Günde 5 Porsiyon Meyve Yiyerek Sağlıklı Kalın!

sincered

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
30 Temmuz 2010
11
0
36
İstanbul
Sevgili arkadaşlar,

beslenmemizde çok büyük önem taşıyan meyveleri düzenli tüketerek bir çok sağlık sorunundan korunabiliriz...Günde 5 porsiyon meyve tüketmek sağlık için birebir...
Porsiyon dediğimde yüzünüzdeki ifadeyi görür gibiyim korkmayın 1 porsiyon sadece elimizi yumruk yaptığımızda gördüğümüz miktar kadardır, yani çok zor değil öyle 5 porsiyon meyve yemek...

Peki yemenizi önerdiğim meyvelerle ilgili ne kadar bilgi sahibisiniz? Ne işe yararlar, nelerden korurlar? Bu başlık altında sizinle bu bilgileri ve bilmediğimiz ama çok faydalı olan meyveleri paylaşacağım...

Sevgiler.

Hindistan Cevizi

Özellikleri ve Tarihçesi

Hindistan cevizi, kumlu topraklarda, uzunlamasına ağaçlarda yetişen tropikal bir meyvedir. Bilinen ilk oluşum 15 milyon yıl önceye rastlamaktadır. Hindistan cevizinin kabuğu yaş iken yeşil renklidir. Kurutulmuş hindistan cevizinin kabuğu koyu kahverengi renktedir. Ağacından kopan Hindistan cevizi hem yaş olarak hem de kuru olarak kullanılabilmektedir.

Yetiştirildiği Yerler
Tropikal iklim bölgelerinin tamamında yetişmekle birlikte özellikle Sri Lanka, Tayland, Malezya ve Fildişi sahillerinde üretilmektedir.

Faydaları
Hindistan Cevizi çok besleyici, güçlendirici ve şişmanlatıcı bir besindir. Yüksek oranda fakat kolayca sindirilebilen yağ içerir. Vücut bu yağdan diğer yağlara nazaran daha kolay yararlanır. Bu yağ hem fiziksel hem de kimyasal özelliği bakımından tereyağına çok benzer. Hindistan Cevizi bütün amino asitleri içeren yüksek kalitede protein içeriğine sahiptir. Potasyum, sodyum, magnezyum ve sülfür açısından da zengin bir besindir. Kurutulmuş hindistan cevizinin enerji değerleri oldukça yüksektir. Olgunlaşmış kuru bir hindistan, cevizi midedeki fazla asit problemlerinin tedavisinde de etkilidir ve hastada rahatlama sağlar. Hindistan cevizi' nin özü sindirim sistemi rahatsızlıklarının tedavisinde oldukça etkilidir. Hazımsızlık, kolit, mide ülseri, ishal, kusama, gaz, dizanteri rahatsızlıklarına karşı da oldukça değerli bir besindir. Kusmayı yatıştırmak için diğer metodlar Başarısız kaldığında hindistan cevizi çok değerli bir besindir.
· Reflü hastalığına iyi gelir.
· İdrar söktürücü bir besin olan Hindistan cevizi kabızlığı gidermekte faydalıdır.
· Böbrek taşlarını ve kumunu düşürmeye yardımcı olur.
· Mide ağrılarını hafifletir.
· Balgamı keser.
· Ağız kokusunu giderir.
· Felce ve titremeye iyi gelir.
· Şekerle birlikte yenirse hem vücuda fazla ağırlık vermez hem de cinsel gücü arttırır.
· Hindistan Cevizi çok besleyici, güçlendirici ve şişmanlatıcı bir besindir.

Nasıl ve Nerede Kullanacağız?
Suyunu içebileceğiniz gibi; Uzak doğu yemeklerinin pişirilmesinde kullanabilirsiniz. Etli kısmını ise ham olarak yiyebilir, ya da öğüttükten sonra sıkıp sütünü çıkartabilirsiniz.
BU ARADA SANILANIN AKSİNE HİNDİSTAN CEVİZİNİN SUYU SADECE YEŞİLKEN TÜKETİLDİĞİNDE FAYDALIDIR MARKETLERDE SATILAN HALİYLE İÇTİĞİNİZDE SADECE ŞEKERLİ SU İÇERSİNİZ
 
MANGO

Özellikleri ve Tarihçesi
Dünya tropikal ikliminde meyvelerin kraliçesi olarak da bilinen bu meyve, dış yapısı ve kesildiğinde ortaya çıkan mükemmel kokusu ile her zaman ilgi odağı olmayı başarmıştır.
Tropikal iklim meyvesi olan mango, ağacındayken 30 °C nın altında olan sıcaklıklarda
verim vermez. Yeşil Mango, içerdiği yüksek C vitaminiyle tarih boyunca insanlığın vazgeçemediği meyvelerden biri olmuştur.

Yetiştirildiği Yerler
Orta ve Güney Amerika, Asya ve Afrika ülkelerinde üretilmektedir.

Faydaları
Olgunlaşmış mango oldukça faydalıdır. Mangodaki ana gıda maddesi şekerdir. Ayrıca tartarik asit ve malik asite ilave az miktarda sitrik asitte bulunur. Bu asitler vücut tarafından kullanılır ve vücudun alkali kaynaklarını koruyabilmesine yardımcı olur. Olgunlaşmamış mango, bizleri sıcağın ve kavurucu rüzgârların zararlı etkilerine karşı korur. İçeriğinde bulunan beta karoten sadece cildi güzelleştirmekle kalmıyor, çeşitli enfeksiyonların tedavisini ve de gece görme zorluklarına karşı bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu meyve içerdiği vitaminler nedeniyle sinirler, cilt ve saçlar için çok yararlıdır. Mango potasyum, lif ve kuvvetli bir anti-oksidan deposudur. A vitamini C vitamini E vitamini Demir Böbreklere faydalıdır, Kanı temizler, Sindirimi hızlandırır, Asitli yiyecekleri nötralize eder. Sıcak kül üzerinde pişirilen mango su ve biraz şekerle karıştırılıp bir içecek hazırlanırsa, bu sıcak çarpmasına karşı çok etkili bir tedavi yöntemidir. Ham mangonun üzerinde biraz tuz serpip yemek yaz aylarında aşırı terleme sonucu oluşan tuz ve demir kaybını azaltır.

Nasıl ve Nerede Kullanacağız?
Kesmeden önce Mangoları yıkayınız. Mangonun etli kısmı ortasındaki çekirdeğe sıkı bir şekilde birleşiktir. Çekirdeğine mümkün olan en yakın yerden boylamasına kesiniz. Çekirdeğini çıkartıp kabuğunu soyarak kullanım amacınıza uygun bir şekilde doğrayınız. Çok olgun Mangoların kabuğunu bıçakla boylamasına izler gibi yapıp muz soyar gibi geriye soyabilir ve meyveyi çekirdeğine kadar boylamasına dilimleyerek kullanabilirsiniz. Ayrıca ortadan ikiye kestiğiniz mangonun etli kısmını bıçakla kabuğuna zarar vermeden baklava dilimi şeklinde çizip kaşıkla kabuğundan ayırabilirsiniz.
Taze olarak tüketilmesinin yanı sıra, meyve salatalarında, meyve suyu olarak, kokteyllerinizde, pasta yapımında ve süslemelerinde kullanabilirsiniz. Ayrıca, yemeklerinize aroma ve lezzet katmasının yanı sıra, dondurma ve sos yapımında da kullanabilirsiniz.

Muhafaza Koşulları
Olgunlaşmamış mango, satın alınmışsa olgunlaşana kadar oda sıcaklığında 3-5 gün saklanır.
Olgunlaşmış mangoları kapalı plastik çantalarda sebzelikten uzak bir yerde 3-4 gün buzdolabında saklayabilirsiniz.

Besin Değerleri
Mango gelişiminin bütün evrelerinde kullanılabilen bir meyvedir. Yeşil ya da olgunlaşmamış mango olgunlaştıkça glikoza, sakroza ve maltoza dönüşen nişasta içerir. Bu nişasta mango olgunlaşmasını tamamlayınca tamamen kaybolur. Yeşil mango zengin bir pektin kaynağıdır.
Fakat çekirdek oluşmaya başladıkça pektin yavaş yavaş kaybolmaya başlar.
 
KİVİ

Özellikleri ve Tarihçesi
Kivi (Actinidia deliciosa, A. chinensis) bu yüzyılın başında kültüre alınmaya başlayan, geniş ticari yetiştiriciliği son 25 yılda gelişen yeni bir meyve türüdür. Kivi bitkileri sarılıcı ve tırmanıcı bir türdür. Doğal yetişme ortamı (anavatanı) olan Çin’de çok geniş alanlarda yayılmıştır. Sibirya’dan güney Çin’e ve Hindistan’a kadar olan doğal yetiştirme alanlarında 50’den fazla türü ve bu türlere dahil yüzlerce çeşidi farklı ekolojilere adapte olmuşlardır. Doğal ortamda yetişen bitkilerin meyveleri toplanarak yüzlerce yıldır tüketilmektedir. Hatta yazılı Çin kaynaklarında birtakım hastalıkların tedavisi için kullanıldığı da belirtilmektedir. Geniş bir alanda yetiştiği Çin’den Yeni Zelandalı botanikçiler tarafından bu ülkeye götürülen tohumlar, kivi kültürünün de başlangıcı olmuştur. Başlangıçta koleksiyonlarda ve laboratuarlarda yer alan türlerden seleksiyonla elde edilen çeşitlerle 1950’lerden sonra ticari bahçeler kurulmaya başlanmıştır.Kivi kısa sürede dünya pazarlarında tanınması ve talebin artışına paralel olarak birçok ülkede yetiştirilmeye başlanmıştır.

Yetiştirildiği Yerler
Son 20 yılda Yeni Zelanda, İtalya, Fransa, Yunanistan, İspanya, Avustralya, Japonya, Güney Afrika, A.B.D. (Kaliforniya) ve Şili gibi ülkelerde yetiştiriciliği hızla gelişmiştir. Çin’de doğal gelişme ortamında “yang too” diye adlandırılan bu meyve 1950’li yıllardan sonra Yeni Zelandalı ihracatçılar tarafından dünya pazarlarına tanıtılmıştır. Meyvenin bu pazarlarda yer almaya başlaması ile adı Yeni Zelandalı ihracatçılar tarafından bu ülkenin sembol kuşu olan “KİWİ” olarak değiştirilmiştir. Bugün bütün dünyada A. deliciosa ve A. chinensis ile diğer türlere dahil ve meyvesi yenen tüm çeşitler kiwifruit yada kısaca kivi olarak adlandırılmaktadır.
Türkiye de kivi yetiştiriciliği öteki Akdeniz ülkelerinden 15-20 yıl sonra başlanmıştır.
Ülkemizde Kivi ile ilgili çalışmalar ilk olarak 1988 yılında Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü tarafınca başlatılmış olup, adaptasyon çalışmaları sonucunda Karadeniz, Marmara ve Ege sahil bölgelerinin kivi yetiştiriciliğine uygun olduğu saptanmıştır. Türkiye’de kivi üretimi daha çok yeni olup, üretime daha çok başarılı adaptasyon-demonstrasyon çalışmalarının olduğu yerlerde başlanılmıştır. Bu çerçevede ticari kivi bahçeleri daha çok Kuzey Marmara (Yalova, Bursa, Adapazarı, Çanakkale) Doğu Karadeniz (Rize, Trabzon, Giresun, Ordu) ve Batı Karadeniz (Zonguldak) yörelerde yer almaktadır.
Ayrıca Ege ve Akdeniz Bölgelerinde de az da olsa ticari bahçeler vardır.

Faydaları
Kivi meyve eti yüksek oranda (100-400 mg/100 gr.) C vitamini içermektedir. Bu miktar turunçgillerin 2-4 katıdır. Ayrıca Demir, Potasyum, Kalsiyum ve P minarelilerini yüksek oranda içerir. Buna karşılık düşük oranda şeker içerdiği için kalorisi de düşüktür. Bu yüzden kivi “Sağlık meyvesi” olarak da bilinir. Grip ve nezlede yararlıdır. Bağışıklık sistemini destekler. Kivide yer alan bazı maddeler kanser önleyici özelliktedir. Nefes açıcı etkisi sebebiyle öksürük ve astım sorunları için yararlıdır. Kılcal damar yapısını kuvvetlendirir. Kan temizleyici özelliği kivi yararları arasındadır. Bir diğer kivi faydası kan inceltici etkisidir. Kandaki yağ düzeyini düşürür, kan basıncını düzenler. Lif bakımından zengin olduğu için sindirimi kolaylaştırır. Özellikle içerdiği petkin sayesinde vücudu toksinlerden arındırır. Zararlı kolesterolü düşürür. Faydalı kolesterolü yükseltir.

Nasıl ve Nerede Kullanacağız?
Öte yandan yeşil renkli meyve eti asıl tüketim yanında pasta, kek, dondurma ve fermantasyon sanayisinde de kullanılmaktadır. Meyve suyu, reçel ve marmelat yapımında kullanıldığı gibi derin dondurularak da kullanılabilmektedir.

Muhafaza Koşulları
Kivi meyvesinin doğal koşullarda 2-3 ay, soğuk hava depolarında 6-8 ay kolaylıkta saklanabilmesi de bu yeni meyveye ayrı bir değer kazandırmaktadır.
 
ANANAS

Özellikler ve Tarihçesi
Ananas, tropikal iklim kuşağında yetişen bir meyvedir. İlk defa Christopher Columbus tarafından Orta ve Güney Amerika da yetiştirilmiştir. Daha sonra Columbus meyveyi Avrupa ya tanıtmıştır. İspanyollar ise ilk defa bu meyveyi o dönem ticaret yaptıkları Philippines, Havaii ve Guam halklarından öğrenmişlerdir. Güney Avrupa da ilk defa hobi olarak yetiştirilme çalışmaları 1720’li yıllara rastlamaktadır. 2001 yılında, Tayland bu meyveden 1.979 milyon ton, Philippines 1.618 milyon ton ve Brezilya 1.43 milyon ton üretim rakamlarına ulaşmıştır.

Yetiştirildiği Yerler
Başlıca Costa Rica, Honduras, Fildişi Sahili, Gana, Tayland ve Malezya gibi tropikal iklimin görüldüğü bölge ülkelerinde yetiştirilmektedir.

Faydaları
Pürüzsüz bir cilt için, demir; Güçlü saç-tırnak ve cilt için, kalsiyum; sağlıklı cilt ve göz için, vitamin A;hücrelerin çoğalmasını sağladığı için, vitamin B ve cilt deki kollagen oluşumu için vitamin C içeriyor.
Protein sindiren ve zayıflamayı sağlayan enzim olan bromelain sayesinde sadece sindirime yardımcı olmakla kalmaz, vücutta meydana gelebilecek olan iltihapları ve şişkinlikleri de etkili bir biçimde azaltır. Özellikle sinüzit, bademcik iltihabı, gut hastalığı, mafsal iltihabı ya da yaralanma veya ameliyatlardan sonraki iyileşme dönemlerinde ananasın faydalı olduğu bilinmektedir.
Bromelain, vücudun su tutmasını azaltır, iltihapları giderir, Aşırı trombosit yapışkanlığını önlediği için doğal bir kan incelticidir. Ancak bromelainin kan inceltici ilaçlarla beraber kullanılması tavsiye edilmez. Bazı kişilerde alerjik reaksiyonlar oluşturabilir veya kalp hızını yükseltebilir.
Ananas, az bulunan bir mineral olan manganezin mükemmel bir kaynağıdır. Anti oksidan koruma sağlar ve bağışıklık sisteminin destekçisidir. Sağlıklı bir diyet meyvesidir.
Ananas kilo verdirir. Ananas insan vücudunun ihtiyaç duyduğu bütün vitaminleri ve 16 doğal mineral içerir. Ananasın kilo verdirmedeki sırrı ise zengin suyunda saklıdır.
Ananas suyu vücuttaki yağı etkili bir şekilde eritebilir. Dolayısıyla her gün yemekte ananas ya da ananas suyu tüketilebilir. Ancak yemeden önce ananası tuzlu suda yarım saat bekletmek gerekir. Mide ve bağırsakları temizler. Ananas etin sindirilmesinde yardımcı olabilir. Ananasta bulunan protein mayası, yemeklerdeki proteinleri etkili bir şekilde çözümleyerek mide ve bağırsakları hareketlendirir.
Cilt ve saçı güzelleştirir. Ananasın içerdiği zengin B vitamini cildi etkili bir şekilde nemlendirir ve saçı da parlatır. Bunun yanı sıra ananas stresin giderilmesi ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine de yardımcı olur.
Tansiyon ve kandaki yağ oranını düşürür. Ananas kan dolaşımını hızlandırarak hem tansiyonu, hem de kandaki yağ oranını düşürmede etkili olabilir. Ananas, vücutta yağ birikimini de önler.
Nezleye karşı birebirdir. Ateş, öksürük ve boğaz ağrısı nezlenin en önemli belirtileridir.
Bu durumda, yatakta dinlenmenin yanı sıra bir bardak taze ananas suyu da içilebilir.
Çünkü ananas suyu ateşin düşürülmesi ve nefes borusu enfeksiyonunun önlenmesinde de etkilidir.
Tıbbi araştırmalara göre, eskiden beri insanlar, boğaz ağrısı ve öksürüğü ananasın içerdiği protein mayasıyla gidermeye çalışmıştır.
Beyne giden kan yollarını temizler ve beynin kan dolaşımını arttırır.
Ananasın son yapılan araştırmalarda doğal yapısında bulunan bromelain enziminin CCS molekülünü içerdiği ve bunun da kansere karşı insan vücudunun bağışıklık sistemini harekete geçirdiği kanıtlandı. Bromelain, vücuttaki proteinleri ayrıştıran ve sindiren bir enzim olduğundan hazmı kolaylaştırır, mide asidini düzenler. Kemik ve eklemlerdeki kireçlenmeyi önler. Alerjilere karşı korunma sağlar. Ananasın içindeki enzimlerin yağ yakma özelliğinin olması kozmetik sektörünün de bu meyveye olan ilgisini giderek arttırıyor. İdrar söktürücü etkisi nedeniyle vücuttaki toksinlerin atımına yardımcı olduğundan selülit tedavisinde de kullanılıyor.
Ananasın içindeki enzimler, protein sindirimini hızlandırdığından oldukça doyurucudur.

Nasıl ve Nerede Kullanacağız?
Meyve olarak yiyebilir, suyunu çıkartıp kokteyllerinizde kullanabilirsiniz. Meyve, sebze ya da etli salatalarınız ile birtakım yemeklere de ilave edebilirsiniz. Ayrıca dekorasyon amaçlı da kullanabilirsiniz.

Ananas Seçerken:
Tombul, taze gözüken ve mümkün oldukça en geniş olanını seçin. Ananas ne kadar genişse yenilebilir kısmı o kadar fazla olur. Taze gözüken koyu yeşil yapraklar iyi kalitede olduğunun belirtisidir. Kokusu da iyi kalitede olduğunun bir göstergesidir fakat soğuk ortamlarda muhafaza edildiği için genelde kokusu oda ortamında olmadıkça fazla hissedilmez. Yaprakların kolayca çıkabilir olması ya da kabuğunun rengi ananasın olgunluğu yada iyi kaliteli olup olmadığı hakkında bilgi vermez. Ananası olgunlaşması için saklamak gerektiği hakkındaki bilgilerde yanlış yönlendiricidirler. Ananas hasat edildikten sonra ne olgunlaşır nede tadı tatlılaşır. Ananas olgunlaşmaya çok yakınken hasat edilir ve hemen pazarlara gönderilir. Bu yüzden hemen yenilmesi gerekir.

Muhafaza Koşulları:
Ananası saklamak için streç ya da alüminyum folyoya sararak kokusunun diğer yiyeceklere bulaşmasını önleyebilirsiniz. Ananas buzdolabında saklanmalıdır. Dilimlediğiniz ananasları ağzı sıkıca kapatılmış bir saklama kabında buzdolabında 2-4 gün saklayabilirsiniz.

Ananas optimum 80°C de 4-5 gün saklanabilirler. Dilimlenmiş ananaslar ise streç ya da alüminyum folyo ile sarılarak 2-4 gün buzdolabında saklanabilinir.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…