Kendi önünüzden çekilin!
Bugün bir makale okudum. Makalenin bir yerinde beni dehşete düşüren bir bölüm vardı. Diyor ki yazar “Kendi önünüzden çekilin!” Bu dünyada kendinizi dar kalıplara sıkıştırıp hayatınızı bu şekilde sürdürmeyin gibi bir çok şeye açılımı olan bir söz bu aslında.
Gerçektende böyle değil mi, kapatmıyoruz mu kendi yolumuzu? Hak etmediğimiz bir hayat sürerken zamanla kendimizi o hayata adapte ederek yaşadığımız hayatın aslında bu olduğu fikrinden vazgeçmek düşüncesi hiç aklımıza gelmiyor değil mi!
Cesaretimiz mi yok, korkuyoruz mu hayatımızda bir çok şeyi değiştirmek isterken! Yada korktuğumuz için cesaret mi edemiyoruz? Ben inanıyorum ki ne zaman hayata duygusal pencereden değil de mantık penceresinden bakarız işte o zaman başarıya ulaşmak yönünde büyük bir adım atmış oluruz.
Hayatımızda büyük bir değişiklik yapmak isteriz bazen! O değişikliği yapmak isterken de korkularımız çıkar karşımıza ve ilerlediğimiz yolda kendimizi bir adım geri çekeriz. Çekim kanunu gibidir bu. Hayatta hiçbir şey mücadele etmeden kazanılmaz. En kötü anımızda yani korkularımızdan, korktuğumuz anda ben ne yapıyorum diyerekten kendimizi geri çekmektense ben bunu başaracağım, başarmam gerek diyerek o korkuların üzerine gitmek sanırım en doğrusu.
Hayata bakış acısı da çok önemlidir. Bir kova su düşünün!! O kovaya bir fil bakarsa ona bir bardak su gibi gelir, bir karınca bakarsa ona okyanus gibi gelir, bir balık bakarsa ona vatanı gibi gelir. Peki biz hayatta nasıl bir bakış acısına sahibiz bunu hiç düşündünüz mü?
Biz neye bakmak istersek bize görünen o olacaktır. Görmek istediklerimizi korkularımıza bırakırsak ve vazgeçersek görmek istediklerimizden benimde yaşadığım hayattır kardeşim demekte ne kadar doğru olur onu da bilmiyorum işte ben..