Keşkelerle Dolu Yaşam
Ne kadar isterdim ”keşke” sözcüğünü hiç kullanmamayı. Ama belki en çok kullandığım sözcüklerden birisi oldu.
İstenmeyen konuk gibi benimle birlikte yaşıyor, gölgem gibi benimle dolaşıyor. Ben ona alışamadım ama o bana iyice alıştı sanırım. Alışmamış olsaydı bırakırdı yakamı. Kimbilir ne kadar rahat ederdim? Ama olmuyor. Yapışık ikiz gibi birlikte yaşayıp gideceğimiz artık kesin gibi.
Hangisininden başlasam ”keşke”lerimi anlatmaya?
Örneğin; saf bir çocuk gibi kalbimi açtığım, üzerine titrediğim ve beslediğim sevgilerimin düşkırıklığı ile sonuçlanması ve her defasında tövbe etmeme rağmen tövbemi defalarca bozmam ‘keşke’lerimin en güçlüsü belki de.
Aziz Nesin’in şiirinde sözettiği ”Güneşi görünce havaya kanıp çiçek açan badem ağacı” gibi açılıveren saf ve art niyetsiz kalbimin soğuklara kalıp donması gibi. Ama inandım ki bu tövbelerim hiç bitmeyecek, keşkelerin acısı her defasında acıtacak canımı. Kabullendim bunu. Bükemediğin bileği öpeceksin derler.
Keşkelerimden birisi de bazı sevdiklerime ”Seni seviyorum” diyemeden ayrılmamız. Bazı ayrılıklar da sonsuza kadar oldu üstelik. Hatırladıkça içim yanar. “Keşke” derim bıktırana kadar ”Seni seviyorum” diyebilseydim, sarılıp yorulana kadar öpücüklere boğsaydım.
O insanlara içimden geçenleri öyle anlatmalıydım ki, değil karanlıkta, gölgede bile hiçbir duygum kalmamalıydı. Ne yazık ki sevildiğini bilmeyi çoktan hakemiş birkaç insandan bunu esirgedim. Belki gururumun densizliğinden, belki anlamsız kibirimden. Ama artık çok geç.
Keşkelerin sonu gelmeyecek. Anlat anlat bitmez.
Dostlarıma bir önerim var. Keşkeleri benim kadar hissetmesinler diye.
Sevdiklerinize şu anda telefon edin, elektronik posta atın, olanaklı ise yanlarına en kısa sürede gidin. Onları ne kadar sevdiğinize söyleyin. Yüksek sesle söyleyin. Küçükse saçlarını okşayın, büyük ise elleri hep avucunuzda kalsın.
Sevildiğinin değerini bilmeyenlere ise veda edin.
Sizi üzemesinler diye.
“Keşke”ler hiç olmasın yaşantınızda.
”İyi ki” ile başlasın anılarınız.