- 12 Temmuz 2006
- 55.494
- 212.746
- 52
Ülke Almanya, 70 yaşın üzerinde yalnız yaşayan iki eş, bir gün bir not bırakıyorlar ve birlikte ölümü seçiyorlar. Notta , “34 yıldır kapıcıdan başka kapımızı çalan olmadı, artık yaşamak anlamsızdır” cümlesi yer alıyordu.
Ülke Türkiye, yer İstanbul. Bir kutu ilaçla yaşamına son veren 17 yaşındaki genç şu notu bırakıyor: “Beni sevmediniz, beni anlamadınız, bana yardım etmediniz, hep kendiniz için yaşadınız. Şimdi bensiz kalın ve görün. ”
Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) intiharları geleceğin sağlık sorunu olarak ilan etti. Sanayileşmiş ülkelerde intiharla gelen ölüm, ilk üç ölüm nedeni arasına girdi.
İntihar olayları ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile ters orantılı bir tablo çiziyor. Batılı düşünürler bunun nedenini araştırma konusunda ciddi arayışlar içerisindeler. Modernleşme ve aydınlanma ile insanlık ilerleme ve gelişmeyi çok hızlandırdı. Fakat buna paralel olarak mutluluk , doğru orantılı gitmedi. Toplumsal düzenler insanın mutlu olması için oluşturulur. Son iki yüz yıldır oluşturulan toplumsal düzen ve kabullenilen yaşam felsefesinde hangi yanlışlar vardı?Postmodernizmde bunun sorgulaması yapılıyor. İnsan odaklı yaşam felsefesi diyebileceğimiz postmodernizm şu sorulara cevap arıyor. ”Hayatın ve ölümün sırrı nedir?, ne için yaşıyoruz?, hayatımın sonu ne olacak?, sonsuzluğun sonu nedir?”Bu sorulara verilen cevap “Hayat yaşamaya değer veya hayat bir anlamsızlıktır” sonucuna götürür.
İNTİHAR HIZI ARTIYOR MU?
Son yıllarda intihar olaylarında rastlanan artış tesadüfi değildir. Biyolojik, psikolojik ve sosyolojik pek çok nedenleri vardır.
İntihar olgularındaki artış sadece Türkiye’de değil bütün dünyada birinci sağlık sorunu olmaya başladı. Genç yaş grubunda olması dikkati çeken diğer özelliktir.
İntihar hızı Japonya, Almanya, Finlandiya, İsviçre’de 100.000 de 25 , ABD. ve İngiltere’de 100.000 de 12 iken Türkiye’de 100.000 de 2 civarındadır. Bu, senede 1300 intiharlı ölüm demektir.
Bugün intiharla ölüm İngiltere’de trafik kazalarında ölümden fazladır.
Türkiye’de bir yılda 5-14 yaş arası 40-50 çocuk canına kıymaktadır.
PSİKOLOJİK NEDENLER
Gençlik döneminin psikolojisi intihar eylemi için önemli risk oluşturmaktadır.
Gençlik dönemi hızlı büyüme çağıdır. Hormonal fırtına yaşayan gencin duyguları aklının önünde gider. Heyecanlı, riski seven, cesaretli, macera heveslisi, tatlı hayaller, ilk sevgililer bu dönemin özellikleridir. Kolayca hayal kırıklıkları yaşarlar.
Böyle duygusal fırtına içerisinde genç duygusal desteğe ve ahlaki norm’a sahipse dönemi kazanımla aşabilecektir.
Ahlaki norm ve duygusal desteği binci derecede verecek ailedir.
AİLE KURUMU VE MODERN YAŞAM
Aile kurumundaki yapısal değişiklik, şehir hayatının getirdiği yalnızlık çok önemli iki etkendir.
Bu gün ABD’de boşanmalar %52 civarındadır. 1955 yılında yapılan bir araştırmada bu oran %10 civarında idi. Bu artışın en önemli nedeni 1960’ lı yıllarda başlayan nikah karşıtı cinsel özgürlük taraftarı akımlar oldu. İnsanlar daha çok bencilleşmeye başladılar. Çocuk büyütmek fedakarlık isteyen bir çaba olduğu için bencil ve çıkarcı bireyler çocuk büyütmenin külfetinden kaçmaya başladılar.
Anne-Babanın çocuğa duygusal desteğinin az olması genci yalnızlığa itti. Özellikle ekonomik destek varken duygusal destek yoksa genç ,kolaylıkla uyuşturucu kullanımına yönelir.Hemen ardından gençlik depresyonu oluşur.
Ülke Türkiye, yer İstanbul. Bir kutu ilaçla yaşamına son veren 17 yaşındaki genç şu notu bırakıyor: “Beni sevmediniz, beni anlamadınız, bana yardım etmediniz, hep kendiniz için yaşadınız. Şimdi bensiz kalın ve görün. ”
Dünya Sağlık Örgütü ( WHO ) intiharları geleceğin sağlık sorunu olarak ilan etti. Sanayileşmiş ülkelerde intiharla gelen ölüm, ilk üç ölüm nedeni arasına girdi.
İntihar olayları ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile ters orantılı bir tablo çiziyor. Batılı düşünürler bunun nedenini araştırma konusunda ciddi arayışlar içerisindeler. Modernleşme ve aydınlanma ile insanlık ilerleme ve gelişmeyi çok hızlandırdı. Fakat buna paralel olarak mutluluk , doğru orantılı gitmedi. Toplumsal düzenler insanın mutlu olması için oluşturulur. Son iki yüz yıldır oluşturulan toplumsal düzen ve kabullenilen yaşam felsefesinde hangi yanlışlar vardı?Postmodernizmde bunun sorgulaması yapılıyor. İnsan odaklı yaşam felsefesi diyebileceğimiz postmodernizm şu sorulara cevap arıyor. ”Hayatın ve ölümün sırrı nedir?, ne için yaşıyoruz?, hayatımın sonu ne olacak?, sonsuzluğun sonu nedir?”Bu sorulara verilen cevap “Hayat yaşamaya değer veya hayat bir anlamsızlıktır” sonucuna götürür.
İNTİHAR HIZI ARTIYOR MU?
Son yıllarda intihar olaylarında rastlanan artış tesadüfi değildir. Biyolojik, psikolojik ve sosyolojik pek çok nedenleri vardır.
İntihar olgularındaki artış sadece Türkiye’de değil bütün dünyada birinci sağlık sorunu olmaya başladı. Genç yaş grubunda olması dikkati çeken diğer özelliktir.
İntihar hızı Japonya, Almanya, Finlandiya, İsviçre’de 100.000 de 25 , ABD. ve İngiltere’de 100.000 de 12 iken Türkiye’de 100.000 de 2 civarındadır. Bu, senede 1300 intiharlı ölüm demektir.
Bugün intiharla ölüm İngiltere’de trafik kazalarında ölümden fazladır.
Türkiye’de bir yılda 5-14 yaş arası 40-50 çocuk canına kıymaktadır.
PSİKOLOJİK NEDENLER
Gençlik döneminin psikolojisi intihar eylemi için önemli risk oluşturmaktadır.
Gençlik dönemi hızlı büyüme çağıdır. Hormonal fırtına yaşayan gencin duyguları aklının önünde gider. Heyecanlı, riski seven, cesaretli, macera heveslisi, tatlı hayaller, ilk sevgililer bu dönemin özellikleridir. Kolayca hayal kırıklıkları yaşarlar.
Böyle duygusal fırtına içerisinde genç duygusal desteğe ve ahlaki norm’a sahipse dönemi kazanımla aşabilecektir.
Ahlaki norm ve duygusal desteği binci derecede verecek ailedir.
AİLE KURUMU VE MODERN YAŞAM
Aile kurumundaki yapısal değişiklik, şehir hayatının getirdiği yalnızlık çok önemli iki etkendir.
Bu gün ABD’de boşanmalar %52 civarındadır. 1955 yılında yapılan bir araştırmada bu oran %10 civarında idi. Bu artışın en önemli nedeni 1960’ lı yıllarda başlayan nikah karşıtı cinsel özgürlük taraftarı akımlar oldu. İnsanlar daha çok bencilleşmeye başladılar. Çocuk büyütmek fedakarlık isteyen bir çaba olduğu için bencil ve çıkarcı bireyler çocuk büyütmenin külfetinden kaçmaya başladılar.
Anne-Babanın çocuğa duygusal desteğinin az olması genci yalnızlığa itti. Özellikle ekonomik destek varken duygusal destek yoksa genç ,kolaylıkla uyuşturucu kullanımına yönelir.Hemen ardından gençlik depresyonu oluşur.