duygularım o kadar karışık ki sanırım yazmazsam uyuyamayacağım.
şu an yatmam gereken saati çoktan geçirmiş olmama rağmen bilgisayarı açmış olmamın sebebi sanırım bu.
içinde olduğuma ne denir bilmiyorum.
depresyon mu, duygu karmaşası mı, hayatla bi kopup bir buluşmanın adı konmuş muydu ki?
çoğu zaman fazlasıyla hissizim,
korku dışında.
o his hep var.
göğsümde bir ağırlık,
bitmek bilmez o sıkıştırma.
karşımdaki kendim değil de,
psikolojik sorunları olan bir yakınım olsa:
" bak o hissettiklerin var ya, hiçbiri gerçek değil, boş korkular onlar, sen iyisin, sağlıklısın, her şey iyi olacak " der güç verirdim.
ama kendime uygulayamıyorum bunu, çünkü korkularımın altı maalesef boş değil.
sağlık her şeyin başındaki korkum zaten, beni bu durumlara getiren.
bir kaç gün sonra nodülümün kontrol edilmesi lazım mesela.
kanser şüphesiyle 2 kez biyopsi yapılmış tiroidim her kontrolde korku yaşatıyor bana.
0,8 değil de 0,9 çıksa "%10 büyümüş iyi değil, hiç iyi değil" i yapıştırıyor çünkü doktor suratınıza.
kanser mi ameliyat mı, neler beni bekliyor sorusu genelde korkunçken bir de bunu hamileyken yaşamak zor geliyor insana.
evet hamileyim, bu belki de en büyük mutluluk sebebim.
ama şu an bebeği hissedemediğimden,
sanki sürekli midemi bulandırıp başımı ağrıtan yemek yedirmeyen bir hastalığım varmış gibi hissedebiliyorum günün büyük çoğunluğunda.
sadece bebeğimi ultrasonda gördüğümde duyabiliyorum onun ne büyük mucize olduğunu.
gözlerim doluyor.
henüz 11 haftalık ama son kontrolde ultrasonda hareketlerini gördüm,
ilk kez.
doktorun yanında " ayy canım benimm " diye bağırmışım!
o kadar netti ki daha önceleri sadece bir gölge gibi görünen bebeğim, sanki doğmuş gibiydi.
ben de çığlığı basıvermişim tabi.
kesesinin üst kısmında bir kanama alanı var.
onu görme sevincimi hemen bulandıran.
kaybolmadı bir türlü.
ağır iş yapmazsan bir şey olmaz diyor doktor ama sen gel onu bana sor.
ya büyürse ya keseyi bozarsa ya çocuğuma bir şey olursa korkusu hep şuracıkta.
yine de onu görmek çok çok çok mutlu ediyor beni,
haftaya tekrar göreceğim inşallah ve askerden gelen bir sevdiğini karşılayacak insan heyecanı var içimde.
günler geçmek bilmiyor onu görmediğimde.
imkanım olsa eve ultrason cihazı kurdurup gece gündüz onu izleyeceğim,
kalp atışlarını dinleyeceğim.
kısacası "ona ne olacak" da içimde büyük bir korku.
tabii bir de en büyük sorun var.
beyin tümörü sonrası kontroller!
2 yıl sonra denmişti son çekilen MR'ın ardından,
2 yıl doluyor bu yıl sonunda,
kısmetse tam bebeğimin doğacağı zaman.
bebeğim bir kaç günlükken çekilecek belki de MR
ve kötü bir şey çıkacak korkusu inanın damarlarımda.
bebeğim bir kaç günlükken kötü bir haber alırsam ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum çünkü içimde hiç dayanma gücü kalmadı.
bir de ondan ayrılacak olmanın kederi eklenirse buna,
kalbim durabilir o anda.
ve en en en büyük korkumu oluşturuyor bu da.
şu hayatta en korktuğum şey beyin tümörü başka hiçbir şey değil.
diğer ölüm şekillerinin tümüne razıyım neredeyse.
yeter ki beynimde bir daha bir şey olmasın.
çünkü huzurla gidemiyorsunuz bu hastalıkta,
hem ağrılar dindirilemeyecek boyutta oluyor kafatası genişlemediğinden ve kafa içi basınç arttığında oluşan o korkunç ağrıyı uyanık olduğunuz her saniye hissetmek zorunda olduğunuzdan,
hem de ölmeden önce beyin hasarına bağlı olarak artık hangi bölgedeyse,
ne bileyim kör olabilirsiniz,
hafızanızı yitirebilirsiniz,
boyundan aşağısı felç olabilir,
konuşamayabilir,
okuyup yazamayabilirsiniz.
hatta bunların tümü veya bir kaçı sırayla aynı kişinin de başına gelebilir.
başka bir hastalıkta çok ağrınız da olsa sevdikleriniz etrafınızda, onların yüzüne onları tanıyarak bakıp, ellerini tutarak ölüme gidebilirsiniz.
ama beyin rahatsızlığında bu son da alınıyor işte sizden.
eşiniz çocuğunuz yanınızda olsa bile göremiyorsunuz,
görseniz tanıyamıyorsunuz,
ne bileyim konuşamıyorsunuz onlarla.
çok fazla.
dayanmak için çok fazla acı bu.
beni yiyip bitiren bir daha asla eskiden olduğum kişi olmama izin vermeyen o günleri yaşayabilecek olmamın tahayyülleri.
delirtiyor bu beni hissediyorum, çıldırtıyor.
diğer tüm insanların yaşadığı günlük sıkıntılar,
ha tabii bir de ben çalışamadığım için oluşan maddi sorunlar,
her şeyin sürekli bıçak sırtı borç harç gitmesi,
bunları yaşamak da bana şu an diğer herkese geldiğinden daha ağır geliyor.
pili bitmiş bir oyuncak gibiyim.
ve diyorum ya,
kendime şu telkini yapamıyorum:
"korktukların aslında saçma, bunların hiçbiri yok" diyemiyorum kendime.
çünkü bunlar benim hayatımı çevreleyen gerçekler.
bazen "bu hayat olmadı" gibi hissediyorum.
yenisine başlamalıyım sanki diyorum.
ben böyle olmayacaktım diyorum.
gözümden de yaşlar süzülüyor zaten sonra.
ne bu?
ismi var mı bunun?
şu an yatmam gereken saati çoktan geçirmiş olmama rağmen bilgisayarı açmış olmamın sebebi sanırım bu.
içinde olduğuma ne denir bilmiyorum.
depresyon mu, duygu karmaşası mı, hayatla bi kopup bir buluşmanın adı konmuş muydu ki?
çoğu zaman fazlasıyla hissizim,
korku dışında.
o his hep var.
göğsümde bir ağırlık,
bitmek bilmez o sıkıştırma.
karşımdaki kendim değil de,
psikolojik sorunları olan bir yakınım olsa:
" bak o hissettiklerin var ya, hiçbiri gerçek değil, boş korkular onlar, sen iyisin, sağlıklısın, her şey iyi olacak " der güç verirdim.
ama kendime uygulayamıyorum bunu, çünkü korkularımın altı maalesef boş değil.
sağlık her şeyin başındaki korkum zaten, beni bu durumlara getiren.
bir kaç gün sonra nodülümün kontrol edilmesi lazım mesela.
kanser şüphesiyle 2 kez biyopsi yapılmış tiroidim her kontrolde korku yaşatıyor bana.
0,8 değil de 0,9 çıksa "%10 büyümüş iyi değil, hiç iyi değil" i yapıştırıyor çünkü doktor suratınıza.
kanser mi ameliyat mı, neler beni bekliyor sorusu genelde korkunçken bir de bunu hamileyken yaşamak zor geliyor insana.
evet hamileyim, bu belki de en büyük mutluluk sebebim.
ama şu an bebeği hissedemediğimden,
sanki sürekli midemi bulandırıp başımı ağrıtan yemek yedirmeyen bir hastalığım varmış gibi hissedebiliyorum günün büyük çoğunluğunda.
sadece bebeğimi ultrasonda gördüğümde duyabiliyorum onun ne büyük mucize olduğunu.
gözlerim doluyor.
henüz 11 haftalık ama son kontrolde ultrasonda hareketlerini gördüm,
ilk kez.
doktorun yanında " ayy canım benimm " diye bağırmışım!
o kadar netti ki daha önceleri sadece bir gölge gibi görünen bebeğim, sanki doğmuş gibiydi.
ben de çığlığı basıvermişim tabi.
kesesinin üst kısmında bir kanama alanı var.
onu görme sevincimi hemen bulandıran.
kaybolmadı bir türlü.
ağır iş yapmazsan bir şey olmaz diyor doktor ama sen gel onu bana sor.
ya büyürse ya keseyi bozarsa ya çocuğuma bir şey olursa korkusu hep şuracıkta.
yine de onu görmek çok çok çok mutlu ediyor beni,
haftaya tekrar göreceğim inşallah ve askerden gelen bir sevdiğini karşılayacak insan heyecanı var içimde.
günler geçmek bilmiyor onu görmediğimde.
imkanım olsa eve ultrason cihazı kurdurup gece gündüz onu izleyeceğim,
kalp atışlarını dinleyeceğim.
kısacası "ona ne olacak" da içimde büyük bir korku.
tabii bir de en büyük sorun var.
beyin tümörü sonrası kontroller!
2 yıl sonra denmişti son çekilen MR'ın ardından,
2 yıl doluyor bu yıl sonunda,
kısmetse tam bebeğimin doğacağı zaman.
bebeğim bir kaç günlükken çekilecek belki de MR
ve kötü bir şey çıkacak korkusu inanın damarlarımda.
bebeğim bir kaç günlükken kötü bir haber alırsam ne yapacağımı gerçekten bilmiyorum çünkü içimde hiç dayanma gücü kalmadı.
bir de ondan ayrılacak olmanın kederi eklenirse buna,
kalbim durabilir o anda.
ve en en en büyük korkumu oluşturuyor bu da.
şu hayatta en korktuğum şey beyin tümörü başka hiçbir şey değil.
diğer ölüm şekillerinin tümüne razıyım neredeyse.
yeter ki beynimde bir daha bir şey olmasın.
çünkü huzurla gidemiyorsunuz bu hastalıkta,
hem ağrılar dindirilemeyecek boyutta oluyor kafatası genişlemediğinden ve kafa içi basınç arttığında oluşan o korkunç ağrıyı uyanık olduğunuz her saniye hissetmek zorunda olduğunuzdan,
hem de ölmeden önce beyin hasarına bağlı olarak artık hangi bölgedeyse,
ne bileyim kör olabilirsiniz,
hafızanızı yitirebilirsiniz,
boyundan aşağısı felç olabilir,
konuşamayabilir,
okuyup yazamayabilirsiniz.
hatta bunların tümü veya bir kaçı sırayla aynı kişinin de başına gelebilir.
başka bir hastalıkta çok ağrınız da olsa sevdikleriniz etrafınızda, onların yüzüne onları tanıyarak bakıp, ellerini tutarak ölüme gidebilirsiniz.
ama beyin rahatsızlığında bu son da alınıyor işte sizden.
eşiniz çocuğunuz yanınızda olsa bile göremiyorsunuz,
görseniz tanıyamıyorsunuz,
ne bileyim konuşamıyorsunuz onlarla.
çok fazla.
dayanmak için çok fazla acı bu.
beni yiyip bitiren bir daha asla eskiden olduğum kişi olmama izin vermeyen o günleri yaşayabilecek olmamın tahayyülleri.
delirtiyor bu beni hissediyorum, çıldırtıyor.
diğer tüm insanların yaşadığı günlük sıkıntılar,
ha tabii bir de ben çalışamadığım için oluşan maddi sorunlar,
her şeyin sürekli bıçak sırtı borç harç gitmesi,
bunları yaşamak da bana şu an diğer herkese geldiğinden daha ağır geliyor.
pili bitmiş bir oyuncak gibiyim.
ve diyorum ya,
kendime şu telkini yapamıyorum:
"korktukların aslında saçma, bunların hiçbiri yok" diyemiyorum kendime.
çünkü bunlar benim hayatımı çevreleyen gerçekler.
bazen "bu hayat olmadı" gibi hissediyorum.
yenisine başlamalıyım sanki diyorum.
ben böyle olmayacaktım diyorum.
gözümden de yaşlar süzülüyor zaten sonra.
ne bu?
ismi var mı bunun?