aralıksız esen rüzgardı
savruluşuna durduk
dolandı yaşamımıza bozgunculuk
bazen ılık
istendiğinde zemheriydi
aralıksız rüzgarlar estirildi üstümüze doğru
bir aralık uyandığımızda
beyaz karlar üstünde ceset ceset
umutlarımız sırtlanlara leş oldu
bir sabah böyle başladı hayat tiyatrosu
dekorlar yansıtmaz oldu hakikatimizi
kostümler hile desenlerini sergilemeye başladılar
ve düşlerimizde
başka hikayelerin aktörleri oynamaya başladılar rollerimizi
bakışlarımızı kirlettik
ikinci sayfasında gazetelerin
utancımızı arşivledik
sanal raflarında internetin
amacımızı yitirdik
devamı aynı saatte yayınlanan
pamuk prenses dizilerinde
bütün güzellikleriyle çiçekleri
acımasız bozgunlara terkettik
darack penceresinden
geceler sızdı küçük dünyalarımıza
aralıksız esen rüzgardı bozgun
uyuşmuştuk
sihirlenmiştik
hayatı savurmak gibi bir şeydi
işsiz kahvelerinde
parklarda
cefakar kadınların koynunda geceleri
bir nehirdi
akıp gidiyordu hayat
çöl havzalarında ziyan olur gibi
bir nehirdi
kaybolmaya akıyordu hayat