- 18 Eylül 2014
- 8.451
- 29.971
- 798
Şöyle düşünün, ben bir diyabet hastasıyım. Ama ne yediğime içtiğime dikkat ediyorum, ne egzersiz yapıyorum. Ne de ilaçlarımı kullanıyorum. Benim kan şekeri seviyelerim nasıl olur sizce? Elbette ki yüksek.
Peki diyelim ki ilaçlarımı aldım, kilo verdim, yediğimin şeker oranına dikkat ediyorum, ara öğünlerimi aksatmıyorum, düzenli yürüyüş yapıyorum. Şimdi nasıl olur kanımdaki şeker seviyesi? Normal.
Peki benim kan şekerimin normal seviyeye gelmesi demek benim diyabet hastalığımdan kurtulduğum anlamına gelir mi? Yoksa "diyabetim kontrol altında" mı diyebilirim sadece.
Bu örneği neden verdim? Çünkü bugün artık her türlü bağımlılığa tıp dünyasında "kronik hastalık" gözüyle bakılıyor. Yani aynı diyabet gibi, aynı hipertansiyon gibi. Diyabet hastası hastaneye yattı diyelim, 2 hafta sürekli insülini yapıldı, diyetisyen uygun yemekler hazırlattı, vs vs. Kan şekeri normale düşüp o kişi evine gidince ne olacak? Eğer kendisi kendisine dikkat etmezse yeniden şekeri yükselecek. Eğer evde dikkat ederse kan şekeri hep normal seviyelerde olacak ama asla ve asla "ben diyabetten kurtuldum" denemeyecek.
Bağımlılıklar da bugün böyle. Madde olsun, alkol olsun, tütün olsun hepsi "kronik" birer hastalık. Asla bağımlılık bitti, tamamen geçti denemiyor, sadece "kontrol altında" denebiliyor. Bağımlıların tekrar maddeye yönelmelerinin sebebi bu.
O yüzden tedavide başarı sağlanması için kişinin tedavi olmayı istemesi gerekiyor. Beni (diyabet hastası olan beni) nasıl ki kolumdan zorla tutup hastaneye yatırıp orada insülin ya da başka tedavi veremezseniz, bu benim diyabetimin kontrol altına alınması için işe yaramazsa madde bağımlılığında zorla tedavi olmuyor. Zaten AMATEM'lerde veya psikiyatri kliniklerinde eğer bağımlı kişi tedavi olmayı istemiyorsa onu yatırmıyorlar bile.
Burada bağımlının yakınlarının yapması gereken, kişinin bırakması için bir istekte bulunmasını motive etmek. Diyelim çocukları olan biri, buradan ikna etme yolu bulunabilir. Diyelim sağlık sorunları yaşıyor, buradan bir yol açılabilir. Kişi kendisi istedikten sonra en yakın merkezde tedavisine başlanabilir. Tedavi mutlaka yatarak olmak zorunda değil, yatarak tedavide hani bizim madde bulamayınca "krize girdi" dediğimiz şikayetler tedavi ediliyor. Bu krize girme durumu ise kullanılan maddeye göre değişiyor. Her maddede olacak diye bir kural yok. Bu şikayetler geçtikten sonra kişilerin psikoterapi yöntemleri ile tekrar başlamamalarına yönelik psikolojik tedaviler uyguanıyor. Grup tedavileri, iş-uğraşı terapileri vs. Bunları yatmadan da yapabilir kişi.
Size katılıyorum, madde bağımlılığı konusunda en önemli faktörlerden biri aile desteği.
Her bağımlılık illa yatırılarak tedavi edilecek diye bir şey yok, üstte yazdığım gibi. Bugün Amerika'da bağımlılığın %90-95'i yatmadan yapılıyor. Kolundan tutma, zorla götürme ne yazık ki tedavide başarıyı sağlamıyor, kişinin kendisi istemesi lazım.
Yukarıda yazdığım gibi tamamen "kurtulmak" diye bir şey yok. Yüksek tansiyondan, diyabetten nasıl ki kurtulamıyorsak bundan da kurtulamayız. Ama burada önemli olan şey yeniden başlamaya kadar geçen zamanı uzun tutmak. Yani diyelim ki kişi maddeyi bıraktı, 2 ay sonra yeniden başladı. Tekrar bıraktı, 5 ay sonra yeniden başladı. Tekrar bıraktı, 10 ay sonra yeniden başladı. Eğer ki bu bıraktığı dönemler giderek uzuyorsa bu da iyi birşeydir. Ne kadar çok başlayıp bırakırsa o kadar iyi. Ne kadar çok tekrarlama olursa o kadar uzun süreli başarı oluyor.
En önemli nokta bu!
İkna etmek?? Sorun burada zaten. İkna olduktan sonra en yakın merkeze yönlendirmek demek lazım. İlla da "yatarak" değil artık.
Ailenin bunun "kronik" bir rahatsızlık olduğunu kabullenmesi lazım.
Bu arada Sağlık Bakanlığı yeni bir hat açtı: "Alo 191 Uyuşturucu ile Mücadele Danışma ve Destek Hattı”
Her türlü sorunuzu ücretsiz olarak sorabilirsiniz. Telefonun ucunda psikologlari sosyologlar, sağlık çalışanları, psikiyatristler bulunuyor. Tedavi olmayı isteyen kişinin talebi halinde en yakın hastanenin/kuruluşun adı veriliyor. Başvuran kişi isterse onun adına randevu alınıyor.
Nihayet en sonunda konu sahibine tavsiyem: Öncelikle sizler (ailesi) bu konu ile ilgilenen bir uzmandan "siz neler yapabilirsiniz" ile ilgili bilgi alırsanız abinize yaklaşımınız daha sağlıklı olur.
Son olarak bu konuya "iradesizlik" meselesi olarak bakmayalım. Tıp dünyası hala beyindeki değişiklikleri çözmeye çalışıyor, neden bağımlılık A kişisinde oluyor da neden B kişisinde olmuyora henüz cevap bulunabilinmiş değil.
Peki diyelim ki ilaçlarımı aldım, kilo verdim, yediğimin şeker oranına dikkat ediyorum, ara öğünlerimi aksatmıyorum, düzenli yürüyüş yapıyorum. Şimdi nasıl olur kanımdaki şeker seviyesi? Normal.
Peki benim kan şekerimin normal seviyeye gelmesi demek benim diyabet hastalığımdan kurtulduğum anlamına gelir mi? Yoksa "diyabetim kontrol altında" mı diyebilirim sadece.
Bu örneği neden verdim? Çünkü bugün artık her türlü bağımlılığa tıp dünyasında "kronik hastalık" gözüyle bakılıyor. Yani aynı diyabet gibi, aynı hipertansiyon gibi. Diyabet hastası hastaneye yattı diyelim, 2 hafta sürekli insülini yapıldı, diyetisyen uygun yemekler hazırlattı, vs vs. Kan şekeri normale düşüp o kişi evine gidince ne olacak? Eğer kendisi kendisine dikkat etmezse yeniden şekeri yükselecek. Eğer evde dikkat ederse kan şekeri hep normal seviyelerde olacak ama asla ve asla "ben diyabetten kurtuldum" denemeyecek.
Bağımlılıklar da bugün böyle. Madde olsun, alkol olsun, tütün olsun hepsi "kronik" birer hastalık. Asla bağımlılık bitti, tamamen geçti denemiyor, sadece "kontrol altında" denebiliyor. Bağımlıların tekrar maddeye yönelmelerinin sebebi bu.
O yüzden tedavide başarı sağlanması için kişinin tedavi olmayı istemesi gerekiyor. Beni (diyabet hastası olan beni) nasıl ki kolumdan zorla tutup hastaneye yatırıp orada insülin ya da başka tedavi veremezseniz, bu benim diyabetimin kontrol altına alınması için işe yaramazsa madde bağımlılığında zorla tedavi olmuyor. Zaten AMATEM'lerde veya psikiyatri kliniklerinde eğer bağımlı kişi tedavi olmayı istemiyorsa onu yatırmıyorlar bile.
Burada bağımlının yakınlarının yapması gereken, kişinin bırakması için bir istekte bulunmasını motive etmek. Diyelim çocukları olan biri, buradan ikna etme yolu bulunabilir. Diyelim sağlık sorunları yaşıyor, buradan bir yol açılabilir. Kişi kendisi istedikten sonra en yakın merkezde tedavisine başlanabilir. Tedavi mutlaka yatarak olmak zorunda değil, yatarak tedavide hani bizim madde bulamayınca "krize girdi" dediğimiz şikayetler tedavi ediliyor. Bu krize girme durumu ise kullanılan maddeye göre değişiyor. Her maddede olacak diye bir kural yok. Bu şikayetler geçtikten sonra kişilerin psikoterapi yöntemleri ile tekrar başlamamalarına yönelik psikolojik tedaviler uyguanıyor. Grup tedavileri, iş-uğraşı terapileri vs. Bunları yatmadan da yapabilir kişi.
Aileyi komple gözden çıkaracak kadar soğursa o zaman korkmak lazım.
Size katılıyorum, madde bağımlılığı konusunda en önemli faktörlerden biri aile desteği.
Kolundan tutup hastaneye yatırılması lazım, yapılacak tek şey bu.
Her bağımlılık illa yatırılarak tedavi edilecek diye bir şey yok, üstte yazdığım gibi. Bugün Amerika'da bağımlılığın %90-95'i yatmadan yapılıyor. Kolundan tutma, zorla götürme ne yazık ki tedavide başarıyı sağlamıyor, kişinin kendisi istemesi lazım.
Ama bu illete kapılıp kurtulan çok az malesef. Yani kanserden kurtulmak gibi bişey. Belki onun bile kurtulma oranı daha yüksek.
Yukarıda yazdığım gibi tamamen "kurtulmak" diye bir şey yok. Yüksek tansiyondan, diyabetten nasıl ki kurtulamıyorsak bundan da kurtulamayız. Ama burada önemli olan şey yeniden başlamaya kadar geçen zamanı uzun tutmak. Yani diyelim ki kişi maddeyi bıraktı, 2 ay sonra yeniden başladı. Tekrar bıraktı, 5 ay sonra yeniden başladı. Tekrar bıraktı, 10 ay sonra yeniden başladı. Eğer ki bu bıraktığı dönemler giderek uzuyorsa bu da iyi birşeydir. Ne kadar çok başlayıp bırakırsa o kadar iyi. Ne kadar çok tekrarlama olursa o kadar uzun süreli başarı oluyor.
Bu illetten kurtulması için ise malum önce kendisi istemeli
En önemli nokta bu!
direkt ikna edlip hastahaneye yatırılacak. çözüm bu
İkna etmek?? Sorun burada zaten. İkna olduktan sonra en yakın merkeze yönlendirmek demek lazım. İlla da "yatarak" değil artık.
Bağımlı olduğunu kabul ederek tedavi yoluna bakın.
Ailenin bunun "kronik" bir rahatsızlık olduğunu kabullenmesi lazım.
Bu arada Sağlık Bakanlığı yeni bir hat açtı: "Alo 191 Uyuşturucu ile Mücadele Danışma ve Destek Hattı”
Her türlü sorunuzu ücretsiz olarak sorabilirsiniz. Telefonun ucunda psikologlari sosyologlar, sağlık çalışanları, psikiyatristler bulunuyor. Tedavi olmayı isteyen kişinin talebi halinde en yakın hastanenin/kuruluşun adı veriliyor. Başvuran kişi isterse onun adına randevu alınıyor.
Nihayet en sonunda konu sahibine tavsiyem: Öncelikle sizler (ailesi) bu konu ile ilgilenen bir uzmandan "siz neler yapabilirsiniz" ile ilgili bilgi alırsanız abinize yaklaşımınız daha sağlıklı olur.
Son olarak bu konuya "iradesizlik" meselesi olarak bakmayalım. Tıp dünyası hala beyindeki değişiklikleri çözmeye çalışıyor, neden bağımlılık A kişisinde oluyor da neden B kişisinde olmuyora henüz cevap bulunabilinmiş değil.