dahası insan genomunun çözülmesinden sonra risk faktörlerinin daha da artması beklenebilir. Neredeyse her hafta, yaşlılıkta, çeşitli hastalıkları doğurabilecek yeni bir "hastalık geni" keşfedilmekte.
5. Hafif sendromlar önemli "hastalık belirtileri olarak sunulmakta. Ağrıya, ishale veya karnın şişmesine neden olan İrritabl Bağırsak Sendromu/ İBS (spastik kolon sendromu) şimdiye dek psikosomatik hastalık olarak kabul ediliyordu. Ancak yeni ilaçların ortaya çıkmasıyla ilaç endüstrisinin ilgisi de arttı. "British Medical Journal" dergisi geçtiğimiz yıl Viva Communications basın kuruluşunun gizli bir strateji önerisiyle ilgili bir yazı yayımladı. Birden üç yıla çıkartılan bir eğitim programıyla İBS ciddi bir hastalığa dönüştürülecekti. Vivo Communications kuşkuya yer vermemek için tıp dergilerinden makaleler ve röportajlara yer verdi. Sonuçta doktorlar kadar hastalar da İBS'nin ciddi bir hastalık olduğuna ikna olmalıydı. Eczacılar, hemşireler ve hastalar reklam malzemesi olarak kullanılmalıydı ve bir "Hasta Destek Programı" da üretici firmaların tüketiciler üzerinde güven kazanmasını garantileyecekti.

En önemli rol psikiyatristlerde!

Yeni hastalıkların keşfedilmesinde en önemli rolü üstlenenler psikiyatristlerdir. Günden güne ortaya atılan "saçmalıklar" yalnızca nörologları ve psikoterapistleri değil, ilaç firmalarını da zengin edecek türden. Endüstri daha çok geniş kitleye hitap edecek hafif ruhsal bozuklukların tanıtımıyla ilgileniyor. Böylece inatçı çocuklara örneğin "Oppositional Defiant Desorder" bozukluğu yakıştırılmakta.

Regl öncesi dönem de psıkiyatristler ruhsal bozukluklar listesinin başında yer alıyor ve Eli Lilly firması bu amaçta eski bir ilacı "yeniledi". Prozac'ın patent süresi dolunca firma aynı maddeyi Sarafem adıyla regl öncesi sendromuna yönelik olarak pazara sundu. Oysa İngiliz psikiyatr David Healy'ın de dediği gibi, "yeni ruh hastalıkları" yaşamın doğal değişimlerinden başka bir şey değil. Ama ne var ki çekingenlik "asosyal kişilik" olarak kabul edilirken doğal üzüntü de psikiyatrda "uyum bozukluğu" olarak anılmaya başlandı.

Sözde ruhsal bozukluklar için ilaç endüstrisi zengin bir ilaç seçeneği sunuyor. En başta Prozac olmak üzere serotonin seviyesini yükselten ilaçlar iç sıkıntısı, üzüntü ve korkuya karşı kullanılan moda ilaçlar haline geldi. Prozac hapları beyindeki serotonin seviyesini yükselterek hastanın kendisini daha iyi hissetmesini sağlıyor.
 
X