Geçmişteki Deliliklerimiz!!!

CimcimeCeyda

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
12 Haziran 2007
135
0
50
Hepimizin çocukluğumuzda veya gençliğimizde yaptığımız afacanlıklarımız ve deliliklerimiz olmuştur. Hatta başımıza birçok ufak tefek kazalar gelmiştir.
Şimdi hatırladığımda bir çoğu beni güldürür. Ne kadar yanlış olsa da sevimli anılar işte.
Eminim hepinizin de böyle hikayeleriniz vardır. Şimdi paylaşın benimle haylaz bir çocukmuydunuz? yoksa uslu, bilmişmi? Asi bir geçmiydiniz? Aşklamı geçirdiniz geçliğinizi yoksa çalışkandınız da dersten başka bişey düşünmedinizmi?

Geçmişteki deliliklerimizi, haylazlıklarımızı paylaşıp eğlenelim. Hepinizi bekliyorum.
 
İlk anıyı ben paylaşmak istedim..

Henüz ilkokul birinci sınıfa gittiğim yıllardı. Ankara Polatlı'da lojmanlarda oturuyorduk. Biraz demiycem çok yaramaz bir kızdım erkek fatma dediklerinden.

Bir gün lojmanların bahçesinde kızlarla ip atlıyorduk çok da zevk alıyordum. Ama her gün oynadığımız bir oyun vardı. Genelde erkekler oynar böyle saçma oyunları ama bende seviyordum o zaman.

Birbirine belli uzaklığı olan iki setin arkasına beşer gurup halinde saklanıp birbirimize daha önceden kağıtlarla hazırladığımız minik külahları kesip temizlediğimiz inşaat borularının içine koyar üflerdik düşman takıma. Ve o da fırlardı mermi gibi...(Hatırlamışsınızdır büyük ihtimale)

Lafı fazla uzatmayım. Ben o gün ip atlamak istiyordum. Diğerlerine onlarla oynamayacağımı söyledim. Fakat Kel Mustafa dediğimizi arkadaş kalkıp beni oyunbozan ilan etti ve arkam dönükken bir taş fırlattı bana. Tam bacağımın arkasına geldi. "Sen misin bana taş atan" altında kalırmıyım hiç? aldım yerden bir taş ve fırlattım ona doğru sinirle. İki kaşının ortasının hizasına kafasının tepesine geldi. Kanadı ve anıra anıra annesine gitti. Çocukluk ya üzülmedim bile hakkını buldu diye düşündüm herhalde. Oyunuma devam ettim.
Babası şikayete geldi akşam eve. Kafasına dikiş atmışlar Kel Mustafa'nın..
(Mustafa mıstık arabaya kıstık üç mum yaktık seyrine baktık.:)

Meğerse Mustafa çok kinci bir çocukmuş. Yaklaşık bir hafta sonra tesadüfen Mustafa'ların balkonun altında cüz oynuyorduk. Mustafa da bunu farketmiş ve annesinin salamura yaprak bidonundan yaprakların üstündeki o koca taşı alıp kafamın üstüne bıraktı. Dünyam karardı bir an. İşte o andan beri böyleyim:) Neyse kaldırdım kafamı Mustafa'ya saydım sayıştırdım oyuna devam ettim. Bir kaşıntı başladı saçlarımın dibinde. Meğer kanmış. Koşarak annemin yanına gittim. Canım annecim benim ne dövünmüştü o zaman hatırlıyorum. Ne yaptıysam tam tepeme dikiş atılmasına engel olamadım.

Geçenlerde Kel Mustafa'yla Karpuzkaldıran kampında karşılaştım. O da babası gibi astsubay olmuş, evlenmiş çoluk çocuk sahibi. Çok güldük hatırlayınca o günleri dikişlerimizin izlerini gösterdik birbirimize..

Airfors'un Hikayeleri:icecream:
 
bende anlatayım yaşım kaç bilmiyorum hatırlamıyorum annem akrabalarımızla konuşurken bana hep tlfnu uzatırdı konuşmamı çok severlermiş düzgün konuşamadığım için neyse amcamın oğlu var şaban diye onu verdiler tlfna ben ona tlfda şaban diceme şampuan nasılsın dermişim hep gülerlermiş büyüdük amcamın oğluyla 15 sene sonra görüştük ona anlatıyorum gülüyor.bana şimdi deme bari diyor ama benim nasıl hoşuma gidiyor hala ona şampuan diyorum kızıyor :))))) :Roflol: şampuannnnnnnnnnnnnnn
 
bende bir anı anlatayım bari
daha 7-8 yaşlarında falanımdır yani bizim evin altında kum öbeği vardı. arkadaşlar kuş gibi uçalım dediler nasıl olacak dedim sizin evin balkonundan atlayalım kumun üstüne dediler çıktık balkana teker teker atlamaya başladık sıra bana geldi 1-2-3 derken atladım, atladığım gibi kumlara belime kadar çakıldım. kumların içinden tutup arkadaşlar çekip çıkardı. ya bize bişey olsaydı nede olsa alt tarafı kum öbeği. şimdi kum öbeği gördüğüm zaman kendime soruyorum
-tekrar yaparmısın peki?
-hayır asla!
 
BEN DELİ ÇAĞIMDA ÇOK ÇILGINLIKLAR YAPTIM HANGİ BİRİNİ ANLATSAM BİLMİYORUM
SERSERİ RUHLUYUMDUR

bi gün arkadaşlarla dışardaydık bara gitmiştik çıkışta küçük bi olay oldu ama arkadaşımın birinde silah olması olayı büyüttü tabi :)

arkadaşımın bar önünde silahı sıkmasıyla polislerin bizi çevirmesi bir oldu ve doğru karakola
çok sakin ve hanım hanımcıkda ablam vardır ogün oda benleydi zor ikna edip getirmiştim yanıma nese
karakola gittik ama bende hiç korku yok teyze kızı ve ablam panik içnde 4 kız 2 erkek vardı (yanlış hatırlamıyorsam) bizim ifadelerimiz alındı ama silahı sıkan arkadaşımızı bırakmadılar e bizde onu tabi
sabaha kadar bekledik
gelsin çaylar gitsin kaahveler bi muhabbet karakolda sormayın çok ii insanlarla tanıştım orda aaaahhhhhhhh
 
İlk anıyı ben paylaşmak istedim..

Henüz ilkokul birinci sınıfa gittiğim yıllardı. Ankara Polatlı'da lojmanlarda oturuyorduk. Biraz demiycem çok yaramaz bir kızdım erkek fatma dediklerinden.

Bir gün lojmanların bahçesinde kızlarla ip atlıyorduk çok da zevk alıyordum. Ama her gün oynadığımız bir oyun vardı. Genelde erkekler oynar böyle saçma oyunları ama bende seviyordum o zaman.

Birbirine belli uzaklığı olan iki setin arkasına beşer gurup halinde saklanıp birbirimize daha önceden kağıtlarla hazırladığımız minik külahları kesip temizlediğimiz inşaat borularının içine koyar üflerdik düşman takıma. Ve o da fırlardı mermi gibi...(Hatırlamışsınızdır büyük ihtimale)

Lafı fazla uzatmayım. Ben o gün ip atlamak istiyordum. Diğerlerine onlarla oynamayacağımı söyledim. Fakat Kel Mustafa dediğimizi arkadaş kalkıp beni oyunbozan ilan etti ve arkam dönükken bir taş fırlattı bana. Tam bacağımın arkasına geldi. "Sen misin bana taş atan" altında kalırmıyım hiç? aldım yerden bir taş ve fırlattım ona doğru sinirle. İki kaşının ortasının hizasına kafasının tepesine geldi. Kanadı ve anıra anıra annesine gitti. Çocukluk ya üzülmedim bile hakkını buldu diye düşündüm herhalde. Oyunuma devam ettim.
Babası şikayete geldi akşam eve. Kafasına dikiş atmışlar Kel Mustafa'nın..
(Mustafa mıstık arabaya kıstık üç mum yaktık seyrine baktık.:)

Meğerse Mustafa çok kinci bir çocukmuş. Yaklaşık bir hafta sonra tesadüfen Mustafa'ların balkonun altında cüz oynuyorduk. Mustafa da bunu farketmiş ve annesinin salamura yaprak bidonundan yaprakların üstündeki o koca taşı alıp kafamın üstüne bıraktı. Dünyam karardı bir an. İşte o andan beri böyleyim:) Neyse kaldırdım kafamı Mustafa'ya saydım sayıştırdım oyuna devam ettim. Bir kaşıntı başladı saçlarımın dibinde. Meğer kanmış. Koşarak annemin yanına gittim. Canım annecim benim ne dövünmüştü o zaman hatırlıyorum. Ne yaptıysam tam tepeme dikiş atılmasına engel olamadım.

Geçenlerde Kel Mustafa'yla Karpuzkaldıran kampında karşılaştım. O da babası gibi astsubay olmuş, evlenmiş çoluk çocuk sahibi. Çok güldük hatırlayınca o günleri dikişlerimizin izlerini gösterdik birbirimize..

Airfors'un Hikayeleri:icecream:

sırnaşık şeysırnaşık şeysırnaşık şey ay koptum seninkini okurken süpersin
 
Arkadaşlar paylaşımlarınız için teşekkürler.. Çok güldüm vallaha. Hepimizin çocuklukları birbirine benziyor..

Ben daha 3 veya 4 yaşlarındayken eve yeni çamaşır makinası alınmıştı. Hani şu merdanelilerden. Yanında bir kolu vardı hepiniz hatırlarsınız öne doğru çevirdiğinde merdaneler çamaşırı öne doğru sıkar, kolu arkaya doğru çevirince de arkaya sıkardı. Kırmızı da bir çubuk vardı merdanelerin önünde. Ona vurunca merdaneler ayrılırdı birbirinden.

Neyse aklım pek ermiyor tabi küçüğüm daha ama makinanın önünden ayrılamıyorum. Annem çamaşırları sıktırırken deliriyorum meraktan.
Çamaşırı sulu sepken merdaneye tutturuyor öbür taraftan kağıt gibi çıkıyor. Şaşkınlıktan ölebilirim. "Bende yapacam" diye tutturuyorum ama annem izin vermiyor. Derken kapı çalınıyor komşuydu herhalde, annem binbir tembihle kapıyı açmaya gidince hemen bir nevresimin ucundan tutuyorum. Kalkmıyor tabi o kadar suyun içinden, tam merdanelerin ağzına vermeye çalışırken elimi kaptırıyorum.

Tabi çooook az hatırlıyorum iz bırakmış işte. Annem detayları anlatmıştı. Bir çığlık atıyorum tabi annem ışınlanıyor ama dirseğe kadar gelmiş takır tukur takır tukur. Makina yeni, annem de acemisi tabi kırmızı kola vursa merdaneler açılacak ama bilmediği için yandaki düğmeyi terse çevirmiş. Kolum yavaş yavaş ve tekrar ezilerek geri gelmiş kolum takı tukur takır tukur.


Neyse ki çok küçük olduğum için eski formuna kavuşmuş.Allah şükürler olsun...
Gerçektende çok yaramaz bir çocukmuşum demi? Şimdi tek duam var bu yaramazlığımın genlerimden çocuklarıma bulaşmamış olması...

-Airforce- yaşanmış delilikler,,,
 
Çocukluk anıları gerçekten çok birbirine benziyor, tek yumurta ikizleri gibi.
Simal gibi benimde bir kuma balıklama atlama deneyimim var, sonuç kötü olmamış ki bir iz kalmadı şükür, iyi atlamışım.
Air merdaneli makineler dersen çok iyi hatırlıyorum, sende en ince ayrıntısına kadar anlatmışın gerçekten, o zamanlar öyleydi, eve yeni bir eşya alındığında sanki açılış töreni yapar gibi toplanırdık başına seyrederdik. İlk otomatik makine çıkıp aldığında da bir saat camından seyretmiştik, müthiş icat diye.

Taş işine girişmezdik pek biz, en büyük silahımız pisipisi denilen otlardı.
Bide sarı sarı kaşındıran bir madde vardı ki sonradan onun
cam süngeri olduğunu öğrendim, müthiş kaşındırırdı eşek
şakası olarak onu kulanırdık.
Ne çok yaramaz ne usluydum, kuzu postuna bürünmüş şeklinde geziyorduk işte, cin fikir oldumu çıkartırdık postu.
Benim yaramazlık aklıma gelmedi ama bir anımı anlatayım,
eski mahallemizde apartmanımızın hemen karşısında bir bakkal vardı, karı koca işletirlerdi. Kayseril bakkal derdik, herneyse yaşımı hatırlamıyorum ama küçüktüm okula gitmiyordum daha annem beni bakkala gönderdi, elimde sıkı sıkı tutmamışım demekki parayı, bizim oralarda yüksek
rüzgar iyi eser, para uçmuş tam bakkalın önüne geldiğimde elimden, uçtu uçtu uçtu diye kıyameti koparmışım. Parayı buldum mu hatırlamıyorum ama sonradan adım uçtu kaldı, her bakkala girdiğimde uçtu geldi derdiler rahmetli oldu ikiside şimdi, Allah rahmet eylesin. Bide onların torunları vardı baya yakışıklıydı ilk platonik aşkım onun yanında da anlatıp, gülüp uçtu derlerdi ya bana. Bak işte o zaman çok bozulurdum.
İşte böyle.

Selamlar:icecream:
 
Çocukluk anıları gerçekten çok birbirine benziyor, tek yumurta ikizleri gibi.
Simal gibi benimde bir kuma balıklama atlama deneyimim var, sonuç kötü olmamış ki bir iz kalmadı şükür, iyi atlamışım.
Air merdaneli makineler dersen çok iyi hatırlıyorum, sende en ince ayrıntısına kadar anlatmışın gerçekten, o zamanlar öyleydi, eve yeni bir eşya alındığında sanki açılış töreni yapar gibi toplanırdık başına seyrederdik. İlk otomatik makine çıkıp aldığında da bir saat camından seyretmiştik, müthiş icat diye.

Taş işine girişmezdik pek biz, en büyük silahımız pisipisi denilen otlardı.
Bide sarı sarı kaşındıran bir madde vardı ki sonradan onun
cam süngeri olduğunu öğrendim, müthiş kaşındırırdı eşek
şakası olarak onu kulanırdık.
Ne çok yaramaz ne usluydum, kuzu postuna bürünmüş şeklinde geziyorduk işte, cin fikir oldumu çıkartırdık postu.
Benim yaramazlık aklıma gelmedi ama bir anımı anlatayım,
eski mahallemizde apartmanımızın hemen karşısında bir bakkal vardı, karı koca işletirlerdi. Kayseril bakkal derdik, herneyse yaşımı hatırlamıyorum ama küçüktüm okula gitmiyordum daha annem beni bakkala gönderdi, elimde sıkı sıkı tutmamışım demekki parayı, bizim oralarda yüksek
rüzgar iyi eser, para uçmuş tam bakkalın önüne geldiğimde elimden, uçtu uçtu uçtu diye kıyameti koparmışım. Parayı buldum mu hatırlamıyorum ama sonradan adım uçtu kaldı, her bakkala girdiğimde uçtu geldi derdiler rahmetli oldu ikiside şimdi, Allah rahmet eylesin. Bide onların torunları vardı baya yakışıklıydı ilk platonik aşkım onun yanında da anlatıp, gülüp uçtu derlerdi ya bana. Bak işte o zaman çok bozulurdum.
İşte böyle.

Selamlar:icecream:

Banada hatırlattın şimdi. O sarı madde pamuk gibi bişeydi bizim de kalörifer borularının etrefında olurdu. Bodrumdan koparırdık birine sürdünmü bir saat kaşınır artık. Ha bir de bi ot vardı pisipisi değilde böyle ucu saç örgüsü gibi. Dilimize sürerdik dilimiz kanardı. Ne manyakmışız ya. Ah annecim nasıl başa çıktın benle?
Paylaşımın için teşekkür ederim gerçekten çok şirin.
 
kızlar yılbası akşamı arkadasımda kalıyorum gece 12 yı gectı alt komsuları ıle kavgalılar ve onlarada mısafır gelmıs alkol vs yuksek sesten rahatsız olup arkadasımın annesı uyarmaya gıttı ama aldıgı tepkıyle beraber sesler yukseldı asagıya bır bn ındım ne goreyım arkadasımın annesı komsuyu elınde cocuk varken evıre cevıre dovuyor ama kadıncagızın da uzerıne cok gıtmısler ben soktayım bakıyorum ve polisler geldı bır baktım babmın ekıbınde calısan polisler yarım yamalak kısa gelen ayıcıklı pıjamalarımla karakola aldım solugu dayak yıyen kadın benden de sıkayetcı oldu sadece ben bakmıstım olaya ama ..... karakolun dıger odasında babam ben dıger odada ıfade verıyorum butun memurlar babamın baban nasıl bır tepkı verecegını bıldıgı ıcın karakolda tamamen sesszılık hakım ...... arada babamın cerden seslerı duuyyorum öldüm öldüm dırıldım .......kadın sıkayetcıyım dıye tutduruyor olay mahkemeye tasınırsa ben daha o yasta mahkemelerde babam az otedekı odada .....polisler araya gırdı güç bela ıkna edıldı kadın ben muhtesem kısa gelen pıjamalaım ayagımda terlıkler babam benı camdan gormesın dıye egıle egıle babamın odasııının onunden polisler eslıgınde gectımmm daha babamın haberı yok bu olanlardan .ah kızlar ah o kadını sımdı bı bulursam tenhadaaaa...............
 
Bana herkez erkek fatma derdi. Ağaç tepelerinden inmezdim. İlkokul 1.sınıfa gidiyordum. Ankara Polatlı'da oturduğumuz lojmanların arkasında eşşek kirazı denilen minik taneli ve yenildiğinde ağızı mosmor yapan meyvesi olan bir ağaç vardı. Bu eşşek kirazının çok muntazam ve zarif bir çekirdeği vardır. Pazarda bir adam bunlardan tespih yapıyordu. İşte ağaç tepelerinde bu meyveyi toplar ve tespihçiye götürür kilosuna göre satardık. Sonra bütün parayı lojmanların kantininde yerdik. Eşşek kirazından her yerimiz mosmor olsada değiyordu inanın.:)
 
X