askitotomsu, çok güzel demişsin...yaşadığımız ne olursa olsun, ona bakış açımızdır önemli olan.
"kötü kaderin efendisi" olmak da tam bu başlığı yazarken okuduğum kitapdan bir alıntı aslında. nazi kamplarından kurtulmuş bir psikiyatristin sözü bu.
orijinali "kötü kader" olarak çevrilmiş, belki tam böyle değildi, çevirmen ancak bu şekilde bir ifadeyle karşılık buldu, bilemiyorum. ama ifade etmek isteği şeyi kısaca özetleyeyim:
dış koşulları kontrol edemediğin, özgür iradenin elinden alındığı, bedenine acı çektirildiği bir durumda bile buna karşı bakış açındır tek kontrol edeceğin...
yani en uç koşullarda bile insan olmanı onurlandırabilirsin, hayattaki anlamını bulabilirsin.
en uç koşullar dediğim de artık bilinçaltının tüm gücüyle sadece hayatta kalabilmeye odaklandığı anlardır.
aşağı yukarı senin düşüncelerinle aynı ama çeviri tam karşılığını verememiş galiba.
Allah kimseyi böyle durumlara düşürmesin tabi, halimize şükredelim.
Ama umarım kafanda yeniden çerçeveleyip, bakış açını değiştirebilmişizdir.
Bakış açımızı değiştirdiğimizde duygularımız da değişir çünkü :)
Kızlar, bu arada hepinize desteğinizden dolayı teşekkür ediyorum :)
Bu benim için öyle bir tutku oldu ki kimse okumasa bile aynen devam ederim, o denli.
ama görevim gibi hissediyorum bunu. bu noktaya gelebilmişsem bunu deneyimleyebilmişsem, paylaşmam gerekiyor.
sizin de mutlaka ve mutlaka bu dünyada bir hedefiniz olsun, sıkıca sarılın ve ona erişmek için bir tutku olsun.
bu sadece kendiniz için olur, başkalarıyla paylaşmanız gereken şeyler olur. ama mutlaka olsun...
ki ben şuna inanıyorum ki, bu dünyaya hepimizin bir geliş amacı var, bu amacı keşfettiğinizde zaten, o tutku kalpten geliyor.
ama dediğim gibi illa bir bilim adamı olup da izafiyet teorisi geliştirmek değildir bu,
illa toplum için birşeyler yapmanız gerekmez, sadece ve sadece ruhunuzun olgunluk seviyesini yükseltmek de olabilir bu.
ama illa ki bir hedefiniz olsun...
İkinci olarak da sizinle birşey daha paylaşmak istiyorum. Sizi rahatsız eden duygunuz oluştuğunda, ona odaklanın.
Ben hep bunu yapıyorum. Olayı, kişiyi bırakıyorum bi kenara, hatta şükrediyorum yaşadığım ve bu duygu ortaya çıktığı için.
Bu duyguya odaklanıyorum. Neden rahatsız etti beni diye düşünüyorum.
Bilinçaltım kendisi için ters birşey farketmiş olmalı. İşte onu bulmaya çalışıyorum.
Korku, tedirginlik, endişe...Bunlar kendimizi korumamız için gerekli olan duygulardır.
Ama bazen de anlamsız bir yerde ortaya çıkarlar ve bize engel olurlar.
Mesela, bir sınav sırasında, toplum içinde konuşmanız gerektiğinde, biri suratını astığında, vs...
işte orada kesinlikle bilinçaltınızın sizi koruma güdüleri devreye girmiştir.
ve muhtemelen küçüklüğünüze dayanıyordur bu güdü ve yetişkin olarak artık size hizmet etmiyordur.
işte o küçük çocuğun aldığı o kararı bulun. duygunuzla yüzleşin, bastırmayın(bunu da ilişkiler başlığı altına yazmıştım aslında)
ve dediğim gibi özgür irademizle yaşadığımız bir ortamda en azından bu iyiliği yapmalıyız kendimize.
bu iyiliği de hakettiğinize inanın.
işte böyle kızlar, umarım biraz olsun faydası oluyordur bu yazdıklarımın,
ama merak etmeyin, bu birazlar birike birike çağlayan olurlar :)
tekrar hepinize sevgiler :)