• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

içine baktığında bunu sevgiyle yap...

talin

Guru
Kayıtlı Üye
20 Haziran 2007
4.250
27
358
45
2 yil once, Hawaii'de, bir kogus dolusu akil hastasi sucluyu onlari hic gormeden tedavi eden bir terapist oldugunu duymustum. Terapist, hastalarin dosyalarini incelemis ve sonrasinda kendisinin bu kisilerin hastaliklarini nasil yarattigini gormek icin kendi icine bakmis. Kendisi gelistikce, hastalar da gelisme gostermis.

Bu hikayeyi ilk duydugumda bunun bir sehir efsanesi oldugunu dusunmustum. Biri, kendini iyilestirerek baskalarini nasil iyilestirebilirdi ki? Bu kisi bilge bir kisi olsa bile akil hastasi suclulari nasil iyilestirebilirdi?

Anlamamistim. Mantiksizdi. Ve hikayeyi unutup gittim.

Ta ki hikayeyi bir yol sonra yeniden duyana kadar. Terapistin ho'oponopono adinda bir Hawaii iyilestirme yontemi kullandigini duydum. Daha once bu yontemi duymamistim. Hikayeyi yeniden unutup gitmek istemiyordum. Eger hikaye tumuyle dogruysa, hakkinda daha fazlasey ogrenmeliydim.

Su ana kadar "sorumluluk" kelimesinin anlamini, yaptiklarimdan ve dusunduklerimden sorumlu oldugum seklinde anlardim. Daha otesinden degil. Ve cogu insanin da boyle dusundugunu saniyorum. Biz yaptiklarimizdan sorumluyuz, baskalarinin yaptiklarindan degil. Bircok akil hastasini iyilestiren Hawaiili terapist bana sorumlulugun ne demek oldugu konusunda yeni bir bakis acisi kazandirdi.

Adi Dr. Ihaleakala Hew Len. Ilk telefon gorusmemiz yaklasIk bir saat surdu. Ona hikayenin tamamini bana anlatip anlatamayacagini sordum. Hawaii Eyalet Hastanesi'nde dort sene boyunca calistigini soyledi. Akil hastasi suclularin bulundugu kogus oldukca tehlikeliymis. Terapistler bir ay icinde istifa ediyorlarmis. Hastane personeli sıkca hastalik izni aliyormus ya da istifa ediyormus. Hastalar tarafindan saldiriya ugrama korkusundan dolayi, kogusta sirtlarini duvara cevirerek yuruyorlarmis. Kisacasi burasi yasamak, calismak ya da ziyaret etmek icin hos bir yer degilmis.

Dr. Len bana hastalari hic gormedigini anlatti. Ofisinde oturup hastalarin dosyalarini incelemis. Hastalarin dosyalarina bakarken kendi uzerinde calismis. Ve kendi uzerinde calistikca hastalar iyilesmeye baslamis.

"Birkac ay sonra, daha onceden elleri kelepceli dolasan hastalara serbestce dolasmalari icin izin verilmeye baslandi," dedi bana. "Agir ilac tedavilerine maruz kalan hastalar ilac tedavilerini biraktilar. Serbest birakilmalari konusunda hic ihtimal olmayanlar serbest kaldi."
Saskinlik icindeydim.

"Sadece bu kadar degil," diye devam etti. "Ve personel ise gelmekten hoslanmaya basladi. Ise gelmeme ve sIkca olan isten ayrilmalar bitti. Personel ihtiyactan daha fazla sayida olmaya basladi, cunku hastalar serbest birakiliyordu. Personelin yapacak bir isi kalmamisti. Bugun, bu kogus kapali."

Ve iste en onemli soru: "Bu insanlarin degisimine sebep olacak ne yaptin?"

"Onlari yaratan kendi parcami iyilestirdim sadece," dedi.
Anlamadim.
Dr. Len hayatindan sorumlu olmanin, hayatindaki her seyden sorumlu olmak oldugunu soyledi, "aslinda basit, cunku her sey senin hayatinda oluyor. Tam manasiyla, tum dunya senin yaratimin.

Hmmm. Kolay sindirilebilir bir sey degil. Soylediklerinden ve yaptiklarindan sorumlu olmakla, hayatindaki tum insanlarin soylediklerinden ve yaptiklarindan sorumlu olmak farklidir. Gercek su ki, eger hayatinin sorumlulugunu aliyorsan hayatinda gordugun, isittigin, tattigin, dokundugun ya da herhangi bir sekilde deneyimledigin her sey senin sorumlulugun altindadir. Cunku hepsi senin hayatinda olmaktadir.

Teror eylemleri, ulke yoneticileri, ulkenin mali durumu ve hosuna gitmeyen diger seyler, hepsi sifalanmak uzere sana geliyor. Onlar aslinda yoklar. Onlar sadece ic dunyanin birer yansimasi. Sorun onlarda degil, sende. Onlari degistirmek istiyorsan, kendini degistirmelisin.

Bunu kabul etmeyi ve hayata gecirmeyi bir kenara birak, kavramak bile kolay degil; biliyorum. Suclamak sorumluluk almaktan kolaydir. Fakat Dr. Len'le konustukca onun kendisini nasil iyilestirdigini ve ho'oponopono yonteminin kendini sevmek anlamina geldigini kavramaya basladim. Hayatinin gelismesini istiyorsan, onu iyilestirmelisin. Eger birini iyilestirmek istiyorsan -akil hastasi bir suclu bile olabilir bu- bunu ancak kendini iyilestirerek yapabilirsin.

Dr. Len'e kendisini nasil iyilestirdigini sordum. Hastalarin dosyalarina bakarken ne yapmisti?

"Sadece, tekrar ve tekrar 'ozur dilerim' ve 'seni seviyorum' dedim," dedi.

Bu kadar mi?

Bu kadar.

Sonuc olarak, kendini sevmek kendini gelistirmenin en onemli yoludur ve kendini gelistirdikce dunyan gelisir. Bu konu hakkinda bir ornek vermeme izin verin: Bir gun biri bana beni uzen bir e-posta gonderdi.
Eskiden olsa, bu konu uzerindeki calismami, zayif duygusal noktalarimi arastirarak ya da hos olmayan bu e-postayi gonderen kisinin bunu neden yapmis olabilecegini bulmaya calisarak yapardim. Bu sefer, Dr.
Len'in yontemini kullanmaya karar verdim. Icimden "Ozur dilerim" ve "Seni seviyorum," dedim. Bu dediklerimi ozellikle bir kisiye yonelik soylemedim. Sadece, dis kosullari yaratan icimdeki parcami iyilestirmesi icin, sevginin ruhunu yardima cagirdim.

Bir saat sonra ayni kisiden bir e-posta daha aldim. Onceki e-posta icin ozur diliyordu. Bu ozur icin herhangi ozel bir eylemde bulunmamistim. Ona herhangi bir sey yazmamistim. "Seni seviyorum" diyerek icimdeki, o kisiyi yaratan parcami iyilestirmistim.

Daha sonra Dr. Len tarafindan duzenlenen bir ho'oponopono atolye calismasina katildim. 70 yasinda, saygideger yaslica bir şaman. Ve bir munzevi gibi. Cekim Yasasi Sirri adli kitabimla ilgili guzel seyler soyledi.
Kendimi gelistirirsem, kitaplarimin titresiminin artacagini ve okuyucularin bunu hissedeceklerini soyledi. Kisacasi, kendimi gelistirirsem okuyucularim da gelisecekti.

"Su anda piyasada, dis dunyada olan kitaplar hakkinda ne dersin?" diye sordum.

"Onlar orada degiller,"dedi. Bilgeligi aklimi karistirmisti. "Onlar hala icinde."

Dis dunya diye bir sey yok.

Bu geliskin teknigi hak ettigi derinlikte anlatabilmek icin bir kitap yazmak gerekir ama kisaca sunu soyleyebiliriz.

Hayatindaki herhangi bir seyi degistirmek istediginde bakacagin tek bir yer var: kendi icin.

"Icine baktiginda, bunu sevgiyle yap."


sevgiyle kalına.s.

alıntıdır
 
cok guzel bı paylasım tesekkur ederız paylastıgınız ıcın
gercekten cok dogru
keske yapabılsek bızde
 
güzel bir paylaşım.işe önce kendimizden başlamalıyız değilmi.
kkendi içimizde hep kendimizi yargılarken,başkalarına hep suskunuz.ben bunu sık yapıyorum ne yazıkki.bence insanın kendine yapabileceği en büyük haksızlıkta bu.
 
ya komık bı soru olck ama senı sewıorumu kendı ıcınemı dıo yoksa karsısındakınemı:uhm:

yoo hiç de komik bir soru değil bence

yazar demiş ki
Len'in yontemini kullanmaya karar verdim. Icimden "Ozur dilerim" ve "Seni seviyorum," dedim. Bu dediklerimi ozellikle bir kisiye yonelik soylemedim. Sadece, dis kosullari yaratan icimdeki parcami iyilestirmesi icin, sevginin ruhunu yardima cagirdim.

ama sanırım nerede,kime ve nasıl söylediğinin bir önemi yok
aslında bu affetmek ve koşulsuz sevmek demek
affedici olup koşulsuz sevmeyi öğrendiğimizde zaten ortada sorun kalacağını sanmıyorum ben,çünkü o zaman hayata bakış açımız o kadar değişiyor ki
keşke hepimiz böyle olabilseka.s

sorduğun için teşekkürler:1hug:

sevgiylea.s.
 
Artık insanları olduğu gibi kabul etmeyi ve affetmeyi uyguluyorum ama koşulsuz sevmeye biraz zaman istiyor galiba .Teşekkürler talincim .Güzel bir paylaşımdı .

geçtiğimiz senelere göre ben çok ilerleme kaydettim bu konularda
tabiyiki insan tamam dediğinde koşulsuz sevmeyi,affetmeyi,hoşgörülü olmayı beceremeyebiliyo,ama zaman geçtikçe bizler değişmeye çalıştıkça,en önemlisi herkesi olduğu gibi kabul etmemiz gerektiği bilincine sahip oldukça herşey çok ama çok daha fazla kolaylaşıyor
ve hayat gerçekten bu şekliyle çok daha kolay benim içina.s.
 
Back
X