Her eve bir spiker

canavar

Yılmak yok. Yola devam...
Pro Üye
12 Temmuz 2006
2.779
184
Güzel konuşmayı vadeden kurslara kimler gider? Bunun cevabı, ‘spikerler, avukatlar gibi geçimlerini seslerinden kazanan kişiler’ değil artık. Diksiyon kurslarında ev hanımları, babaanneler ve bozuk şivelerini düzeltmeye gelen şairlerle karşılaşabilirsiniz.


Tarihte güzel konuşmasıyla ünlü hatip Çiçero’yu tanırsınız. Küçüklüğünde bir kekemedir o. İnsanlar düzgün konuşamadığı için ona itibar etmemektedir. Bu durumdan rahatsız olmaktadır ünlü filozof. Rahatsızlığı öyle boyutlara tırmanmıştır ki ağzına çakıl taşları doldurur, denize karşı geçer ve haykırırcasına hatipliğinin ilk denemelerini yapar. Mücadelesi karşısında ilahi adalet tecelli eder. Çiçero çalışmalarının sonunda artık sadece devrinin en ünlü hatibi sıfatını almaz, aradan geçen iki bin yıla rağmen güzel konuşma ve hitabet denildiğinde akla gelen ilk isimdir.

Güzel konuşma mücadelesinde Çiçero örneği uç olabilir. Sadece kekeme olanların değil normal konuşabilen insanların da sorunu “güzel konuşabilmek.” Mesela günümüz şartlarında genellikle sunuculara hitap ettiği sanılan diksiyon kursları, güzel konuşmak isteyen birçok insanın girip çıktığı mekanlar oldu artık. Bir diksiyon kursuna yolunuz düşer de ev hanımlarıyla karşılaşırsanız şaşırmayın. Çünkü ev hanımları da artık kendilerini doğru ifade edebilmek için diksiyon kurslarına gidiyor. Sadece ev hanımları değil, torunlarına güzel hikaye anlatmak için gelen babaannelerden, “şemsiye” kelimesini söyleyemediği için orada bulunan gençlere kadar her yaştan ve meslekten insan profiliyle karşılaşmak mümkün. Kuşdili Eğitim Merkezi’nin müdürü Hakan Öztürk, kursa başvuranların neredeyse yarısının ev hanımı ve değişik mesleklerden oluştuğunu söylüyor.

“Ev hanımıyım, NTV ve CNN’de çalışabilirim”

Esin Aslan, 25 yaşında. Mesleği “şimdilik” ev hanımı. İlk önce doğru Türkçe konuşmak için kursa gelen Esin Hanım artık kendine güvenini sağlamış ki, sunucu olmayı bile düşünüyor. Hedefi de büyük; “Neden olmasın, NTV veya CNN’de çalışabilirim” diyor. Diksiyon kursunda her kursiyerin alması gereken stüdyo eğitimi veriliyor; buna paralel olarak, güzel konuşmayı öğrendikçe Esin Hanım bu işi yapabileceğine kanaat getirmiş. Diksiyon kurslarında sayısı gittikçe artan ev hanımlarının genel şikayetleri kendilerini ifade edememeleri, eşleri tarafından anlaşılmamaları. Sakine Karataş da ifade sorunuyla gelenlerden. “Acaba konuşursam yanlış kelimeler kullanır mıyım?” tereddütlerini sıklıkla yaşıyormuş ve diksiyon kurslarının bu sorununa cevap verebileceğini düşünüyormuş. Ona göre toplumun büyük bir kesiminde iletişim kuramama sorunu var. Ebeveynlerle, eşlerle anlaşamamanın altında yatan sebep de bu. Aile içi sorunlar eşlerin birbirini yanlış anlamasından kaynaklanıyor. Bu durumu ciddi bir sorun olarak görüyor. Doğru kelime doğru vurguyla kullanıldığında sorunların en aza düşeceğini düşünüyor. Bu sebepten diksiyon kurslarının sadece sunuculara hitap ettiğini düşünmeyi yanlış buluyor. Şimdilerde diksiyon eğitimini tamamlamak üzere. Artık doğru konuşabildiği için kendine güveniyor, kendince radikal olduğunu düşündüğü bir karara imza atmaya da hazırlanıyor; Sakine Kabataş uygun bir iş bulursa çalışmayı da düşünüyor. Sakine Karataş’ın kursa geliş sebeplerinden biri de ismini doğru telaffuz edebilmek. Uzatılarak, kısaltılarak söylenilen isminin doğru söyleme şeklini öğrenmiş sonunda.

Bu kurslarda eğitim alan insanların üç ay sonra karşınıza nasıl biri olarak çıkacağını tahmin etmek oldukça güç. Her kursiyer elbette ki verim alarak mezun olmuyor. 200 milyondan başlayıp 5 milyar hatta üzerine çıkan fiyatlara rağmen şanslarını deniyorlar ama verim alarak ilginç sonuçlara ulaşanlardan, insanı şaşırtan öykülerle de karşılaşabiliyorsunuz. Bazen bir sihirli değnek misali insanların hayatında ciddi sıçrayışlara sebep olabiliyor. Ayşegül Akakuş, üniversite mezunu bir genç. Türkçeyi doğru konuşmayı lise yıllarından itibaren önemsiyormuş. Bunu da lisede aldığı hitabet dersine bağlıyor. Güzel konuşmaya olan ilgisini kendince geliştirmeye çalışmış ama bunun eğitimini resmi olarak almak istemiş. Dilimizde kullanılan yabancı kelimelerden rahatsız olduğu için bu rahatsızlığını bire bir dile getiriyormuş ama işi bilen birinden öğrenmenin daha uygun olabileceğini düşünerek kursa gitmiş. Kursta ilk defa mikrofonla tanışan Ayşegül Akakuş şimdi bir radyonun genel yayın yönetmeni. “Ömür boyu bu dili kullanacağımıza göre en doğru şekilde kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor” diyor.

Semra Eğimligil de bu kurslara katılan bir isim. Onun diksiyon kursuna gitme sebebi iletişim sektöründe çalışabilecek duruma gelmek. 39 yaşında ve şimdi bir ev hanımı olan Eğimligil, Türkoloji mezunu. Okulda yazı dilinin öğretildiğini fakat konuşma dilini öğretmedikleri için bir işe girerken ekstra eğitim almak zorunda kaldığını söylüyor. Bunun yanında çocukları için bu eğitimi almayı doğru bulmuş: “Çocuklar dışarıdan olumsuz şeyler almaya eğilimliler. Ben çocuklarımın doğru konuşmayı öğrenerek, etraftan etkilenmeden konuşabilmelerini istiyorum” diyor.

Şiir yazabiliyorum ama okuyamıyordum

Çok güzel şiir yazdığı halde güzel okuyamayan şairleri duymuşsunuzdur. Kalemi kuvvetli olup hitabeti güçlü olmayan şairler, edebiyat tarihimizde sıklıkla karşılaştığımız bir durum. Diksiyon kursunda karşılaştığımız farklı bir portre de Halil Gökkaya. Şiir yazıyor ve birçok şiiri ünlü isimler tarafından bestelenmiş. Zeki Müren, İbrahim Tatlıses gibi ünlü isimler şarkılarını okumuş. Buna rağmen iyi şiir okuyamadığı kanısındaymış, ta ki diksiyon kursuna gidene kadar. Gökkaya’nın yaşadığı değişime bakılırsa tarihte adı “iyi şiir yazan ama iyi okuyamayan şair” olarak kaydedilmeyecek.

Gökkaya çok hızlı ve bölgesinin şivesiyle konuştuğu için bu sorununu çözemiyormuş. Hatta çağrıldığı radyo programlarına katılmak istemiyormuş. Dolayısıyla toplu düzenlenen şiir gecelerinde de şiir okumuyormuş. Diksiyon kurslarına katılarak bu sorununu çözümlemiş ve sesindeki değişim ciddi boyutlarda olmalı ki şiir kaseti çıkarma teklifi almış. Son zamanlarda birkaç teklif arasından birini değerlendirmeyi düşünüyor.

Osmanlıca yazılan eserleri sıklıkla okuyan Halil Gökkaya, eski Türkçeye hayran bir insan. Gökkaya’nın kursa katılmasının bir sebebi de bu dile olan düşkünlüğü. İnsanların artık unuttuğu bu kelimeleri kullanmayı çok sevdiği, konuşurken de kullanmak istediği fakat zaten anlaşılmayan bu kelimeleri en azından doğru telaffuz etmek için kursa gitmiş. Şimdi oturmuş Anadolu şivesinden tam olarak kurtulamasa da yine de az çok istediği sonuçlara ulaşmaya başlamış. Ama çevresinde sıklıkla yapılan yanlış diyaloglar yüzünden dilinin kaydığını, tekrar diksiyon kursuna ihtiyaç duyduğunu söylüyor.

Sosyal fobileri olanlar da diksiyon kursuna geliyor

Bu eğitimi veren insanları da şaşırtan birçok örnek var. Spiker Sevcan Ada, ders verdiği dönemlerde “S” harfini söyleyemediği için ders almaya gelen bir öğrenci ile karşılaşmış. Hatta bir grup mobilya satıcısı mallarını daha rahat satmak için ders almak istemiş. Sosyal fobilerini atmak isteyenlerin de gittikleri bir yer diksiyon kursları. Doğru konuşmayı öğrendiklerinde bu zaaflarının ortadan kalkacağını düşünerek ders alıyorlar. Şive sorunu yaşayanlar da bir kurtarıcı araç olarak kullanıyor diksiyon kurslarını.

Kaynak : Aksiyon