- 30 Mart 2007
- 169
- 1
- 45
Fil hastalığı
Gerçekte fil hastalığı, tropikal bölgelerde görülen bir asalak hastalığıdır. Ancak, ona benzeyen başka belirtiler de aynı adla anılmaktadır. İnsanı öncelikle adıyla ürküten fil hastalığı (elefantiyazis), tropikal bir hastalıktır. Ama lenf yollarının tıkanmasına bağlı başka şişmelere de aynı ad verilmektedir. Lenf damarları yoluyla büyük miktarlarda su ve artık madde dokulardan uzaklaştırılır. Gerçek fil hastalığına yani asalak kökenli olanına Batı ülkelerinde pek rastlanmaz. Zaman zaman görülen vakalar, lenf sisteminin kanser hücreleriyle tıkanması ya da radyoterapi sonucu hasara uğramasından kaynaklanan durumlardır.
Nedenleri
Tropikal ülkelerde hastalığın nedeni asalak solucanlardır. Bu solucanların çeşitli türleri vardır, ama en sık rastlanılanı Wuchereria Bancrofti'dir. Solucanın insan bedenine giriş yolunu kavramak için yaşam çevriminin bilinmesi gerekir. Solucan, çoğalmak için yumurta bırakır. Bunlar, "larva" denen küçük, gelişmemiş biçimlere dönüşür. Larvalar, sivrisineklerle taşınır ve sineğin soktuğu insanlara geçerler. Daha sonra lenf sistemine yönelirler ve orada gelişip erişkin solucanlar haline gelirler. Erişkinler bir yıl kadar süren bir dönemden sonra kana da karışabilirler. Ancak, asıl hasar yaptıkları yer lenf yollarıdır. Solucanlar genellikle lenf damarlarını tıkayıp iltihaba yol açarlar. Sonuç olarak da, genellikle bacakların alt kesiminde ve üreme organları çevresinde ağrılı şişlikler ortaya çıkar. Hastalığa neden kanser ise, şişliğin nedeni kanser hücrelerinin lenf damarlarını tıkamasıdır. Radyoterapide (kanser tedavi yöntemlerinden biri) ise, damar tıkanıklığından çok, doku hasarı ön plandadır. Ama, sonuç aynıdır.
Belirtiler
Hastanın ilk görebileceği belirti, ısırılmadan sonraki üç ay ile iki yıl arasında ortaya çıkan ağrılı şişliklerdir. Şişliğe basınca parmağın bir çukur bırakması tanı için yeterlidir. Üreme organları bölgesi etkilendiğinde ise idrar yapmak zorlaşır. Zamanla, tıkanma sonucu deri kalınlaşır, pütürlü bir hal alır ve renk değişikliği olur. Alttaki doku da kabalaşıp sertleşir, deri fil derisini andırır.
Tedavi
Rahatsızlık verici olmakla birlikte, tropikal fil hastalığı, yaşamı tehdit edici bir hastalık değildir. Solucan "dietil - karbamazin" adlı bir ilaçla yok edilebilir. Şişliğin inmesi için de, bacak yükseğe kaldırılır ve lenf sıvısının tıkanıklığı aşması için varis çorapları kullanılır. Sıcak ülkelerde fil hastalığının kökünü kazımanın en etkili yöntemi, larvaları taşıyan sivrisineklerin yayılmasını ve üremesini önlemektir. Tehlikeli bölgelere yapılan gezilerde sivrisineklere karşı cibinlik altında uyumak ve böcek ilacı kullanmak gibi önlemler alınmalıdır.
Gerçekte fil hastalığı, tropikal bölgelerde görülen bir asalak hastalığıdır. Ancak, ona benzeyen başka belirtiler de aynı adla anılmaktadır. İnsanı öncelikle adıyla ürküten fil hastalığı (elefantiyazis), tropikal bir hastalıktır. Ama lenf yollarının tıkanmasına bağlı başka şişmelere de aynı ad verilmektedir. Lenf damarları yoluyla büyük miktarlarda su ve artık madde dokulardan uzaklaştırılır. Gerçek fil hastalığına yani asalak kökenli olanına Batı ülkelerinde pek rastlanmaz. Zaman zaman görülen vakalar, lenf sisteminin kanser hücreleriyle tıkanması ya da radyoterapi sonucu hasara uğramasından kaynaklanan durumlardır.
Nedenleri
Tropikal ülkelerde hastalığın nedeni asalak solucanlardır. Bu solucanların çeşitli türleri vardır, ama en sık rastlanılanı Wuchereria Bancrofti'dir. Solucanın insan bedenine giriş yolunu kavramak için yaşam çevriminin bilinmesi gerekir. Solucan, çoğalmak için yumurta bırakır. Bunlar, "larva" denen küçük, gelişmemiş biçimlere dönüşür. Larvalar, sivrisineklerle taşınır ve sineğin soktuğu insanlara geçerler. Daha sonra lenf sistemine yönelirler ve orada gelişip erişkin solucanlar haline gelirler. Erişkinler bir yıl kadar süren bir dönemden sonra kana da karışabilirler. Ancak, asıl hasar yaptıkları yer lenf yollarıdır. Solucanlar genellikle lenf damarlarını tıkayıp iltihaba yol açarlar. Sonuç olarak da, genellikle bacakların alt kesiminde ve üreme organları çevresinde ağrılı şişlikler ortaya çıkar. Hastalığa neden kanser ise, şişliğin nedeni kanser hücrelerinin lenf damarlarını tıkamasıdır. Radyoterapide (kanser tedavi yöntemlerinden biri) ise, damar tıkanıklığından çok, doku hasarı ön plandadır. Ama, sonuç aynıdır.
Belirtiler
Hastanın ilk görebileceği belirti, ısırılmadan sonraki üç ay ile iki yıl arasında ortaya çıkan ağrılı şişliklerdir. Şişliğe basınca parmağın bir çukur bırakması tanı için yeterlidir. Üreme organları bölgesi etkilendiğinde ise idrar yapmak zorlaşır. Zamanla, tıkanma sonucu deri kalınlaşır, pütürlü bir hal alır ve renk değişikliği olur. Alttaki doku da kabalaşıp sertleşir, deri fil derisini andırır.
Tedavi
Rahatsızlık verici olmakla birlikte, tropikal fil hastalığı, yaşamı tehdit edici bir hastalık değildir. Solucan "dietil - karbamazin" adlı bir ilaçla yok edilebilir. Şişliğin inmesi için de, bacak yükseğe kaldırılır ve lenf sıvısının tıkanıklığı aşması için varis çorapları kullanılır. Sıcak ülkelerde fil hastalığının kökünü kazımanın en etkili yöntemi, larvaları taşıyan sivrisineklerin yayılmasını ve üremesini önlemektir. Tehlikeli bölgelere yapılan gezilerde sivrisineklere karşı cibinlik altında uyumak ve böcek ilacı kullanmak gibi önlemler alınmalıdır.