- 12 Temmuz 2006
- 2.706
- 26
70'lerde yetişen gençler Müjde Ar'a hak verdi:
Gençliğimizi gazoz korkusu mahvetti
1970'ler gazozumuza ilaç katıldığı yıllardı. Nuri Alço ise bunun 80'lerdeki simge ismi... Amacı, iyi aile kızlarını kötü yola düşmekten kurtarmaktı. Ama bir gazoz şişesi içinde yarattığı korku ikliminin faturasını bizim kuşak ödedi
Ergenlikte zihnimize yer eden ve büyüdükçe bilinçaltımıza ittiğimiz o baloncuklu korkuyu Müjde Ar uyandırdı. NTV'de başlayan "Haydi Gel Bizimle Ol"un ilk programında, kıkırdayarak "Gazozcu Bedri"yi anlatıverdi:
"Gazoz kapağımı Bedri açtı ama içine akıtmadı."
Evet, söylediği tastamam buydu.
Program konuğu Cem Yılmaz bu teşbihin "literatüre gireceğini" söylediyse de Müjde Ar, argo literatüründe "gazoz açma"nın "bekaret bozma" manasında kullanımına rastlanmadığını belirtti.
O aslında, gazoz kadar sade bir şey anlatmak istemişti:
"Gençler okul kapılarında satılan içeceklere rağbet etmemeliydi. Çünkü içine bir şeyler atılmış olabilirdi."
Bahse konu Bedri, telefonla yayına bağlanamadı ama işin aslını basına anlattı:
"12-13 yaşlarındaydık. Okul çıkışıydı yanlış hatırlamıyorsam. Müjde yanıma gelip Çamlıca gazozunun kapağını açamadığını söyleyerek benden yardım istedi. Ben de açıp verdim. Hepsi bu kadar..."
Çokları anlamadı.
Bazıları Müjde Ar'ın aslen "kurdele kesmeyi" (Bkz: "Kadın Argo Sözlüğü") kastettiği halde lafı çevirdiğini sandı.
Oysa bizler, neden bahsettiğini çok iyi anladık; ilk duyuşta anladık.
Bizler, yani 70'li yıllarda, gazozun altından çıkacak çapanoğlunun korkusundan o gazozu açamayan, içemeyen gençler...
Şimdikilere komik gelebilir:
Biz "gazoz nesliyiz".
Çamlıca'dan dökülmeyiz.
Neslimin meşrubatı
70'lerin kızları, gençliklerini bu "gazoz korkusu"na kurban ettiler.
Oğlanlarsa bu korku yüzünden, "arkadaşlık teklif ettikleri" kızlara ağız tadıyla bir gazoz ikram edemediler.
Çünkü iffetli anneler, kapağı meçhul ellerce açılan bir gazozun nelere mal olabileceğini bilir, kızlarını adamakıllı tembihlerdi:
"Aman kızım! Asla bilmediğin yerde gazoz içme... İçeceksen de kapağını kendin aç!"
Gazoz, sanki bizim içimizdeki tecavüzcünün meşrubatıydı.
"Kirli emeller"imizi köpürten bir "hararet giderici"ydi.
İlaç eşliğinde içildiğinde kesin etkiliydi.
Bir kez içen kızlar gözlerini dağınık bir yatakta açar ve ondan sonra satıldıkları genelevde hep içmek isterlerdi.
Bu "dunganga masalı" öyle çok anlatılmıştı ki, kızlarına bir gazoz ısmarlamak için izin rica ettiğimiz anneler bize Önder Somer veya Nuri Alço'ymuşuz gibi davranırdı.
İlaçlı gazoz sahnesi
60'larda içine leblebi atıp içilen zavallı Çamlıca Gazozu'nu 70'lerde Önder Somer, 80'lerde de Nuri Alço, tehlikeli bir afrodizyak haline sokmuştu.
Alço, okul çıkışı meşhur etme vaadiyle kandırıp lüks döşenmiş evine götürdüğü masum liseli kızları, maroken koltuğundan uzun uzun süzer ve kocaman altın yüzüklü eliyle, üç düğmesi açık gömleğinin aralığından görünen altın zinciriyle oynarken dudaklarına yapıştırdığı şeytani tebessümle bitirici soruyu sorardı:
"Soğuk bir gazoz ister misin yavrum?"
Ürkek ceylan, bu centilmenin teklifini kabul ettiğinde tuzağa düşmüş olurdu.
Nuri ayağa kalkar, beyaz bir rugan ayakkabıyla nihayetlenen beyaz pantolonunun ardında bardağa gazozu doldurduktan sonra, afilli ceketinin iç cebinden gizlice çıkardığı toz şeklindeki uyuşturucuyu gazozun kabarcıkları arasına boca ederdi.
İyi aile kızı, ilk yudumu alınca yüzünü ekşitir, sonra da "Başım dönüyor" diyerek oracığa kıvrılırdı.
Ve Alço, avını dişleyip ağaç dalına taşıyan bir leopar edasıyla haince gülümseyerek, baygın kızı saten çarşaflı yatağa sürüklerdi.
Satış
70'lerin erotik mizah pespayeliği bitmişti.
O yüzden, arada ne olduğunu göstermezlerdi.
Bayılmadan sonraki sahnede Alço çoktan robdöşambrını giymiş, viskisini eline almış olurdu.
Kız -genellikle fludan netleşen bir kameranın bakış açısından- gözlerini açtığında, başına geleni derhal anlar ve çarşafa sarılıp ağlardı.
Tecavüz esnasında kabarık sarı saçları bile dağılmamış olan Alço ise sinsi kibarlığından taviz vermeden onu teselli eder, üzülmemesini söyler ve götürüp dışarıda bekleyen kadın satıcılarına teslim ederdi.
"Yılan gibi"
Bir keresinde Küçük Emrah'ı da böyle kandırmış ve çocukcağızın hem annesini hem ablasını yatağa atmıştı.
"Baba Yarısı"ydı o sözde... Emrah'ın amcasıydı. Ama bizzat kendisi tarafından dolandırılan yavrucak bunu bilmeden gece yarısı kapısını çaldığında, onu sarı bornozuyla karşılamış, "Ben kimseye yetim hakkı yedirmem" diye rol yapmış, gözleri yaşlı Emrah'ı "Misafirim var, anlarsın ya" diyerek içeri almadan başından savmıştı.
Misafir dediği, Emrah'ın annesiydi.
Onu da sarhoş edip "yılan gibi" koynuna girmişti. (Bu yılan metaforu Alço'lu filmlerde sık kullanılır. Zafer İlbars'ın tanımıyla "Hayvanlar aleminde yılan neyse, beyazperdede Alço odur.")
"İyilik olsun diye"ymiş
İşte bu sahneler, kız annelerini paniğe sevk ederdi. Onlar, gözleri görmeyen Muhterem Nur'la aylarca bir evde kardeş gibi yaşayan "3 Arkadaş"ın artık sahnelerden çekildiğinin bilincinde olarak kızlarını eve kilitler, "Bir gazozda istikbali boğulacağına, iffetiyle hıçkırıktan boğulsun" derlerdi.
Gençliğinde ilaç sanayiinde çalıştığını yıllar sonra öğreneceğimiz Nuri Alço ise "Neydi derdin? Bunca kıza niye ilaçlı gazoz verdin?" sorusunu misyonerce cevaplayacaktı:
"Artist olma hayaliyle Anadolu'dan İstanbul'a gelen kızlarla ailelerine buradaki tezgahı gösterip uyarmak istemiştik."
Oysa Alço filmlerinde oynayan kızların çoğu bu tarife uygundu.
"Gazoz fobisi"nin asıl mağduru ise ilk aşkıyla tek gazozu iki pipetle paylaşma dışında bir hayali olmayan bizler olduk.
Yeşilçam, gözleri korkuttu; kadınların 1960'larda yakaladığı nispi özgürleşme ortamı, ilaçlı gazozda boğuldu.
Sonra 12 Eylül'de hepimizin gazozuna ilaç attılar.
Gazozumuzu güvenle açtırabileceğimiz Bedri'leri de içeri attılar.
Ortalık Nuri Alço'lara kaldı.
Alço'nun dirilişi
Yıllar sonra 12 Eylül doğumlular büyüyüp "Kayıp kuşak" diye anılınca, tepkilerini yansıtacakları örgütün adını "Nuri Alço Revival Organisation (Nuri Alço Diriliş Örgütü-NARO)" koydular ve 2000'li yıllarda bir sabah büyük kent duvarlarından bu ismi duyurdular.
Çünkü Nuri Alço, 1980'de başlayan çöküş sürecinin en bilinen simgesiydi.
Bu çöküşe direnecek örgüt, Alço isminin anımsatacağı öfkeyi, cephane olarak kullanacaktı.
NURİ ALÇO İLE COŞKUN
İki tecavüzcü arasındaki 10 fark
Nuri Alço üzerine yazılmış en derli toplu kitap Seyhan Sevinç imzasını taşıyor ("Soğuk bir Gazoz İster misin Yavrum", Akis, 2005).
Alço karakterini mükemmelen tanımladığı kitabında Sevinç, onu "Tecavüzcü Coşkun"la karşılaştırıyor. Çoğumuz için öğretici olacak bu kıyaslamayı ibret için burada özetliyorum:
"1) Tecavüzcü Coşkun direkt saldırarak şaşkınlık ve korkuya yol açar; Alço ise tarzında hayal kırıklığı barındırır ve bundan beslenir.
2) Coşkun sapıktır; hemen tecavüz eder, Alço ise güzel laflarla kandıran ağırbaşlı bir tecavüzcüdür.
3) Alço kentsoylu, patron tecavüzcüdür; Coşkun ise proleter.
4) Alço İtalya'dan giyinir; Coşkun jean giyer.
5) Coşkun tecavüzden sonra yarı çıplak kaçar. Alço ise olay mahallini terk etmez; şarap ve puro içer.
6) Coşkun beş parasızdır, işini ayakta halleder. Alço zengindir; genelde yatak kullanır.
7) Alço işi tek başına yapar. Coşkun ise genellikle yalnız değildir. Mutlaka arkadaşları da sebeplenir.
8) Coşkun kaybetmişliği simgeler, bu yüzden korkacak bir şeyi yoktur. Alço ise 'şey'lerin sahibidir; bunları kaybetmekten çok korkar.
9) Coşkun bastırılmış cinselliğin hıncını hayvanlaşarak alır ve bayanı kıstırdı mı biçimsiz bir kahkaha atar. Alço sahte evlilik vaadiyle kandırır ve yıllar yılı kullanır. En fazla sinsice sırıtır.
10) Coşkun bir toplum kurbanı simgesidir, tedavisi mümkün olabilir. Toplum ise Nuri Alço'nun kurbanıdır. Tedavisi mümkün değildir."
CAN DÜNDAR
Yayın Tarihi : 14.10.2007
Gençliğimizi gazoz korkusu mahvetti
1970'ler gazozumuza ilaç katıldığı yıllardı. Nuri Alço ise bunun 80'lerdeki simge ismi... Amacı, iyi aile kızlarını kötü yola düşmekten kurtarmaktı. Ama bir gazoz şişesi içinde yarattığı korku ikliminin faturasını bizim kuşak ödedi
Ergenlikte zihnimize yer eden ve büyüdükçe bilinçaltımıza ittiğimiz o baloncuklu korkuyu Müjde Ar uyandırdı. NTV'de başlayan "Haydi Gel Bizimle Ol"un ilk programında, kıkırdayarak "Gazozcu Bedri"yi anlatıverdi:
"Gazoz kapağımı Bedri açtı ama içine akıtmadı."
Evet, söylediği tastamam buydu.
Program konuğu Cem Yılmaz bu teşbihin "literatüre gireceğini" söylediyse de Müjde Ar, argo literatüründe "gazoz açma"nın "bekaret bozma" manasında kullanımına rastlanmadığını belirtti.
O aslında, gazoz kadar sade bir şey anlatmak istemişti:
"Gençler okul kapılarında satılan içeceklere rağbet etmemeliydi. Çünkü içine bir şeyler atılmış olabilirdi."
Bahse konu Bedri, telefonla yayına bağlanamadı ama işin aslını basına anlattı:
"12-13 yaşlarındaydık. Okul çıkışıydı yanlış hatırlamıyorsam. Müjde yanıma gelip Çamlıca gazozunun kapağını açamadığını söyleyerek benden yardım istedi. Ben de açıp verdim. Hepsi bu kadar..."
Çokları anlamadı.
Bazıları Müjde Ar'ın aslen "kurdele kesmeyi" (Bkz: "Kadın Argo Sözlüğü") kastettiği halde lafı çevirdiğini sandı.
Oysa bizler, neden bahsettiğini çok iyi anladık; ilk duyuşta anladık.
Bizler, yani 70'li yıllarda, gazozun altından çıkacak çapanoğlunun korkusundan o gazozu açamayan, içemeyen gençler...
Şimdikilere komik gelebilir:
Biz "gazoz nesliyiz".
Çamlıca'dan dökülmeyiz.
Neslimin meşrubatı
70'lerin kızları, gençliklerini bu "gazoz korkusu"na kurban ettiler.
Oğlanlarsa bu korku yüzünden, "arkadaşlık teklif ettikleri" kızlara ağız tadıyla bir gazoz ikram edemediler.
Çünkü iffetli anneler, kapağı meçhul ellerce açılan bir gazozun nelere mal olabileceğini bilir, kızlarını adamakıllı tembihlerdi:
"Aman kızım! Asla bilmediğin yerde gazoz içme... İçeceksen de kapağını kendin aç!"
Gazoz, sanki bizim içimizdeki tecavüzcünün meşrubatıydı.
"Kirli emeller"imizi köpürten bir "hararet giderici"ydi.
İlaç eşliğinde içildiğinde kesin etkiliydi.
Bir kez içen kızlar gözlerini dağınık bir yatakta açar ve ondan sonra satıldıkları genelevde hep içmek isterlerdi.
Bu "dunganga masalı" öyle çok anlatılmıştı ki, kızlarına bir gazoz ısmarlamak için izin rica ettiğimiz anneler bize Önder Somer veya Nuri Alço'ymuşuz gibi davranırdı.
İlaçlı gazoz sahnesi
60'larda içine leblebi atıp içilen zavallı Çamlıca Gazozu'nu 70'lerde Önder Somer, 80'lerde de Nuri Alço, tehlikeli bir afrodizyak haline sokmuştu.
Alço, okul çıkışı meşhur etme vaadiyle kandırıp lüks döşenmiş evine götürdüğü masum liseli kızları, maroken koltuğundan uzun uzun süzer ve kocaman altın yüzüklü eliyle, üç düğmesi açık gömleğinin aralığından görünen altın zinciriyle oynarken dudaklarına yapıştırdığı şeytani tebessümle bitirici soruyu sorardı:
"Soğuk bir gazoz ister misin yavrum?"
Ürkek ceylan, bu centilmenin teklifini kabul ettiğinde tuzağa düşmüş olurdu.
Nuri ayağa kalkar, beyaz bir rugan ayakkabıyla nihayetlenen beyaz pantolonunun ardında bardağa gazozu doldurduktan sonra, afilli ceketinin iç cebinden gizlice çıkardığı toz şeklindeki uyuşturucuyu gazozun kabarcıkları arasına boca ederdi.
İyi aile kızı, ilk yudumu alınca yüzünü ekşitir, sonra da "Başım dönüyor" diyerek oracığa kıvrılırdı.
Ve Alço, avını dişleyip ağaç dalına taşıyan bir leopar edasıyla haince gülümseyerek, baygın kızı saten çarşaflı yatağa sürüklerdi.
Satış
70'lerin erotik mizah pespayeliği bitmişti.
O yüzden, arada ne olduğunu göstermezlerdi.
Bayılmadan sonraki sahnede Alço çoktan robdöşambrını giymiş, viskisini eline almış olurdu.
Kız -genellikle fludan netleşen bir kameranın bakış açısından- gözlerini açtığında, başına geleni derhal anlar ve çarşafa sarılıp ağlardı.
Tecavüz esnasında kabarık sarı saçları bile dağılmamış olan Alço ise sinsi kibarlığından taviz vermeden onu teselli eder, üzülmemesini söyler ve götürüp dışarıda bekleyen kadın satıcılarına teslim ederdi.
"Yılan gibi"
Bir keresinde Küçük Emrah'ı da böyle kandırmış ve çocukcağızın hem annesini hem ablasını yatağa atmıştı.
"Baba Yarısı"ydı o sözde... Emrah'ın amcasıydı. Ama bizzat kendisi tarafından dolandırılan yavrucak bunu bilmeden gece yarısı kapısını çaldığında, onu sarı bornozuyla karşılamış, "Ben kimseye yetim hakkı yedirmem" diye rol yapmış, gözleri yaşlı Emrah'ı "Misafirim var, anlarsın ya" diyerek içeri almadan başından savmıştı.
Misafir dediği, Emrah'ın annesiydi.
Onu da sarhoş edip "yılan gibi" koynuna girmişti. (Bu yılan metaforu Alço'lu filmlerde sık kullanılır. Zafer İlbars'ın tanımıyla "Hayvanlar aleminde yılan neyse, beyazperdede Alço odur.")
"İyilik olsun diye"ymiş
İşte bu sahneler, kız annelerini paniğe sevk ederdi. Onlar, gözleri görmeyen Muhterem Nur'la aylarca bir evde kardeş gibi yaşayan "3 Arkadaş"ın artık sahnelerden çekildiğinin bilincinde olarak kızlarını eve kilitler, "Bir gazozda istikbali boğulacağına, iffetiyle hıçkırıktan boğulsun" derlerdi.
Gençliğinde ilaç sanayiinde çalıştığını yıllar sonra öğreneceğimiz Nuri Alço ise "Neydi derdin? Bunca kıza niye ilaçlı gazoz verdin?" sorusunu misyonerce cevaplayacaktı:
"Artist olma hayaliyle Anadolu'dan İstanbul'a gelen kızlarla ailelerine buradaki tezgahı gösterip uyarmak istemiştik."
Oysa Alço filmlerinde oynayan kızların çoğu bu tarife uygundu.
"Gazoz fobisi"nin asıl mağduru ise ilk aşkıyla tek gazozu iki pipetle paylaşma dışında bir hayali olmayan bizler olduk.
Yeşilçam, gözleri korkuttu; kadınların 1960'larda yakaladığı nispi özgürleşme ortamı, ilaçlı gazozda boğuldu.
Sonra 12 Eylül'de hepimizin gazozuna ilaç attılar.
Gazozumuzu güvenle açtırabileceğimiz Bedri'leri de içeri attılar.
Ortalık Nuri Alço'lara kaldı.
Alço'nun dirilişi
Yıllar sonra 12 Eylül doğumlular büyüyüp "Kayıp kuşak" diye anılınca, tepkilerini yansıtacakları örgütün adını "Nuri Alço Revival Organisation (Nuri Alço Diriliş Örgütü-NARO)" koydular ve 2000'li yıllarda bir sabah büyük kent duvarlarından bu ismi duyurdular.
Çünkü Nuri Alço, 1980'de başlayan çöküş sürecinin en bilinen simgesiydi.
Bu çöküşe direnecek örgüt, Alço isminin anımsatacağı öfkeyi, cephane olarak kullanacaktı.
NURİ ALÇO İLE COŞKUN
İki tecavüzcü arasındaki 10 fark
Nuri Alço üzerine yazılmış en derli toplu kitap Seyhan Sevinç imzasını taşıyor ("Soğuk bir Gazoz İster misin Yavrum", Akis, 2005).
Alço karakterini mükemmelen tanımladığı kitabında Sevinç, onu "Tecavüzcü Coşkun"la karşılaştırıyor. Çoğumuz için öğretici olacak bu kıyaslamayı ibret için burada özetliyorum:
"1) Tecavüzcü Coşkun direkt saldırarak şaşkınlık ve korkuya yol açar; Alço ise tarzında hayal kırıklığı barındırır ve bundan beslenir.
2) Coşkun sapıktır; hemen tecavüz eder, Alço ise güzel laflarla kandıran ağırbaşlı bir tecavüzcüdür.
3) Alço kentsoylu, patron tecavüzcüdür; Coşkun ise proleter.
4) Alço İtalya'dan giyinir; Coşkun jean giyer.
5) Coşkun tecavüzden sonra yarı çıplak kaçar. Alço ise olay mahallini terk etmez; şarap ve puro içer.
6) Coşkun beş parasızdır, işini ayakta halleder. Alço zengindir; genelde yatak kullanır.
7) Alço işi tek başına yapar. Coşkun ise genellikle yalnız değildir. Mutlaka arkadaşları da sebeplenir.
8) Coşkun kaybetmişliği simgeler, bu yüzden korkacak bir şeyi yoktur. Alço ise 'şey'lerin sahibidir; bunları kaybetmekten çok korkar.
9) Coşkun bastırılmış cinselliğin hıncını hayvanlaşarak alır ve bayanı kıstırdı mı biçimsiz bir kahkaha atar. Alço sahte evlilik vaadiyle kandırır ve yıllar yılı kullanır. En fazla sinsice sırıtır.
10) Coşkun bir toplum kurbanı simgesidir, tedavisi mümkün olabilir. Toplum ise Nuri Alço'nun kurbanıdır. Tedavisi mümkün değildir."
CAN DÜNDAR
Yayın Tarihi : 14.10.2007