- 13 Eylül 2013
- 56.682
- 2.838
2013'teki Gezi Parkı eylemlerine ilişkin beraat kararının bozulmasının ardından Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 17 sanıklı davada karar çıktı. Mahkeme, Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman'a da 18’er yıl hapis cezası verildi.
Gezi davası karar duruşmasının ikinci oturumu İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Son sözleri sorulan sanıklar şunları söyledi;
Ali Hakan Altınay: Beraatimi istiyorum
Mücella Yapıcı: Son sözüm olduğunu düşünmüyorum. Ama şöyle bir şey diyeceğim, ben 50 yıllık meslek insanıyım. Olabildiğince aydın olmaya çalıştım hiçbir zaman şiddetten yana olmadım ve toplum yararına mesleğimi onurla yürüttüm. Bugüne kadar tek bir çocuğuma, etrafıma haram lokma yedirmedim. Hırsızlık, yolsuzluk yapmadım. Mesleğimi sadece ilkeler doğrultusunda yaptım ve bu yaşamdan onur duyuyorum. Aynı onuru benim yaşıma gelince sizin de yaşamanızı diliyorum.
Çiğdem Mater Utku: 2018 kasımından beri karşı karşıya olduğumuz dava, iddianameler, mütalaalar, her şey, gerçek olmayan şeyler içeriyor. Aksini kolayca ispat ettik, gerçekmiş gibi sunmaktan çekinmediniz. Yargılanmayı esef verici buluyorum. Adlarımızın darbecilikle yan yana sayılmasını kabul etmiyorum. 2013 Gezi'ye dair adaletten beklentim, protestolar sırasında öldürülen gençlerin peşine düşülmesiydi, olmadı.
Mine Özerden: Bakabilir misiniz acaba yüzüme mümkünse? Yürütmenin yargı üzerindeki vesayetinin son bulmasını, güçlünün hukuku yerine hukukun gücünün galip gelmesini diliyorum.
Can Atalay: Bu bir son değil. Biz harama el uzatmadık, kul hakkı yemedik. Devleti kendi çıkarlarımız için kullanmadık. Kendi yandaşlarımızı zengin etmedik, suç işlemedik. Biz avukatlık, mimarlık, plancılık yaptık. Kendi hukukuna kendisi uymayanlara uymaları gerektiğini anımsattık. İstemediklerinde ısrar ettik. Faaliyetin bir yargılama faaliyeti olmadığını üzülerek ifade ettim. Eğer sorun Gezi direnişini sahiplenmekse sahipleniyoruz. Gezi'nin bakiyesi neyse biz onu taşıyoruz, onurla taşımaya çalışırız.
Tayfun Kahraman: Sözün bittiği yerdeyiz. Olmayan suç üzerine yargılanıyoruz. Gezi hala İstanbulluların hizmetinde, Taksim'de yerini koruyor. Belki de İstanbul'da elde ettiğimiz tek kazanım budur. Savunma hakkımızı bile kullanamadığımız bir sürecin içinden geçtik. Biz aslında muhalif olmaktan dolayı yargılanıyoruz. Asıl yargılanma nedenimiz siyasal iktidara muhalif olmaktır. Yasal olarak ortada suç unsuru olmadığını bizler beyanlarımızda açık şekilde ortaya koyduk. Hala daha burada sizin karşınızdayız ve sizin vicdanınıza seslenmek istiyoruz. Sizden beklentimiz talimatla yürüyen bu davayı reddetmeniz.
Yiğit Ali Ekmekçi: Beraatimi istiyorum
Osman Kavala: Siyasi ve ideolojik saiklerle hazırlanan komplo teorileri tarafsız bir gözle olayları incelenmesini nesnel değerlendirme yapılmasını engeller. Olguları gerçeklikten kopartıp onlara keyfi biçimde subjektif anlamlar yükler. Aynen bu iddianamede ve mütalaada olduğu gibi. AİHM'in tutukluluğumun hak ihlali olduğunu ve tutuklulukta siyasi faktörlerin rol oynadığını tespit eden kararından sonra aleyhime sunulan delillerin hiçbirinin beni suçla ilişkilendirecek, makul şüphe yaratacak durumda olmadığını ayrıntılı şekilde açıklamasından sonra, aynı delil olmayan deliller hakkımda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenmesi hukuki bir olay değildir. Hukuki bir hatayla açıklanamaz. Bu 2. iddianamede vurgulanan suçlar gibi yargı kullanılarak yapılan suikast eylemidir.
MAHKEME KARARINI AÇIKLADI
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, karar duruşmasında Osman Kavala hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi.
Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman’a TCK 312'den yardım etme suçundan 18'er yıl hapis cezası verildi.
Kavala dışındakilerin de ayrıca tutuklanmasına karar verildi.
BİR ÜYE HAKİM KARŞI OY KULLANDI
Oy çokluğu ile alınan karara bir üye hakim karşı oy kullandı. Üye hakim, sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeterli delil bulunmadığından beraatleri, tutuklu sanık Osman Kavala'nın tahliyesi yönünde görüş belirtti.
Verilen karşı oyun gerekçesinde şöyle denildi:
“DİNLENME KAYITLARINDAN BAŞKA DELİL YOK, KAYITLAR YASAK DELİL”
*Dosya içeriğinde dinleme kayıtlarından başka delil bulunmadığı, ilk dinleme kararının 18/0612013 tarihinde TCK’ nın 220.maddesinde düzenlenen ” Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma” suçuna ilişkin olarak alındığı, TCK 312.maddesi kapsamında ” Hükümete Karşı Suç ” suçundan alınan dinleme kararı olmadığı, daha sonra dinlemenin uzatılması talep ve kararlarında ayrıca TCK’nın 312.maddesinin de eklendiği ancak bu suçun bu tarihlerde 5271 sayılı CMK’nın 135/8 maddesinde sayılan ve yasal dinlemeye konu suçlardan olmadığı,
*”Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlardan” ,” Hükümete Karşı Suç” suçunun 02/12/2014 tarihinde 5271 sayılı CMK da yer alan dinleme kapsamındaki suçlara eklendiği, bu tarihten sonra alınan bir dinleme kararının da bulunmadığı, dosyadaki tüm dinleme kayıtlarının 02/12.2014 tarihinden önce olduğu, bu haliyle dinleme kayıtlarının, kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde bulundukları CMK 206″2-a.21712.230/1-b maddeleri doğrultusunda yapılan değerlendirme ve yerleşik Yargıtay İçtihatlanna göre dosyadaki dinleme kayıtlarının yasak delil mahiyetinde olduğu,
*Sanıkların kanuna aykırı dinleme kayıtlarına karşı beyanları da yasak delile dayandığından hükme esas alınamayacağı, aksi kabul edilse dahi dinleme kayıtlarını destekleyen somut kanıtlar olmadığı ve tek başına dinleme kayıtlarının sanıkların üzerlerine anlı suçlardan mahkumiyetlerine yeter olmadığı anlaşılmış olup, sanıkların, üzerlerine anlı suçlardan cezalandırılmalarına veter her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığından beraati, tutuklu sanık Osman Kavala’nın tahliyesi ile diğer sanıkların tutuklanmaması gerektiği görüşündeyim.
CAN ATALAY: ZULME KARŞI DİRENECEĞİZ
Kararın ardından duruşma salonunda uğultular ve yuhalamalar yükseldi. Avukat Can Atalay duruşma salonunda yaptığı açıklamada, “Zulme boyun eğmeyeceğiz. Zulme karşı direneceğiz. Hiçbir hukuka aykırı işlemi kabul etmeyeceğiz” dedi. Kararın açıklandığı anlar duruşma salonu dışında izleyici kameralarına yansıdı. Duruşma salonu dışında “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganları atıldı.
“KAN EMEREK YAŞAYAN BİR VAMPİR”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Gezi davası kararı sonrasında şu açıklamalarda bulundu:
*Burada bugün sonlanan davada hukukun ve adaletin gereği yapılmadı. Sadece ülkeyi yöneten bir tek adamın gönlü yapıldı. Sayın Kavala'nın deyimiyle Türk hukuk sisteminde olmayan bir halk jürisinin başkanı olarak kendi kendini atamış birisi, mahkemelerin verdiği beraat kararlarını tanımıyor. Salıverme kanılarını tanımıyor. ‘Tanımıyorum ve saygı duymuyorum' diyor. O mahkemeler ki yetkilerini, güçlerini önce kanunlardan ama en üstte anayasadan alırlar.
*Hakim teminatını hiçe sayan, mahkeme bağımsızlığını yok eden, kuvvetler ayrılığını ayaklar altında ezen birisi, anayasal yetkileri tanımadığı için aslında kendini tanımıyor. Kendinin meşruiyetini ortadan kaldırıyor.
*Bugün burada verilen karar, sadece ve sadece paranoyak bir yönetim anlayışının, her yaşanan toplumsal olaydan kendine bir mağduriyet, bir darbe çıkarma çabasının, son dönemde düştüğü derin çaresizlikte ötürü, geçmişteki son derece barışçıl, çevre duyarlılığıyla harekete geçmiş kişilerin yaşam şekillerine, yaşam tarzlarına mücadeleye itiraz etmiş, barışçıl insanların yaptığı ve sonuç vermiş bir protestoyu, bir parkı, ağaçları kurtarmış bir protestoyu şeytanlaştırarak, kendisine mahkumiyet, karşısına da şeytan olarak göstereceği masum insanları şeytanlaştırma, ötekileştirme ve hedef göstermenin son noktasıdır. O kan emerek yaşayan bir vampir gibi, bugün bir kez daha Türkiye cumhuriyetindeki hepimizin, herkesin adalet talebinin, bu ülkedeki güzel insanların kanını emerek, biraz daha yaşamaya çalışmaktadır.
“TÜRKİYE’YE SÖZ VERİYORUZ”
*Adaletin kanını emen bu vampire, bizim hiçbirimizin, hiçbir yapının tek başına gücü yetmez. Ama hepimizin gücü yeter. Mücella Yapıcı'yı 72 yaşında Bakırköy Cezaevi'ne koyacak kadar küçülmüş, alçalmış ve buna tenezzül eden birisinin, bizim karşımızda dizleri titremektedir. Herkes bunu bilsin. Biz birlikte oldukça, biz karşımızdakilerin ne yapmaya çalıştığını bildikçe biz korkmayacağız. Bugün içeriye aldıkları aydınlar korkmayacak. Onların yakınları korkmayacak.
*Bu saray rejiminin korkak efendileri tir tir titreyecek. Buradan bütün Türkiye'ye söz veriyoruz. And olsun ki, bu kumpası kuranlardan, beraat etmiş Gezi'yi yeniden yargılama talimatı verenlerden, serbest bırakılmış Osman Kavala'yı cezaevi kapısında bir daha yakalayıp, onu casusluk ithamıyla tutuklayıp, bugün ‘Casusluk yokmuş. Pardon. Öyle bir suç yok. 2 yıldır boşuna tutuyormuşuz. Ama eski bir davadan hüküm veriyoruz' diyenlerden hesap soracağız.
“ERDOĞAN MAHKUM OLACAKTIR”
*And olsun ki, Soma'nın da, Gezi'nin de, AKP'nin zulmettiği herkesin de hesabını teker teker soracağız. O diyor ya, ‘Birileri, gezicileri, Kavala'yı beraat ettirmeye çalıştı'. Bugün biz diyoruz ki; ‘Birisi, masum insanları, çevreci insanları, aydın insanları mahkum etmeye çalıştı. Onların üzerine kapanan mahkeme kapıları, onların üzerine kapanan cezaevi kapıları parmaklıkları onları mahkum edemez.
*Gezi özgürdür. Kavala özgürdür. Bugün tutukladığı bütün arkadaşlarımız özgürdür. Tarih önünde Recep Tayyip Erdoğan mahkum olacaktır. Hesap verecektir. And olsun! And olsun! And olsun!
SİYASİLERDEN AÇIKLAMALAR
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem: AKP, Gezi'den öylesine korkuttu ki bu kararla adeta intikam almaya çalışıyor! Öncelikle şunu söyleyeyim, bu hukuksuzluk AİHM'den dönecektir. Lakin AKP'nin doğaya sahip çıkan, hakkını arayan millete yaptığı zulüm her daim hafızalarda kara bir leke olarak kalacaktır!
“YARGILAYACAKLARSA HEPİMİZİ YARGILASINLAR”
HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu: “Çok öfkeliyiz. Gerçekten çok öfkeliyiz. Ben Erdoğan'a falan değil, Türkiye halklarına seslenmek istiyorum. Bugün biz Gezi Parkı'nı kazandı. Eğer bu arkadaşlarımız mücadele etmeseydi, hep birlikte mücadele etmeseydik, Taksim'in ortasında o inşaatlardan olacaktı. Biz kazandık, hazmedemediler. Ne zaman kazansak hazmedemeyecekler. Biz bir yol ayrımındayız sevgili halklarımız. Artık bu tercihi yapma zamanındayız. Bizi kriminalize etmeye çalıştılar, yıllarca bunu yaptılar. Şimdi bütün muhalefeti aynı şekilde terörle ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Bu yol ayrımında karar verme zamanıdır. Bu yol ayrımında biz demokratik, özgür bir Türkiye mi istiyoruz yoksa biat eden, yargısıyla başını kaldıramayan, göz teması bile mahkemede kuramayan yargıçlarıyla yargılanmaya devam etmeyi mi istiyoruz? Bunu hak etmiyoruz. Türkiye bunu hak eden bir ülke değil. Her alanda, her cenahta siyasi tutsaklara özgürlüğü sağlayacağız…Hepimiz oradaydık. Yargılayacaklarsa hepimizi yargılasınlar. Hiçbirimiz korkmuyoruz, yılmayacağız.”
“İTİRAZ ETMEYEN HERKES SORUMLUDUR”
Türkiye İşçi Partisi İstanbul Milletvekili Ahmet Şık: “Bugün buradan beraat kararı çıksa da bu hukuki olmayacaktı. Bu suç örgütü iktidarda kalmaya devam ettikçe, bu tetikçiler bu aymazlıkla, bu utanmazlıkla bu kararların altına imza atabiliyorlarsa, bunun sorumlusu kendine muhalif olduğunu söyleyenlerdir. İtiraz etmeyen herkes bu kararın sorumlusudur.”
“BU MEMLEKETİN ÖZ EVLADI BİZİZ”
Avukat Akçay Taşçı: “Az önce adına hüküm dedikleri bir metin dinledik. Bunu bir yargılamanın sonunda elde ettikleri kanaatin sonucu olarak açıkladılar. Dediler ki, ‘Gezi'nin kökü dışarıdadır. Dediler ki, ‘Gezi'ye giden herkes vatan hainidir. Darbecidir. Başka yerden fonlanmıştır. Kursağındaki ekmek başkasından gelmektedir.’ Söyledikleri budur. Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman bunların finansörü olmuş. 70 yaşında hala bu ülkenin en önemli mimarlarından biridir Mücella Yapıcı.
*Hala kirada oturan Mücella Yapıcı finanse etmiş Gezi'ye giden 10 milyon insanı. Her birimiz için, oraya itirazını götüren herkes için söylendi bu. Oraya giden herkese ‘Kökünüz dışarıdadır, başkasının fonuyla solculuk, çevrecilik yapıyorsunuz' dediler. En başından beri reddettik. Bu memleketin öz evladı biziz dedik. Bu memleketin suyu için, ağacı için, parkı için biz mücadele ediyoruz, siz değil.
*2013'ten beri kaybettiğimiz canların davalarında bir tek kişiye bir gün yatırmayanlar, bugün arkadaşlarımızın, Taksim Dayanışması'nın, Gezi'nin kökü dışarıda bir komplo olduğu gerekçesiyle, üstelik de utanmadan, 5 yıldır yargılandıkları dosyada ayaklarını dışarı çıkarmamış insanlar ‘Kaçma şüphesi' dediler. Bir önceki duruşmada Can Atalay, ‘Kaçmayacağız. İstediğiniz kadar yatırın kaçmayacağız' dedi. ‘Bu memleketin öz evladı biziz. Hükmünüzü de tanımıyoruz. Yatarsak da yatarız' dedi.
*İstinafı, Yargıtay’ın süreçlerini de bekleyeceğiz elbet. Ama sözümüz şudur; ‘Her yer Taksim, her yer Direniş' dedik. ‘Bu daha başlangıç, mücadeye devam' demeye devam edeceğiz. Gezi'ye gelen herkes defterini açıp önüne koysun. Bu hüküm yalnızca buradakileri yatırıyor olsa da, esas olarak hepsi için geçerlidir. Hain yerine konulan, Gezi'ye giden herkestir. Gezi'ye giden herkesin, bu arkadaşların üzerinde sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğun farkında olarak hareket edilmelidir.”
“MEMLEKET TARİHİNDE KARA BİR LEKE”
Taksim dayanışmasından Akif Burak Atlar: “Adalet adına, hukuk adına, demokrasi adına, memleket tarihine kapkara bir leke olarak geçecek bir gündeyiz. Ortada hiçbir delil olmamasına rağmen, ortada hiçbir suç, suçun unsurlarına dair herhangi bir kanıt, bir iz ve emare bulunmamasına rağmen bugün arkadaşlarımız tutuklandı. Bizler adalete inanan, demokrasiye inanan, hukukun üstünlüğüne inanan bu memleketin kurumları olarak, bu kararı reddediyoruz. Bu, hukuki değil siyasi bir karardır. Kimse bizim bu zulmü kabul edeceğimizi düşünmesin. Ama bilin ki bu geçici. Bu günler gelip geçecek. Sonunda biz kazanacağız. Gezi kazanacak. Gezi'nin ortak değerleri kazanacak.”
“HUKUKSUZ”
DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, Gezi Parkı davasında çıkan kararlara tepki gösterdi. Yeneroğlu, iş insanı Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen davada açıklanan hükmün usul ve esas yönünden hukuksuz olduğunu savundu. Yeneroğlu'nun açıklaması şöyle:
*Gezi Davası olarak bilinen davada, Osman Kavala hakkında hukuksuzluk sarmalına son bir utanç daha eklenmiş ve Kavala daha önce beraat ettiği suç kapsamında bu defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmıştır.
*Temelsiz ve trajikomik iddialar sonucunda verilen söz konusu karar, hukuki öngörülebilirliği ve hukuki güvenilirliği ortadan kaldırmakta, Anayasa'nın temel haklara ilişkin güvencelerini anlamsızlaştırmakta ve demokratik değerleri tahrip etmektedir.
“KAVALA’YI SUÇLAYABİLMEK İÇİN AKILALMAZ İDDİALAR İLERİ SÜRÜLDÜ”
*Osman Kavala'nın Gezi olayları sırasında güç ya da şiddet kullandığı, şiddet içerikli fiilleri teşvik ettiği ya da bu fiillere izin verdiği veya bu türden suç oluşturan hareketlere destek sağladığına ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı AİHM tarafından ifade edilmişti. Dahası, AİHM, Kavala'nın suçlandığı hususların temel hakların kullanımına ilişkin olduğunu açık bir biçimde belirterek ihlal kararı vermiştir.
*AİHM'in tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olduğu ve siyasi amaçla yapıldığı tespitlerine ve buna ilişkin olarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin ihlal prosedürü başlatmasına rağmen hukuksuz uygulamalar, sistematik bir şekilde ısrarla sürdürülmüştür. Üstelik cebir ve şiddet eylemleri ile hiçbir şekilde ilgisi kurulamayan Kavala'yı suçlayabilmek için akıl almaz yeni iddialar ileri sürülmüştür.
*Gezi eylemleri sırasında gerçekleştirilen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bazıları barışçıl olmanın ötesine geçerek kamu düzenini tehdit eden şiddet eylemlerine dönüşmüştür. Suç teşkil eden eylemlerin yargılaması geçmişte yapılmış, hüküm alanlar olmuştur. Ancak bunların ötesinde suç teşkil eden eylemlerle alakası olmayan kişilerin aynı şekilde değerlendirilmesi ve eylemlerin bağlamından ve amacından koparılarak hükûmete karşı bir kalkışma olarak nitelendirilmesi kabul edilebilir değildir.
*Nitekim Gezi Parkı olaylarının toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması anlamına gelen barışçıl eylemler olduğu Anayasa Mahkemesi kararıyla da ortaya koyulmuştur. Dolayısıyla, barışçıl eylemlerin düzenlenmesinin, organize edilmesinin ya da yayılmak istenmesinin suç delili olarak değerlendirilmesi demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırıdır.
“HUKUKİ KRİTERLER YERİNE KOMPLO TEORİLERİ ÜZERİNDEN CEZA VERİLDİ”
*Kavala'nın AİHM kararına rağmen aynı kanıtlarla farklı davalar açılarak cezaevinde tutulması nedeniyle Türkiye'ye Avrupa Konseyi tarafından yaptırım uygulanması süreci devam ederken, Kavala'ya hukuki kriterler yerine komplo teorileri üzerinden ağır bir cezanın verilmesinin hukuki hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.
*Gelinen noktada, kin ve intikam alma güdüsüyle en temel ceza hukuku kurallarına bile aykırılık teşkil eden yargılamalar sonucunda haksız mahkûmiyet kararlarının verilmesi, iktidarın yargı üzerindeki tahakkümünün sonucudur. DEVA Partisi olarak, Osman Kavala'nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesini ancak güdümlü bir yargı ile izah edebilmekteyiz. Ancak unutulmamalıdır ki, hukukun temel ilkelerinin yok sayılması ve temel hak ve hürriyetlere böylesine keyfi bir şekilde müdahale edilmesi aynı zamanda toplumun tamamı için de ciddi bir tehdittir.
KIZIYLA VEDALAŞTI
Gezi Davası’nda 18 yıl hapis cezası verilen İBB Şehircilik Proje Koordinatörü Dr. Tayfun Kahraman, Çağlayan Adliyesi’nde kızı Vera ile vedalaştı.
Görüntüleri paylaşan İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat, “Gezi'de milyonlarca insanın ayağa kalkıp her türlü toplumsal baskıya ettiği itirazın tüm ağırlığı bugün bu küçücük kuzunun omzuna yüklendi” dedi.
BERAAT KARARLARI BOZULMUŞTU
Gezi Parkı eylemlerine ilişkin aralarında iş adamı Osman Kavala, gazeteci Can Dündar, Ayşe Mücella Yapıcı ve oyuncu Mehmet Ali Alabora’nın da bulunduğu 16 sanığın ‘Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan yargılandığı dava, 18 Şubat 2020’de karara bağlanmıştı.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tutuklu sanık Osman Kavala’nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatına, firari sanıklar Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi ve Mehmet Ali Alabora’nın ise dosyalarının ayrılmasına hükmetmişti. Savcılığın yerel mahkemenin kararını istinafa taşımasının ardından İstanbul Bölge Adliye 3. Ceza Dairesi 22 Ocak 2021’de 9 sanık hakkındaki beraat kararını bozmuştu.
Bozma kararının ardından İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Nisan 2021’deki duruşmada bu dava ile yakalamalı sanıklar Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin dosyasının birleştirilmesine karar vermişti.
Bunun yanı sıra Osman Kavala ile eski CIA danışmanı Henri Barkey’in FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin ‘Anayasayı ihlal’ ve ‘Devletin gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme’ suçlarından İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları davanın Gezi Parkı ana davasıyla birleştirilmesine karar verilmişti.
Öte yandan Gezi Parkı olaylarına ilişkin Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanık hakkında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen karar Yargıtay tarafından bozulmuştu.
YENİDEN AYRILDI
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen Gezi Parkı olaylarına ilişkin dava ile Çarşı davası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun belirtildiği kararda, örgüt üyeliği suçunun özelliği nazara alınarak, her iki dosyanın birleştirilmesi tarafına gidilmesi, sanıkların hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayini gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma neticesinde beraatlarına karar verilmesinin bozma nedeni sayıldığı vurgulanmıştı.
Davalar verilen bozma kararlarının ardından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde birleştirilmişti. Gezi Parkı ile Çarşı davası dosyası, 21 Şubat’ta görülen dördüncü duruşmada, davaların geldiği aşama dikkate alınarak yeniden ayrılmıştı.