- 17 Ekim 2007
- 791
- 9
Eğer çevrenizde anne adayı varsa ona yardımcı olun Çünkü hamilelikte hormonal değişikliklerin görülmesi depresyona girmek için yeterli zemini oluşturuyor....
Doğum sonu dönemde kadınlarda duygulanımda dalgalanma ve depresif belirtiler sık sık ortaya çıkar. 'Annelik hüznü' de denilen bu durum, doğumdan sonra 3-5 gün ila 1 ay içinde başlar. Sıkıntı, gelip geçici ağlama nöbetleri, uykuya eğilim, isteksizlik gibi semptomlarla seyreden bu durum, destekleyici yaklaşımlara olumlu yanıt verir. Ancak doğum sonu dönemin genellikle depresyona yatkınlık yarattığı da bilinen bir gerçektir.
BEBEĞE KARŞI İLGİSİZ DAVRANIR
Çamlıca Medicana Hastanesi'den Psikiatr Hülya Soylu, doğumu takiben ilk 3 ay içinde başlayan klasik depresyon tablosunda karamsarlık, bebeğe karşı ilgisizlik, yetersizlik düşünceleri, hayattan zevk alamama, yoğun sıkıntı, iştah-uyku değişikliklerin ön planda olacağını ifade ediyor. Bu depresyonlar bir yandan annenin bebeğe bakımını engellerken, diğer yandan anne-çocuk ilişkisini olumsuz yönde etkiler. Östrojen ve progesteron düzeyindeki değişikliklerin buna neden olabileceği düşünülmektedir. Ancak kişilerin hormonal değişikliklere duyarlılığı farklı olduğu için depresyona girme olasığı da büyük oranda değişim gösterir.
AİLE İLE İLİŞKİ ÖNEM TAŞIR
Doğum sonu depresyonlarda, annenin gebelik veya anne olmaya karşı çelişkili duygularının bulunması, eşi veya ailesiyle ilgili olumsuz ilişki içinde olması, annelikle ilgili yetersizlik kaygılarının bulunması, daha önce depresyon geçirmiş olması, ilk doğumunu yapması, sosyal yönden yeterli desteğinin bulunmaması, kendi çocukluğunda sağlıklı anne-çocuk ilişkisinin kurulamamış olması rol oynar.
Aşırı yemek ya da iştahsızlık bile söz konusu olabiliyor
Depresyonun ağırlığı ölçüsünde eşlik eden bedensel bulgulara sık rastlanır. İştah genellikle azalmıştır ve bu belirgin kilo kayıplarına yol açar. Bazı hastalarda sıkıntıya bağlı aşırı yemek yeme ve kilo alma görülebilir. Depresif hastalarda rastlanan kabızlık; yemek yemede azalma, az su içme ve hareketlerde yavaşlamaya bağlı olarak ortaya çıkabilir. Cinsel istek kaybı da önde gelen yakınmalardandır ve özellikle erkek hastalar, temelinde depresyon yatan bu yakınmalarından dolayı ürologlara veya diğer dallardaki hekimlere sık başvururlar. Depresyonun tedavi edilmesiyle birlikte bu sorunlar da ortadan kalkar. Ayrıca kadın hastalarda da libido azalması, adet düzensizliği, dismenore (ağrılı regl dönemleri), amenore (adet görememe) ortaya çıkabilir ve bu şikayetler de erkek hastalarda olduğu gibi tedaviyle tamamen düzelir.
Doğum sonu dönemde kadınlarda duygulanımda dalgalanma ve depresif belirtiler sık sık ortaya çıkar. 'Annelik hüznü' de denilen bu durum, doğumdan sonra 3-5 gün ila 1 ay içinde başlar. Sıkıntı, gelip geçici ağlama nöbetleri, uykuya eğilim, isteksizlik gibi semptomlarla seyreden bu durum, destekleyici yaklaşımlara olumlu yanıt verir. Ancak doğum sonu dönemin genellikle depresyona yatkınlık yarattığı da bilinen bir gerçektir.
BEBEĞE KARŞI İLGİSİZ DAVRANIR
Çamlıca Medicana Hastanesi'den Psikiatr Hülya Soylu, doğumu takiben ilk 3 ay içinde başlayan klasik depresyon tablosunda karamsarlık, bebeğe karşı ilgisizlik, yetersizlik düşünceleri, hayattan zevk alamama, yoğun sıkıntı, iştah-uyku değişikliklerin ön planda olacağını ifade ediyor. Bu depresyonlar bir yandan annenin bebeğe bakımını engellerken, diğer yandan anne-çocuk ilişkisini olumsuz yönde etkiler. Östrojen ve progesteron düzeyindeki değişikliklerin buna neden olabileceği düşünülmektedir. Ancak kişilerin hormonal değişikliklere duyarlılığı farklı olduğu için depresyona girme olasığı da büyük oranda değişim gösterir.
AİLE İLE İLİŞKİ ÖNEM TAŞIR
Doğum sonu depresyonlarda, annenin gebelik veya anne olmaya karşı çelişkili duygularının bulunması, eşi veya ailesiyle ilgili olumsuz ilişki içinde olması, annelikle ilgili yetersizlik kaygılarının bulunması, daha önce depresyon geçirmiş olması, ilk doğumunu yapması, sosyal yönden yeterli desteğinin bulunmaması, kendi çocukluğunda sağlıklı anne-çocuk ilişkisinin kurulamamış olması rol oynar.
Aşırı yemek ya da iştahsızlık bile söz konusu olabiliyor
Depresyonun ağırlığı ölçüsünde eşlik eden bedensel bulgulara sık rastlanır. İştah genellikle azalmıştır ve bu belirgin kilo kayıplarına yol açar. Bazı hastalarda sıkıntıya bağlı aşırı yemek yeme ve kilo alma görülebilir. Depresif hastalarda rastlanan kabızlık; yemek yemede azalma, az su içme ve hareketlerde yavaşlamaya bağlı olarak ortaya çıkabilir. Cinsel istek kaybı da önde gelen yakınmalardandır ve özellikle erkek hastalar, temelinde depresyon yatan bu yakınmalarından dolayı ürologlara veya diğer dallardaki hekimlere sık başvururlar. Depresyonun tedavi edilmesiyle birlikte bu sorunlar da ortadan kalkar. Ayrıca kadın hastalarda da libido azalması, adet düzensizliği, dismenore (ağrılı regl dönemleri), amenore (adet görememe) ortaya çıkabilir ve bu şikayetler de erkek hastalarda olduğu gibi tedaviyle tamamen düzelir.