Hakikat damlaları

vera2020

Guru
Kayıtlı Üye
8 Şubat 2009
1.315
1.864
50

*Başkaları için okumak suretiyle eserlerin canına okuyacağınıza, nefsinizi muhatap kabul ederek kitaplarla can bulmalısınız.


*Bulduğunuz “daha güzel” ile yetinir ve “en güzel”e ulaşmaya çalışmazsanız, bir süre sonra onun renk atmasını engelleyemez ve sadece “güzel” kalmasını dahi sağlayamazsınız.

*Âlem seni her şey gördükçe sen kendini lâ-şey (hiç) bilmelisin.

*Su-i zan maddî-manevî bir sukuttur; hakkında su-i zan edilen şahıslara göre bu başaşağı gidişin hızı ve içine düşülen çukurun derinliği değişir.

*Şeytanca mülahazaların önünü ancak melekçe düşüncelerle alabilirsiniz.


*Ciddî olmayla somurtmayı birbirine karıştırmamak gerekir; Rasûl-ü Ekrem Efendimiz ciddî olduğu kadar da mütebessimdi.

*Aşkınlığa talip olmazsanız taşkınlara engel olamazsınız.

*Canlı kalabilmek için canlandırma peşinde olmak şarttır.

*Rüşte yaşla erilseydi, saçı-sakalı ağarmış onca insan hiç tonla günah işler miydi?

*Mefkuremize ve dostlarımıza karşı sevgimizi fevkalâde bir sadakatle ortaya koymalıyız, abartılı övgülerle değil.

*Akıbetinden korkan insan emniyette demektir.




 
Dupduru bir su gibi olmalısınız; öyle bir su ki, uzaktan bakanlar içine girseler topuklarının bile ıslanmayacağını sanmalı ama ona daldıklarında dibine ulaşmakta zorlanmalılar.

Rutin haline gelmiş bazı önemli faaliyetleri bir kısım yeniliklerle besleyip sıradanlıktan çıkarmaz ve onların asıl güzellikleriyle duyulmasına zemin hazırlamazsanız, en hayatî işleri dahi “yapalım da aradan çıksın” düşüncesine mahkum olmaktan kurtaramazsınız.

Birden ortaya çıkan ve zahmetsizce gelenler, aniden kaybolur ve sessizce giderler
***

Estetik, irfanla zevk-i selimin inzimamından doğar
***


Bazı kimseler ezbere konuştukları kadar ezber çalışsalardı Kur’an hafızı olurlardı

***
Sizden öncekiler hakkında suizan etmezseniz, arkadan gelenlerin zihinlerini ve dillerini kirletmezsiniz


***
 
Neden ölümden korkuyoruz?" dediler.
"Dünyayı tamir edip ahireti tahrip ettik. Mamur bir yerden harap bir yere gitmek istemiyoruz." dedi.
 
Öyle garip bir dünya..'Kimi benden çok seversen onu senden alırım' der Allah ve ekler: 'Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım.' ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur. Aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur. Öyle garip bir dünya...Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. En garibi de budur ya, öldüm der durur, yine de yaşarsın."
 

Hak vaki olan varsa yakınlarınızdan "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" diyelim... Allah sabır versin...

canından saydığın yar bile bir gün el olur.

Hiçbir yar el olmaz. Kırgınlıklar olur belki ama duygular her daim baki kalır.
Tıpkı, boşandıktan sonra çocukları için aralarındaki bağı sonsuza kadar devam ettiren çiftler gibi..
 
Anladığımız kadarıyla Firavun zalimdi; ama mert zalimlerdendi. Zulmünü gizleme gereği duymaz, bir şeylerin arkasına saklanma ihtiyacı hissetmezdi. Ne yapacaksa açıkça söyle; mertçe icra ederdi.

- Ben bu zulmü yapmayı istemiyorum; ama kanunlar bunu emrettiği için mecburum.. filan demişti. Böylesine bir saklanma gereği duymamıştı.

Açıkça ve mertçe emrini vermişti bir gün zulüm destekçilerine:

- Bugünden itibaren Mısır’ı mahalle mahalle dolaşacaksınız, hamile kadınların listesini yazıp doğum günleriyle birlikte önüme koyacaksınız…

Zulüm tatbikçileri anlamadılar, niyetini de sorma gereği duydular.

- Niçin hamile kadınları ve doğum günlerini tespit edip de getireceğiz size efendimiz?

Mertçe anlattı Firavun mantığını:

- Ben kahinlerden dinledim. Bugünlerde doğacak bir oğlan çocuğu büyüdükten sonra benim makamımı elimden alacak, yönetimim sona erdirecekmiş.

Efendimiz sizin makamınızı elinizden alacak olanın hangi çocuk olduğunu nasıl bileceğiz?

- Bilmenize gerek yoktur. Doğacak çocukların hepsi de potansiyel tehlikedir. Hepsinin de suça iştirak ihtimali söz konusudur. Öyle ise hiçbirini de hayatta bırakmayacak, hepsini de doğar doğmaz öldüreceksiniz. Potansiyel suçlu yaşatmak istemiyorum ülkede…

Alıntı------
 
"Kanuni Sultan Süleyman, devleti zirve noktasına getirdiği bir zamanda büyük alimlerden Yahya Efendi’ye sorar:

- Bir devlet hangi hallerde çöker:

- “Sultanım, Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitilenler ne nemelazım, deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlarda sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlâl de böylece mukadder hale gelir…”
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…