Genç olmak hata yapmak demek değildir!

vicdan

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
20 Kasım 2006
1.098
26
Zor bir zamanda yaşıyoruz…Her yerde bizlere tuzak kuran, ahlakımızı yozlaştırabilecek unsurlar var…Hepimiz hatalar yapmış olabiliriz, ama hatayı bir defa yaptıktan sonra ona devam etmek en büyük hatadır…Diyelim ki, hata yaptık, dersimizi de aldık, onu orada bırakacağız…Bir daha yapmamaya azmedip yolumuza devam edeceğiz, iyiliklerle yapmış olduğumuz kötülükleri yıkayacağız.

Ömrümüzün nerede sonlanacağını bilmiyoruz…Ama yine de hedeflerimizi saptamalı, önümüze çıkan engellere ve söylemlere bakmadan gözümüzü hedefimizden ayırmamalıyız…



Yeteneklerimizi bilip doğruca hedefe kilitlenip azmetmeliyiz…

Ben bir sabah erkenden kalktım ve düşündüm , çağımız gençlerinin sorunları neler diye ve not defterime şunları kaydettim.;İ şte çağımız gençliğinin açmazları ve başarısızlık nedenleri ve çözümleri…



Öncelikle korku ve güvensizlik. Risk almadan yaşamaya çalışmak, girişimcilikten korkmak: Genel olarak gençler yeni bir projede yer almaktan korkuyorlar. Meslek sahibi olan gençler dahi risk almıyorlar.



“Hemen şimdi olsun” demek: Bir işe başladığınızda, ona emek vermeden, o işi geliştirmeden ürün alamazsınız…Ziraatle uğraşanlar bilirler, patates yetiştirmek için önce tarlaya buğday ekilir ve iki hasat süresi geçmeden o tarlada iyi patates yetişmez. Yani iyi bir sonuç almak için beklemeyi bilmek gerekir.



Kendine yatırım yapmamak: Günümüz gençleri genellikle, kendilerini eğitmiyorlar, çok az kitap okuyorlar veya okumuyorlar, kendilerine ne sanat, ne de bilgi yatırımı yapıyorlar. Yeteneklerini görmezden geliyorlar. Gününün en az beş saatini televizyon karşısında , birkaç saatini de boş işlerle meşgul olarak harcıyorlar. Halbuki, belediyeler şu anda çok düşük ücretlerle yetenek geliştirici kurslar düzenliyorlar. Ders dışı zamanlarda, spor, edebiyat, müzik, resim,tiyatro gibi hobiler edinilebilir. Etkili konuşma veya kendini geliştirme kurslarına gidilebilir.



Suçlamak ve kendini kurban gibi görmek: Bir genç başarısız olduğunda veya kendinden daha fazla işlerle uğraşan bir başka genci gördüğünde hemen ailesini suçluyor, ya da parasızlık diyor…Halbuki, ailesine rağmen başarılı olan veya fakirlik içinde olan ama kendine destek olabilecek kuruluşlardan burslar alarak kendini geliştiren gençler de var.Zenginlik içinde hiçbir şeyden zevk almayıp ya da zevklere doyup intihar eden gençler de var.



“Keşke” sözcüğünü sıkça kullanmak: Hepimizin keşke dediği zamanlar olmuştur. Ancak bu keşkeleri yolumuzdaki taşlar olarak düşünürsek, bunların sayısı arttıkça tökezleyip düşmemiz an meselesidir. Birşey olduktan sonra onu geri çeviremeyiz…Ancak bir daha yapmamaya niyetleniriz…Ya da kaçırdığımız bir fırsat vardır, bunun üzerinde durmamalıyız, dersimizi alıp onu beynimize yerleştirip yeni fırsatlar aramalı veya oluşturmalıyız.

Kuşkuculuk ve umutsuzluk: Yönümüzü tayin ettikten sonra bir daha yaptığımız işten kuşku duymamalıyız. Önümüze çıkan engeller umudumuzu engellerse hedefimize ulaşamayız…Umut olmadan hiçbir şey olmaz.





Kendini populer kültürün bir kuklası olarak görmek veya bu yolda olduğunun farkında olmamak: Medyatik kişilerin serbest ve kimseye hesap vermeden yaşamaları da gençler için bir açmaz…Kolay yoldan ünlü olma sevdası, para için evlere kapanıp deney hayvanları gibi incelenme ve sonucunda gelen geçici ün…Kalıcılık için yarışmalıyız, o da emek ister.



Yaşam dengesinin eksikliği, programsızlık: Zamanı nerede ve nede kullanacağını planlayamama…


Teknolojiye hemen her genç sahip şu anda…Evde bilgisayarı yoksa internet kafeler var.

Hemen hemen bütün gençlerin cep telefonu var…Ama bu teknolojiyi incir çekirdeğini bile doldurmayacak işlerde kullanıyoruz arkadaşlar…Chat yapıyoruz, oyunla vaktimizi geçiriyoruz…Halbuki öyle bilgi veren siteler var ki, belki de hiç ulaşamayacağınız bilgilere sizleri ulaştırıyor çabucak…Önünüze o kadar güzel fırsatlar çıkarabilir ki, hayal bile edemezsiniz…Ama biz ne yapıyoruz, teknolojiyi boş ve kötü işlere kullanıyor, bunu fırsat bilen yozlaştırıcı sitelere takılıyoruz.

“Bundan benim çıkarım ne olacak” düşüncesini barındırmak.

Bazen öyle işler gelir ki karşınıza, çıkar düşünmeden yaptığınızda geleceğiniz olmuş bir bakarsınız…Hiçbir işi veya insanı küçümsememeli arkadaşlar…Vaktiyle biriyle tanışmıştım, bu genç arkadaşımız doktora yapıyordu üstelik…Açık sözlü bir kızdı, bana dedi ki, ya sen çok bilgili bir arkadaşsın, yanımda olmalısın, insanın sömürülecek pekçok arkadaşı olmalı….İyi de, iletişim bir alışveriştir. Arkadaşlıkta sen benden birşey alıyorsan, ben de senden alıyorum demektir…dedim…Çıkar herşey değildir…



Başarılı insanları rakip olarak görmek ve ayağını kaydırmaya çalışmak…

Bu çok önemli bir konu…Her konuda her işte rakipler olacaktır, olmalıdır da…Aksi halde tekelleşir, kendi kendinizi tekrarlar durursunuz, gelişemezsiniz. Ancak, rakiplerinizle yarışırken hileye başvurmak oldukça rencide edici bir durum…Bırakın birşey üretsin, siz benzer yollarla ve ufak bir farkla daha iyisini yapıp öne geçin…ama karalayarak, çamur at izi kalsın şeklinde değil…



Anlaşılma açlığı…

İşte genç arkadaşlar, en büyük sorunumuz bu aslında…Birileri sesimizi duysun, bizi anlasın, dinlesin maddi olmasa da manevi destek olsun istiyoruz. Ne ailemiz anlıyor bizleri, ne de çevremiz…Müthiş bir yalnızlık içindeyiz. Bu yalnızlık seçilmiş bir yalnızlık da değil üstelik, ki üretmek için yalnız kalmak da gerekir.

Bu yalnızlık, anlaşılamama nedeniyle…Kimseye güvenememe nedeniyle…Duygularımızı ifade edemiyoruz, ya da ifade etmekten korkuyoruz. Ama anlaşılmak ve kendimizi ifade etmek istiyoruz. İnsanın temel ihtiyaçlarından biri de kendini ifade etmektir…eğer bir şekilde kendi yeteneklerimizi ve barındırdığımız coşkularımızı yönlendirememiş ve değerlendirememişsek, hayattan tat almadan yaşamak ve bunalımlar başlıyor. Depresyon İlaçlarına yöneliyoruz, hatta daha da kötüsü daha da zayıflarımız, paragöz tacirlerin içki, sigara, uyuşturucu, fuhuş gibi yollardan para kazanmasına sebep oluyor…Bunları satan insanların ne kendileri, ne de aileleri bunları kullanmıyor belki, çünkü bunu iş olarak görüyorlar. Çünkü siz onların gözünde müşterisiniz sadece…Hayatlarınız ve umutlarınız yok olurken, onlar sizi tüketip sizden sonra geleceklere göz dikiyorlar.



Dinlemeyi bilmemek, farklılıkları çatışmaya götürmek, uzlaşmayı düşünmemek.

Sevgili genç arkadaşlar, bir başka açmazımız da bu aslında…Farklı düşünebilirsiniz, farklı giyinebilirsiniz, hatalar yapabilirsiniz, ancak bunlar yüzünden çatışacak mısınız?

Oturup konuşmak, uzlaşmak, değerlendirmek diye birşey yok mudur?

Ortaokul ve lisedeyken münazaralar vardı…İki ayrı grup oluşturulur, farklı düşünceler verilir, hadi birbirinize bunu Kabul ettirin derdi hocamız…Hepimiz de hararetli bir şekilde kendi fikrimizi savunurduk. Sonuç mu? Kimsenin fikri değişmezdi, çünkü tartışmalar inatlaşmaya giderdi…Hatta arkadaşlar arasında kırgınlıklar olurdu. Yani bize daha okul sıralarında çatışmayı öğrettiler. Hayır arkadaşlar, uzlaşacağız. Diyelim ki karşımızdaki fikrimizi tüm delillere rağmen Kabul etmiyor…O zaman “senin bildiğin sana, benim bildiğim bana” deyip kavga etmeden güzellikle ayrılacağız ondan…



Tembellik ve yarıncılık: Herşeyi” yarın yarın yarın “diye erteliyoruz. Belki o yarını göremeyeceğiz, nereden biliyorsunuz?...”Şimdi, şimdi, şimdi” diyeceğiz…Ertelemeyeceğiz…



İnsanlara yardım etmek: “Bana kim yardım etti “ acımasızlığına düşmeden elimizden gelen yardımı küçük de olsa yapmalıyız. Bunun maddi yardım olması şart değildir, bazen bir arkadaşınızın işine emeğinizle katkıda bulunmak da yardımdır. Dua etmek de yardımdır. Iyiliği tavsiye edip kötülükten men etmek de yardımdır. Hatta gülümsemek, geçmiş olsun demek,arkadaşınız hapşırdığında çok yaşa demek bile sadakadır…”Bana ne?” demeyin…Annemin bana söylediği ve öğütlediği iyi sözlerinden başka , benim de çok kızdığım bir sözü vardır: “Karışma, çalışma, yarışma!” Neden? Bazen annelerimiz bile bizi yanlış yönlendirebilir, sorgulayın gençler…



Ve bu konuda son söz…Gece yastığa başınızı koyduğunuzda, şunu sorun kendinize…

“Ben bugün ne öğrendim?”

“Ben bugün gurur duyabileceğim ne yaptım?”

“Ben bugün ne ürettim?”

Bu soruların cevabını verebiliyorsanız başarılısınız demektir
 
Kendine yatırım yapmamak: Günümüz gençleri genellikle, kendilerini eğitmiyorlar, çok az kitap okuyorlar veya okumuyorlar, kendilerine ne sanat, ne de bilgi yatırımı yapıyorlar. Yeteneklerini görmezden geliyorlar. Gününün en az beş saatini televizyon karşısında , birkaç saatini de boş işlerle meşgul olarak harcıyorlar. Halbuki, belediyeler şu anda çok düşük ücretlerle yetenek geliştirici kurslar düzenliyorlar. Ders dışı zamanlarda, spor, edebiyat, müzik, resim,tiyatro gibi hobiler edinilebilir. Etkili konuşma veya kendini geliştirme kurslarına gidilebilir.



Suçlamak ve kendini kurban gibi görmek: Bir genç başarısız olduğunda veya kendinden daha fazla işlerle uğraşan bir başka genci gördüğünde hemen ailesini suçluyor, ya da parasızlık diyor…Halbuki, ailesine rağmen başarılı olan veya fakirlik içinde olan ama kendine destek olabilecek kuruluşlardan burslar alarak kendini geliştiren gençler de var.Zenginlik içinde hiçbir şeyden zevk almayıp ya da zevklere doyup intihar eden gençler de var.

“Hemen şimdi olsun” demek: Bir işe başladığınızda, ona emek vermeden, o işi geliştirmeden ürün alamazsınız…Ziraatle uğraşanlar bilirler, patates yetiştirmek için önce tarlaya buğday ekilir ve iki hasat süresi geçmeden o tarlada iyi patates yetişmez. Yani iyi bir sonuç almak için beklemeyi bilmek gerekir.


Ve bu konuda son söz…Gece yastığa başınızı koyduğunuzda, şunu sorun kendinize…

“Ben bugün ne öğrendim?”

“Ben bugün gurur duyabileceğim ne yaptım?”

“Ben bugün ne ürettim?”

Bu soruların cevabını verebiliyorsanız başarılısınız demektir








özetlemek gerekirse :))Çevremdeki gençlerde bunları çok sık görüyorum malesef.
 
çok güzel bir çıkarım olmuş. bu durumun farkında olanlardan olsak bile başkasının ağzından da duymak - okumak - çok güzel oluyor..:)
 
X