- 12 Haziran 2007
- 135
- 0
- 50
-
- Konu Sahibi CimcimeCeyda
- #1
İlk anıyı ben paylaşmak istedim..
Henüz ilkokul birinci sınıfa gittiğim yıllardı. Ankara Polatlı'da lojmanlarda oturuyorduk. Biraz demiycem çok yaramaz bir kızdım erkek fatma dediklerinden.
Bir gün lojmanların bahçesinde kızlarla ip atlıyorduk çok da zevk alıyordum. Ama her gün oynadığımız bir oyun vardı. Genelde erkekler oynar böyle saçma oyunları ama bende seviyordum o zaman.
Birbirine belli uzaklığı olan iki setin arkasına beşer gurup halinde saklanıp birbirimize daha önceden kağıtlarla hazırladığımız minik külahları kesip temizlediğimiz inşaat borularının içine koyar üflerdik düşman takıma. Ve o da fırlardı mermi gibi...(Hatırlamışsınızdır büyük ihtimale)
Lafı fazla uzatmayım. Ben o gün ip atlamak istiyordum. Diğerlerine onlarla oynamayacağımı söyledim. Fakat Kel Mustafa dediğimizi arkadaş kalkıp beni oyunbozan ilan etti ve arkam dönükken bir taş fırlattı bana. Tam bacağımın arkasına geldi. "Sen misin bana taş atan" altında kalırmıyım hiç? aldım yerden bir taş ve fırlattım ona doğru sinirle. İki kaşının ortasının hizasına kafasının tepesine geldi. Kanadı ve anıra anıra annesine gitti. Çocukluk ya üzülmedim bile hakkını buldu diye düşündüm herhalde. Oyunuma devam ettim.
Babası şikayete geldi akşam eve. Kafasına dikiş atmışlar Kel Mustafa'nın..
(Mustafa mıstık arabaya kıstık üç mum yaktık seyrine baktık.:)
Meğerse Mustafa çok kinci bir çocukmuş. Yaklaşık bir hafta sonra tesadüfen Mustafa'ların balkonun altında cüz oynuyorduk. Mustafa da bunu farketmiş ve annesinin salamura yaprak bidonundan yaprakların üstündeki o koca taşı alıp kafamın üstüne bıraktı. Dünyam karardı bir an. İşte o andan beri böyleyim:) Neyse kaldırdım kafamı Mustafa'ya saydım sayıştırdım oyuna devam ettim. Bir kaşıntı başladı saçlarımın dibinde. Meğer kanmış. Koşarak annemin yanına gittim. Canım annecim benim ne dövünmüştü o zaman hatırlıyorum. Ne yaptıysam tam tepeme dikiş atılmasına engel olamadım.
Geçenlerde Kel Mustafa'yla Karpuzkaldıran kampında karşılaştım. O da babası gibi astsubay olmuş, evlenmiş çoluk çocuk sahibi. Çok güldük hatırlayınca o günleri dikişlerimizin izlerini gösterdik birbirimize..
Airfors'un Hikayeleri:icecream:
Çocukluk anıları gerçekten çok birbirine benziyor, tek yumurta ikizleri gibi.
Simal gibi benimde bir kuma balıklama atlama deneyimim var, sonuç kötü olmamış ki bir iz kalmadı şükür, iyi atlamışım.
Air merdaneli makineler dersen çok iyi hatırlıyorum, sende en ince ayrıntısına kadar anlatmışın gerçekten, o zamanlar öyleydi, eve yeni bir eşya alındığında sanki açılış töreni yapar gibi toplanırdık başına seyrederdik. İlk otomatik makine çıkıp aldığında da bir saat camından seyretmiştik, müthiş icat diye.
Taş işine girişmezdik pek biz, en büyük silahımız pisipisi denilen otlardı.
Bide sarı sarı kaşındıran bir madde vardı ki sonradan onun
cam süngeri olduğunu öğrendim, müthiş kaşındırırdı eşek
şakası olarak onu kulanırdık.
Ne çok yaramaz ne usluydum, kuzu postuna bürünmüş şeklinde geziyorduk işte, cin fikir oldumu çıkartırdık postu.
Benim yaramazlık aklıma gelmedi ama bir anımı anlatayım,
eski mahallemizde apartmanımızın hemen karşısında bir bakkal vardı, karı koca işletirlerdi. Kayseril bakkal derdik, herneyse yaşımı hatırlamıyorum ama küçüktüm okula gitmiyordum daha annem beni bakkala gönderdi, elimde sıkı sıkı tutmamışım demekki parayı, bizim oralarda yüksek
rüzgar iyi eser, para uçmuş tam bakkalın önüne geldiğimde elimden, uçtu uçtu uçtu diye kıyameti koparmışım. Parayı buldum mu hatırlamıyorum ama sonradan adım uçtu kaldı, her bakkala girdiğimde uçtu geldi derdiler rahmetli oldu ikiside şimdi, Allah rahmet eylesin. Bide onların torunları vardı baya yakışıklıydı ilk platonik aşkım onun yanında da anlatıp, gülüp uçtu derlerdi ya bana. Bak işte o zaman çok bozulurdum.
İşte böyle.
Selamlar:icecream: