- 12 Temmuz 2006
- 2.779
- 184
Hikâye ünlüdür / Not:29 yil önce yazılmış bir yazı
Adamin biri emekli olmus.Ona buna emir verme olanagini yitirmis.Ne karsisinda saygiyla ayakta duranlar,ne bir yere girerken saygiyla ayaga kalkanlar.Kimsenin artik ipledigi yokmus emekliyi. Adam bu ilgisizlik karsisinda bunalmaya aslamis.O tarihte Yenicami helalari önünde ihtiyaci olanlara parayla su satan ibrikçiler varmis.Bizim emekli de orada kendine bir yer bulup,ibrikçilige baslamis. Ancak ayri ayri renklere boyamis her ibrigi;örnegin birini sariya,ötekini maviye, üçüncüsünü kirmiziya..Sıkışanlar hizlica önüne gelip ibriklerden birine uzandilar mi, oturdugu yerden;
-Birak onu sariyi al,dermis..
Sariyi alan olursa:
-Birak onu,maviyi al.
Böylece emir verme özlemini rahatlatirmis.Eski istanbullular bu hikâyeden kinaye, ona buna gereksiz yere kumanda etmeye kalkanlara:
-ibrikçi basilik ediyor kerata,derlerdi.
Küçük ve ezik insanlarda çok rastlanir bu duyguya.Ellerine firsat geçtimi,önemlerini kanitlamak için yapmadiklari densizlik kalmaz.
Fakülteye gittigim yillarda,evi geçindirmek için,disarida da çalisirdim.Sinav notlarinin asildigi gün,isten erken çikamadim. Çalisma saatinin bitiminden 15-20.dk kadar geç geldim fakülteye.Kapici kapilari kapatmis,önümde sigara fosurdatiyordu. Kapilarin camlarindan içerideki tahtalara asilmis not listeleri görünüyordu.Kapiciya:
-su kapiyi 5.dk aç ne olur,notlarimi ögreneyim,diyordum.
Kapici yüzüme bile bakmadan,"Olmaz"diye basini arkaya dogru salliyordu.
-Peki sen benim yerime bak notlara..
Ayni kayitsizlikla"Olmaz"diye sallanan bas..Ne kadar yalvardim,ne kadar rica ettim,kapiyi açtiramadim Notlara da gidip bakmadi kapici..Meraktan bütün gece uyuyamadim,sabahi zor ettim. Fakülte kapicisi elde ettigi bir egemenligin bütün tadini,benim heyecan ve sinirden titreyen sesimle kapi önündeki çaresizligimi seyrederek çikarmisti.Forsunu ve etkenligini degerlendirmisti.
Sonra çok rastladim böylelerine.Alt kademelerde,üst kademelerde,her yerde.Sanirim en genis tutku, kisilik tutkusudur bizim toplumda.Kisilik sahibi olmak,kisilik sahibi oldugunu göstermek,kisiligini kanitlamak gerilmis dudaklarda,sert bakislarda,çatik kaslarda yalazlanir durur.. Peki ama kisilik nedir?Kimseyi umursamamak, baskalarina üstün ve korkutucu görünmek gibi kati davranislar dizisi midir?Genellikle böyle ilkel bir rolü benimsemekte aranmaktadir kisilik!
Oysa kisilik ancak yaratmakla mümkündür.Yaratici olmayanlarin kisiliği birtaklitten ibarettir.Kimlerden korkuyor,kimlerin önünde eziliyorlarsa;onlari taklit
ederler.Bürokraside çok açik görüşlülük bu. Ve bir toplumda yaraticilik ne kadar gerideyse,kisilik tafrasi da o kadar yukaridadir.Hiçbir sey yaratmayan bir insan,neyin kisiligini tasimaktadir içinde? Olsa olsa zebanilige dönüsmüs bir eksiklik duygusunun. Yaraticiligi burada çok genis anlamda degerlendirmek gerek. Çevresinde mutluluk yaratmaktan,bir kilim nakisi yaratmaya;bir yeni fizik formülü yaratmaktan,insanlarda bilinç yaratmaya; sanati ve dogayi yeniden içinde yaratmaya kadar; insana özgü bir beyin ve gönül dinamizmi olarak,
derin bir öz olarak görmek gerek burada yaraticiligi..Böyle bir çilesi,böyle bir endisesi,böyle bir yasam irmagi olmayanlar, kendi kuruluklarinin odunlugunda
höthötçülükten medet umarlar. Ve daha olmazsa kenefe çevirdikleri demokrasinin önünde taharet suyu satarak ibrikçi basilik ederler.
Adamin biri emekli olmus.Ona buna emir verme olanagini yitirmis.Ne karsisinda saygiyla ayakta duranlar,ne bir yere girerken saygiyla ayaga kalkanlar.Kimsenin artik ipledigi yokmus emekliyi. Adam bu ilgisizlik karsisinda bunalmaya aslamis.O tarihte Yenicami helalari önünde ihtiyaci olanlara parayla su satan ibrikçiler varmis.Bizim emekli de orada kendine bir yer bulup,ibrikçilige baslamis. Ancak ayri ayri renklere boyamis her ibrigi;örnegin birini sariya,ötekini maviye, üçüncüsünü kirmiziya..Sıkışanlar hizlica önüne gelip ibriklerden birine uzandilar mi, oturdugu yerden;
-Birak onu sariyi al,dermis..
Sariyi alan olursa:
-Birak onu,maviyi al.
Böylece emir verme özlemini rahatlatirmis.Eski istanbullular bu hikâyeden kinaye, ona buna gereksiz yere kumanda etmeye kalkanlara:
-ibrikçi basilik ediyor kerata,derlerdi.
Küçük ve ezik insanlarda çok rastlanir bu duyguya.Ellerine firsat geçtimi,önemlerini kanitlamak için yapmadiklari densizlik kalmaz.
Fakülteye gittigim yillarda,evi geçindirmek için,disarida da çalisirdim.Sinav notlarinin asildigi gün,isten erken çikamadim. Çalisma saatinin bitiminden 15-20.dk kadar geç geldim fakülteye.Kapici kapilari kapatmis,önümde sigara fosurdatiyordu. Kapilarin camlarindan içerideki tahtalara asilmis not listeleri görünüyordu.Kapiciya:
-su kapiyi 5.dk aç ne olur,notlarimi ögreneyim,diyordum.
Kapici yüzüme bile bakmadan,"Olmaz"diye basini arkaya dogru salliyordu.
-Peki sen benim yerime bak notlara..
Ayni kayitsizlikla"Olmaz"diye sallanan bas..Ne kadar yalvardim,ne kadar rica ettim,kapiyi açtiramadim Notlara da gidip bakmadi kapici..Meraktan bütün gece uyuyamadim,sabahi zor ettim. Fakülte kapicisi elde ettigi bir egemenligin bütün tadini,benim heyecan ve sinirden titreyen sesimle kapi önündeki çaresizligimi seyrederek çikarmisti.Forsunu ve etkenligini degerlendirmisti.
Sonra çok rastladim böylelerine.Alt kademelerde,üst kademelerde,her yerde.Sanirim en genis tutku, kisilik tutkusudur bizim toplumda.Kisilik sahibi olmak,kisilik sahibi oldugunu göstermek,kisiligini kanitlamak gerilmis dudaklarda,sert bakislarda,çatik kaslarda yalazlanir durur.. Peki ama kisilik nedir?Kimseyi umursamamak, baskalarina üstün ve korkutucu görünmek gibi kati davranislar dizisi midir?Genellikle böyle ilkel bir rolü benimsemekte aranmaktadir kisilik!
Oysa kisilik ancak yaratmakla mümkündür.Yaratici olmayanlarin kisiliği birtaklitten ibarettir.Kimlerden korkuyor,kimlerin önünde eziliyorlarsa;onlari taklit
ederler.Bürokraside çok açik görüşlülük bu. Ve bir toplumda yaraticilik ne kadar gerideyse,kisilik tafrasi da o kadar yukaridadir.Hiçbir sey yaratmayan bir insan,neyin kisiligini tasimaktadir içinde? Olsa olsa zebanilige dönüsmüs bir eksiklik duygusunun. Yaraticiligi burada çok genis anlamda degerlendirmek gerek. Çevresinde mutluluk yaratmaktan,bir kilim nakisi yaratmaya;bir yeni fizik formülü yaratmaktan,insanlarda bilinç yaratmaya; sanati ve dogayi yeniden içinde yaratmaya kadar; insana özgü bir beyin ve gönül dinamizmi olarak,
derin bir öz olarak görmek gerek burada yaraticiligi..Böyle bir çilesi,böyle bir endisesi,böyle bir yasam irmagi olmayanlar, kendi kuruluklarinin odunlugunda
höthötçülükten medet umarlar. Ve daha olmazsa kenefe çevirdikleri demokrasinin önünde taharet suyu satarak ibrikçi basilik ederler.