Batum:
... Doğu Karadeniz’in en uzak ve en sürpriz dolu köşesi Artvin’den Batum’a giriş yapanları, açık hava terminali işlevi gören geniş bir meydan karşılıyor ilkin. Buradan kalkan dolmuş ve taksiler ise yaklaşık yarım saatte Batum’a ulaşıyor. Türkçe bilen şoförlerle fiyatta anlaşarak, kapsamlı bir şehir turu yapmak da mümkün. Üstelik yol boyu ücretsiz rehberlik hizmeti cabası. Üç asır boyunca Osmanlı kültürüyle yoğrulan Kafkas ülkelerinin giriş kapısı Batum, tüm sürprizleriyle bizi bekliyor...
SOVYET RUSYA’NIN MıRASI
Kafkas Dağları’nın görkemli kıvrımları ile Karadeniz’in sonsuz maviliği arasında Batum’a uzanan asfalt yol, keyifli bir seyirlik. Sınır kapısından başlayıp kilometrelerce uzayan Gonio Plajları, Doğu Karadeniz’in en büyük kumsalı. Çoruh Nehri’nin iki yakasındaki yamaçlara kurulu çiftçi köyleri Ahalsopeli ve Adlia’yı, eski bir taş köprü birleştirmiş. Adlia Köyü, köpek üretme çiftlikleriyle ünlü. Yol üzerinde verilen zorunlu molaların nedeni, inek sürüleri. Çoruh Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü noktaya kurulan Gonio ise, küçük bir sahil kasabası. Kasaba sahilindeki Apsaros Kalesi, Roma döneminde yapılmış. Bizans ve Arap egemenliğinde kalan kale, 1478 tarihinde Osmanlılar tarafından fethedilmiş. ısa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Matthias’ın anıt mezarı ile Osmanlı hamam ve mezarlığının görülebileceği kalenin içi; kivi, mandalina ve palmiye ağaçlarıyla süslü bir yürüyüş parkuru. Kale girişindeki tanıtım levhasında, kaledeki arkeolojik kazılarda bulunmuş Helenistik döneme ait altın at heykelinin Batum Müzesi’nde sergilendiği yazılı. Yolun devamı, Uluslararası Batum Havaalanı’nın yanından geçerek şehir merkezine çıkıyor. Batum, bir günde gezilemeyecek kadar büyük bir kent. Sovyet Rusya döneminden kalma iki-üç katlı, asırlık evleriyle Eski Batum, nostaljik bir Küba esintisine sahip. Aslan, ejderha ve gerçeküstü mitolojik yaratık figürleriyle bezenen yapılar, Kafkasların sıradışı mimarisini temsil ediyor. Yörenin karakteristik yapılarından biri olan 20. yüzyıl tarihli Eski Postane Binası, kentin iki merkez caddesi Baratashvili ve Abashidze’nin kesiştiği noktada yükseliyor. Modern yapıların sıralandığı sahil kesimindeki evlerde hakim renk, beyaz. Sahildeki Batum Devlet Parkı, bir binalar tarlasına benzeyen kentin ortasında yemyeşil bir ada gibi. Kentte taçsız kral olarak nitelenen şair ılya Çavçavadze ile Gürcü yazar ve devlet adamlarının heykellerinin süslediği park, uzun yürüyüş parkurları, plajları ve sahil kahveleriyle dev bir gezi alanı. Parkın bitişiğindeki Batum Üniversitesi ise Çarlık Rusyası’nın mirası.
KARADENıZ’ıN ANTALYASI
Çoruh Nehri’nin yüzyıllar boyunca taşıdığı alüvyonlarla oluşmuş geniş ve verimli bir ova üzerine kurulan Batum, eski bir liman kenti. Gürcü, Ermeni, Rus, Azeri, Acar, Osetyalı, Abhaza ve diğer etnik grupların oluşturduğu 4.5 milyon nüfuslu bir kültür mozaiği olan Gürcistan’ın üç özerk bölgesinden Acara’nın da başkenti aynı zamanda.
150 bin nüfuslu kentte, Müslüman ve Hıristiyanlar neredeyse yarı yarıya. Sovyetler Birliği döneminde Rusya’nın Antalyası olan kentin tarihi, 3 bin yıl önceye dayanıyor. Yerel kaynaklarda ise 1.8 milyon yıl önce bu topraklardan göç eden kavimlerin Avrupalıların ataları olduğu rivayet ediliyor. Gürcüce ise 2 bin yıllık alfabesiyle dünyanın yaşayan en eski özgün dillerinden. Tarih boyunca Roma, Bizans, Arap, Rus, Türk, Ermeni, Azeri ve Kafkas halklarının kültürleriyle yoğrulan Batum, Sovyet Rusya döneminin önemli siyaset ve edebiyat adamlarını yetiştirmiş. 1990 yılında Rusya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Gürcistan sınırlarında kalan kentte uzun bir aradan sonra yeniden başlayan huzur ortamı, sosyo-ekonomik olarak kıpırdanmasını ve turizme yelken açmasını sağlamış. Türkiye ile geliştirilen iyi ilişkiler, sınır geçişlerini kolaylaştırmış. Liman ticaretinin canlanmasıyla başlayan kalkınma hamlesi, Sovyet döneminden kalma yapıların restorasyonuyla sürmüş. Günümüzde şehir merkezindeki yüksek yapılar, genellikle kamu binaları veya otellere ait. Batum’da yılda 565 bin yolcuya hizmet vermesi planlanan Uluslararası Havalimanı’nın temelleri ise yakın zamanda atıldı. ınşaatını bir Türk firmasının üstlenmesi, iki ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin ne kadar sıkı olduğunun da bir göstergesi...
KAHVE, MANOLYA, AKORDEON...
Dağ ile deniz arasına kurulmuş kentlerin doğal cazibesini taşıyan Batum’u tanımanın en iyi yolu, geniş bulvar ve caddeler boyunca uzun yürüyüşler yapmak. Sovyet Rusya döneminde ünü dünyaya yayılan Batum Yunus Gösteri Merkezi, Botanik Parkı, Akvaryum, Virgin Mary Kilisesi ile Sanat ve Etnografya müzeleri kentin görülmeye değer yerleri arasında.
Batum’un yamaçlarını, parklarını, kırlarını bir cennet bahçesine çeviren manolya çiçekleri, kentin sembolü. Parfümden ilaç ve temizlik sanayine kadar pek çok alanda kullanılan manolya çiçeğinin yanı sıra; kahve kültürüyle de ünlü Batum. Hemen her köşe başında bir kahvehane, kahve ve aksesuvar satan dükkân ya da atölyeye rastlamak zor değil kentte. Batum halkı için, kış ayları dışında yılın üç mevsimi, kapı önlerinde, sokaklarda ve kahvehanelerde, Karadeniz rüzgârları eşliğinde uzun kahve sohbetleri yapmak yaşamın önemli bir parçası. Aromatik olanlardan ‘hot black’e kadar tat, koku ve sertlik derecelerine göre onlarca çeşide ayrılan Batum kahvelerinin, sihirli bir zindelik verdiği inanışı hakim. Kentin turistik merkezi olan Batum Limanı, yıl boyu kahve tiryakileri, sokak müzisyenleri, şairler ve balıkçılarla şenleniyor. Rıhtımda, sokak aralarında ya da kentin herhangi bir köşesinde kulaklarınıza mutlaka çalınacak akordeon tınıları ise size eski bir Kafkas masalı gibi gelecek ve o işte an Batum’u sevdiğinizi anlayacaksınız, tıpkı bizler gibi...
Alıntı