• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

gözlerimde

kaderim_48

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
31 Mayıs 2008
1.286
3
116
62
Muğla
gözlerimde
...tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin!
Siyahını çekmiştim üç-beş nöbetlerinin karşı kıyıya, hemen hemen her gece
yaparım bunu. Günü teslim ettikçe düne, pembeleri solar çocukluğumun.
Dibinde kırılganlıklarıyla birikir, yalnızlığımın cam askerleri.
Asılı kalır gözlerim yıldızlara... kaydıkça bilirim ki, izinde yaldızlanıp
dağılır bir çaresizin daha sessiz harfleri.
Büyüdükçe, beyaz düşler bıraktı içimdeki çocuk. Açıldıkça saçlarının örgüsü,
kör düğüm oldu heveslerim. Tüm inandıklarım soluksuz!
Kalpten yağmur damlaları ve isminle gökkuşağını çizmiştim beyaz kağıtlara!
Toprağa düştükçe ıslak renkleri, şiirler açardı yüreğimin arka
bahçesinde.... rengarenk olurdu yaşam.
Oysa şimdi !
Katili oldum papatyaların. Her yaprağında ayrılığın kan izleri kirletti mavi
düş tarlamı. Sular çekildi gözlerimden. Sere serpe ölü çiçekler.
Teninin ateşine daldırıp kirpiklerimi, resmini çizerdim kızıl
dokunuşlarının. Sen mi yanardın bende, yoksa ben mi kül olurdum teninde
bilmiyorum. Renkleri yoktu bedenlerin, duvardaki sevişmelerde.
Öğrendim ki, renk körüymüş aşk!
ne hayalleri beyaz,
düşleri pembe..
ne umutları mavi,
huzuru yeşil!
arzuları da kırmızı değilmiş ki!
beyazda başlayıp siyahta bitermiş aşk...
belki de bu yüzdendir,
anılardaki fotoğrafların çabuk solması...
Babamın kucağında oturduğum zamanlar ne olduğunu bilmediğim her şeye – “baba
mu ne? mu ne? mu? mu? ...” ve hangi rengi sorarlarsa sorsunlar, hepsine –
“layvicert” derdim. layvicert saçlı kız, layvicert ayakkabı, layvicert elma
şekeri... tadını aldıkça kızardı dilim, ayaklarım tozlandı, layvicert
saçlarını boyadım bebeklerimin banyo dolabındaki çamaşır suyuyla ve...
bakıyorum da bilmediğim ne kadar az şey kalmış yaşanmışlıklarda.
Renkler, bana bakın! büyüyorum siz iç içe girdikçe... alacanızda yine de
tutunuyorum hayata.
Sezen’in sarı odalarında hüzün şarkılarını yakıyorum mum diplerinde... seni
düşünüyorum, yine özledim!... yine, yine, yine!
Sen ki sakıncalı sevdam, sen ki yasaklım. Büyümemin en ağır cezasısın belki
de,... razıyım. Sus!
Çocuk ol yanımda, çığlıklarım zaten senden de, benden de büyük.
Haykırmayacağım adını. Dokuz boğum yutkunarak koklamalıyım tenindeki yasak
çiçekleri ve uyumalıyım.
...uyumalıyım da,
Kaçıncı uykusuzluğumdayım, bilmiyorum!
Karanlık, eflatun şalını çıkarmaya başladı el ele dolaştığımız sahilde.
Ardın sıra kırılan ışıkları topladı ellerim gümüş tepsiye. Yaldız yaldız
yalnızlık, yıldız yıldızdı gece... ve bittim.
Siyahla beyazın farkı olmadığı saatlerde, kırmızı kostümünü çıkarıp aşkın,
efkarımı tütsülemek için yaktım karanlığı. Eski bir tangonun ritmiyle, dört
duvarın dipsiz köşelerinde ağını örüyorum yalnızlığın... An ile anılar
arasında, her defasında, bir öncekini unutup başka sözler yazıyorum bu
müziklere.... aşk şarkılarım, şiirlerim ve suskun hayalin kaldı bende.
Mülteci kampındaki ölümle özgürlük arası çizgide sıkışandan farkım yok
aslında. Çizgiyi geçerse ölüm, geçersem sensizlik... kalırsa işkence,
kalırsam da sensizlik. İkisi de ölüm be... yokluğun ölüm.

...uzak ülkelerde olmak isterdim şimdi, hiç bilmediğim insanlar arasında,
avazım çıktığı kadar bağırmak seni sevdiğimi... kimsenin anlamadığı dilde.
Sonra hırsız bir rüzgar yürütmeli sesimi, sabaha karşı pencerenden içeri
bırakmalı... unuttuğun ninnileri mırıldanmalıyım sana güneşin sızlayan
ışığında. Bugün göğsümde uyanır mısın? saçlarımdan toplar mısın yıldızları ?
Ne çok şey sığdırdım ismine. Ne çok sevda, özlem ve onca kavga. Her şey
sensin aslında. Ah bu şehir, bu sahil... her parmağının dokunuşu dipsiz
kuyular açar da atar beni maviye. Saçlarımın dalgasında havalanır beyaz
kelebekler. Tut, tut ki bahar sende kalsın, ben sende.
Sabaha çıkıyorum düşlerin yorgun renkleriyle. Yine yarım kalmış şiirler var
yarına, yine sen dolu yaprakları dökecek zaman. Birikeceksin bende.
Karanlık gibi sarsam seni. Serilsem, sarılsam, sevişsem dizelerle, öyle bir
şiir yazsam ki, hani o herkesin yazıp da yetmediği seni seviyorum’lar var
ya, o bile şaşırsın. O kadar çok kullandık ki aslında, ondan mı yetmiyor sanki?
Kirpik altındaki kimsesiz sahillere bırakıyorum yaşlarımı. Esen onca mavisin
bende, onca umut. Ah! bir de çıkmaza gitmese yollar. Hani akan suların
toplansa coğrafyamın bakir kuyularında... konuşamıyorum!
Yorgunum!
Tüm sesleri kesildi, sesini kulağımda hissettiğimde.
Bak! bir geldin arapsaçına döndü düşlerim. Ben alışkın değilim ki -seni
seviyorum- diyen adamların gerçekliğine! Sen gerçeğimsin! belki de burada
yanıltıyor beni aşk.
Hafıza kaydımda ne varsa sildim, kim varsa zaten kendini sildi gittiğinde.
Şimdi kaydını tutuyorum öpüşlerinin ve fısıldadığın şiirlerin. Söndürdün
şehrin tüm ışıklarını, göz kapaklarımda! ...İşte şimdi yanımdasın. Bak,
çekilirken gece, portakal çiçekleri koktu güneş. Duyuyor musun?

Renklerim, düşlerim yorgun
Beyazdan çaldım gecemi
Söylesene, senin ismin ne renkti?..
tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin!
...Karanlıktayım.
alıntı
 
gözlerimde
...tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin!
Siyahını çekmiştim üç-beş nöbetlerinin karşı kıyıya, hemen hemen her gece
yaparım bunu. Günü teslim ettikçe düne, pembeleri solar çocukluğumun.
Dibinde kırılganlıklarıyla birikir, yalnızlığımın cam askerleri.
Asılı kalır gözlerim yıldızlara... kaydıkça bilirim ki, izinde yaldızlanıp
dağılır bir çaresizin daha sessiz harfleri.
Büyüdükçe, beyaz düşler bıraktı içimdeki çocuk. Açıldıkça saçlarının örgüsü,
kör düğüm oldu heveslerim. Tüm inandıklarım soluksuz!
Kalpten yağmur damlaları ve isminle gökkuşağını çizmiştim beyaz kağıtlara!
Toprağa düştükçe ıslak renkleri, şiirler açardı yüreğimin arka
bahçesinde.... rengarenk olurdu yaşam.
Oysa şimdi !
Katili oldum papatyaların. Her yaprağında ayrılığın kan izleri kirletti mavi
düş tarlamı. Sular çekildi gözlerimden. Sere serpe ölü çiçekler.
Teninin ateşine daldırıp kirpiklerimi, resmini çizerdim kızıl
dokunuşlarının. Sen mi yanardın bende, yoksa ben mi kül olurdum teninde
bilmiyorum. Renkleri yoktu bedenlerin, duvardaki sevişmelerde.
Öğrendim ki, renk körüymüş aşk!
ne hayalleri beyaz,
düşleri pembe..
ne umutları mavi,
huzuru yeşil!
arzuları da kırmızı değilmiş ki!
beyazda başlayıp siyahta bitermiş aşk...
belki de bu yüzdendir,
anılardaki fotoğrafların çabuk solması...
Babamın kucağında oturduğum zamanlar ne olduğunu bilmediğim her şeye – “baba
mu ne? mu ne? mu? mu? ...” ve hangi rengi sorarlarsa sorsunlar, hepsine –
“layvicert” derdim. layvicert saçlı kız, layvicert ayakkabı, layvicert elma
şekeri... tadını aldıkça kızardı dilim, ayaklarım tozlandı, layvicert
saçlarını boyadım bebeklerimin banyo dolabındaki çamaşır suyuyla ve...
bakıyorum da bilmediğim ne kadar az şey kalmış yaşanmışlıklarda.
Renkler, bana bakın! büyüyorum siz iç içe girdikçe... alacanızda yine de
tutunuyorum hayata.
Sezen’in sarı odalarında hüzün şarkılarını yakıyorum mum diplerinde... seni
düşünüyorum, yine özledim!... yine, yine, yine!
Sen ki sakıncalı sevdam, sen ki yasaklım. Büyümemin en ağır cezasısın belki
de,... razıyım. Sus!
Çocuk ol yanımda, çığlıklarım zaten senden de, benden de büyük.
Haykırmayacağım adını. Dokuz boğum yutkunarak koklamalıyım tenindeki yasak
çiçekleri ve uyumalıyım.
...uyumalıyım da,
Kaçıncı uykusuzluğumdayım, bilmiyorum!
Karanlık, eflatun şalını çıkarmaya başladı el ele dolaştığımız sahilde.
Ardın sıra kırılan ışıkları topladı ellerim gümüş tepsiye. Yaldız yaldız
yalnızlık, yıldız yıldızdı gece... ve bittim.
Siyahla beyazın farkı olmadığı saatlerde, kırmızı kostümünü çıkarıp aşkın,
efkarımı tütsülemek için yaktım karanlığı. Eski bir tangonun ritmiyle, dört
duvarın dipsiz köşelerinde ağını örüyorum yalnızlığın... An ile anılar
arasında, her defasında, bir öncekini unutup başka sözler yazıyorum bu
müziklere.... aşk şarkılarım, şiirlerim ve suskun hayalin kaldı bende.
Mülteci kampındaki ölümle özgürlük arası çizgide sıkışandan farkım yok
aslında. Çizgiyi geçerse ölüm, geçersem sensizlik... kalırsa işkence,
kalırsam da sensizlik. İkisi de ölüm be... yokluğun ölüm.

...uzak ülkelerde olmak isterdim şimdi, hiç bilmediğim insanlar arasında,
avazım çıktığı kadar bağırmak seni sevdiğimi... kimsenin anlamadığı dilde.
Sonra hırsız bir rüzgar yürütmeli sesimi, sabaha karşı pencerenden içeri
bırakmalı... unuttuğun ninnileri mırıldanmalıyım sana güneşin sızlayan
ışığında. Bugün göğsümde uyanır mısın? saçlarımdan toplar mısın yıldızları ?
Ne çok şey sığdırdım ismine. Ne çok sevda, özlem ve onca kavga. Her şey
sensin aslında. Ah bu şehir, bu sahil... her parmağının dokunuşu dipsiz
kuyular açar da atar beni maviye. Saçlarımın dalgasında havalanır beyaz
kelebekler. Tut, tut ki bahar sende kalsın, ben sende.
Sabaha çıkıyorum düşlerin yorgun renkleriyle. Yine yarım kalmış şiirler var
yarına, yine sen dolu yaprakları dökecek zaman. Birikeceksin bende.
Karanlık gibi sarsam seni. Serilsem, sarılsam, sevişsem dizelerle, öyle bir
şiir yazsam ki, hani o herkesin yazıp da yetmediği seni seviyorum’lar var
ya, o bile şaşırsın. O kadar çok kullandık ki aslında, ondan mı yetmiyor sanki?
Kirpik altındaki kimsesiz sahillere bırakıyorum yaşlarımı. Esen onca mavisin
bende, onca umut. Ah! bir de çıkmaza gitmese yollar. Hani akan suların
toplansa coğrafyamın bakir kuyularında... konuşamıyorum!
Yorgunum!
Tüm sesleri kesildi, sesini kulağımda hissettiğimde.
Bak! bir geldin arapsaçına döndü düşlerim. Ben alışkın değilim ki -seni
seviyorum- diyen adamların gerçekliğine! Sen gerçeğimsin! belki de burada
yanıltıyor beni aşk.
Hafıza kaydımda ne varsa sildim, kim varsa zaten kendini sildi gittiğinde.
Şimdi kaydını tutuyorum öpüşlerinin ve fısıldadığın şiirlerin. Söndürdün
şehrin tüm ışıklarını, göz kapaklarımda! ...İşte şimdi yanımdasın. Bak,
çekilirken gece, portakal çiçekleri koktu güneş. Duyuyor musun?

Renklerim, düşlerim yorgun
Beyazdan çaldım gecemi
Söylesene, senin ismin ne renkti?..
tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin!
...Karanlıktayım.
alıntı

karanlıktayımmmmmmm...ne güzel yazmış yazannnnnn
 
Back