- 10 Ağustos 2008
- 287
- 1
Karanlıktaymışlar.
> İki embriyo, bir ana rahminde...
> Her şeyden habersiz bekleşiyorlarmış, sudan bir beşiğin içinde...
> Sarılıp birbirlerine, karanlıkta uyumuşlar öylece...
> Haftalar geçmiş, ikizler gelişmiş.
> Elleri, ayakları belirginleşmiş.
> Gözleri çıktıkça meydana,
> İkisi de çevrede olup biteni fark etmiş...
> Ne rahat, ne güvenli bir dünyaymış bu...
> Sıcak, ıslak, sevgi dolu...
> 'Öyle güzel bir dünyada yaşıyoruz ki' demişler, '...bize ne mutlu...'
> Gel zaman git zaman, çevreyi keşfe girişmişler.
> Bu karanlık dünyayı ve hayatın kaynağını deşmişler.
> Onları besleyip büyüten kordonu fark edince
> O kordonla kendilerini var eden Anne'lerine şükretmişler.
> Sonra başlamış bir varoluş tartışması:
> 'Buraya nereden geldik, biz nasıl olduk' diye sormuş ikizler...
> 'Annemiz' demiş biri, 'O bizi var etti, bize can verdi.'
> 'Ne biliyorsun' diye itiraz etmiş öteki, 'Sen hiç Anneni görmedin
> ki...':
> 'Belki de o sadece zihnimizdedir. Anne inancı bizi rahatlattığı için
> uydurduğumuz bir şeydir.'
> Süredursun ana rahmindeki tartışma, ikizler büyüyüp gelişmişler.
> Rahme sığmaz olup tekmeleşmişler.
> Artık parmakları ve kulakları varmış kerataların...
> Büyüdükçe anlamışlar ki, yolun sonu yakın...
> Gün gelecek, bu güzelim hayat bitecek;
> Karanlık bir yolculuk, onları bir başka diyara çekecek.
> '- Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz' diye fısıldamış
> ikizlerden biri efkarla...
> '- Ben gitmek istemiyorum' diye diretmiş öteki; 'doyamadım ki daha
> hayata...'
> '- Ama mukadderat alnına yazılandır; dua et, belki doğumdan
> sonra hayat vardır.'
> Sormuş karamsar olan:
> '- Bir gün bize hayat veren kordon kesilecek. Ondan sonra
> başımıza neler gelecek?'
> Şiirle cevaplamış iyimser olan:
> 'Birçok giden/ memnun ki yerinden/ çok seneler geçti/ dönen yok
> seferinden...'
> Ve günlerden bir gün, yer sarsılmış, duvarlar kasılmış.
> Dayanılmaz sancılarla ikizler beklenen günün geldiğini anlamış.
> Buruşuk kollarıyla birbirlerine son kez sarılıp vedalaşmışlar.
> Ve 'ömrümüz bitti' diye çığlık çığlığa ağlaşmışlar.
> Azrail sandıkları bir el kesmiş onları hayata bağlayan kordonu,
> Ağlaya ağlaya karanlık bir koridordan öbür hayata çıkmışlar.
> hayatı sadece dünyadan ibaret sananlar
> gibi, yaşamlarının sadece ana rahminde olduğunu ve doğunca öleceklerini
> sanıyorlar..
> Kimbilir belkide bizde
> yanılıyoruz onlar gibi..
> Ölünce ölmüş değil,
> belkide doğmuş olacaz..
> Nerden bilebiliriz ki!
> İki embriyo, bir ana rahminde...
> Her şeyden habersiz bekleşiyorlarmış, sudan bir beşiğin içinde...
> Sarılıp birbirlerine, karanlıkta uyumuşlar öylece...
> Haftalar geçmiş, ikizler gelişmiş.
> Elleri, ayakları belirginleşmiş.
> Gözleri çıktıkça meydana,
> İkisi de çevrede olup biteni fark etmiş...
> Ne rahat, ne güvenli bir dünyaymış bu...
> Sıcak, ıslak, sevgi dolu...
> 'Öyle güzel bir dünyada yaşıyoruz ki' demişler, '...bize ne mutlu...'
> Gel zaman git zaman, çevreyi keşfe girişmişler.
> Bu karanlık dünyayı ve hayatın kaynağını deşmişler.
> Onları besleyip büyüten kordonu fark edince
> O kordonla kendilerini var eden Anne'lerine şükretmişler.
> Sonra başlamış bir varoluş tartışması:
> 'Buraya nereden geldik, biz nasıl olduk' diye sormuş ikizler...
> 'Annemiz' demiş biri, 'O bizi var etti, bize can verdi.'
> 'Ne biliyorsun' diye itiraz etmiş öteki, 'Sen hiç Anneni görmedin
> ki...':
> 'Belki de o sadece zihnimizdedir. Anne inancı bizi rahatlattığı için
> uydurduğumuz bir şeydir.'
> Süredursun ana rahmindeki tartışma, ikizler büyüyüp gelişmişler.
> Rahme sığmaz olup tekmeleşmişler.
> Artık parmakları ve kulakları varmış kerataların...
> Büyüdükçe anlamışlar ki, yolun sonu yakın...
> Gün gelecek, bu güzelim hayat bitecek;
> Karanlık bir yolculuk, onları bir başka diyara çekecek.
> '- Buradaki hayatımızın sonuna yaklaşıyoruz' diye fısıldamış
> ikizlerden biri efkarla...
> '- Ben gitmek istemiyorum' diye diretmiş öteki; 'doyamadım ki daha
> hayata...'
> '- Ama mukadderat alnına yazılandır; dua et, belki doğumdan
> sonra hayat vardır.'
> Sormuş karamsar olan:
> '- Bir gün bize hayat veren kordon kesilecek. Ondan sonra
> başımıza neler gelecek?'
> Şiirle cevaplamış iyimser olan:
> 'Birçok giden/ memnun ki yerinden/ çok seneler geçti/ dönen yok
> seferinden...'
> Ve günlerden bir gün, yer sarsılmış, duvarlar kasılmış.
> Dayanılmaz sancılarla ikizler beklenen günün geldiğini anlamış.
> Buruşuk kollarıyla birbirlerine son kez sarılıp vedalaşmışlar.
> Ve 'ömrümüz bitti' diye çığlık çığlığa ağlaşmışlar.
> Azrail sandıkları bir el kesmiş onları hayata bağlayan kordonu,
> Ağlaya ağlaya karanlık bir koridordan öbür hayata çıkmışlar.
> hayatı sadece dünyadan ibaret sananlar
> gibi, yaşamlarının sadece ana rahminde olduğunu ve doğunca öleceklerini
> sanıyorlar..
> Kimbilir belkide bizde
> yanılıyoruz onlar gibi..
> Ölünce ölmüş değil,
> belkide doğmuş olacaz..
> Nerden bilebiliriz ki!