- 12 Temmuz 2006
- 35.040
- 30.455
- 61
Bir zamanların efsane sanatçıları Neşe ve Gülden Karaböcek'in şöhret yollarında yaşadıkları, "Anlatsam film olur" dedikleri türden bir hikaye...
Neşe Karaböcek ve Gülden Karaböcek’in filmlere konu olabilecek bir hikayeleri var.
Ancak her şeyi soğukkanlılıkla anlayabilmek için olayları ve kahramanları en başından anlatmamız gerekiyor.
Neşe Karaböcek sanat hayatına 5 yaşında rol aldığı bir piyesle başlıyor. Gerçek soyadı Göktürk ancak piyesin adı olan Karaböcek, zamanla kendisinin lakabına, sonra da soyadına dönüşüyor.
Oyunculuk kariyerini geride bırakıp ses sanatçılığına başlayan Neşe Karaböcek, Altın Plak gibi en prestijli ödülleri kazandı. Albümleri uzun süre yok sattı.
Yapımcısı Atilla Alpsakarya ile evlenen Neşe Karaböcek, Unkapanı’nda ortalama bir plak şirketi sahibi olan eşini, kazandırdıklarıyla Elenor Plak gibi ülkenin en büyük plakçılarından birinin sahibi yaptı.
Evlilik acısıyla tatlısıyla 1974 yılına kadar sürdü. İşlerin içinden çıkılamaz hale geldiği yer de burası oldu.
İşte tam da bu yıllarda, Neşe Karaböcek’in küçük kardeşi Gülden Göktürk, müzik piyasasına adım atmaya çalışıyordu.
18 yaşından küçük olan kardeşi Gülden’in ünlü olmasını istemeyen Neşe Karaböcek, kardeşine destek olmak şöyle dursun onu engellemeye uğraşıyordu.
Ancak Gülden şarkıcı olup ünlenmekte kararlıydı. Bu konuyla ilgili anne ve babasını da yanına çeken Neşe, Gülden’in İstanbul’da yalnız kalmasına ortam hazırladı.
İstanbul’da tek başına, ailesinin sırtını döndüğü, 18 yaşından küçük bir genç kız olan Gülden’e elini eniştesi uzattı. O günlerde ışık zannettiği bu el, onun ve kardeşinin karanlığı olacaktı…
Neşe Karaböcek’ten boşanınca en önemli sanatçısını kaybeden ve ‘Karaböcek’ markasının Elenor Plak’a ait olduğunu iddia eden Atilla Alpsakarya, bu konuda elinden bir şey gelmediğini fark edince yeni bir plan yaptı.
Neşe’nin kardeşi Gülden’e albüm yapıp parlatarak Neşe’nin boşluğunu dolduracaktı. Ancak bir şey eksikti, Karaböcek soyadı…
Evsiz, parasız ve kimsesiz kalan Gülden’i evine alan ve ona bakan Alpsakarya, Gülden’in kariyerini inşa etmek için onunla evlenme kararı aldı.
Gülden evlilikten sonra artık Karaböcek soyadını kullanacaktı. Neşe’nin kardeşi olduğundan hem sansasyon olacak hem Karaböcek olması garipsenmeyecekti.
Gülden Karaböcek kendini “zaten onunla yaşamaya başladıktan sonra insanların gözünde kirlenmiştim, adım çıkmıştı. Evlilik bir zorunluluk gibiydi. Hiçbir zamanla Atilla ile eş, sevgili gibi olmadık. Onu öyle görmedim. Hayat beni bu noktaya sürükledi” sözleriyle açıklıyor.
1975 yılında gerçekleşen evlilik uzun süre magazinin gündeminde kaldı. Ablası Neşe, tüm çevresi, ailesi Gülden Karaböcek’e sırt çevirdi. Gülden Karaböcek “yuva yıkan kardeş” olarak tanındı.
Kendisini çocukluktan beri yetiştirdiğini, analık babalık ettiğini söyleyen Neşe Karaböcek, onu ömür boyu affetmeyeceğini söylese de ikili birkaç kere barıştı, yeniden araları bozuldu.
mynet.com
Neşe Karaböcek ve Gülden Karaböcek’in filmlere konu olabilecek bir hikayeleri var.
Ancak her şeyi soğukkanlılıkla anlayabilmek için olayları ve kahramanları en başından anlatmamız gerekiyor.
Neşe Karaböcek sanat hayatına 5 yaşında rol aldığı bir piyesle başlıyor. Gerçek soyadı Göktürk ancak piyesin adı olan Karaböcek, zamanla kendisinin lakabına, sonra da soyadına dönüşüyor.
Oyunculuk kariyerini geride bırakıp ses sanatçılığına başlayan Neşe Karaböcek, Altın Plak gibi en prestijli ödülleri kazandı. Albümleri uzun süre yok sattı.
Yapımcısı Atilla Alpsakarya ile evlenen Neşe Karaböcek, Unkapanı’nda ortalama bir plak şirketi sahibi olan eşini, kazandırdıklarıyla Elenor Plak gibi ülkenin en büyük plakçılarından birinin sahibi yaptı.
Evlilik acısıyla tatlısıyla 1974 yılına kadar sürdü. İşlerin içinden çıkılamaz hale geldiği yer de burası oldu.
İşte tam da bu yıllarda, Neşe Karaböcek’in küçük kardeşi Gülden Göktürk, müzik piyasasına adım atmaya çalışıyordu.
18 yaşından küçük olan kardeşi Gülden’in ünlü olmasını istemeyen Neşe Karaböcek, kardeşine destek olmak şöyle dursun onu engellemeye uğraşıyordu.
Ancak Gülden şarkıcı olup ünlenmekte kararlıydı. Bu konuyla ilgili anne ve babasını da yanına çeken Neşe, Gülden’in İstanbul’da yalnız kalmasına ortam hazırladı.
İstanbul’da tek başına, ailesinin sırtını döndüğü, 18 yaşından küçük bir genç kız olan Gülden’e elini eniştesi uzattı. O günlerde ışık zannettiği bu el, onun ve kardeşinin karanlığı olacaktı…
Neşe Karaböcek’ten boşanınca en önemli sanatçısını kaybeden ve ‘Karaböcek’ markasının Elenor Plak’a ait olduğunu iddia eden Atilla Alpsakarya, bu konuda elinden bir şey gelmediğini fark edince yeni bir plan yaptı.
Neşe’nin kardeşi Gülden’e albüm yapıp parlatarak Neşe’nin boşluğunu dolduracaktı. Ancak bir şey eksikti, Karaböcek soyadı…
Evsiz, parasız ve kimsesiz kalan Gülden’i evine alan ve ona bakan Alpsakarya, Gülden’in kariyerini inşa etmek için onunla evlenme kararı aldı.
Gülden evlilikten sonra artık Karaböcek soyadını kullanacaktı. Neşe’nin kardeşi olduğundan hem sansasyon olacak hem Karaböcek olması garipsenmeyecekti.
Gülden Karaböcek kendini “zaten onunla yaşamaya başladıktan sonra insanların gözünde kirlenmiştim, adım çıkmıştı. Evlilik bir zorunluluk gibiydi. Hiçbir zamanla Atilla ile eş, sevgili gibi olmadık. Onu öyle görmedim. Hayat beni bu noktaya sürükledi” sözleriyle açıklıyor.
1975 yılında gerçekleşen evlilik uzun süre magazinin gündeminde kaldı. Ablası Neşe, tüm çevresi, ailesi Gülden Karaböcek’e sırt çevirdi. Gülden Karaböcek “yuva yıkan kardeş” olarak tanındı.
Kendisini çocukluktan beri yetiştirdiğini, analık babalık ettiğini söyleyen Neşe Karaböcek, onu ömür boyu affetmeyeceğini söylese de ikili birkaç kere barıştı, yeniden araları bozuldu.
mynet.com