Hat'ın Ustaları...

Spesifikinsan

Almina ve Çınar ilkokula başladı! :)
Kayıtlı Üye
1 Nisan 2010
14.774
678
HAT'TIN USTALARI




SULTAN ABDÜLMECİD:

Osmanlı Devleti'nin 31. padişahı olan Sultan Abdülmecid, 1839'la 1861 yılları arasında yaşadı. Hattatlıkla Mahmud Celâleddin Efendi'nin yolundan gitti ve döneminin en iyi sanatkârlarından olan Tahir Efendi'den dersler aldı. Dolmabahçe ve Ortaköy Camileri'ndeki bütün yazıları o yazdı. Bugün müzelerde ve diğer camilerde bugün çok sayıda eseri bulunan Sultan Abdülmecid'in üzerinde 'Allah' ve 'Muhammed' sözlerinin yeraldığı bu hattı şimdi Topkapı Sarayı'nda muhafaza ediliyor.


MUSTAFA RAKIM

Türk hat sanatının en büyük isimlerinden olan Mustafa Rakım 1757'de Ünye'de doğdu ve 1826'da İstanbul'da öldü. Hatatlığı kendisi gibi önde gelen bir hattat olan ağabeyi İsmail Zühdü Efendi ile Derviş Ali'den öğrendi. Aynı zamanda ressamdı ve Üçüncü Selim'i tahta çıktığı sırada gösteren bir de tablo yapmıştı. Osmanlı tuğrasını da derleyip ölçülü bir şekle sokan Mustafa Rakım çok sayıda levha ve

kitabenin yanısıra Tophane'deki Nusretiye Camii'nin kuşak kitabelerine de imzasını attı. Vasiyeti gereğinde Karagümrük'e defnedildi ve türbesi eşi Emine Hanım tarafından inşa ettirilip sonradan medrese haline getirildi.


VELİYÜDDİN EFENDİ

18. asır Türk hat sanatının önde gelen isimlerinden olan Veliyüddin Efendi İstanbul'da 1768'de öldü. Celi talik hatla yazılmış olan harf çalışmalarının biraraya getirilmiş olduğu bu albüm halen Topkapı Sarayı'nda muhafaza ediliyor. Özellikle levhalarda ve kitabelerde kullanılan celi talik hattın ustası olan Veliyüddin Efendi, hattatlığının yanısıra kadılık, Anadolu ve Rumeli Kazaskerliği yapmış ve şeyhülislâmlığa kadar yükselmişti. Kendi adıyla bilinen kütüphanenin de kurucusu olan sanatkârın bu karalamasında, celi talik harflerin yazılış biçimleriyle ilgili yeni arayışlar içinde olduğu görülüyor.


HÜSEYİN BİN RAMAZAN

Hayatı hakkında tam bir bilgiye sahip bulunmadığımız hattatlardan olan Hüseyin bin Ramazan, 17. yüzyılda yaşadı. Sanatkâr, bugün İstanbul'daki Türk ve İslâm Eserleri Müzesi'nde muhafaza edilen bu karalama albümünde sülüs yazı çeşidini kullanıyor. Hüseyin Bin Ramazan'ın karalamaları ebrularla çerçevelenmiş ve kitap şeklinde hazırlanmış olan albüm, bordo renkli deriyle ciltlenmiş.


MEHMED İZZET EFENDİ:

19. yüzyıl hattatlarından Mehmed İzzet Efendi'nin imzasını taşıyan bu levha 1847 tarihini taşıyor ve Topkapı Sarayı Müzesi'nda muhafaza ediliyor. Sanatçı, kelimelerde geçen bazı harfleri altalta sıraayarak son derece güç bir istif yapmış. Levha, lÁciverd üzerine altın yaldızla yazılı.


İSMAİL ZÜHDÜ EFENDİ:

1806 Ada İstanbul'da vefat eden İsmail Zühdü Efendi'nin 'leylek besmele' olarak bilinen bu levhası, resme benzer hatların en önemlilerinden biridir. İslamiyet'in insan resmi çizimini yasakladığına inanılmasıyla, bazı hattatlar istiflerini resim şekline sokarak yazmışlardır. İsmail Zühdü'nün döneminin çiçekli tezhibiyle çerçevelenen ve içerisinde Kâbe'nin bir tasvirinin de yer aldığı bu çok önemli levhası şimdi Topkapı Sarayı Müzesi'nde saklanıyor.


SULTAN ÜÇÜNCÜ AHMED

1703'le 1730 yılları arasında yaşayan Üçüncü Ahmed, Osmanlı İmparatorluğu'nda batılılaşma hareketlerinin başladığı devirde tahta geçti. Edebiyat ve bilhassa hat sanatı üzerine çalışmış ve devrinin ünlü hattatı Hafız Osman'dan icazet almıştır. Lâle Devri'nin padişahı olan Üçüncü Ahmed'in hatt-ı humayunları da hat ve tezhip sanatı bakımından çok büyük değer taşırlar. Hükümdarın kendi çektiği bu tuğra, bugün Topkapı Sarayı'nda muhafaza ediliyor.


KAZASKER MUSTAFA İZZET:

Tosyalı Destanağazade Mustafa Efendi'nin oğlu olan Mustafa İzzet Efendi, 1801'de dünyaya geldi. Babasının ölümünden sonra okumak için İstanbul'a nakletti Fatih'te başkurşunlu Medresesi'nde çalışmaya başladı. Zamanın hükümdarı İkinci Mahmud'un dikkatini çekti ve saray okulu olan Enderun'a alındı. Zamanla Rumeli Kazaskerliği'ne kadar yükseldi ve çok sayıda Kur'an'ın yanısıra 200'den fazla hilye ve yüzlerce levhaya imzasını attı. Ayasofya Camii'nde bulunan büyük levhalar da 1876'da vefat eden Kazasker'e aittir.


SEYYİD ABDULLAH:

'Yedikuleli' olarak bilinen Seyyid Abdullah, 17. asrın önde gelen sanatkârlarındandı. Yazıyı Hafız Osman'dan meşkederek 1690 tarihinde icazet aldı ve hat öğrenimini sonradan altı çeşit yazıya çalışarak tamamladı. Peygamber sülalesinden olduğu için 'Seyyid' unvanı taşıyan Yedikuleli Abdullah Efendi, 1731 yılında İstanbul'da vefat etti. Üstadlığının yanısıra, çok çabuk yazı yazmasıyla da meşhurdu.


İSMAİL DERDİ:

1690 tarihli bu levhada tek ve çok tanrılı pekçok dinin geçmişinde yer alan ve Kur'an-ı Kerim'de de geçen Esháb-ı Kehf sözkonusu edilmektedir. 'Yedi uyurlar' olarak bilinen Yemliha, Mekselina, Misliha, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş ve köpekleri Kıtmir'in isimleri bu levhada gemi biçimi verilerek yazılmış; altın, siyah ve yeşille renklendirilmiştir. İsmail Derdi'nin bu levhası Topkapı Sarayı'ndadır.


MEHMED ŞEFİK BEY

1819'da Beşiktaş'ta, Kılıçali Mahallesi'nde dünyaya geldi. Önce Lâz Ömer adında bir hattattan, sonra teyzesinin kocası olan ve hat sanatının en büyük isimlerinden kabul edilen Kazasker Mustafa İzzet Efendi'den dersler aldı. Sülüs, Nesih, Celi Divani ve Siyakat cinsi yazılarda kısa zamanda şöhret sahibi olan Mehmed Şefik Bey, sarayda yıllarca hat hocalığı yaptı ve İstanbul dışındaki çok sayıda cami için de levhalar hazırladı. 1879'da İstanbul'da vefat eden hattat, Beşiktaş'daki Yahya Efendi Türbesi'ne defnedildi.


ŞEYH HAMDULLAH:

Türk hattının en büyük ismi kabul edilen ve 1436'yla 1520 yılları arasında yaşayan Şeyh Hamdullah'ın bu levhası yazı meşklerinden oluşuyor. Hattatların yazı yazmaya başlamadan önce ellerini alıştırmak veya boş zamanlarında ellerinin hassasiyetini kaybetmemeleri için yaptıkları harf veya kelimelerden oluşan yazı denemelerine 'meşk' adı verilir. Kâğıtta hiç boş yer bırakmadan, ters veya düz, hattâ üstüste yazılan bu tip yazılara ilk bakışta karalanmış gibi görünmelerinden dolayı 'karalama' da denir. Özellikle Şeyh Hamdullah'a ait yazı meşklerinin ve kıt'alarının toplandığı murakkalar kendi öğrencilerinin yanısıra yüzyıllar boyunca yeni hattatlar için de örnek oluşturmuştur.


MAHMUD CELÁLEDDİN:

1829'da ölen ve Şeyh Murad Türbesi'ne defnedilen Mahmud Celâleddin, Dağıstanlıydı. Meşketmek için gittiği Yamakzade Salih ve Ebubekir Raşid Efendiler, Mahmud Celâleddin'in sert tabiatlı olması dolayısıyla Mahmud Celâleddin'e ders vermeyi reddetmişler, o da evine kapanarak hattı eski üstadların yazılarını tek başına inceleyerek ve kendi kendine öğrenmişti. Türk hattında ayrı bir ekol kuran Mahmud Celâleddin'in sert tabiatının izleri yazılarında da hemen belli olmaktadır.


DERVİŞ ALİ:

Doğum tarihi kesin olarak bilinmeyen ve Türk hat sanatının en önemli isimlerinden olan Derviş Ali, Yeniçeri Aağalarından Hüseyin Ağa tarafından yetiştirildi. Sülüs ve nesih yazıyı Halid-i Erzurumu'den meşketti. Şeyh Hamdullah üslubunun en önemli temsilcilerinden olan sanatkâr 1673'te İstanbul'da vefat etti ve sur dışında defnedildi. Hattatın maharetini bütün özellikleriyle gösteren bu Mülk Suresi, hâlen Topkapı Sarayı Müzesi'nde muhafaza ediliyor.


AHMED KARAHİSARİ:

Bir adı da Şemseddin olan Türk hat sanatının bu büyük ustası 1468'da, isminden de anlaşılacağı gibi Afyonkarahisar'da doğdu. Hat derslerini zamanının meşhur sanatkÁrı Esadullah Kirmani'den aldı. 'Kalem-i müsenna' adı verilen celi hatta yani büyük boy yazıda ustalığı diğer yazılarından daha üstündü. Süleymaniye Camii'nin büyük kubbesindeki yazıları kölesi Hasan Çelebi ile beraber hazırladı. 90 yaşına yaklaştığı sırada, 1556'da vefat eden Ahmed Karahisari Türk hat sanatının en büyük isimlerindendi.


ALİ ALPARSLAN

Son dönem Türk hattının en önemli isimlerinden olan Prof. Dr. Ali Alparslan 1924'te İstanbul'da doğdu. Edebiyat Fakültesi'ni bitirdi, doktorasını Tahran'da yaptı ve mezun olduğu üniversiteye hoca olarak girerek Türk Edebiyatı profesörü oldu. Hat ve ebruyu bu sanatların en büyük üstadlarından kabul edilen Necmeddin Okyay'dan öğrenen Prof. Alparslan birkaç sene sonra Okyay'dan icazet aldı ve talik yazının Türkiye'deki tek otoritesi kabul edildi. Ali Alparslan halen İstanbul'da yaşıyor ve öğrenci yetiştiriyor.


AHMED NAKŞİ:

18. yüzyıl başlarının en önemli kâğıt oyma sanatçısı Ahmed Nakşi'nin bu eseri şimdi Topkapı Sarayı Müzesi'nde saklanmaktadır. Beyaz kâğıttan kesilen talik harfler nefti renkte bir zemin üzerine yapıştırılmıştır ve metin dört satır diyagonal, yanlarda da dikine iki satırdan oluşmaktadır. Köşe koltukları altın yaldız ile tezhipli olup alttaki tezhibin içinde Ahmed Nakşi'nin imzası yeralmaktadır.

Alıntı...
 
X