- 20 Haziran 2007
- 4.250
- 27
- 45
Çoğu insan benzerliklerin değil, farklılıkların ön plana çıkarıldığı, anlaşmazlıkların kavga ve savaşla çözümlendiği bu dünyadan memnun.
Çoğu insan, en güçlünün kazandığı, çoğunluğun doğruyu bildiğinin varsaydığı, rekabetin gerekli olduğu, kazanmanın en önemli olduğu, bu dünyadan memnun.
Böyle bir sistem, '' kaybedenler '' yaratıyor olsa da sizin için önemli değil; siz '' kaybedenler arasında olmadıkça.
Çoğu insan, böyle bir sistem, '' yanlış '' oldukları için yargılanan insanları öldürse de, '' kaybedenleri '' açlığa ve evsizliğe mahkum etse de, '' güçlü '' olmayanları sömürse ve hapsetse de sistemden memnun.
Çoğu insan kendilerinden farklı olan her şeyi '' yanlış '' olarak tanımlıyor. Dinsel farklılıklar başta olmak üzere sosyal, ekonomik ve kültürel farklılıklara anlayış göstermiyor.
'' aşağı '' sınıfın, '' yüksek '' sınıf tarafından sömürülmesi, yüksek sınıfın kendilerini övme ve sömürüyü haklı gösterme çabalarıyla örtbas edilmeye çalışılıyor. Kurbanların sömürüden sonra çok daha iyi koşullarda olduğu ön planda çıkarılıyor. Bu ölçüyle, yüksek sınıf gerçek eşitlik ve adalet ortamında tüm insanlara nasıl davranılması gerektiğini görmezden geliyor. Çok daha kötü koşulları, az kötü hale getirerek, bu lütuftan! olağanüstü kazançlar elde ettiklerini saklamaya çalışıyor.
Çoğu insan şu andaki sistemden farklı bir sistem önerene gülüyor, rekabetin, ölmemek için öldürmenin gerekli olduğunu, galibin '' ganimete '' hak kazanmasının uygarlığı geliştirdiğini savunuyor.
Çoğu insan, var olabilmek için başka doğal bir yolun olmadığını, insanların böyle davranmasının insan doğasına uygun olduğunu düşünüyor. Başka bir yolun başarı için gereken içgüdüyü! öldüreceğini savunuyor. Bu insanlar '' neyin başarısı? '' sorusunu sormuyor.
Gerçekten aydınlanmış varlıkların anlaması zor olsa da, gezegenimizde yaşayan çoğu insan, bu felsefeye inanıyor. Bu nedenle, çoğu insan acı çeken çoğunluğun kızgınlığına, azınlıkların bastırılmasına, kendilerinin ve ailelerinin dışındaki insanların da var olma ihtiyaçlarını doyuma ulaştırma güdülerine sahip olduklarına önem vermiyor.
Çoğu insan, kendilerine YAŞAM veren gezegeni mahvettiklerinin farkında değil. Çünkü gözleri, kendi yaşamlarını daha da rahat hale getirmek başka bir amacı göremiyor. Kısa vadeli kazançların, uzun vadeli kayıplar yaratacağını göremeyecek kadar miyoplar.
Çoğu insan, grup bilincini bir tehdit olarak algılıyor. Toplumun iyiliği, tek dünya görüşü, Tanrı'nın tüm yaradılışta var olduğu gibi kavramalar yerine, kendilerini bütünden ayrı ve üstün olarak görmeyi tercih ediyor.
''Bir''leşmeye duyulan korku, ayrılığı, uyumsuzluğu, akort bozukluğunu yaratıyor. Ama kendi deneyimlerimizden ders çıkarmaktan bile korkuyoruz. Uyumsuz davranışlarımızı tekrar ediyor ve hep benzer sonuçları yaşıyoruz.
Başkalarının acılarına kendi acılarımız kadar duyarlı olabilme konusundaki yeteneksizliğimiz, acının sürmesine yol açıyor.
Ayrılık, umursamazlığı, sahte üstünlük duygusunu besler.
Birleşmek, anlayış, empati ve gerçek eşitliği yaratır.
şu yaşadığımız hayata bir bakın
neler yapıyoruz neler yaşıyoruz biz böyle:1no2:
Çoğu insan, en güçlünün kazandığı, çoğunluğun doğruyu bildiğinin varsaydığı, rekabetin gerekli olduğu, kazanmanın en önemli olduğu, bu dünyadan memnun.
Böyle bir sistem, '' kaybedenler '' yaratıyor olsa da sizin için önemli değil; siz '' kaybedenler arasında olmadıkça.
Çoğu insan, böyle bir sistem, '' yanlış '' oldukları için yargılanan insanları öldürse de, '' kaybedenleri '' açlığa ve evsizliğe mahkum etse de, '' güçlü '' olmayanları sömürse ve hapsetse de sistemden memnun.
Çoğu insan kendilerinden farklı olan her şeyi '' yanlış '' olarak tanımlıyor. Dinsel farklılıklar başta olmak üzere sosyal, ekonomik ve kültürel farklılıklara anlayış göstermiyor.
'' aşağı '' sınıfın, '' yüksek '' sınıf tarafından sömürülmesi, yüksek sınıfın kendilerini övme ve sömürüyü haklı gösterme çabalarıyla örtbas edilmeye çalışılıyor. Kurbanların sömürüden sonra çok daha iyi koşullarda olduğu ön planda çıkarılıyor. Bu ölçüyle, yüksek sınıf gerçek eşitlik ve adalet ortamında tüm insanlara nasıl davranılması gerektiğini görmezden geliyor. Çok daha kötü koşulları, az kötü hale getirerek, bu lütuftan! olağanüstü kazançlar elde ettiklerini saklamaya çalışıyor.
Çoğu insan şu andaki sistemden farklı bir sistem önerene gülüyor, rekabetin, ölmemek için öldürmenin gerekli olduğunu, galibin '' ganimete '' hak kazanmasının uygarlığı geliştirdiğini savunuyor.
Çoğu insan, var olabilmek için başka doğal bir yolun olmadığını, insanların böyle davranmasının insan doğasına uygun olduğunu düşünüyor. Başka bir yolun başarı için gereken içgüdüyü! öldüreceğini savunuyor. Bu insanlar '' neyin başarısı? '' sorusunu sormuyor.
Gerçekten aydınlanmış varlıkların anlaması zor olsa da, gezegenimizde yaşayan çoğu insan, bu felsefeye inanıyor. Bu nedenle, çoğu insan acı çeken çoğunluğun kızgınlığına, azınlıkların bastırılmasına, kendilerinin ve ailelerinin dışındaki insanların da var olma ihtiyaçlarını doyuma ulaştırma güdülerine sahip olduklarına önem vermiyor.
Çoğu insan, kendilerine YAŞAM veren gezegeni mahvettiklerinin farkında değil. Çünkü gözleri, kendi yaşamlarını daha da rahat hale getirmek başka bir amacı göremiyor. Kısa vadeli kazançların, uzun vadeli kayıplar yaratacağını göremeyecek kadar miyoplar.
Çoğu insan, grup bilincini bir tehdit olarak algılıyor. Toplumun iyiliği, tek dünya görüşü, Tanrı'nın tüm yaradılışta var olduğu gibi kavramalar yerine, kendilerini bütünden ayrı ve üstün olarak görmeyi tercih ediyor.
''Bir''leşmeye duyulan korku, ayrılığı, uyumsuzluğu, akort bozukluğunu yaratıyor. Ama kendi deneyimlerimizden ders çıkarmaktan bile korkuyoruz. Uyumsuz davranışlarımızı tekrar ediyor ve hep benzer sonuçları yaşıyoruz.
Başkalarının acılarına kendi acılarımız kadar duyarlı olabilme konusundaki yeteneksizliğimiz, acının sürmesine yol açıyor.
Ayrılık, umursamazlığı, sahte üstünlük duygusunu besler.
Birleşmek, anlayış, empati ve gerçek eşitliği yaratır.
şu yaşadığımız hayata bir bakın
neler yapıyoruz neler yaşıyoruz biz böyle:1no2: